Ostrogotlar
Ostrogotlar kimdir?

Ostrogotlar, sonraki dönem Gotlarının doğu kolu idi (Diğer önde gelen kol Visigotlardı). Ostrogotlar'ın kökenleri 3. ve 4. yüzyılda Baltık Deniz'inden güneye göç eden ve Karadeniz'in kuzeyinde bir krallık kuran Gotların bir kolu olan Greutungi'ye kadar uzanmaktadır. Karadeniz'den Baltık'a uzanan bir imparatorluk kurmuşlardır. Ostrogotlar muhtemelen 3. yüzyılda okur yazardı ve Romalılarla olan ticareti son derece gelişmişti. Ostrogotlar'ın Tuna egemenliği Kral Ermanaric döneminde altın çağını yaşamıştır. Yaklaşık 370 yıllarında Hunlar Ostrogot halkına saldırıp ele geçirdiğinde, Kral Ermanaric'in intihar ettiği söylenir.
Ostrogotlar nerede yaşadılar?

Hunlar tarafından topraklarına kabul edildikten sonra, yaklaşık 80 yıl boyunca Ostrogotlar hakkında çok az şey duyulmuştur. Daha sonra Pannonia Orta Tuna Nehri'nde Romalılara bağlı olarak yeniden ortaya çıkarlar. Nedao Savaşı'ndan (453) dolayı Hun İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra, Ostrogotların bazıları Kırım'da kalırken, geri kalanı batıya, İlirya ve İtalya sınırlarına doğru göç etmiştir (Kırım Ostrogotlar'ı en azından 16. yüzyıla kadar ayrı bir ırk olarak yaşamlarını sürdürdü.). 5. ve 6. yüzyılın sonlarında, Büyük Teoderik liderliğinde, Ostrogotlar'ın çoğu ilk olarak Moesia'ya (475-488) geçti ve daha sonra Alman savaşçı Odoacer'ın İtalya Krallığı'nı fethetti. 493 yılında Büyük Teoderik, İtalya'da bir krallık kurdu.
Daha sonra Doğu Roma İmparatoru Justinian'ı, Roma İmparatorluğu'nun eski batı vilayetlerini restore etmek amacıyla, 535'te Ostrogotlar'a savaş açmasına teşvik eden, istikrarsızlık dönemi geldi. Başlangıçta Bizanslılar başarılıydı, ancak Totila liderliğindeki Gotlar, Totila'nın Taginae Savaşı'nda ölümüne kadar, kaybolan bölgelerin çoğunu yeniden ele geçirdi. Savaş neredeyse 20 yıl sürdü ve İtalya için büyük zarara ve nüfusun azalmasına neden oldu. Kalan Ostrogotlar, 568 yılında İtalya'da bir krallık kuran Lombardlar'a karıştılar.
Ostrogot krallığı

Gotların bir bölümü ilk kez 291'de tarih sayfalarına çıktı. Tervingiler ilk olarak, 291 yılı civarlarında ortaya çıktı; Greuthungi, Vesi ve Ostrogothi'nin hepsi de 388 yılından önce görülmemişlerdir. Greuthungi ilk olarak, 392-395 yılları civarlarındaki yazmalarla ve 376 yılında tarih sayfalarında görülen Tervingian başkanın sözlerine dayandırılarak, Ammianus Marcellinus tarafından adlandırılmıştır. Ostrogotlar ilk olarak, Milano'dan 392 yılının Eylül ayına tarihlenen bir belgeyle isimlendirildiler. Claudian, Ostrogotların Greuthungilerle birlikte Frigya'da yaşadıklarından bahseder. Herwig Wolfram'a göre, birincil kaynaklar ya Tervingi / Greuthungi yada Vesi / Ostrogoti terminolojisini kullanır ve çiftleri hiçbir zaman karıştırmaz. Dört isim de birlikte kullanıldı, ancak eşleştirme her zaman Gruthungi, Ostrogoti, Tervingi, Vesi'de olduğu gibi korundu. Tervingiler Vesi / Visigotilerdi ve Ostrogotiler de Greuthungiler, eşleştirmesi Jordanes tarafından da desteklendi. I. Alaric'ten II. Alaric'e kadar olan Visigotik kralları, dördüncü yüzyıldaki Tervingiden kral Athanaric'in mirasçıları ve Muhteşem Theodoric'den Theodahad'a kadar olan Ostrogotili kralları, Greuthungiden kral Ermanaric'in varisleri olarak tanımlamıştır. Bununla birlikte, bu yorum, günümüz bilim adamları arasında oldukça yaygın olmasına rağmen evrensel değildir. Jordanes'in yazdığı Getica'ya göre, 400 yılları civarında Ostrogotiler, Ostrogotha tarafından yönetildi ve isimlerini buradan, yani Ostrogoti'nin babasından aldılar, ancak modern tarihçiler sıklıkla karşıt düşünceyi, Ostrogotha isminin insanlardan sonra verildiğini varsaydı.
Hem Herwig Wolfram hem Thomas Burns, Tervingi ve Greuthungi terimlerinin, her kabilenin diğerini tanımlamak için kullandığı coğrafi tanımlayıcılar oldukları sonucuna vardı. Dolayısıyla, bu terminoloji, Gotlar Hun istilaları tarafından yerinden edildikten sonra kullanılmadı. Wolfram buna destek olarak, Zosimus'u, Ister'in kuzeyindeki barbarlar tarafından "Greuthungi" olarak adlandırılan, Tuna'nın kuzeyinde bulunan "İskitler" grubunu gösterir. Wolfram, Hun istilasından sonra geride kalanın Tervingiler olduğunu iddia ediyor. Ayrıca "Vesi" ve "Ostrogoti" terimlerinin insanlar tarafından kendilerini övmek için kullanıldıklarına inanıyor. Bu anlayış üzerine, Greuthungi ve Ostrogothi, az çok aynı insanlardı.

Greuthungi ve Tervingi'nin terminolojisi 400 yılından kısa bir süre sonra kullanılmamaya başlandı. Genel olarak, bölünmüş Gotik halkın terminolojisi, Roma İmparatorluğu'na girdikten sonra kayboldu. Bununla birlikte, "Visigot" terimi, altıncı yüzyılın bir buluşuydu. Muhteşem Teoderik hizmetinde bir Romalı olan Cassiodorus, Doğu Gotları olan Ostrogotilerle eşleştirmek için Visigoti (Batı Gotları) terimini kullandı. Batı doğu ayrımı, bir sadeleştirme ve siyasal gerçeklerin daha karmaşık olduğu altıncı yüzyıl tarihçilerinin edebi bir eğilimiydi. Dahası, Cassiodorus sadece, hizmet ettiği Ostrogotları belirtmek için "Gotlar" terimini kullandı ve coğrafi terim "Visigotları", Gallo-Hispanik Gotlar için sakladı. Bununla birlikte, bu kullanım Visigotlar tarafından Bizans İmparatorluğu ile olan ilişkilerinde benimsendi ve 7. yüzyılda da kullanıldı.
Gotlar için başka isimler de kullanılıyordu. "Germen" bir Bizans veya İtalyan yazar, iki halktan biri için, "Roma [walha] Gotlar" anlamına gelen Valagothi ismini kullandı. 484 yılında Ostrogotilere Valameriaci (Valamir'in adamları) deniyordu çünkü Valamir'in torunlarından Teoderik'i takip ediyorlardı. Bu terminoloji, Bizans'ın Doğu'sunda, John Malalas tarafından του Ουαλεμεριακου (tou Oualemeriakou) olarak isimlendirilen, Athalaric'in saltanatına kadar kullanılmaya devam etti.
Ostrogotların isimlerinin kökeni

"Greuthungi" kelimesi, "bozkır sakinleri" veya "çakıllı kıyılardaki insanlar" anlamına gelmektedir. Greut- kökü, büyük olasılıkla "düz" anlamına gelen Eski İngiliz greot'la ilgilidir. Bu teori, coğrafi tanımlayıcıların, Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan insanları Gotik yerleşimden önce ve sonrası olarak ayırmak için kullanmaları ve Tervingi-Greuthungi terimlerine dair, 3. yüzyılın sonlarından önce çok kanıt bulunmamasıyla desteklenmektedir.
Bununla birlikte, "Greuthungi" isminin Pontid öncesi, muhtemelen İskandinav, güçlü kökenleri vardır. Bu isim, Ostrogotları , güney İsveç'te bulunan Götaland (Gothland) bölgesindeki Geat'lerden (İskandinavya'daki Gotlar olarak anılır) ayırmak için kullanılan (Eski Norse grjut huningi ile bağlantılı) "kaya insanları" anlamına gelebilir. Romalı tarihçi Jordanes, Gothiscandza tanımının bir parçası olarak, Scandza'daki Evagreotingi'ye (Greuthung adası) atıfta bulunur. Ayrıca, Greuthungi'nin Polonya'daki belli yer adlarıyla ilişkili olabileceği ileri sürülmüştür, ancak bu düşüncenin fazla bir dayanağı yoktur.
"Ostrogoti" kelimesi, "yükselen güneşin Gotları (veya övülen Gotlar)" anlamına gelir. Bu kelime, "pırıltılı Gotlar" veya "doğu Gotları" olarak yorumlandı. 4. yüzyılda Ostrogotlar, Gotik olarak bilinen ayrı bir dil geliştirdi. Dil bilimciler tarafından Doğu Alman dili olarak sınıflandırılan Gotik dili, Visigotlar ve Ostrogotların diğer Avrupa halkları tarafından özümsenmesiyle Orta Çağ'da yavaş yavaş ortadan kalktı.
Ostrogotların dili
Doğu Alman dillerinden hiçbiri günümüzde konuşulmuyor olsa da, "sürekli metinler"i kalan tek dil Gotik'tir. Tek başına hayatta kalan Gotik metinlerin arasındaki en önemli eser, bilinen Germen dillerinin en eski kalıntılarını içeren, Visigot piskoposu Ulfilas tarafından yapılan İncil tercümesidir. Gotik dille ilgili birkaç bilgi İtalyanca'da bulunabilir ancak varlığı azdır. Gotik ile bağlantılı bir dil (Kırım Gotik dili), 16. ve 17. yüzyıllara kadar Kırım'da hala tek tük konuşuluyordu. Gotik dilinin ortadan kalkmasının büyük kısmı, Orta Çağ'da Got kültür ve dilinin diğer Avrupa halklarına karışmasına atfedilebilir.
Ostrogotların tarihi
Ostrogotların kuruluşu

MS 3. yüzyıldaki bir kaç kaynakta bahsedildiğine göre, doğuda Greuthungi ve batıda Tervingi olarak en az iki gruba ayrıldıklarında, iki Gotik kabile, özellikle Romalıların Mars olarak isimlendirdiği koruyucu tanrıya tapınma gibi pek çok görüşü paylaştılar. Batılı kabilelerin Dacia'nın Roma eyaletine "bölünmesi" veya daha uygun bir ifadeyle yeniden yerleştirilmesi, Karadeniz'in kuzeyindeki bölgenin nüfus doyumunun doğal sonucu olmuştur. Üçüncü ve dördüncü yüzyıllarda Dacia'daki Gotlar, günümüz Romanya, Moldova ve batı Ukrayna topraklarında, Tuna ve Dinyeper nehirleri arasında geniş ve güçlü bir krallık kurdu. Bu krallık, Gotik seçkinler tarafından yönetilen, ancak Farsça konuşan Sarmatiler, Germen dilinde konuşan Gepiler, Trak dili konuşan Dacılar, diğer küçük Celtic ve Trakyalı kabileler ve muhtemelen erken Slavları içeren çok dilli kabilelerin yaşadığı çoklu kabile devletiydi. Ne yazık ki Visigotlar ve Ostrogotlar arasındaki kesin coğrafi ayrım çizgisi bilinmiyor ancak genel olarak, Visigotlar Dacia, Moldavia ve Walachia'da otururken, Ostrogotlar Dinyester Nehri'nin ötesinde, bozkır bölgelerinde yaşadılar ve günümüzde Ukrayna ve güney Rusya'nın bölgeleri üzerinde geniş bir alanı kaplayan, büyük bir Germanic ve İskit kabileleri birliği üzerinde hüküm sürdüler. Jordanes bu krallığı, Oium ya da Aujum krallığı olarak isimlendirmektedir.
Ostrogotlar ve Hunlar

Hunların 370 yılları civarındaki yükselişini Gotik krallıkları bastırdı. Gotların birçoğu Balkanlar'daki Roma topraklarına göç ederken, diğerleri Hun hükümdarlığı altında Tuna'nın kuzeyinde kaldı. Ostrogotlar sık sık hem Alanlar hem de Hunlar ile savaştı. Hunlar tarafından ilk boyun eğdirilen Ostrogotlar oldu. Diğer kabile halkları, 451 yılında yapılan Chalons Savaşı'nda olduğu gibi, Avrupa'da savaşan Hunlara bağlı birçok kabileden biri haline geldiler. Hunlara karşı çeşitli ayaklanmalar bastırıldı. 450 yılında Hun gücünün çöküşü, Tuna nehrinin kuzeyindeki topraklarda daha da şiddetli bir kargaşaya yol açtı; bu sırada Ostrogotlar yavaşça güneyde Balkanlar'a, batıda İlirya ve İtalya sınırlarına doğru ilerledi. Hükumet her yerde düşman komşularla olan karışıklığın etkisinde kaldı. Vindobona (Viyana) ve Sirmium (Belgrad) arasında edindikleri arazi iyi yönetilmedi, bu sebepler Ostrogotları, ekonomik konularda Konstantinopolis'e (günümüz İstanbul) bağımlı kıldı.
Hunlar sonrası hareketler

Ostrogotlar'ın kaydedilen tarihçesi, 453'te Attila Hun'un ölümünden sonra Hun İmparatorluğu kalıntılarından bağımsızlaşması ile başlar. Savaşın başarısına Ostrogot katkısı az olmasına rağmen, Hunlara bağlı eski kabile ve Hun düşmanı ittifakı olan, Theodemir liderliğindeki Gepidler ve Ostrogotlar, 454 yılında yapılan Nedao Savaşı'nda Attila'nın oğullarını yendiler.
Daha sonra, Ostrogotlar İmparatorluk ile ilişki kurdu ve Bizans'ın foederatisi (federe) olarak, Pannonia'daki topraklara yerleşti. 5. yüzyılın ikinci yarısının büyük bir bölümünde, Doğu Gotları güneydoğu Avrupa'da, Batı Gotlarının (Visigotlar) bir yüzyıl önce yaptığı şeylerin hemen hemen aynısını yaptı. Ostrogotlar aynı Batı Gotların yaptığı gibi, Doğu'dan Batı'ya geçene kadar Batı Roma gücüyle, her uygun dostluk ve düşmanlık ilişkisine girip çıktılar. Hunların gücü kesin olarak ortadan kalktığında, Valamir yönetiminde Ostrogotlar güçlüydü ve Scirii gibi diğer küçük kabileleri kendilerine katıyorlardı. Konstantinopolis'in (İstanbul) Doğu Roma İmparatoru ile yapılan bir anlaşmazlık, Valamir'in Ostrogotları İmparatora karşı yönlendirmesine neden oldu. Kapılarındaki barbarlara karşı duramayan İmparator Leo, yıllık altın vergisi ödemeyi kabul etti.
İtalya Krallığı

İlerde Ostrogotik Krallığın Muhteşem Theodoric'i (Gotik dilinde "halkın lideri" anlamına gelen) olarak anılacak olan, tüm Ostrogotik yöneticilerin en büyüğü olacak olan Teoderik, Theodemir ailesinde 454 yılında, Nedao Savaşı'ndan kısa bir süre sonra doğdu. Çocukluğu Konstantinopolis'te, diplomatik bir rehine olarak geçti ve burada dikkatli bir şekilde eğitildi. Hayatının ilk yılları, Bizans imparatorluğu'nda, kendisinin uzak akrabası ve Triarius'un oğlu Trakya Gotlarının Teoderik Strabo'sunu düşman olarak edindiği çeşitli anlaşmazlıklar, entrikalar ve savaşlarla tamamlandı. Daha yaşlı fakat daha güçsüz olan Teoderik, önceden İmparatorluğa yerleşmiş olan Ostrogotlar'ın bir kolunun kralı değil, şefi olmuş gibi görünüyor. Büyük Teoderik, bazen İmparatorluğun arkadaşı, bazen de düşmanıydı. İlk olaylarda, aristokrat ve konsolos gibi çeşitli Roma unvan ve makamlarıyla anıldı; ancak her olayda ulusal Ostrogotik kralı olarak kaldı. Teoderik, 520 yılında Papa ile olan iyi ilişkilerinden dolayı, Katolik Kilisesinden destek almasıyla da bilinir. İmparatorluğu döneminde, bir Arian olan Teoderik, daha önce yapılmamış bir şey olan din özgürlüğüne izin verdi. Bununla birlikte, Papa'yı yatıştırmaya ve kilise ile olan ittifakını güçlü tutmaya çalıştı. Papayı sadece kilisede değil, Roma'da da bir otorite olarak görüyordu.
Teoderik, Roma kültürünü ve hükumetini canlandırmaya çalıştı ve bunu yaparken İtalyan halkı kazandı. 488 yılında, Bizans İmparatoru Zeno tarafından, İtalya'yı Odoacer'den kurtarmak üzere görevlendirilmesiyle, her iki amacı birlikte yapmak için yola çıktı. 489 yılında, Macar Ovası'nda yaşayan bir Germen kabilesi olan Rugiler, İtalya istilasında Ostrogotlara katıldı ve kısa süre sonra onlardan ayrılamaz hale geldi. 493'te Teoderik'in başkentini kuracağı Ravenna alındı. Aynı zamanda Odoacer, Teoderik'in kendi elleriyle öldürüldü. Ostrogotik güç; İtalya, Sicilya, Dalmaçya ve İtalya'nın kuzeyindeki topraklar üzerine kuruldu. Yaklaşık 500 yılında Teoderik, Ostrogot Kralı olarak otuzuncu yıl dönümünü kutladı. Roma İmparatorluğu'na karşı olan şanslarını artırmak için Ostrogotlar ve Visigotlar tekrar birleşmeye başladı. Birleşim, Germen halkların güçsüz bir birleşimi oldu. Ulusun iki kolu yakın zamanda birbirine yaklaştı. Tigouse'un Visigot krallı naibi olmaya zorlandıktan sonra, Teoderik'in gücü, Galya'nın büyük bir bölümüne ve neredeyse İber yarımadasının tamamına uzatıldı. Teoderik Visigotlar, Alamanni, Frankler ve Burgundianlar ile ittifaklar kurdu; bunlardan bazıları diplomatik evliliklerle gerçekleştirildi.

Ostrogotik egemenlik bir kez daha Hermanarik döneminde olduğu gibi çok geniş ve görkemli oldu; ancak şimdi tamamen farklı bir karakterdeydi. Teoderik'in egemenliği barbar değil uygar bir güçtü. Teoderik'in ikili konumu her şeye geçti. Bir zamanlar Gotların ulusal kralı ve hiçbir imparatorluk unvanına sahip olmaksızın Batı Roma imparatorlarının halefiydi. Davranışları, dili ve dini farklı iki ulus, İtalya topraklarında yan yana yaşadı. Her biri kendi yasalarına göre, iki ayrı karakterde her ikisinin ortak egemeni olan prens tarafından yönetildi. Çeşitli Alman krallıkları arasındaki ilişkileri güçlendirme ve destekleme kabiliyeti nedeniyle Bizans, Teoderik'in gücünden korkmaya başladı. Korku, Bizans İmparatoru ve Frank Kralı I. Clovis arasında bir ittifaka yol açtı. İttifak, Ostrogotlar'a karşı koymak ve nihai olarak devirmek için tasarlandı. Bazı yönlerden Teoderik, Katolik ve Arian Hristiyanları yatıştırdığı için Romalılara ve diğer Gotik halka aşırı derecede uyum sağlamış olabilir. Tarihçi Herwig Wolfram, Teoderik'in Latin ve barbar kültürlerini uzlaştırmaya çalışan çabalarının Ostrogotik egemenliğin çöküşüne yol açtığını ve aynı zamanda "İtalya'da geç antik çağların merkez bölgesinin sona ermesi" sonucunu doğurduğunu ileri sürdü. İtalya çevresinde koruyucu bir çevre oluşturan bütün yıllar, Franco-Bizans Koalisyonu tarafından parçalandı. Teoderik, Thuringianlar'ın yardımıyla kendi topraklarının bir kısmını geçici olarak kurtarabildi. Franklerin, Visigot İmparatorluğu için de büyük tehdit olduğunu fark eden II. Alaric (Teoderik'in damadı), Burgundianlar'dan yardım aldı ve kabile ileri gelenlerinin teşvikiyle Franklar ile savaştı. Ancak bu seçim bir hata olduğunu kanıtladı ve II. Alaric, Frank kralı Clovis'in elinde hayatını kaybetti.
Vouillé Savaşı sırasında öldürülen II. Alaric'in ölümünü, bir süre kafa karışıklığı takip etti. Ostrogotik Kral Teoderik, torunu Amalaric'in koruyucusu olarak atıldı ve onun için tüm İber topraklarını ve Galya egemenliğinin bir parçasını korudu. Toulouse, Franklar'a geçti ancak Gotlar, Narbonne ve bölgesini ve Septimania'yı elinde tuttu. Gotların, Galya'ya ait son toprak parçası olan bu topraklar asırlar boyunca Gothia adıyla anıldı. Teoderik yaşarken, Visigotik krallık pratik olarak kendi hakimiyetiyle birleşti. Ayrıca, Franklar'ın durumu dışında, genel olarak Germen güçleri üzerinde bir tür kral vekilliği hakkı iddia ediyor ve pratik olarak onu uyguluyor gibi görünüyor. Teoderik'in emri altında 508-511 yılları arasında Ostrogotlar, Galya'da Kartaca'nın Vandal kralı olarak yürüdü ve Clovis, Teoderik'in Visigotlar'daki tutumunu zayıflatmak için planlamalar yaptı. Teoderik'in 526'da ölümü üzerine doğu ve batı Gotları bir kez daha bölündü. 6. yüzyılın sonlarına doğru, Ostrogotlar siyasi kimliğini kaybetti ve diğer Germen kabileleri tarafından özümsendi.

Teoderik'in yönetimi, kendi ve haleflerinin adıyla hazırlanan devlet gazetelerinde Roma bakanı Cassiodorus tarafından çizilmektedir. Gotlar kuzey İtalya'da yoğunlaşmış görünüyorlar; Güneyde ise garnizonlardan biraz daha fazlasını oluşturmuşlardır. Teoderik'in teorisinde Gotlar, barışçıl Roma'nın silahlı koruyucusuydu; Roma konsolosu onura sahipken, Gotik Kral hükumet işiyle uğraştı. Roma yönetiminin tüm biçimleri devam etti ve Roma politikası ve kültürü, Gotların üzerinde büyük etki yaptı. Prensin aynı topraktaki farklı uluslar üzerindeki egemenliği zorunlu olarak despotik idi; eski Germen özgürlüğü mecburen kayboldu. Böyle bir sistemin devam edebilmesi için bir Teoderik'e ihtiyacı vardı. Sistem, Teoderik'in ölümünden sonra parçalarına ayrıldı. Bu arada, Frank kralı Clovis egemenliğini pekiştirirken, sonunda Orta Çağ Avrupa olacak dönemin başlangıç aşamalarını oluşturan, çeşitli düşmanlara karşı uzun süren savaşlar verdi.
Bizansla Savaş (535-554)
Teoderik'in birleştirici tavrı olmadığından, Ostrogotlar ve Visigotlar, ortak Germen akrabalıklarına rağmen topraklarını birleştiremediler. Bundan sonra birlikte hareket ettikleri az sayıdaki olaylar, eskiden olduğu gibi tesadüfi ve dağınıktılar. Prens Amalaric Iberya ve Septimania'daki Visigotik Krallığın varisi oldu. Daha sonraTeoderik'in torunu Athalaric gelecek beş yıl boyunca Ostrogot'un kralı olarak yerini aldı. Provence, yeni Ostrogotik kral Athalaric ve kızı aracılığıyla naip Amalasuntha egemenliğine eklendi. Her ikisi de Gotik seçkinler arasındaki uyuşmazlıkları çözemedi. Amalasuntha'nın kuzeni veTeoderik'in kız kardeşinden olan yeğeni Theodahad, seçkinleri ele geçirdi ve öldürdü; bununla birlikte, bu olay daha fazla kan dökülmesine yol açtı.

İtalya'daki Ostrogotik pozisyonunun zayıflığı şimdi kendini gösterdi. Doğu Roma İmparatoru I. Justinian, Batı İmparatorluğu'nu elinden geldiğince yeniden oluşturmak için uğraştı ve tam olarak hiç bir fırsatı kaçırmadı. Justinian, hem karadan hem de denizden, toprakları tekrardan ele geçirmek için savaşa başladı. 535 yılında, Vandallara karşı Kuzey Afrika'daki başarısını takiben Ostrogotlar'a saldırmak için Belisarius'u görevlendirdi. Justinian'ın amacı, İtalya ve Roma'yı Gotlar'dan kurtarmaktı. Belisarius hızla Sicilya'yı ele geçirdi ve daha sonra İtalya'ya geçerek, 536 Aralık'ta Napoli ve Roma'yı ele geçirdi. Gotlar, 537 baharında Witiges liderliğindeki 100.000'den fazla adamla Roma'ya doğru harekete geçti ve kenti kuşattı. Kuşatma başarısız oldu. Beşe birlik bir çoğunluğa sahip olmalarına rağmen Gotlar, İmparatorluğun eski batı kapitalinde Belisarius'u yenemedi. Kuşatma savaşını kazandıktan sonra, Belisarius, 540 yılında Mediolanum (Milano) ve Ostrogotlar'ın başkenti olan Ravenna'yı alarak kuzeye ilerledi.
Ravenna'ya yapılan saldırıda, Witiges ve adamları Ostrogotların başkentinde kıstırıldı. Belisarius, rakibi Witiges'in Roma'da yaptığına kıyasla kuşatma savaşında daha yetenekli olduğunu kanıtladı ve Frenk düşmanlarla da savaşan Ostrogot hükümdarı, belirli koşullar altında teslim olmaya zorlandı. Belisarius, Justinian'ın Witiges'i Trans-Padane İtalya'da kendine bağlı bir kral yapmak isteği yerine şartsız teslimiyetten ödün vermeyi reddetti. Bu durum bir çıkmaz oluşturmak için yapıldı.
Gotik grupların ayrılıkları, kaybeden kralları Witiges'in zayıf olduğunu ve yeni bir lidere ihtiyaç duyduklarını belirtti. Grubun lideri olan Eraric, Belisarius'un lider olması fikrini sundu ve krallığın geri kalanı kabul etti, bu yüzden ona krallık tacını sundular. Belisarius bir devlet adamı değil bir askerdi ve hala Justinian'a sadıktı. Sanki teklifi kabul edip tacı alacakmış gibi Ravenna'ya gitti ve derhal Gotların liderlerini tutukladı ve imparatorluk için tüm krallıklarını (yarım yerleşim yok) geri aldı. Justinian, Belisarius'un fetihlerini sağlamlaştırması durumunda, kendisine kalıcı bir krallık kurabileceğinden korkarak, Belisarius'u esir Witiges ile birlikte Konstantinopolis'e geri çağırdı.
Belisarius gider gitmez geri kalan Ostrogotlar Totila adında yeni bir kral seçti. Totila'nın parlak komutasında Gotlar bir dereceye kadar kendilerini yeniden canlandırmayı başardılar. Yaklaşık on yıl boyunca İtalya'nın kontrolü, Bizans ve Ostrogotik güçler arasında öngörülmüş bir savaş haline geldi. Totila nihayetinde tüm kuzey İtalya'yı geri almakla kalmadı Bizans'ı da Roma dışına sürdü. Roma başkentinin Got kralı Totila tarafından yeniden ele geçirilmesi ona, kısmen Roma senato düzeninin yok edilmesiyle, kentin politik kontrolünü alma fırsatı sağladı. Senatodan birçoğu doğuya Konstantinopolis'e doğru kaçtı.
550'ye göre Justinian, kayıplarını gidermek ve Gotik direnişleri bastırmak için hazırlanmış muazzam bir gücü bir araya getirebildi. 551'de Roma donanması Totila'nın filosunu yok etti ve 552 yılında Narses'ın komutasında ezici bir Bizans kuvveti kuzeyden İtalya'ya girdi. İstilacı Bizanslıları şaşırtmaya çalışan Totila, öldürüldüğü yer olan Taginaei'de, askeri güçleriyle kumar oynadı. Kırık ama henüz yenilmemiş olan Ostrogotlar, Campia'da Teia şefi liderliğinde son bir savaş yaptı; ancak Teia da Nuceria'daki savaşta öldürüldüğünde, Ostrogotlar nihayet ele geçirildi. Teslim olduklarında Narses'e "Tanrı'nın elinin onlara karşı" olduğunu bildirdiler ve bu nedenle İtalya'yı atalarının kuzey toprakları için terk ettiler. Bu nihai yenilgiden sonra, Ostrogotik ismi tamamen öldü. Ulus, Teoderik'in ölümüyle neredeyse buharlaşmıştı. Teoderik'in "Roma hükumetinin ve Roma kültürünün sağlamlığını geri getirme niyeti" için yaptıkları, "Batı Avrupa'nın önderliğinin dolaylı olarak Frenklere geçmesini sağladı ve Ostrogotik başarısızlıklar ve Franklerin başarılarıyla, Erken Orta Çağ Avrupası'nın gelişimi için çok önemli sonuçlar oluşturdu." Galya'da, İberya'da ve Lombard yönetimi altındaki İtalya'nın bir bölümünde ortaya çıkanlar gibi, İtalya'da Roma ve Germen halkın birleşmesiyle ulusal bir devlet kurma şansı kayboldu. Barbar krallıklarının ele geçirdikleri bölgelerde denetimi sağlamaktaki başarısızlıkları kısmen Teoderik'in (aynı zamanda erkek varisinin olmaması) ve Totila'nın ölümünden kaynaklanan lider yetersizliğinin sonucuydu. Bunun yanı sıra, siyasi parçalanmanın bir sonucu olarak Germen kabilelerinin, akrabaları ve eski düşmanları arasındaki sadakatleri azaldı. Avrupa'nın jeopolitik haritasına Frenklerin girişi savaşlara bağlı olur, Ostrogotlar savaş alanında Bizanslılara karşı, diğer Germen kabilelerinin güçlerini birleştirerek daha fazla askeri başarı elde etmiş olsalardı, Frank sadakat yönünü değiştirebilirdi. Barbar toplumunda, askeri başarı ya da yenilgi ve politik meşrutiyet birbiriyle ilişkiliydi.
Bununla birlikte, Roma tarihçi Caesarea'nın Procopius'una göre, Ostrogotik halkın Romen müttefikleriyle birlikte, Roma egemenliğinde İtalya'da barış içinde yaşamalarına izin verildi. Daha sonra, İtalya'yı fetihleri sırasında Lompardlara katıldılar.

Ostrogotların kültürü
Gotik dili edebiyatında, Ulfilas İncil'i ve diğer bazı dini yazmalar ve bölümler vardır. Latin dili Gotik kanununda, 500 yılına ait Teoderik'in fermanı ve Teoderik'in ve onun haleflerinin devlet belgelerinin bir koleksiyonu olarak geçebilecek Cassiodorus'un Variae'si vardır. Visigotik yazılı kanunlar zaten Kral Euric (Evaric) tarafından ileri sürülmüştü. II. Alaric, kendi Roma halkı için Roma Yasası olarak Breviarium'u ileri sürdü; ancak Visigotik kanunların büyük koleksiyonu, Kral Reccaswinth tarafından yaklaşık 654 yılında ileri sürülen monarşinin daha sonraki günlerine dayanıyor. Bu olay, Montesquieu ve Gibbon'un bazı iyi bilinen yorumlarına yol açtı. Savigny ve diğer çeşitli yazarlar tarafından da tartışılmaktadır. Bunlar, Monumenta Germaniae kitabının, leges (yasalar), i tome (cilt)'inde basılmıştır (1902).
Özel Gotik tarihlerinde Jordanes'in yazdıklarının yanı sıra, sıklıkla alıntılanan, Visigotik kralların Suinthila'ya (621-631) kadar uzanan tarihinin özel bir kaynağı olan Sevilla'nın başpiskoposu Isidore tarafından yazılan Gotik tarihi de var. Fakat Gotiklerin hakim olduğu dönemle ilgilenen tüm Latin ve Yunan yazarlar, sürekli katkıda bulunurlar. Özel gerçekler için değil, genel bir tahminde bulunmak gerekirse, hiçbir yazar, 5. yy'da Marsilya'nın Salvian'ından daha öğretici değildir. De Gubernatione Dei eseri, Romalıların ahlaksızlıklarını, özellikle Gotların "barbarlarının" erdemleriyle karşılaştıran pasajlarla doludur. Bu olayların hepsinde, abartıya karşı her iki yönde de iyi çıkarımlar yapmamız gerekir, ancak bir doğruluk zemini de olmalıdır. Arian dinine mensup Got şefinin, Roma Katolik papazı tarafından takdir edilen erdemleri onların iffetleri, kendi inançlarına göre dindarlıkları, Katoliklere karşı olan hoşgörüleri ve onların Roma halkına genel olarak iyi davranmalarıdır. Yönetimde Piskopostan sonra gelen papaz Gotların kafirliğine rağmen, böylesine iyi insanların kurtarılabileceğini umut ediyor. Bu imge gerçek yaşantıdan bazı temellere sahip olabilir, ancak daha sonraki İberya Visigotlarının, Salvian'ın idealist resminden uzaklaşmış olması şaşırtıcı değildir.
Ostrogot kralları
Amal hanedanlığı

- Valamir (henüz İtalya'da değilken)
- Theodemir (henüz İtalya'da değilken)
- Büyük Teoderik 493-526
- Athalaric 526-534
- Theodahad 534-536
Daha sonraki krallar
- Witiges 536-540
- Ildibad 540-541
- Erarice 541
- Totila 541-552 (Baduila olarak da bilinir)
- Teia 552-553 (Teia (s) veya Teja olarak da bilinir)