Tüzel Kişi
Tüzel kişi nedir?
Tüzel kişi/şirket, tek bir varlık (yasal olarak bir kişi) olarak hareket etmeye yetkili olan ve yasada böyle kabul edilen bir şirket veya bir grup insandır. İlk tüzel varlıklar tüzük ile kuruldu (diğer bir deyişle, bir hükümdar tarafından verilen veya bir parlamento veya yasama organı tarafından geçirilen geçici bir eylemle). Çoğu yargı bölgesi tescil yoluyla yeni tüzel varlıkların kurulmasına izin vermektedir.
Tüzel varlıklar, birçok farklı tipte ortaya çıkar. Ancak çoğunlukla yargı bölgesinin hukukuna göre, hisse senedi çıkarıp çıkarmayacaklarına veya kâr amaçlı olup olmadıklarına göre ikiye ayrılırlar.
Yerel kanunların tüzel kişileri hisse senedi çıkarma yeteneği ile ayırdığı yerlerde, bunu yapmaya izin verilen şirketler "anonim şirketler" olarak adlandırılır. Şirketin sahipliği ise hisse senedi üzerinden yapılır ve hisse senedi sahiplerine "hissedarlar" veya "pay sahipleri" denir. Hisse senedi çıkarmasına izin verilmeyen şirketler "hisse senedi çıkarmayan" şirketler olarak adlandırılır. Şirketin sahipleri olarak kabul edilenler, şirkette üyelikleri olan ve şirketin bir "üyesi" olarak adlandırılanlardır.
Kâr amaçlı olup olmadıklarına göre birbirinden ayırt edilen şirketler "kâr amaçlı" ve "kar amacı gütmeyen" şirketler olarak adlandırılırlar.
Kâr amacı gütmeyen şirketler, hisse senedi çıkaran/hisse senedi çıkarmayan şirketler ile kâr amaçlı/kar amacı gütmeyen şirketler arasında bir miktar örtüşme vardır. Kâr amacı gütmeyen bir şirket aynı zamanda hisse senedi çıkarmayan bir şirkettir. Kar amaçlı bir şirket neredeyse her zaman hisse senedi çıkaran bir şirkettir. Ancak bazı kâr amaçlı şirketler hisse senedi çıkarmamayı tercih edebilir. Açıklamayı basitleştirmek için, bu makalenin geri kalanında "Pay Sahibi" veya "Hissedar" ifadesi bir anonim şirkete atıfta bulunmak için kullanılır ve kar amacı gütmeyen bir şirketin veya kâr amaçlı bir hisse senedi çıkarmayan şirketin "üyesi" ile aynı anlama geldiği varsayılır.
Kayıtlı şirketlerin tüzel kişiliği vardır ve tüzel kişilik, sorumlulukları yatırımlarıyla sınırlı olan hissedarlara aittir. Hissedarlar, genellikle bir şirketi aktif bir şekilde yönetmezler. Onun yerine hissedarlar, şirketin güvene dayanan bir kapasitede kontrol edilmesi için bir yönetim kurulu seçer veya atar.
Amerikan İngilizcesinde, şirket/tüzel kişi (corporation) sözcüğü çoğu zaman büyük ticaret kuruluşlarını tanımlamak için kullanılır. İngiliz İngilizcesi ve Milletler Topluluğu ülkelerinde şirket (company) terimi, aynı tür varlıkları tanımlamakta daha çok kullanılırken, şirket/tüzel kişi (corporation) sözcüğü bütün anonim (birleşmiş) varlıkları kapsar. Amerikan İngilizcesinde şirket (company) kelimesi, ortaklıklar gibi varlıkları içerebilir. Ortaklıklar, ayrı birer tüzel kişilik olmadıkları için İngiliz İngilizcesinde şirket (company) olarak anılmayacaklardır.
Şirketler tüzel kişilikmidir?
Şirketler bireysel olarak bir insan olmamakla birlikte, yasalar söz konusu olduğu sürece tüzel kişilerdir (hükmi şahıslardır) ve gerçek kişilerle aynı haklara ve sorumluluklara sahiptirler. Şirketler, gerçek bireylere ve devlete karşı insan haklarını kullanabilirler ve insan hakları ihlallerinden kendileri sorumlu olabilirler. Şirketler, yasal işlem, mahkeme kararı veya hissedarların gönüllü faaliyetleri ile tasfiye edilebilirler. Alacaklılar, şirketin tasfiyesini mahkeme kararı uyarınca zorladığında, iflas, bir şirket başarısızlığı şeklinde sonuçlanabilir. Ancak bu çoğunlukla kurumsal holdinglerin yeniden yapılandırılmasıyla sonuçlanır. Şirketler, dolandırıcılık ve kazara adam öldürme gibi ceza gerektiren suçlardan bile mahkum edilebilirler. Bununla birlikte, şirketler, insanlar gibi canlı varlıklar olarak görülmezler.
19. yüzyılın sonlarında, bir şirketin sınırlı sorumluluk korumasına sahip olan yeni bir tüzel kişilik biçimi ve tek mülkiyet veya ortaklık için daha avantajlı bir vergi uygulaması geliştirildi. Bir şirket olmasa da, bu yeni tür varlık, hisse senedi çıkarmaya ihtiyaç duymayan şirketler için bir alternatif olarak cazip hale geldi. Almanya'da bu organizasyon, Gesellschaft mit beschränkter Haftung veya GmbH olarak adlandırıldı. 20. yüzyılın son çeyreğinde, bu yeni kurumsal olmayan organizasyon biçimi Birleşik Devletler ve diğer ülkelerde de var olmaya başladı ve limited şirket veya LLC (Limited Liability Company) olarak biliniyordu. GmbH ve LLC organizasyon biçimleri teknik olarak şirket değilseler de (birinin özelliklerinden birçoğuna sahip olsa da) bu makalede tartışılmayacaktır.
Şirket (Corporation) kelimesinin tarihçesi
"Tüzel kişi/şirket" kelimesi, ''vücut'' anlamına gelen Latince ''corpus'' kelimesinden kaynaklanmaktadır. Justinian zamanında (527-565), Roma kanunları bir dizi kurumsal varlığı universitas, corpus veya collegium adları altında tanıdı. Bunlar, devletin kendisini (Populus Romanus (Roma)), belediyeleri ve dini bir kültün, mezar kulüplerinin, politik grupların sponsorları olarak özel dernekleri ve zanaatkarlar veya tüccarların loncalarını içerir. Bu tür yapılar genelde mülk sahibi olma ve sözleşme yapma, hediye ve miras alma, dava açma, dava açılma ve genel olarak temsilciler aracılığıyla yasal işlemler yapma hakkına sahiptir. İmparator tarafından özel derneklere ayrıcalıklar ve özgürlükler tanınmıştır.
Antik Roma'da ve antik Hindistan'daki Maurya İmparatorluğu'nda iş yapan ve yasal haklara konu olan varlıklar bulundu. Orta Çağ Avrupası'nda kiliseler de yerel yönetimler olan Papa ve Londra Belediyesi Şirketi'nde olduğu gibi tüzel hale geldi. Mesele şu ki, birleşme, var olan herhangi bir üyenin yaşamından daha uzun süre ayakta kalacaktı. Dünyanın en eski ticari şirketi olduğu iddia edilen İsveç'in Falun kentindeki Stora Kopparberg madencilik ortaklığı, 1347'de Kral Magnus Eriksson'dan bir tüzük/ayrıcalık elde etti.
Orta Çağ'da tüccarlar, ortaklıklar gibi ortak hukuk yapıları yoluyla ticaret yapacaklardı. Kanun, insanların kâr elde etme amacıyla hareket ettiği durumlarda, bir ortaklığın ortaya çıktığı görüşündeydi. İlk loncalar ve nakliye şirketleri, tüccarlar arasındaki rekabetin düzenlenmesinde sıklıkla yer almışlardır.
Ticaret anlayışı
Birçok Avrupa ülkesi, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi (VOC) veya Hudson Körfezi Şirketi gibi sömürge girişimlerini yönetmek üzere şirketler kiraladı. Bu ayrıcalıklı şirketler modern şirketin öncülerinden oldu. Hollanda hükümeti tarafından onaylanan bir anlaşma uyarınca hareket eden Hollanda Doğu Hindistan Şirketi, Avrupa baharat talebinden kazanç sağlamak için Portekiz kuvvetlerini yenerek Moluccan Adaları'na yerleşti. VOC'daki yatırımcılara pay sahipliğinin kanıtı olarak kağıt belgeler verildi ve hisse senetlerini orijinal Amsterdam Menkul Kıymetler Borsası'nda takas edebildiler. Hissedarlara şirketin kraliyet tüzüğünde açıkça sınırlı sorumluluk da tanınır.
İngiltere'de hükümet, belirli bir bölgede bir tekelin verilmesi ile bir kraliyet tüzüğü veya bir Parlamento Yasası uyarınca şirketler oluşturdu. En iyi bilinen örnek, 1600 yılında kurulan Londra Doğu Hindistan Şirketidir. Kraliçe I. Elizabeth, Şirkete Ümit Burnu'nun doğusundaki tüm ülkelere ticaret yapma özel hakkını verdi. Bu arada bazı şirketler hükümet adına hareket ederek onun yurt dışındaki faydalarından gelir elde edecekti. Ardından Şirket, İngiliz ve daha sonra Britanya askeri ve sömürge politikasıyla daha da entegre hale geldi. Çoğu şirket gibi Kraliyet Donanması'nın ticaret yollarını kontrol etme kabiliyetine bağımlıydı.
Hem çağdaşları hem de tarihçiler tarafından "evrendeki en büyük tüccar topluluğu" olarak etiketlenen İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, şirketin göz kamaştırıcı zengin potansiyelini ve hem acımasız hem de sömürücü olabilecek yeni iş metotlarını simgeleyecekti. 31 Aralık 1600'da Kraliçe I. Elizabeth, Şirkete Doğu Hindistan ve Afrika'ya ticarette 15 yıllık bir tekel verdi. 1711 yılına gelindiğinde, Doğu Hindistan Şirketi'ndeki hissedarlar, yaklaşık yüzde 150 oranında bir yatırım getirisi elde ediyorlardı. Sonraki hisse senedi teklifleri, Şirketin ne kadar kârlı olduğunu gösterdi. 1713-1716'da Şirketin ilk hisse senedi teklifi 418.000 pound'a, ikincisi 1717-1722'de 1,6 milyon pound'a yükseldi.
Benzer bir ayrıcalıklı şirket olan South Sea Company, 1711'de İspanyol Güney Amerika kolonilerinde ticaret yapmak üzere kuruldu. Ancak daha az başarılı oldu. South Sea Company'nin tekel hakları, 1713'te, İspanyol Daimi Savaşı'ndan sonra bir anlaşma olarak imzalanan Utrecht Antlaşması ile desteklendi ve bu da Büyük Britanya'ya otuz yıl boyunca bölgede ticaret yapma olanağı sundu. Aslında İspanyol düşmanlığı korundu ve yılda sadece bir geminin girmesine izin verildi. Sorunlardan habersiz olarak, İngiltere'deki yatırımcılar şirket kurucularının ölçüsüz kar sözleri ile kandırılarak binlerce hisse satın aldılar. 1717 yılına gelindiğinde, South Sea Company, İngiliz hükümetinin kamu borçlarını üstlenecek kadar zengindi (halen gerçek bir iş yapmadan). Bu, muhtemelen hisse fiyatının enflasyonunu hızlandırdı. Muhtemelen South Sea Company'i rekabetten korumanın nedeni olan 1720 Kabarcık Yasası, Kraliyet Şartı olmadan herhangi bir şirketin kurulmasını yasaklamıştı ve bu yasa da hisse fiyatı enflasyonunu hızlandırmıştı. Hisse fiyatı o kadar hızlı yükseldi ki insanlar sadece daha yüksek bir fiyatla onları satmak için hisse almaya başladı ve bu da hisse fiyatlarının yükselmesine neden oldu. Bu, ülkenin gördüğü ilk spekülatif baloncuktu, ancak 1720 yılı sonunda kabarcık "patladı" ve hisse fiyatı 1000 £ 'den 100 £'in altına düştü. İflaslar ve hükümetler aracılığıyla dava açılan suçlamalar nedeniyle, şirketler ve maceracı yöneticiler aleyhindeki durum acı vericiydi.
18. yüzyılın sonlarında, İngiliz şirket hukukundaki ilk tezin yazarı Stewart Kyd, bir şirketi şöyle tanımladı:
Yapay bir form altında sürekli bir ardılı olan ve bir birey olarak hukuk politikası ile birkaç açıdan kazanılmış hak ve sorumluluklara dayalı hareket etme kapasitesi ile (özellikle mülk alma ve mülk bağışlama, yükümlülükleri daraltma, dava açma ve kendisine dava açılma, ortak ayrıcalıklardan ve muafiyetlerden yararlanma, kurumun tasarımına göre daha çok ya da daha az geniş, ya oluşturulma zamanında ya da varlığının sonraki herhangi bir döneminde alınmış çok çeşitli siyasi hakların kullanılması) birçok bireyin özel bir isim altında, bir yapı halinde toplanması.
Modern şirket hukuku
18. yüzyılın sonlarında merkantilist ekonomi teorisinden vazgeçilmesi ve klasik liberalizmin ve serbest bırakma (karışmama siyaseti) ekonomi teorisinin yükselişi ve Adam Smith ve diğer ekonomistler liderliğindeki ekonomi devrimi nedeniyle şirketler, devlet ya da loncaya bağlı kuruluşlar olmaktan devlet yönlendirmesiz kamu ve özel ekonomik kuruluşlara dönüştü.
Adam Smith, 1776'daki The Walths of Nations (Ulusların Zenginliği) adlı kitabında kitlesel kurumsal faaliyetin özel girişimcilikle eşleşemeyeceğini yazdı. Çünkü başkalarının parasından sorumlu kişiler, kendi paralarına gösterdikleri özeni diğerlerininkine göstermezlerdi.
Serbestleşme
1720 The British Bubble Act'in şirket kurma yasağı 1825'te kaldırılıncaya kadar yürürlükte kaldı. Bu noktaya gelinmesiyle, Sanayi Devrimi, ticari faaliyeti kolaylaştırmak için yasal değişiklikler yapılması için baskı yaparak hız kazanmıştı. Basit şirketler mevzuatı uyarınca ticari girişimler (Martin Chuzzlewit'de Charles Dickens tarafından kronikleştirilenler gibi) yaygın olarak aldatmaca olmasına rağmen, yürürlükten kaldırma, kısıtlamaları tedricen kaldırmanın başlangıcıydı. Tutarlı düzenleme olmaksızın, "Anglo-Bengalee Düsseldorf Kredisi ve Yaşam Güvencesi Şirketi" gibi meşhur operasyonlar, bolca ödeme yapılan girişimciler haricinde başarı umudu vaat etmeyen, sermayesi yeterince sağlanmamış girişimlerdi.
Kuruluş süreci, yalnızca bir kraliyet tüzüğü ya da özel bir yasa yoluyla mümkündü ve verilen ayrıcalıkların ve dolayısıyla avantajların Parlamento tarafından titiz bir şekilde korunması nedeniyle de sınırlıydı. Bunun bir sonucu olarak, muhtemelen binlerce üyeyle, anonim şirket olmayan dernekler olarak işletilmek üzere birçok işletme ortaya çıktı. Sonuçta, yasal olarak eyleme geçme süreci, tüm üyelerin ortak adıyla gerçekleştirilmek zorundaydı ve neredeyse inanılmayacak kadar hantaldı. Parlamentonun, bazen bir kişinin yasal işlemlerde bütünü temsil etmesine izin vermek adına özel bir yasayı kabul etmesine rağmen, bu yalnızca kurulmuş şirketlere izin verilen dar ve ister istemez masraflı bir yoldu.
Sonra, 1843 yılında William Gladstone, şirket hukukunun ilk modern parçası olarak kabul edilen 1844 Anonim Şirketler Kanununun çıkarılmasına yol açan Anonim Şirketler Üzerine Parlamento Komisyonu'nun başkanlığına getirildi. Kanun, şirketleri iki aşamalı bir süreçle kaydettirme yetkisine sahip olan Anonim Şirketler Tescilini oluşturdu. Her iki aşamanın maliyetleri 5'er sterlindi ve ikinci aşama tamamladıktan sonra şirket statüsü ortaya çıkıyordu. Tarihte ilk kez sıradan insanların basit bir kayıt prosedürüyle anonimleşmesi mümkün oldu. Bir şirket bütün yatırımcıların ve yöneticilerin haklarının ve görevlerinin yönlendirildiği birleşik bir varlık olduğu için, ayrı bir tüzel kişilik olarak kurulmasının avantajı, genel olarak idariydi.
Sınırlı sorumluluk
Bununla birlikte, hala sınırlı sorumluluk bulunmamakta ve şirket üyeleri şirket tarafından sınırsız kayıplardan sorumlu tutulabilmektedir. Bundan sonraki önemli gelişme, Ticaret Kurulu Başkan Vekili Robert Lowe'nin emriyle geçirilen 1855 Sayılı Sınırlı Sorumluluk Yasası idi. Bu, yatırımcıların işletme başarısızlığı durumunda sorumluluklarını şirkete yaptıkları yatırım tutarıyla sınırlamasına imkan verdi - hissedarlar hala doğrudan alacaklılara karşı sorumluydu, ancak sadece paylarının ödenmemiş kısmı için- (Pay sahiplerinin şirkete karşı sorumlu olduğu ilkesi, 1844 Anonim Şirketleri Kanunu ile getirilmişti).
1855 Yasası, 25'den fazla üyenin (hissedarlar) şirkete karşı sınırlı sorumluluğuna imkan verdi. Sigorta sözleşmelerinin bireysel üyelere karşı yasayı hariç tutması standart bir uygulama olsa da, sigorta şirketleri kanunun dışında tutulmuştur. Sigorta şirketleri için sınırlı sorumluluk 1862 Şirketler Yasası ile sağlanmıştır.
Bu, İngiliz periyodik The Economist dergisinin 1855'de, "belki de hiç bir zaman bu kadar şiddetle ve çoğunluk tarafından talep edilen, önemi gereğinden fazla abartılmış bir değişiklik olmamıştı" diye yazmasına yol açtı. Bu yargının büyük bir hata olduğu, aynı dergi tarafından 70 yıldan daha fazla bir süre sonra şu sözlerle kabul edildi: "Geleceğin ekonomik tarihçisi ... ticaret şirketlerine uygulanan sınırlı sorumluluk ilkesinin isimsiz mucidine, Watt ve Stephenson ve Endüstri Devrimi'nin diğer öncüleri ile bir onur yeri atama eğilimi gösterebilir."
Bu iki özellik - basit bir kayıt prosedürü ve sınırlı sorumluluk - daha sonra 1856 Anonim Şirket Kanununa dönüştürülmüştür. Bu, daha sonra, Salomon v A Salomon & Co Ltd.'deki kararın süresi de dahil olmak üzere, yüzyılın geri kalanında yürürlükte kalmaya devam eden 1862 Şirketler Yasası'nda bazı diğer tüzüklerle birleştirildi.
Mevzuat kısa süre içinde bir demiryolu patlamasına yol açtı ve o tarihten sonra kurulan şirket sayısı hızla arttı. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında, buhran yaşandı ve tıpkı şirket sayılarının patlaması gibi, birçoğu içeri patlamaya başladı ve iflasa düştü. Çok güçlü bir akademik, yasama ve yargı görüşü, işadamlarının başarısız işletmelerdeki rolleri için hesap verebilirlikten kaçabileceği fikrine karşıydı.
Diğer gelişmeler
Şirketlerin tarihindeki son önemli gelişme, şirketin ayrı tüzel kişiliğini onaylayan ve şirketin sorumluluklarının sahibininkinden ayrı ve farklı olduğunu belirten Salomon v. Salomon & Co.'daki Lordlar Kamarası kararıydı.
Birleşik Devletlerde, bir şirket kurmak genellikle 19. yüzyılın sonuna kadar bir kanun hükmünde kararname gerektiriyordu. Carnegie'nin çelik şirketi ve Rockefeller Standard Oil gibi birçok özel şirket, bu nedenle kurumsal modelden kaçındı. Eyalet hükümetleri, 19. yüzyılın başlarından itibaren daha müsamahakar kurumsal kanunları kabul etmeye başladı. Ancak hepsi, çoğu zaman kurumları aşırı servet ve güç kazanmaktan alıkoymak için tasarımda kısıtlayıcıydı.
New Jersey, 1896 yılında daha fazla işi eyalete çekmek amacıyla, "yetki veren" bir şirket yasasını ilk kez benimseyen eyalet oldu. 1899 yılında Delaware, şirket tüzüğünün yürürlüğe girmesi ile New Jersey'in liderliğini takip etti. Ancak Delaware, 1896 New Jersey şirket yasası koşulları 1913'de yürürlükten kaldırıldıktan sonra, tek önde gelen kurumsal eyalet haline geldi.
19. yüzyılın sonları, holding şirketlerinin ortaya çıkışını ve dağınık pay sahipleriyle daha büyük şirketler oluşturan kurumsal birleşmeleri gördü. Ülkeler rekabet karşıtı uygulamaları önlemek için tekelcilik karşıtı yasalar çıkarmaya başladı ve şirketlere daha fazla yasal hak ve koruma verildi.
20. yüzyıl, bir çok ülkede, 1. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında ekonomik patlamaları yönlendiren şirketlerin dünya çapında tescil edilmesine imkân tanıyan kanunların çoğalmasını gördü. Birinci Dünya Savaşı sonrası gerçekleşen bir diğer önemli değişiklik, holdinglere yönelik değişiklikti. Holdingler, büyük şirketlerin sanayi tabanlarını genişletmek için küçük şirketleri satın almasıyla oluşmaktaydı.
1980'li yıllardan başlayarak, büyük devlet kuruluşlarına sahip birçok ülke özelleştirmeye, kamuya ait (veya kamulaştırılmış) hizmetler ve işletmelerin şirketlere satılmasına yöneldi. Deregülasyon (serbest bırakma, şirket faaliyetlerinin düzenlenmesini azaltma), çoğunlukla, serbest bırakılma politikasının bir parçası olarak özelleştirmeye eşlik etti.
Şirket sahibi olmak
Bir şirketin, en azından teorik olarak, sahipleri kendi üyeleridir ve şirket onlar tarafından denetlenmektedir. Bir anonim şirkette üyeler hissedar olarak bilinir ve şirketin mülkiyetindeki, kontrolündeki ve kazançlarındaki hisselerinin her biri, şirkette sahibi oldukları hisselerin payı ile belirlenir. Böylece bir anonim şirketin hisselerinin dörtte birine sahip olan bir kişi, şirketin dörtte birine sahip olur. Kârın dörtte birini (ya da hissedarlara kar payı olarak verilen kârın en az dörtte biri) hak eder ve genel kurullarda atılabilen oyların dörtte birine sahiptir.
Başka bir tüzel kişilikte, şirketi kuran veya mevcut kurallarını içeren yasal belge, şirketin üyelerinin kim olduğunu belirleyecektir. Kimin ne tür bir şirketin üyesi olduğunu kapsar. Bir işçi kooperatifinde üyeler kooperatif için çalışan kişilerdir. Bir kredi birliğinde, üyeler kredi birliğinde hesapları olan kişilerdir.
Bir şirketin gündelik faaliyetleri genellikle üyeler tarafından atanan kişiler tarafından kontrol edilir. Bazı durumlarda, bu tek bir şahıs olacaktır, ancak daha genellikle, şirketler bir komite veya komiteler tarafından kontrol edilmektedir. Genel olarak, iki tür komite yapısı vardır.
Yönetim kurulu olarak bilinen tek bir komite, en yaygın hukuk ülkeleri tarafından tercih edilen yöntemdir. Bu modelde yönetim kurulu, yönetici ve yönetici olmayan iki müdürden oluşmaktadır ve ikincisi, şirketin yönetimini denetlemek içindir.
Medeni hukuk ülkelerinde, denetim kurulu ve yönetim kurulundan oluşan iki katmanlı bir komite yapısı yaygın olarak görülmektedir.
Şirketlerin kuruluşu
Tarihsel olarak şirketler, hükümet tarafından verilen bir tüzük tarafından oluşturuldu. Günümüzde şirketler genellikle eyalete veya ulusal hükümete kayıtlıdır ve bu hükümet tarafından çıkarılan kanunlarla düzenlenmiştir. Kayıt, şirketin sınırlı sorumluluk varsayımının ön şartıdır. Yasa, bazen şirketin asıl adresini ve kayıtlı bir acentayı (sürecin hukuki hizmetini almak üzere atanan bir kişi veya şirket) belirlemesini gerektirir. Kurumun bir temsilcisinin veya diğer yasal acentanın belirlemesi de istenecektir.
Genellikle bir şirket, şirketin genel niteliğini, çıkarılmasına izin verilen hisse miktarını ve yönetim kurulu üyelerinin adlarını ve adreslerini ortaya koyan kuruluş sözleşmesini hükümete sunar. Sözleşme maddeleri onaylandıktan sonra, şirket yöneticileri, toplantı prosedürleri ve memur pozisyonları gibi şirketin iç işlevlerini yöneten tüzükleri oluşturmak üzere toplanırlar.
Bir şirketin faaliyet gösterdiği yetki bölgesinin kanunu, kendi iç faaliyetlerinin çoğunu ve bunun finansmanını düzenler. Bir şirket kendi ülkesinin dışında çalışıyorsa, çoğunlukla yabancı bir şirket olarak diğer hükümetlere kaydolması gerekir ve neredeyse her zaman ev sahibi ülkenin istihdam, suçlar, sözleşmeler, hukuk davaları ve benzerleri ile ilgili yasalarına tabidir.
Şirket çeşitleri
Şirketler genellikle belirgin bir isme sahiptir. Tarihsel olarak, bazı şirketler üyeliklerinden sonra isimlendirildi: Örneğin "Harvard Kolejinin Başkanı ve Üyeleri." Günümüzde, birçok yargı bölgesinde, şirketlerin üyeliklerine atıfta bulunmaya ihtiyaç duymayan ayrı bir adı vardır. Kanada'da bu ihtimal mantıksal aşırılığa götürülür: Birçok küçük Kanada şirketi, hiçbir ada sahip değildir; yalnızca eyalet hükümeti veya bölgesel hükümet tarafından tahsis edilen bir kayıt numarasına dayanan sayılara ve şirketin bulunduğu yerin adına sahiptirler (örneğin, "12345678 Ontario Limited").
Çoğu ülkede, şirket adları, işletmenin kurumsal statüsünü gösteren bir terim veya kısaltma içerir (Örneğin, Birleşik Devletler'de ''Incorporated'' veya "Inc.", anonim şirketler için kullanılır. Üyelerinin sınırlı sorumluluğunu gösteren şirket terimi ve kısaltması ise "Limited'' veya ''Ltd.''dir.). Bu terimler, yetki bölgesi ve dil açısından değişiklik gösterir. Bazı yargı bölgelerinde bu terimler zorunludur, bazılarında değildir. Bu terimlerin kullanımı sorumluluğu sınırlı olan bir varlıkla ilgilenen herkesin dikkatini çeker: Kişi, yalnızca ona karşı bir karar alırken varlığın hala kontrol ettiği her varlıktan biriktirebilir.
"Şirket" (company) sözcüğü bir ortaklığa veya başka bir kolektif mülkiyet biçimine atıfta bulunabileceğinden (ABD'de tek bir mülkiyet tarafından kullanılabilir ancak genellikle durum başka bir yerde böyle değildir), bazı yargı bölgeleri, "şirket" (company) kelimesinin tek başına kurumsal statüyü göstermesine izin vermez.