Kızılderili Soykırımları
Kızılderili soykırımı
Amerika'daki yerli halkların Kristof Kolomb'un 1492'deki seferinden önceki nüfus rakamlarının tespit edilmesi zordur. Araştırmacılar, Eski Dünya'dan gelen yerleşimcilerin arkeolojik verilerine ve yazılı kayıtlarına dayanırlar. 19. yüzyılın sonunda yazan birçok bilim insanı, Kolomb öncesi nüfusun 10 milyon kadar olduğunu tahmin ediyorlar. 20. yüzyılın sonuna dek, 100 milyon ya da daha fazla olarak yapılan tahminleri tartışan bazı tarihçiler ile birlikte pek çok akademisyen, yaklaşık 50 milyonluk ortalama bir tahminde bulundu. Yeni Dünya ile temas, Eski Dünya'dan gelen milyonlarca göçmenin sonunda Yeni Dünya'ya yerleşmesi şeklinde Amerika'nın Avrupa tarafından kolonileştirilmesine yol açtı.
Amerika kıtasındaki yerli nüfus azalırken, Afrika ve Avrasya halklarının nüfusu istikrarlı bir şekilde büyümüştür. Grip, hıyarcıklı veba ve pnömonik veba gibi Avrasya hastalıkları, onlara karşı bağışıklıkları olmayan Yerli Amerikalıları harap etti. Batı Avrupalı yeni göçmenler ve diğer Amerikalı kabileler ile çatışma ve açık savaş, nüfusları daha da azalttı ve geleneksel toplulukları parçaladı. Nüfustaki düşüşün kapsamı ve nedenleri, bir soykırım olarak nitelendirilmesi ile birlikte, uzun süredir akademik bir tartışmanın konusu olmuştur.
Kızılderili nüfusu
Kanıtların parçalar halindeki niteliği göz önüne alındığında, Kolomb öncesi yarı-doğru nüfus rakamları bile elde edilememektedir. Bilim insanlarının yerli nüfusların sömürgeleştirmeden önceki tahmini büyüklüğü ve Avrupa temasının etkileri konusundaki görüşleri geniş ölçüde farklılık göstermiştir. Tahminler, küçük parçalar halindeki verilerden ekstrapolasyonlarla (bilinene dayanan kestirim yoluyla) yapılır. 1976'da coğrafyacı William Denevan, mevcut tahminleri, yaklaşık 54 milyon olan bir "fikir birliği sayısı" çıkarmak için kullandı. Yine de, daha yakın zamanlardaki tahminler halen büyük ölçüde farklılık göstermektedir.
1492'de Meksika, Orta ve Güney Amerika'da (Aztek İmparatorluğu'nda 6 milyon, Maya Devletlerinde 5-10 milyon, Brezilya'da 11 milyon ve İnka İmparatorluğu'nda 12 milyon olmak üzere) yaklaşık 37 milyon insan olduğuna dair tahmin kullanıldığında, en düşük tutulan tahminler, 17. yüzyılın sonuna kadar %90'ının hastalık sebebiyle öldüğünü söylemektedir (sadece 1650'de dokuz milyon kişi). Latin Amerika'nın 19. yüzyılın başındaki nüfus sayısı, 15. yüzyıldaki nüfus sayısıyla aynıydı. Buranın nüfusu, 1800'de 17 milyon, 1850'de 30 milyon, 1900'de 61 milyon, 1930'da 105 milyon, 1960'da 218 milyon, 1980'de 361 milyon ve 2005'de 563 milyon olarak hesaplandı. 16. yüzyılın son otuz yılında günümüz Meksika'sının nüfusu bir milyona düştü. Bugün Maya nüfusunun altı milyon olduğu tahmin edilmektedir ve bazı tahminlere göre bu sayı 15. yüzyılın sonundaki ile yaklaşık olarak aynıdır. Brezilya'da, Kolombiyalılar öncesi yerli halkın tahminen dört milyon olan nüfusu, 300.000'e geriledi.
Kuzey Amerika'da Kolomb'dan önce kaç yerlinin yaşadığını tam olarak tespit etmek zordur; ancak tahminler, en düşük 2,1 milyon olmak üzere 7 milyon ve 18 milyon gibi rakamlar arasında değişmektedir.
15. yüzyılın sonlarında Kanada'nın Aborijin nüfusunun 200.000 ila 2 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor. Şu anda Kanada Aborijin Sağlığı Kraliyet Komisyonu tarafından kabul edilen rakam ise 500.000'dir. Grip, kızamık ve çiçek hastalığı gibi Eski Dünya'nın bulaşıcı hastalıklarının (doğal bağışıklıkları olmayanlarda) tekrar tekrar ortaya çıkması, nüfustaki azalmanın başlıca nedeni olmuştur. Bu, Avrupalı/Kanadalı yerleşimlerinden çıkarılmaları ve çok sayıda şiddetli çatışma gibi diğer faktörlerle birleştiğinde, temas sonrasında aborijin nüfusunun yüzde kırk ila seksen arasında azalmasıyla sonuçlandı. Örneğin, 1630'ların sonlarında çiçek hastalığı, Kanada'daki Kuzey Amerika kürk ticaretinin çoğunu kontrol eden Wyandot (Huron)'un yarısından çoğunu öldürdü. Wyandot nüfusu 10.000'in altına düştü.
Tarihçi David Henige, birçok nüfus rakamının, güvenilmez tarihsel kaynaklardan elde edilen sayılara seçici olarak uygulanan keyfi formüllerin sonuçları olduğunu savundu. Henige, bunun, alana katkıda bulunan birçok kişi tarafından kabul edilmeyen bir zayıflık olduğuna inanıyor ve gerçek bir anlam taşıyan herhangi bir nüfus sayısı üretmek için yeterli kanıt bulunmadığında ısrar ediyor. Bugünkü yüksek tahmin eğilimini, "sözde bilimsel sayı çıkmazı" olarak nitelendiriyor. Henige, düşük bir nüfus tahminini savunmaz; ancak "yüksek sayaçlar"ın (onları adlandırdığı gibi) özellikle kaynakları suistimal ettiklerinin aşikar olduğunu söyleyerek, delillerin yetersiz ve güvenilmez nitelikte olmasının büyük tahminleri kaçınılmaz şekilde şüpheli hale getirdiğini savunuyor. Birçok nüfus araştırması, sağlam verilerin azlığı göz önüne alındığında, güvenilir istatistikler üretmenin doğasında var olan zorlukları kabul eder.
Nüfus tartışması genellikle ideolojik temellere sahip oldu. Düşük tahminler bazen Avrupalının kültürel ve ırksal üstünlük kavramlarının yansıtıcısıydı. Tarihçi Francis Jennings, "Bilimsel aklın, uzun süre Kızılderililerin akıl bakımından çok daha aşağı olduğunu ve muhtemelen büyük nüfuslar yaratamadıklarını ya da devam ettiremediklerini düşündüğünü" savundu.
1492'de Amerika'nın yerli nüfusu mutlaka yüksek bir noktada değildi ve aslında bazı bölgelerde gerilemiş olabilirdi. Amerika'nın birçok bölgesindeki yerli halk, 20. yüzyılın başlarında düşük bir noktaya ulaştı. Çoğu durumda, nüfuslar o zamandan beri tırmanmaya başlamış bulunmaktadır.
Kolomb öncesi Amerika
Kuzey, Orta ve Güney Amerika'dan alınan DNA mikro-satelit (küçük kromozom parçası) işaretleyicileri (genotip/genetik özellik) örnekleri kullanılarak Amerika kara kütlesi içerisindeki genetik çeşitlilik ve nüfus yapısı, dünya üzerindeki diğer yerli halklardan elde edilen benzer verilere göre analiz edilmiştir. Amerikan yerlilerinin popülasyonları, diğer kıta bölgelerindeki popülasyonlardan daha düşük bir genetik çeşitlilik göstermektedir. Gözlemlenen; Bering Boğazı'ndan coğrafi uzaklık nedeniyle genetik çeşitlilikte bir düşüş meydana gelmesi ve Alaska'nın Sibirya popülasyonlarına olan genetik benzerliğinde azalma olmasıydı. Güney Amerika'nın doğu bölgelerine kıyasla Güney Amerika'nın batı bölgelerinde daha yüksek düzeyde bir çeşitlilik ve daha düşük düzeyde bir nüfus yapısı olduğu da gözlemlenmektedir. Mezoamerikalı nüfusu ile And dağları nüfusu arasındaki göreceli farklılaşma azlığı, göç eden halklar (Paleo-Kızılderililer) için kıyı rotalarını dolaşmanın iç rotalardan daha kolay olduğunu ima eden bir senaryodur. Ortaya çıkan genel şablon, Amerika'nın yakınlarda az sayıdaki birey tarafından kolonize edildiğini (yaklaşık 70) ve daha sonra bu nüfusun, 800 ila 1000 yıl içinde 10 katsayısıyla büyüdüğünü gösteriyor. Veriler ayrıca, insanların Amerika'ya ilk yerleşmeye başlamasından bu yana Asya, Arktik (kuzey kutup bölgesi) ve Grönland arasında genetik alışverişlerin olduğunu göstermektedir.
Hastalıklardan dolayı ölümler
Noble David Cook'a göre, son zamanlarda yavaş yavaş da olsa bir grup bilim insanı, "Amerika'daki ilk salgın hastalıklarla ve bunların yerli halklara boyun eğdirmesiyle ilgili verileri sessizce ve parça parça biriktiriyor". Bu bilim insanları artık, (daha önce bu hastalıklara maruz kalmamış olan ya da bu hastalıklara karşı direnci olmayan) yerli halkın yakalandığı bu salgın hastalıkların, yerli Amerikalılardaki kitlesel nüfus azalışının başlıca nedeni olduğuna inanıyorlar. Amerikalı yerlilerin nüfus düşüşüne ilişkin daha önce yapılan açıklamalar, (İspanyolların kendilerinin de kaydettiği) İspanyol fatihlerin acımasız uygulamalarına ilişkin Avrupalı göçmenlerin açıklamalarını içerir. Bu, görünüşte, insanları savaşçı kabilelerden korumak ve onlara İspanyolca dilini ve Katolik dinini öğretmek için kurulmuş bir sistem olan encomienda (sömürge kontrol sistemi) aracılığıyla uygulandı. Ancak pratikte serflik ve kölelikle aynıydı. En dikkat çekici açıklama, özellikle Taíno'lara karşı yapılan İspanyol zulümlerini canlı olarak tasvir eden Dominikli keşiş Bartolomé de las Casas'ın yazısıydı. Taíno isyanının hem diplomatik sabotaj vasıtasıyla Real Audiencia tarafından hem de İspanyollarla savaşan Kızılderili destekçiler tarafından bastırılması beş yıl aldı. İmparator V. Charles, köle emeğinin kullanımı olan encomienda sistemi fikrini kişisel olarak ortadan kaldırdıktan sonra, bu kadar büyük bir nüfus azalmasına sebep olmuş olacak sayıda İspanyol yoktu. İkinci Avrupalı açıklama, Tanrı'nın yerlileri, yeni bir Hıristiyan medeniyetine yol açmak için "ilahi planının" parçası olarak ortadan kaldırdığı şeklinde, ilahi olarak algılanan bir onaydı. Birçok Yerli Amerikalı, İspanyolların inanç sistemleri içinde dini açıdan veya doğaüstü nedenlerle kendileri için sorun olarak görüldü.
Gözlemciler, Avrupalıların ve köleleştirilmiş Afrikalıların, Avrupa ve Afrika'nın bulaşıcı hastalıklarını yanlarında getirerek Yeni Dünyaya gelmesinden kısa süre sonra, çok sayıda yerli Amerikalı'nın bu hastalıklardan ölmeye başladığını belirttiler. Bu ölüm sayısının görmezlikten gelinmesinin bir sebebi, hastalıkların gelir gelmez pek çok bölgede Avrupalı göçünün önüne geçmesiydi. Avrupalı yazılı kayıtları oluşturulmadan önce, hastalık nüfusun önemli bir bölümünü öldürdü. Salgınlar muazzam sayıdaki yerli halkı öldürdükten sonra, birçok yeni Avrupalı göçmen, yerli halkların daima az sayıda olduğunu sandı. Salgınların kapsamı yıllarca çok büyüktü. Milyonlarca insanı öldürdü. Ölü sayısı muhtemelen salgının en çok yayıldığı bölgelerdeki nüfusun %90'ını aştı ve 1347-1351 yılları arasında Avrupa ve Asya'daki insanların üçte birini öldüren Orta Çağ'ın Kara Ölüm (veba) felaketini bile aşan, tarihteki en büyük insan felaketlerinden birini meydana getirdi.
En yıkıcı hastalıklardan biri çiçek hastalığıydı, ancak diğer ölümcül hastalıklar, Avrasya'da kronik olan tifüs, kızamık, grip, hıyarcıklı veba, kolera, sıtma, tüberküloz, kabakulak, sarı humma ve boğmaca idi.
Eski ve Yeni Dünyalar arasında hastalığın bu şekilde aktarılması daha sonra "Kolomb Takası" olarak etiketlenmiş olanın bir parçası olarak incelendi.
Salgın hastalıkların Amerika'nın farklı bölgelerinde çok farklı etkileri oldu. En savunmasız gruplar, nispeten küçük nüfusa sahip olanlar ve çok az bağışıklık geliştirmiş olanlardı. Birçok ada grubu yok oldu. Cariblerin, Karayipli Arawakların ve Newfoundlandli Beothukların varlıkları neredeyse sona erdi. Hastalık Mezoamerika'nın yoğun nüfuslu imparatorluklarında hızla yayılırken, Kuzey Amerika'nın daha dağınık olan nüfusunda daha yavaş yayıldı.
Amerikan yerlilerinin ölümleri
Başkalarına yayılmadan önce kurbanlarını öldüren viral ve bakteriyel hastalıklar alevlenme ve sonra yok olma eğilimindedirler. Daha dirençli bir hastalık, bir denge kurar. Eğer hastalığın kurbanları enfeksiyonun ötesinde yaşarlarsa, hastalık daha da yayılır. Evrimsel süreç, çabuk öldürücülüğün aleyhinde seçim yapar. Çünkü en ölümcül hastalıklar en kısa ömürlü olanlardır. Benzer bir evrimsel baskı, kurban popülasyonlarına etki eder. Çünkü yaygın hastalıklara karşı genetik dirence sahip olmayanlar ölürler ve bu gen torunlarını terk etmez. Buna karşın dirençli olanlar, yavrularına dirençli genler aktarırlar. Örneğin, on altıncı yüzyılın ilk 50 yılında, alışılmadık bir sifiliz (frengi) gerginliği, birkaç ay içinde enfekte (hastalık bulaşmış) Avrupalıların büyük bir kısmını öldürdü. Ancak zamanla hastalık çok daha az öldürücü hale geldi.
Dolayısıyla hem bulaşıcı hastalıklar hem de popülasyonlar, yaygın hastalıkların semptomatik olmadığı, hafif veya idare edilebilir şekilde kronik olduğu bir dengeye doğru evrilmeye eğilim gösterirler. Nispeten izole bir nüfus yeni hastalıklara maruz kaldığında, yeni hastalıklara karşı direnci yoktur (nüfus, "biyolojik olarak naif"tir). Bu durum, "bakire toprak" salgını olarak bilinenle sonuçlanır ve bu insanlar, çok daha yüksek bir oranda ölürler. Avrupalılar gelmeden önce Amerika, Avrasya-Afrika kıtalarından izole edilmiş haldeydi. Eski dünyanın halklarının, nüfuslarının yaygın hastalıklarına uyum sağlamaları binlerce yıl almıştı.
İmmünolojik açıdan naif bir nüfusun tüm üyelerinin aynı anda yeni bir hastalığa maruz kalması, ölümleri aynı anda arttırmaktadır. Hastalığın endemik (yöresel) olduğu popülasyonlarda, nesiller bağışıklık kazandı; çoğu yetişkin, genç yaşta hastalığa maruz kaldı. Tekrar enfeksiyon kapmaya dirençli oldukları için de, yeni nesil çocuklar da dahil olmak üzere, ilk kez hastalığa yakalanan bireylere bakım yapabilirler. Doğru bakımla, bu çocukluk hastalıklarının çoğu, genellikle öldürücü değildir. Naif bir nüfusta, hastalık, hastalarla ilgilenecek az sayıda sağlıklı bakıcı bırakarak ya da hiç bırakmayarak tüm yaş gruplarını aynı anda etkiler. Hastalık eğilimi göstermeyecek kadar dirençli bir bireyin bulunmaması nedeniyle, bir hastalık yüksek ölüm oranına sahip olabilir.
Amerika kıtasının yerlileri, bir hastalığa başarılı bir şekilde direnen bazılarının başka bir hastalıktan ölebileceği bir durum oluşturan birkaç yeni hastalıkla karşı karşıya kaldılar. Birden fazla eş zamanlı enfeksiyon (örneğin, aynı anda çiçek ve tifüs) ya da ardarda olmak üzere birden fazla enfeksiyon (örneğin, yakın zamanda tifüsten zayıf düşmüş bir bireyde çiçek hastalığı), bireysel hastalıkların toplamından daha ölümcüldür. Bu senaryoda ölüm oranları, yeni ve yakın hastalıkların kombinasyonlarıyla da yükseltilebilir: Örneğin, Amerikan sifilizi (yaws) ile birlikte çiçek hastalığı.
Katkıda bulunan diğer faktörler:
Ter banyoları ve soğuk suda tutulma gibi bazı yerli Amerikalı tıbbi tedavileri, bazı hastaları zayıflattı ve muhtemelen ölüm oranını arttırdı.
Avrupalılar, yerli Amerikalılara kıyasla çok daha fazla evcilleştirilmiş hayvana sahip oldukları için, yanlarında birçok hastalık getirdiler. Evcilleştirme, genellikle hayvanlarla insanlar arasında yakın ve sık temas anlamına gelir ve bu da evcil hayvan hastalıklarının mutasyona uğrayıp insan nüfusuna göç etmeleri için bir fırsattır.
Avrasya kıtası doğu-batı ekseni boyunca binlerce mil uzanır. Tarımın yaygınlaştırılmasını, hayvanların evcilleştirilmesini ve evcilleştirmeyle ilişkili hastalıkları kolaylaştıran iklim bölgeleri de, binlerce kilometre boyunca uzanmaktadır. Amerika kıtası büyük ölçüde kuzey-güney doğrultusunda uzanır. Bu, Jared Diamond'ın Silahlar, Mikroplar ve Çelik adlı kitabıyla popüler hale gelen çevresel determinist kuramına göre, ekilen bitki türlerinin, evcilleştirilmiş hayvanların ve hastalıkların taşınması daha zor olur anlamına gelmektedir.
Biyolojik savaş
Eski Dünya hastalıkları ilk kez on beşinci yüzyılın sonunda Amerika kıtasına taşındığında, güney ve kuzey yarımküreler boyunca yayıldı ve yerli popülasyonları neredeyse yıkımın eşiğine bıraktı. İlk İspanyol sömürgecilerin ve misyonerlerin bilinçli olarak Amerikalı yerlileri enfekte etmeye teşebbüs ettiklerine dair hiçbir kanıt bulunamadı ve aslında encomienda sistemi altında zorla çalıştırdıkları köle işçilerden geriye kalanları öldürmeden önce hastalığın yıkıcı etkilerini sınırlamak için çaba gösterildi. İspanyolların kıtaya getirdiği sığırlar, yerli Amerikalıların yağmur suyu toplamak için kazdıkları su rezervlerini kirletti. Buna karşılık, Fransiskenler ve Dominikliler, içme suyuna erişimi garanti altına almak için halka açık çeşmeler ve su kemerleri yaptılar. Fakat Fransiskenler 1572'de ayrıcalıklarını kaybettiğinde, bu çeşmelerden birçoğu bir daha korunmadı. Kasıtlı olarak tamamen zehirlenmiş olabilir. Bu tür zehirlemelere dair hiçbir kanıt bulunamamış olsa da, bazı tarihçiler nüfusun azalmasıyla dini tarikatlerin suyun kontrolünü ellerinde bulundurmalarının sona ermesi arasında bir ilişki olduğuna inanmaktadırlar.
Takip eden yüzyıllarda, biyolojik savaş suçlamaları ve tartışmaları yaygındı. Hem tehditleri hem de kasıtlı enfeksiyon eylemlerini içeren olayların çok sayıda belgelendirilmiş açıklamaları bulunmaktadır ve bunlar, daha önce bilim adamlarının kabul etmiş olduklarından daha sık meydana gelmiş olabilirler. Örneklerin birçoğu muhtemelen bildirilmedi ve bu tür eylemlere ilişkin belgelerin kasıtlı olarak yok edilmiş veya temizlenmiş olması mümkün. 18. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, sömürgeciler, çiçek virüsü ile biyolojik bir savaş başlatacak bilgi ve teknolojiye sahiptiler. Karantina kavramını iyi kavradılar. Hastayla olan temas sağlıklı kişilere çiçek hastalığı bulaştırabilirdi ve hastalıktan kurtulanlar yeniden enfekte olmazlardı. Tehditlerin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği veya bireysel girişimlerin ne kadar etkili olduğu belirsizdir.
Böyle bir tehdit, kürk tüccarı James McDougall tarafından yapıldı. McDougall, yerel yöneticilerin bir araya geldiği toplantıda, "Çiçek hastalığını biliyorsunuz. Dinleyin: Ben çiçek hastalığı şefiyim. Hastalığı bu şişede tutuyorum. Tüm yapmam gereken şişenin mantarını çekip aranıza doğru göndermek. Böylece ölürsünüz. Fakat bu benim düşmanlarım için; arkadaşlarım için değil" şeklinde bir konuşma yaptı. Aynı şekilde, başka bir kürk tüccarı, Pawnee Kızılderililerini, bazı koşulları kabul etmemeleri durumunda "çiçek hastalığını bir şişeden çıkaracağını ve onları yok edeceğini" söyleyerek tehdit etti. Aziz İsaac McCoy'un Vaftizci Kızılderili Misyonları Tarihi kitabından alıntı yapıldı ve beyaz adamların kasıtlı olarak Pawnee kabilesi de dahil olmak üzere güneybatıdaki Kızılderililer arasında çiçek hastalığını yaydıklarını ve bunun sonucunda meydana gelen tahribatın General Clark'a ve Savaş Sekreteri'ne bildirildiği söylendi. Ressam ve yazar George Catlin, Yerli Amerikalıların da aşıdan şüphelendiklerini gözlemledi: "Beyaz adamlar operasyona öyle ciddiyetle çağırıyorlardı ki, Kızılderililer bunun, solgun yüzün kendileri üzerinden çıkar sağlayacağı bir takım yeni yöntem veya hilelerinden biri olduğuna karar verdiler." Göçmenlere olan güvensizlik öyle büyüktü ki, Mandan başkanı Four Bears, daha önce kardeşi olarak gördüğü beyaz adamı, hastalığı kasıtlı olarak halkına getirdiği için kınadı.
Yedi Yıl Savaşları sırasında İngiliz milisler, barış anlaşması müzakereleri sırasında, Yüzbaşı'nın defterindeki kayda göre, "Çiçek hastalığını Kızılderililere geçirmek için", çiçek hastalığı hastanelerinden battaniyeler aldılar ve bunları iki tarafsız Lenape Kızılderilisi liderine hediye olarak verdiler. Sonraki haftalarda Kuzey Amerika'daki İngiliz kuvvetlerinin yüksek komutanı, Yerli Amerikalıları kastederek, "Bu İğrenç Irkın Kökünü Kazımak" için Albay'la gizlice anlaştı. Komutan, Albay'a, "Çiçek hastalığını Kızılderililerin muhalif kabileleri arasına göndermek başarılamaz mı? Bu vesileyle, onları azaltmak için elimizdeki her strateji kullanmalıyız" diye yazdı. Albay, bunu denemek konusunda komutanla hem fikir oldu. 1836-40 salgınında çiçeğin Yerli Amerikalılara kasıtlı olarak geçirilmesi üzerine, tarihçi Ann F. Ramenofsky 1987'de şöyle yazdı: "Çiçek hastalığı giyecek veya battaniye gibi kontamine (hastalığın mikrobunu taşıyan) eşyalar yoluyla bulaştırılabilir. On dokuzuncu yüzyılda ABD Ordusu, Yerli sorununu kontrol etmek için, yerli Amerikalılara, özellikle de ova gruplarına kontamine battaniyeler gönderdi." 1836-40 çiçek hastalığı salgını için belirli sorumluluklar soru işareti olarak kalırken, akademisyenler, Great Plains (Büyük Ovalar) salgınının Nehirdeki buharlı gemilerin karantinaya alınmaması nedeniyle yukarı Missouri Nehri kabileleri arasında başladığını ve St. Peter'li Yüzbaşı Pratt'in binlerce masum insanın ölümüne katkıda bulunmaktan suçlu olduğunu iddia etmişlerdir. Kanun, Yüzbaşı'nın suçunu cezai ihmal olarak adlandırıyor. Ancak tüm ölümler, Mandanlar'ın neredeyse tamamen yok olması ve bölgenin katlandığı korkunç acı göz önüne alındığında, cezai ihmal etiketi fazla iyimser kalıyor ve böyle korkunç sonuçları olan bir eyleme pek uygun düşmüyor. "Kasıtlı enfeksiyon saldırıları, 20. yüzyıla doğru, Brezilyalı göçmenler ve madenciler tarafından devam ettirildi. Bunlar, Kızılderililerin topraklarını istiyorlardı ve kasıtlı olarak yerli gruplara enfeksiyon bulaştırdılar."
Aşılama
1796'da Edward Jenner'ın çiçek hastalığı aşısının işe yaradığını göstermesinin ardından, teknik daha iyi bilinir hale geldi ve çiçek hastalığı Birleşik Devletlerde ve başka yerlerde daha az ölümcül hale geldi. Birçok sömürgeci ve yerli aşılandı, ancak bazı durumlarda, yetkililer yerlileri sadece hastalığın durdurulamayacak kadar yaygın olduğunu ortaya çıkarmak için aşılamaya çalıştılar. Başka zamanlarda, ticaret talepleri karantinaların bozulmasına yol açtı. Diğer durumlarda, yerliler beyazlardan şüphelendikleri için aşılanmayı reddettiler. 1831'de hükümet yetkilileri, Sioux Ajansı'ndaki Yankton Sioux'u aşıladılar. Santee Sioux aşılanmayı reddetti ve bu yüzden birçok kişi öldü.
Azalan nüfusun diğer nedenleri
Savaş ve şiddet
Salgın hastalık 1492'den sonra Amerikan yerli halklarının nüfusundaki azalışın önde gelen faktörü iken, hepsi Avrupa teması ve sömürgeleştirmesi ile ilgili olan diğer faktörler de vardı. Bu faktörlerden biri, savaştı. Nüfus istatistikleri araştırmacısı Russell Thornton'a göre, savaşlarda yüzyıllar boyunca birçok hayat kaybedilmesine ve bazen savaşların bazı kabilelerin neredeyse yok olmasına katkıda bulunmuş olmasına rağmen, savaş ve diğer şiddet vesileleri ile ölüm, yerli popülasyonundaki genel düşüşünün nispeten küçük bir nedeni oldu.
1894 yılındaki ABD Sayım Bürosundan: "Birleşik Devletler hükümetinin yürüttüğü Kızılderili savaşlarının sayısı 40'ı aşmıştır. Bu savaşlar, bireysel çarpışmalarda öldürülen insanlar da dahil olmak üzere, yaklaşık 19.000 beyaz erkek, kadın ve çocuğun; ve yaklaşık 30.000 Kızılderilinin hayatına mal olmuştur. Öldürülen ve yaralanan Kızılderililerin gerçek sayısı, verilmiş olanlardan çok daha fazla olmalı ...%50 daha eklendiğinde, güvenli bir tahmin olacaktır ... "
Bilim insanları arasında, Kolomb öncesi Amerika'daki yaygın savaşın nasıl olduğu konusunda bir takım görüş ayrılıkları vardır. Ancak savaşın, Avrupalıların ve silahlarının gelmesinden sonra ölümcül bir hale geldiği konusunda genel bir fikir birliği de bulunmaktadır. Avrupalıların barut ve kılıçları vardı, bu da öldürmeyi kolaylaştırdı ve savaşı daha ölümcül hale getirdi. Avrupalılar, Yerli Amerikalılarla savaşta hakimiyet kazanmada çeşitli nedenlerle sürekli başarılı olduklarını ispatladılar. Bir sebep, geniş bir yelpazedeki tedarik ağına sahip Avrupalıların kalıcı gücüydü ve gerekirse kışlar da dahil olmak üzere birkaç yıl çatışmayı sürdürebilirlerdi. Neredeyse hiçbir Kızılderili kabilesi, savaşı birkaç aydan daha uzun süre idare edebilecek kadar depolanmış kaynağa sahip değildi. Avrupa sömürgesi, aralarından hangisinin yeni silaha ilk erişmesi gereken olduğu konusunda mücadele eden Yerli Amerikalılar arasındaki bir dizi savaşa katkıda bulundu.
İnkalar gibi imparatorluklar, kaynak dağılımı için oldukça merkezi bir idareye bağlıydılar. Savaşın ve sömürgeleşmenin yol açtığı bozulmalar, geleneksel ekonomiyi engelledi ve muhtemelen yiyecek ve malzemelerin yetersiz kalmasına neden oldu.
Sömürü
Özellikle, Kızılderililerin ruh ve haklara sahip insanlar olduğunu ısrarla vurgulayan Bartolomé de las Casas gibi bazı İspanyollar, encomienda sistemine itiraz ettiler. Birçok ayaklanma ve askeri karşılaşmalar nedeniyle İmparator V. Charles, askeri ve diplomatik amaçlarla Caribana'yı derinlemesine araştırarak, hem Kızılderili işçilerin hem de İspanyol elebaşlarının üzerindeki gerginliği azaltmaya yardımcı oldu. Daha sonra, 1542'de İspanya'da, izole yerlileri korumak için Yeni Kanunlar ilan edildi. Ancak Amerika'daki istismarlar asla tamamen veya kalıcı olarak ortadan kaldırılmadı. İspanyollar ayrıca mita adlı Kolomb öncesi manga sistemini istihdam ettiler ve bu sisteme tabi olanları köleler ve serfler arasında bir şey olarak gördüler. Serfler araziyi çalışmak için kıtada kalırken, köleler, daha sonra büyük çoğunluğunun öldüğü madenlere gönderildiler. Diğer bölgelerde İspanyollar, iktidardaki Azteklerin ve İnkaların yerini aldılar ve yeni feodal efendiler olarak yönetecekleri fethedilmiş arazileri aralarında paylaştılar. Ancak İspanyol krallığı genel valilerine Tlaxcalan savaş tazminatlarını ödemede başarısız lobi oluşturdular. Çoğunlukla Portekizlilerle yerli kökenlilerin karışımından oluşan ve São Paulo'dan kötü bir şöhret sahibi olan maceraperest Bandeirante'ler, Kızılderili köle arayışlarında istikrarlı bir şekilde batıya doğru nüfuz ettiler. Serflik, Latin Amerika'nın bazı bölgelerinde 19. yüzyılda var oldu.
Katliam
Friar Bartolomé de las Casas ve Antonius Flávio Chesta (Tony Chesta) ve sömürge dönemindeki diğer muhalif İspanyollar, sömürgeler tarafından yerlilere nasıl muamele edildiğini tarif ettiler. Bu, son derece zalim İspanyol fatihleri imajının meydana getirilmesine yardımcı oldu.
Hispanyola (Kristof Kolomb'un Haiti Adası'na verdiği ad)'dan büyük gelir elde edildi. Bu nedenle işgücünün kaybedilmesi İspanyol krallığına fayda sağlamadı. En iyisi, Adalar Konseyi tarafından Caribana ülkesini araştırmak ve ittifaklar ve düşmanlıklar hakkında bilgi toplamak için gönderilen öncülerin takviye edilmesi, yerel valilerin ve adamlarının asıl amacıydı. Toplu katliamlar ve vahşet, yerli nüfusun azalmasında önemli bir faktör olmasa da, hiçbir bilim insanı, bazen aşağılayıcı olan koşulları reddetmez ve artık nüfusun sivil karışıklık ve İspanyol zulmü ile azaltıldığına inanılmaktadır.
Antiller'deki Taínos'da (bazıları nüfusun %80'inin otuz yılda ortadan kaybolduğuna inanıyor), 1518-1519'da, yıkıcı bir çiçek salgını yerli halkın çoğunu öldürdü.
New England'ın (kuzeydoğu Amerika eyaletleri) ilk zamanlarındaki Pequot Savaşı.
19. yüzyılın ortalarında Arjantin'de, bağımsızlık sonrası liderleri Juan Manuel de Rosas ve Julio Argentino Roca, Arjantin'in iç bölgelerindeki yerli halka karşı "Çöl'ün Fethi" olarak adlandırdıkları harekat üzerinde anlaştılar ve 1300'den fazla yerlinin ölümüne sebep oldular.
Bazı Kaliforniya kabileleri ayrılmış bölgelere yerleştirildiler. Ancak diğerleri 19. yüzyıl Amerikan göçmenleri tarafından avlanıp katledildiler. Yerli Kaliforniya Nüfusundan yaklaşık 4.500 kişinin, 1849-1870 yılları arasında öldürüldüğü tahmin edilmektedir.
Zorla göç ettirilme
Yerli Amerikan kabileleri için savaş veya kötü muameleden bile daha önemli sonuçları olan, coğrafi olarak yerlerinden edilmeleri oldu. Yerli Avrupalı yerleşimcilerin göç ve yüksek doğum oranlarına bağlı olarak artan Avrupa nüfusu, yerli kabilelerin geleneksel yaşam biçimlerini ve yerlerini değiştirmeleri konusunda baskı yaptı. Geleneksel olarak yaşayan yerli halkların yerlerinden edilmesi, çoğu zaman bebek ölüm oranlarının ve bir süredir nüfuslarını istikrarlı bir şekilde düşüren ölüm oranlarının artmasına neden olmuştur. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde, Kızılderilileri ortadan kaldırma politikalarından ve rezervasyon (ayrılan bölgelere yerleştirme) sisteminden kaynaklanan yerli Amerikalıların yerlerinin değiştirilmesi uygulaması, daha az sayıda canlı doğuma ve nüfusta kısa süreli düşüşe neden olan bir bozulmaya sebep oldu.
Birçok yerli Amerikalı halkın nüfusu, yaygın bir uygulama olan Avrupalılar ile evlilik yapmaları yoluyla azaltıldı. Bir zamanlar gelişen birçok Yerli kültürün soyu bugün tükenmiş olmasına rağmen, torunları, bugün Amerika kıtasının mevcut sakinlerinin kanında var olmaya devam etmektedir.
Resmi özür - Amerika Birleşik Devletleri
8 Eylül 2000'de, Amerika Birleşik Devletleri Yerli İşleri Bürosu (BIA) genel sekreteri, kurumun, Batı kabilelerinin "etnik temizlik" sürecine katılması dolayısıyla resmi olarak özür diledi.