02 June 2023, Friday
Tercüme Editörü
Wikiyours makaleleri İngilizce makalelerin Türkçe'ye çevrilmiş halleridir. İngilizce bilen herkes makale sahibi olabilir ve yaptığı çeviri miktarınca para kazanır.
Çeviri Yapmak İçin Makale Seçiniz
Makale yazmak için
bir kategori seçin
Düzeltme Öner

Tip 2 Diyabet

İçindekiler
  1. Tip 2 diyabetin belirtileri
  2. Tip 2 diyabetin sebepleri
  3. Patofizyoloji
  4. Tip 2 diyabet teşhisi
  5. Diyabet taraması
  6. Tip 2 diyabetten korunma yolları
  7. Tip 2 diyabet tedavisi
  8. Tip 2 diyabet oranları
  9. Tip 2 diyabetin tarihçesi

Diabetes Mellitus (Tip 2 diyabet olarakta bilinir), yüksek kan şekeri, insülin direnci ve göreceli insülin eksikliği ile nitelendirilen uzun süreli metabolik bir bozukluktur. Tip 2 diyabetin yaygın semptomları arasında susuzluğun artması, çok sık olarak idrara çıkma ve açıklanamayan kilo kaybı yer alır. Semptomlara ayrıca artan açlık, yorgun hissetme ve iyileşmeyen yaralar eklenebilir. Genellikle semptomlar yavaş bir şekilde gerçekleşmektedir. Yüksek kan şekerinden kaynaklanan uzun süreli komplikasyonlara dahil olan kalp hastalıkları, felç, diyabetik renopati sonucunda ķörlük ve böbrek yetmezliği riski vardır. Ek olarak bacaklardaki yavaş kan akışı amputasyona sebep olabilir. Katoasidozun nadir görülmesine karşın hiperozmolar hiperglisemik durumu aniden ortaya çıkabilir.

Tip 2 diyabetin başlıca sebebleri arasında obezite ve yetersiz egzersiz bulunur. Bazı insanlar genetik olarak diğerlerine göre daha fazla tip 2 diyabet riski altındadır. Tüm diyabet vakaları arasında tip 2 diyabet %90 'lık bir dilimi kapsarken, diğer %10'luk kısım diabetes mellitus type 1 (tip 1 diyabet) ve gestasyonel diyabetten oluşmaktadır. Tip 1 diyabet pankreastaki adacık hücrelerindeki sorunlar nedeniyle görülen mutlak bir insülin eksikliği sebebiyle oluşur. Diyabet; açlık plazma glikozu, oral glikoz tolerans testi ve A1C gibi kan testleriyle teşhis edilmektedir.

Tip 2 diyabet düzenli egzersiz, düzgün beslenme ve normal kiloda kalarak kısmen önlenebilir. Tip 2 diyabet tedavisi egzersiz ve diyet değişikliklerini içermektedir. Eğer kan şekeri seviyesi yeterli düşüklükte değilse, ilaç olarak metformin önerilmektedir. Birçok insanın tedavisinde insülin ekjeksiyonu da gerekli olabilir. Eğer hasta insülin kullanıyorsa kan şekeri seviyesi düzenli olarak kontrol edilmelidir. Fakat hasta hap kullanıyorsa düzenli kan şekeri kontrolüne gerek yoktur. Obezite cerrahisi uygulanan obez kişilerde sıklıkla diyabet hastalığı gelişmektedir.

1960'dan beri tip 2 diyabet oranı obezite ile paralel bir artış göstermektedir. 1985 yılında 30 milyon insana diyabet teşhisi konulmasına karşın bu sayı 2013 yılında 368 milyon insana ulaşmıştır. Diyabet hastalığı tipik olarak orta ve daha ileri yaşlarda ortaya çıkmaktadır. Fakat tip 2 diyabet oranı gençlerde artış göstermektedir. Tip 2 diyabet bulunan hastalarda yaşam süresi 10 yıldan daha az bir süreyle ilişkilendirilmektedir. Diyabet tanımlanan ilk hastalıklardan biridir. Insülinin, diyabet hastalığındaki önemi 1920'li yıllarda belirlenmiştir.

Tip 2 diyabetin belirtileri

Diyabetin klasik belirtileri poliüri (sık idrara çıkma), polidipsi (susuzluk artışı), polifaji (açlık artışı) ve kilo kaybıdır. Tip 2 diyabette yaygın olarak bulunan diğer semptomlar ise bulanık görme, kaşıntı, periferik nöropati, tekrarlayan vajinal enfeksiyonlar ve yorgunluktur. Birçok insanda herhangi bir diyabet semptomu görülmez iken yapılan rutin testlerde diyabet hastalığı teşhis edilmektedir. Çok yaygın olmamakla birlikte tip 2 diyabet hastalarında  hiperozmolar hiperglisemik  durumu geliştirebilir ( Yüksek kan şekerine bağlı olarak bilincin azalması ve düşük kan basıncı durumu).

Tip 2 diyabetin yan etkileri

Tip 2 diyabet 10 yıldan daha az bir yaşam süresi ile ilişkili tipik bir kronik hastalıktır. Tip 2 diyabetin kısmen bir dizi komplikasyonlar ile bağlantısı vardır. Bu komplikasyonlar felç ,kalp damar rahatsızlıklarının 2 ila 4 kat artması, iskemik kalp hastalığı, düşük uzuv amputasyonlarında 20 kat artış ve hastaneye yatış oranındaki artmadır. Gelişmiş dünyada travmatik olmayan körlük ve böbrek yetmezliğinin başlıca sebebi tıp 2 diyabettir. Ayrıca bilişsel işlev bozukluğu, vasküler demans ve Alzheimer gibi bunama süreci içeren hastalıklarla da ilişkisi vardır. Diğer komplikasyonlar arasında akantozis nigrikans, cinsel işlev bozukluğu ve devamlı enfeksiyonlar bulunmaktadır.

Tip 2 diyabetin sebepleri

Tip 2 diyabet gelişiminde, genetik faktörler ve yaşam tarzı etkilidir. Diyet ve obezite gibi bazı faktörler kontrol altında tutulabilir. Fakat genetik, cinsiyet ve yaşın ilerlemesi gibi faktörler kontrol altında tutulamaz. Tip 2 diyabetin uyku eksikliği ile bağlantısı vardır. Bu duruma tip 2 diyabetin metabolizma üzerindeki etkisinin sebep olduğuna inanılmaktadır. Fetal gelişim sırasında annenin beslenme durumu, DNA metilasyon mekanizması üzerinde rol oynayabilir. Bağırsak bakterilerinden olan Prevotella copri ve Bacteroides vulgatus'un tip 2 diyabet ile bağlantısı bulunmaktadır.

Diyabet ve yaşam tarzı

Obezite ve fazla kilolu olmak ( vücut-kitle endeksinin 25'in üzerinde olması), fiziksel aktivite eksikliği, kötü beslenme, stres ve kentleşme tip 2 diyabetin gelişmesini sağlayan önemli yaşam tarzı faktörleridir. Vücuttaki aşırı yağlanmanın; Çin ve Japon asıllı insanlarda %30 oranında, Avrupa ve Afrika kökenli insanlarda %60-80 oranında, Pima Kızılderilileri ve Pasifik Adalılarında %100 oranında diyabet ile ilişkisi bulunmaktadır. Obez olmayan insanlar arasında bel-kalça oranının yüksek olması sıklıkla görülen bir durumdur. Ayrıca sigara kullanımının da tip 2 diyabet riskini arttırdığı gözlemlenmiştir.

Beslenme faktörleri gelişmekte olan tip 2 diyabet riskini etkilemektedir. Aşırı şekerli içeceklerin tüketilmesi tip 2 diyabet riskini arttırmaktadır. Beslenmedeki yağların çeşitleri de önem arz etmektedir. Doymuş yağlar ve trans yağ asitleri diyabet riskini arttırırken doymamış yağlar diyabet riskini azaltmaktadır. Çok fazla beyaz pirinç tüketimi riski arttırmaktadır. Diyabet vakalarının %7'sine yetersiz egzersizin neden olduğu inanılmaktadır. Kalıcı organik kirleticiler diyabet riskinde rol oynayabilir.

Genetik sebepler

Birçok diyabet vakası birçok geni içerir. Bu her bir gen, tip 2 diyabet gelişme ihtimaline küçük katkılarda bulunmaktadır. Eğer tek yumurta ikizinde diyabet varsa, diğer ikizde yaşamı boyunca diyabet gelişme olasılığı %90'dan fazladır. Diğer ikiz olmayan kardeşlerde ise bu oran %25-50'dir. 2011 yılı itibariyle 36'dan fazla genin tip 2 diyabet riskine katkıda bulunduğu tespit edilmiştir. Tüm bu genlerin hepsi hastalığın kalıtsal bileşeninin sadece %10'unu oluşturmaktadır. TCF7L2 alleli diyabet gelişme riskini 1.5 kat arttırmaktadır ve büyük bir risk oluşturan genetik bir varyanttır. Diyabetle bağlantılı birçok gen, beta hücrelerinin fonksiyonları ile ilişkilidir.

Tek bir genin anormalliği sebebiyle diyabetin ortaya çıktığı nadir durumlar mevcuttur (monogenik diyabet formları veya diğer özel türleri olarak bilinir). Bunlara örnek olarak gençlerin olgunlaşma çağlarının başında görülebilen Donohue Sendromu ve Rabson-Mendenhall Sendromu gösterilebilir. Gençlerde, olgunluk döneminin başında görülebilen bu hastalıklar, gençlerle ilişkili tüm diyabet vakalarının %1 ila %5'ini oluşturmaktadır.

Tıbbi durumlar

Bir takım ilaçlar ve sağlık sorunları, Diyabet oluşumunda etkilidir. Bazı ilaçlar  glukokortikoidler, tiyazidler, beta blokerler, atipik antipsikotikler ve statinler içerebilmektedir. Daha önce gebelik diyabeti olan kadınlarda tip 2 diyabet gelişme riski yüksektir. İlişkilendirilen diğer sağlık sorunlarına ise akromegali, Cushing sendromu, hipertiroidizm, feokromasitoma ve glukagonomalar gibi bazı kanserler örnek gösterilebilir.  Ayrıca testosteron eksikliğinin de tip 2 diyabet ile ilişkisi vardır.

Patofizyoloji

Tip 2 diyabet , beta hücrelerinin insülin direncinin ayarlanması için yeterli miktarda insülin üretmemesinden kaynaklanmaktadır. Vücutta yeterli miktarda insülin salgılanmadığında, insülin direnci ilk olarak kaslarda, karaciğerde ve yağ dokusunda oluşmaktadır. Insülin karaciğerden glikoz salınımını baskılamaktadır. Ancak karaciğerde insülin direnci düzenlenmez ise gereğinden fazla glikoz kana salınır. Beta hücre fonksiyon bozukluklarında insülin direnç oranı kişiden kişiye değişir. Bazı kişilerde ana yan etki olarak insüline önemli düzeyde direnç artışı ve insülin salgılanmasında küçük etkiler görülürken bazılarında ise insülin salgılanması hafif etkilenir ve insülin direncinde önemli artışlar görülebilir.

İnsülin direnci ve tip 2 diyabet; yağ hücrelerindeki lipitlerin parçalanması, inkretin eksikliği ve direnci, kandaki yüksek glukagon seviyesi, böbrekler tarafından tuz ve suyun tutulumunun artması, merkezi sinir sistemi tarafından yapılan uygunsuz metabolizma düzenlemeleri gibi önemli mekanizmaları içermektedir. Bununla birlikte, insülin direnci olan herkes diyabet geliştirmez, çünkü pankreas beta hücreleri tarafından insülin sekresyonunda bir bozulma da gereklidir.

Tip 2 diyabet teşhisi

Dünya Sağlık Örgütü diyabet tanımı (hem tip 1 hem de tip 2) semptomlarla birlikte yükselmiş glukozun okuması şeklindedir. İki durumunda zaman içindeki eşik değerleri şu şekildedir:

  • açlık plazma glikozu ≥ 7.0 mmol / l (126 mg / dl) veya
  • glukoz tolerans testi ile iki saat sonra oral doz plazma glikozu ≥ 11.1 mmol / l (200 mg / dl)

Durum2 saatlik glikozAçlık glikozuHbA 1c
Birimmmol / L (mg / dl)mmol / L (mg / dl)mmol / molDCCT%
Normal<7,8 (<140)<6.1 (<110)<42<6.0
Bozuk açlık glukozu<7,8 (<140)≥6.1 (≥110) & <7.0 (<126)42-466,0-6,4
Bozuk glukoz toleransı≥7.8 (≥140)<7.0 (<126)42-466,0-6,4
Şeker hastalığı≥11.1 (≥200)≥7.0 (≥126)≥48≥6.5


Tipik sendromlarla birlikte rastgele kan şekeri eşik değerinin 11.1 mmol/l (200 mg/dL)'den büyük olması bir diyabet tanı yöntemidir. Aynı zamanda  glikatlanmış hemoglobin (HbA1c) eşik değerinin  ≥ 48 mmol/mol (≥ 6.5 DCCT %) şeklinde olması da bir diğer diyabet tanı yöntemidir. 2009 yılında  Amerikan Diyabet Derneği (ADA), Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) ve Avrupa Diyabet Araştırmaları Derneği (EASD) temsilcilerini içeren uluslararası uzman komitesi  ≥ 48 mmol/mol (≥ 6.5 DCCT %) eşik değerinin diyabet tanısı için kullanılmasını önermektedir. Bu öneri, Amerikan Diyabet Derneği tarafından 2010 yılında kabul edilmiştir. Tipik sendromlar ve  kan şekeri değeri > 11.1 mmol / l (> 200 mg / dl) olmaksızın kişinin pozitif testleri tekrarlanmalıdır. 

Diyabet teşhisi için eşik değeri; glikoz tolerans testleri, açlık glikozu veya HbA1c ve retinal problemler gibi komplikasyonların arasındaki ilişkiye bağlıdır. Glikoz tolerans testi yerine, daha pratik olması sebebiyle açlık veya rastgele kan şekeri testi insanlar arasında daha fazla tercih edilmektedir. HbA1c testinin açlık gerektirmemesi sebebiyle avantajı vardır ve sonuçları daha istikrarlıdır. Fakat kan şekeri ölçüm testinden daha pahalı olması bir dezavantaj oluşturmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerindeki şeker hastalığına sahip insanların %20'sinin hastalık taşıdığının farkında olmadığı tahmin edilmektedir.

Tip 2 diyabet insülin eksikliği ve direnci bağlamında yüksek kan şekeri ile karakterize edilmektedir. Pankreastaki adacık yıkımına bağlı olarak oluşan mutlak insülin eksikliği sebebiyle oluşan tip 1 diyabetin aksine gestasyonel diyabet, gebelikle ilişkili olarak kan şekerinin yükselmeye başlaması durumudur. Tip 1 ve tip 2 diyabet mevcut koşullar bağlamında tipik olarak ayırt edilebilmektedir. Eğer belirli bir şüphe varsa antikor testi tip 1 diyabet, C-peptit seviyesi ise tip 2 diyabet teşhisi koymak için kullanışlıdır. C-peptit seviyesi tip 2 diyabette normal veya yüksek seviyede iken tip 1 diyabette düşük seviyededir.

Diyabet taraması

Evrensel diyabet taramasının program sonuçlarını iyileştirdiğine dair hiçbir kanıt bulunmamasından dolayı önemli organizasyonlar tarafından önerilmemektedir. Tarama Amerika Birleşik Devletleri Preventif Hizmetler Görev Gücü (USPSTF) tarafından, semptom bulunmamasına karşın kan basıncı 135/80 mmHg'den daha yüksek olan yetişkinler için önerilmektedir. Kan basıncının düşük olduğu kişiler için taramayı önermek veya karşı çıkmak için mevcut kanıtlar yetersizdir. Ayrıca taramanın bu gruptaki insanlar için ölüm riskini değiştirdiğine dair kanıtta mevcut değildir. Tarama 40 ila 70 yaş arasında bulunan aşırı kilolu insanlar için önerilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü, yüksek risk altında bulunan gruplara test yapılmasını önermektedir. 2014 yılında USPSTF tarafından benzer bir öneri düşünülmüştür. Yüksek risk altında bulunan gruplar; 45 yaşın üzerindekiler, birinci dereceden akrabaları arasında diyabet hastalığı bulunanlar ve Hispanikler, Afro-Amerikalılar ve Amerikan yerlilerini içeren etnik gruplar, gebelik diyabeti geçirmiş olanlar, polikistik sendromuna sahip kişiler, aşırı kilolu kişiler ve metabolik sendromlardan muzdarip kişileri içermektedir. Amerikan Diyabet Derneği BMI ( vücut -kitle indeksi) değeri 25'in üzerinde olan kişiler için taramayı önermektedir ( Asyalı insanlar için BMI eşik değeri 23'tür).

Tip 2 diyabetten korunma yolları

Tip 2 diyabet uygun beslenme ve düzenli egzersiz ile önlenebilir veya geciktirilebilir. Yoğun yaşam tarzı önlemleri ile riskin yarıdan fazlası azaltılabilir. Egzersizin faydası kişinin ilk baştaki kilosu veya kişinin sonraki kilo kayıplarından bağımsızdır. Yüksek düzeyde yapılan fiziksel aktiviteler kişinin diyabet riskini %28 azaltmaktadır. Yeşil yapraklı sebzeleri fazla tüketmek ve şeker içecek alımını sınırlandırmak gibi diyet programlarının sağladığı faydalar kanıtlanmıştır. Ancak bu kanıtlar sınırlıdır. Glikoz tolerans bozukluğu olan insanlarda diyet ve egzersizin tek başına uygulanması yada metformin veya akarboz ile birlikte uygulanması diyabet gelişme riskini azaltabilir. Yaşam tarzına yapılan müdahaleler metformin kullanımından daha etkilidir. D vitamininin seviyesinin düşük olması diyabet riskini artırmaktadır. D3 vitamini takviyesi yapılarak seviyenin düzeltilmesi diyabet riskini azaltabilir.

Tip 2 diyabet tedavisi

Tip 2 diyabet yönetimi yaşam tarzı müdahalesine, diğer kardiyovasküler risk faktörlerini düşürmeye ve kan şekeri değerlerini normal sınırlar içinde tutmaya odaklanmaktadır. Yeni teşhis koyulmuş tip 2 diyabet hastaları, belirli eğitimlerle birlikte kan şekerini kendi kendine kontrol etme tekniklerini kullanabilir. Ancak çoklu doz insülin kullanmayan hastalarda kendi kendini izleme yönteminin faydaları tartışmalıdır. Kan şekeri ölçümü yapmak istemeyen hastalarda idrar testi de yapılabilir. Hipertansiyon, yüksek kolestrol ve mikroalbüminüri gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin yönetilmesi hastanın yaşam beklentisini artırmaktadır. Sistolikkan basıncı 140 mmHg'den daha az seviyeye düştüğünde ölüm riski azalmakta ve daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Şiddetli kan basıncı yönetmeliği (130/80 mmHg'den daha az ) standart kan basıncı yönetmeliğinin (140/85-100 mmHg'den daha az )aksine felç riskinde küçük bir azalma sağlamasına karşın ölüm riskinde herhangi bir değişiklik oluşturmamaktadır.

Yüksek kan şekerini düşürmenin (HbA1c < %6), standart kan şekerini düşürmenin (HbA1c <%7-7.9) aksine motalitede değişiklik oluşturduğu gözlenmemektedir. Tedavinin amacı genellikle HbA1c'yi %7 civarında veya açlık glikozunu 7.2 mmol/L (130mg/dL)'den daha az tutmaktır. Ancak profesyonel kliniklerden destek alındıktan sonra yaşam beklentisi ve belirli hipoglisemi risklerini alarak hedefler değişebilir. Yoğun kan şekeri kontrolünün uzun vadeli faydalarla anlık zararlarının dengelenmesine dayanan yönergelerine rağmen çoğu kişi için, örneğin 9 yıldan daha az yaşama ümidi bulunanlar için çözüm sağlanamamaktadır.

Tip 2 diyabet bulunan hastaların tamamının düzenli olarak göz muayenesi olması önerilmektedir. Diyabetli hastalara uygulanan diş eti tedavileri sonucunda kan şekeri düzeyinde küçük bir miktar iyileşme olabilir.

Tip 2 diyabet diyeti

Uygun bir diyet ve egzersiz diyabetik bakımın temelini oluşturmaktadır ve daha büyük miktarda yapılan egzersizler daha iyi sonuçlar vermektedir. Aerobik egzersizler HbA1c de azalmaya ve insülin duyarlılığında artışa sebep olmaktadır. Direnç egzersizleri de faydalıdır ve bu iki egzersiz kombinasyonunun uygulanması en etkili yöntem olabilir. Kilo kaybına teşvik eden diyabetik diyetler önemlidir. Bunun için en iyi diyet çeşitleri, tartışmalı olmasına karşın düşük glisemik indeks diyeti ve kan şekeri kontrolünü iyileştiren düşük karbonhidrat diyetidir. Kültürel açıdan uygun bir eğitim , tip 2 diyabete sahip hastalarda kan şekerinin en az 6 aya kadar kontrol altında tutulmasını sağlayabilir. Eğer yaşam tarzında yapılan değişiklikler sonucu 6 hafta içinde kan şekeri yükselmez ise sonrasında ilaç tedavisi düşünülmelidir. DM2 olan insanlarda yaşam tarzına yapılan müdahalelerin mortaliteyi etkileyip etkilemediğine dair yeterli kanıt yoktur. Vejetaryen diyetler genellikle daha düşük bir diyabet riskine sahiptir. Ancak makul miktarlarda hayvansal besinlere izin verilen diyetler ile karşılaştırıldığı zaman bir avantaj sağlamamaktadır. Tip 2 diyabete sahip insanlarda , tarçın kullanımının kan şekerini arttırdığına dair bir kanıt bulunmamaktadır.

Tip 2 diyabette kullanılan ilaçlar

Çeşitli sınıflarda anti-diyabetik ilaçlar bulunmaktadır. Metforminin, genellikle mortaliteyi düşürdüğüne dair kanıtlar bulunması nedeniyle birinci basamak tedavi olarak önerilmektedir. Ancak alınan sonuçlar sorgulanmalıdır. Metformin ciddi karaciğer ve böbrek sorunu yaşayan insanlarda kullanılmamalıdır.

Metformin 3. aydan sonra yeterli gelmez ise insülin veya başka bir sınıf oral ajan eklenebilir. Diğer sınıf ajanlara sülfonilüreler, tiazolidindionlar, dipeptidil peptidaz-4 inhibitörleri, SGLT2 inhibitörleri ve glukagon-benzeri peptit-1 analogları örnek gösterilebilir. Bu ajanlar arasında önemli bir fark yoktur. Bir tiazolidindion olan Rosiglitazone kullanımının uzun vadede kullanılsa bile kan şekerini düzelttiğine dair kanıt bulunmamaktadır. Ayrıca kalp hastalıkları ve ölümlerin artması ile ilişkisi bulunmaktadır. Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACEI'ler) böbrek hastalıklarını önlemekte ve diyabet sonuçlarını iyileştirmektedir. Fakat benzer bir ilaç olan anjiyotensin reseptör blokerlerinin (ARB'ler) bir etkisi bulunmamaktadır. 2016 yılında sistolik kan basıncının 140 ila 150 mmHg arasında tutulması yeniden gözden geçirilmiştir.

Insülin enjeksiyonları tek başına kullanılabilir veya başka oral ilaçlara eklenebilir. Birçok insan ilk başlarda insüline ihtiyaç duymamaktadır. Tedaviye oral ilaçlar ile devam edilirken uzun etkili formulasyon genellikle geceleri eklenmektedir. Dozların etkileri o zaman daha da artmaktadır (kan şekeri seviyesi düzgünce kontrol edilir). Gece insülini yetersiz olduğu zamanlarda günde 2 kez daha insülin alınarak daha iyi bir kontrol sağlanabilir. Uzun etkili insülinlerden olan glargin ve detemir eş seviyede güvenli ve etkilidir. Nötr protamin Hagedorn'dan daha iyi şekilde meydana gelmezler. Ancak bunlar kayda değer miktarda daha pahalı iken 2010'da oldukları kadar masraflı değillerdir. Hamile olan hastalarda tedavi yöntemi olarak genellikle insülin tercih edilmektedir.

Tip 2 diyabet ameliyatı

Kilo kaybı cerrahisi diyabet tedavisi için etkili bir tedavi yöntemidir. Birçoğu kan şekeri seviyesini az da olsa koruyabilir. Ameliyat sonrası ilaç kullanılmaz ve uzun dönem mortalite azalır. Ancak ameliyatta %1'den daha az bir oranda kısa dönem mortalite riski bulunmaktadır. Ameliyat uygun olduğu zaman vücut-kitle endeksi kesitleri henüz kesin değildir. Cerrahi seçeneğin, kilosu ve kan şekerini kontrol altına alamayan hastalar için düşünülmesi tavsiye edilmektedir.

Tip 2 diyabet oranları

2010 yılı itibariyle dünya üzerinde diyabet vakalarının %90'ını oluşturan tip 2 diyabet hastalığından muzdarip 285 milyon insan olduğu tahmin edilmiştir. Bu sayı dünya yetişkin nüfusunun yaklaşık %6'sına denk gelmektedir. Diyabet hem gelişmiş hemde gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir. Fakat az gelişmiş ülkelerde pek yaygın görülmemektedir.

Güney Asyalılar, Pasifik Adalılar, Latinler ve Yerli Amerikalılar gibi etnik gruplara dahil kadınlar daha fazla risk altındadır. Bu durum belirli etnik grupların batı tarzı yaşama hassasiyet geliştirmesi sebebiyle olabilir. Geleneksel olarak yetişkin hastalığı kabul edilen tip 2 diyabetin çocuklardaki teşhis oranı obezite ile paralel bir şekilde artmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde gençlerde, tip 2 diyabet tip 1 diyabet kadar sık bir şekilde teşhis edilmektedir.

1985 yılında diyabet oranları 30 milyon, 1995 yılında 135 milyon ve 2017 yılında 217 milyon olarak belirlenmiştir. Bu artışa küresel nüfus yaşlanması, egzersizdeki azalmalar ve obezite oranlarındaki artışın sebep olduğuna inanılmaktadır. 2000 yılı itibariyle diyabet hastalarının en çok bulunduğu 5 ülke ; 31.7 milyon hasta ile Hindistan, 20.8 milyon hasta ile Çin, 17.7 milyon hasta ile Amerika Birleşik Devletleri, 8.4 milyon hasta ile Endonezya ve 6.8 milyon hasta ile Japonya'dır. Bu hastalık Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel bir salgın olarak kabul edilmektedir.

Tip 2 diyabetin tarihçesi

Diyabet ilk tanımlanan hastalıklardan biridir. Milattan önce 1400'lü yıllarda yazılan Mısır el yazmalarında "idrarın çok fazla boşaltılması " şeklinde belirtilmiştir. Tanımlanan ilk vakaların tip 1 diyabet olduğuna inanılmaktadır. Hintli doktorlar aynı dönemde hastalığı teşhis etmişlerdir ve tatlı idrarın karıncaları çektiğini not almışlardır. Hastalık Hintli doktorlar tarafından madhumeha olarak sınıflandırılmıştır. ''Diyabet'' veya "doğrudan geçmek" tanımı ilk kez milattan önce 230 yılında Yunan Apollonius Memphites tarafından kullanılmıştır. Hastalık Roma İmparatorluğunda nadir olarak görülmüştür. Bergamalı Galen kariyeri boyunca 2 tane diyabet hastalığı gördüğünü belirtmiştir.

Tip 1 ve tip 2 diyabet ilk kez ayrı koşullarda Hintli doktorlar Sushruta ve Charaka tarafından milattan sonra 400 ila 500'lü yıllarda tespit edilmiştir. Tip 1 diyabet gençlik ile tip 2 diyabet ise fazla kilolu olma ile ilişkilendirilmiştir. "Mellitus" veya "baldan" terimi, sık idrara çıkma ile ilişkili diyabet insipidusundan durumun ayrılması için İngiliz John Rolle tarafından 1700'lü yılların sonlarına doğru eklenmiştir. 1921 ve 1922 yıllarında Kanadalı Frederick Banting ve Charles Best tarafından insülin keşfedildiğinde, 20. yüzyılın başlarına kadar diyabet için etkili tedavi geliştirilememişti. 1940'lı yıllarda ise uzun etkili NPH insülini geliştirilmiştir.