Doğu Ortodoks Kilisesi

Ortodoks Kilisesi ya da resmi Ortodoks Katolik Kilisesi olarak bilinen Doğu Ortodoks Kilisesi, dünyanın en eski ikinci dini kurumlarından biri ve en büyük ikinci Hristiyan kilisesidir. Doğu Ortodoks Kilisesi, ilk Hristiyan inancının öğretilerini uygular ve havarilerden gelen kutsal geleneği sürdürür. Ayrıca İsa (Mesih)'nın Büyük Görevinde havarilerine kurduğu, Kutsal, Katolik ve Apostolik (havarilerle ilgili) Kilise olduğunu öğretir.
Doğu Ortodoks Kilisesi, her biri bir Kutsal Sinod tarafından yönetilen, otocephalous (kendi kendini idare eden) bir kilise cemaatidir. Bu cemaat; bütün piskoposların görevlendirilmeleri nedeniyle eşit olduklarını ve Roma Katolik Kilisesi'ndeki Papalık benzeri hiçbir merkezi yönetim yapısına sahip olmadığını göstermektedir. MS 1054'ten başlayarak Papa'nın otoritesi ile ilgili uyuşmazlıkların tetiklediği Çağdaş Ortodoks Kilisesi, öğretilerini özellikle de Doğu-Batı ayrımına kadar Roma Katolik Kilisesi ile bir cemaati paylaştı. MS 451'de Kalkolay'dan (Kadıköy'ün Bizans dönemindeki ismi) önce, Doğu Ortodoks Kilisesi, Doğu Ordusu Kiliseleri ile birlikteyken, öncelikle Hristiyanlıktaki farklılıklar üzerine ayrı bir paylaşımda bulunmuşlardır.

Doğu Ortodoksluğu daha sonra Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun ötesine kadar yayılmış Avrupa, Yakın Doğu, Slav ve bazı Afrika kültürleri üzerinde önemli rol oynamıştır.
Hristiyan kilisesindeki en büyük entelektüel, kültürel sosyal gelişmeler, Hristiyanlığın ilk 8 yüzyılında gerçekleşti. Burada "Yunan Dili" çoğu dinsel yazı için kullanıldı. Sonuç olarak Yunan Ortodoks terimi genelde Doğu Ortodoksluğu ile Bizans İmparatorluğunun kültürel mirasını tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. Bununla birlikte "Yunan" adı hiçbir zaman resmi kayıtlarda geçmedi. 10. yüzyılın başlarından itibaren Yunanca konuşulmayan Doğu Ortodoks Kiliseleri tarafından aşamalı olarak terk edildi.
Doğu Ortodoks Kilisesinin en dikkat çekici piskoposluğu İstanbul'dur. Doğu Ortodoks Hristiyanların çoğunluğu Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'nun eski Bizans bölgelerinde; az sayıda topluluklar Yunanistan, Doğu Avrupa, Kafkasya ve Rusya'da yaşıyor. Göç, din değiştirme ve misyonerlik faaliyeti ile dünyanın çeşitli yerlerinde varlığını devam ettiriyor.
Doğu Ortodoks Kilisesi özellikleri

Evrensellik içeren İznik Konsülü ile Kilisenin öğretisi doğrultusunda, Brooklyn'in Saint Raphael gibi Ortodoks yetkilileri, Kutsal Ortodoks Katolik Apostolik Kilisesi'nde olduğu gibi kilisenin tam adının "Katolik" terimini daima içerdiğini ısrarla vurguladılar. Resmi yayınlarda veya idari belgelerde kilise ayinine dayanan kanun metinlerinde, Doğu Ortodoks Kilisesi'nin kendisini temsil ettiği resmi isim Ortodoks Katolik Kilisesi'dir. "Katolik" terimini içeren bu isim ve daha uzun türevleri, laik ya da Ortodoks olmayan yazarlar tarafından kabul görmüş ve diğer kitaplarda da yayımlanmıştır.
Kilisenin ortak adı olan Doğu Ortodoks Kilisesi günlük kullanımda karışıklığı önlemeye yardımcı olan kısaltılmış pratik bir isimdir. Antik çağlarda (birinci milenyum) Yunanca, Bizans İmparatorluğu'nun nüfus olarak geliştiği bölgelerde en yaygın kullanılan dil oldu. Yeni Ahit'in yazıldığı Yunan Kilisesi'nin ilk resmi diliydi. Bu nedenle Doğu Kiliseleri büyük bölünmeden önce bile (kutsal Kitap'ın Latince tercümesini kullanan Roma ya da Latin Kilisesi'nin aksine) dilini "Yunanca"olarak tanımladı. 1054'den sonra "Rum Ortodoks" veya "Rum Katolik", Konstantinopolis ile birlik içinde olan bir kilise olarak işaretlenmiş, ancak Yunanca yapılan bu isimlendirme giderek karmaşık hale gelmişti. Misyonerler Etnik Rumların olmadığı, Yunan dilinin konuşulmadığı bir çok bölgeye Ortodoksluğu yaymışlardı. Buna ek olarak Güneydoğu Avrupa'yı kontrol etmek için yapılan mücadeleler Roma ve İstanbul arasındaki bazı kiliselerin Roma Kilisesine tabi olmasıyla sonuçlandı. Bugün Roma Kiliselerinin bir çoğu hala dururken çok sayıda Ortodoks Yunancayı ibadet dili olarak kullanmıyorlar. Bu durumda Doğu Kilisesi'nin kökeni ve gelişimi içerisindeki kiliseler coğrafi bölünme gösterirken Ortodoks İstanbul Ekümenik Patrikhanesi inancın yanı sıra kilisenin dinini de simgeler (Doğu'da "oriental ortodoks" kategorisinde ayrımcı olma eğiliminde olan ne Roma ne de İstanbul ile bir araya gelen Hristiyan kiliseleri vardır). Kilise evrensellik sebebiyle kendini resmen 'katolik' olarak adlandırmaya devam ederken Doğu Ortodoks Kilisesi ortak unvanını Roma Katolik Kilisesi ile karıştırmaktan son derece kaçınır.
Ortodoksluk

"Katolik Kilisesi" (he katholike ekklesia) ifadesinin ilk bilinen kullanımı bir Hristiyan kiliseden diğerine (MS 110'da Antioch'tan Aziz Ignatius'a ) yazılmış bir mektupta ortaya çıkmıştır. St Ignatius'tan Smyrnaeans'a Alıntı (yaklaşık MS 110): "Nerede piskopos görünürse, orada İsa'nın olduğunu düşünen halk için evrensel bir Katolik Kilisesi vardır". Böylece, neredeyse en başından itibaren Hristiyanlar, Kiliseyi Kutsal, Katolik (Yunan καθολική ya da" evrensel "tümüne göre) ve Apostolik Kilise olarak görmüşlerdir. Ortodoks Kilisesi, bugün kilisenin aynı düzende korunması gerektiğini savunuyor.
Roma Katolik Kilisesi, Anglikan Cemaati, Asur Kilisesi ve Doğu Ortodoks Kiliseleri gibi diğer bir çok Hristiyan kilisesi de benzer bir dizi iddiada bulunmaktadır: Ortodoks görüşünde Asuriler ve Doğanlar, Ortodoks Kilisesi'ni sırasıyla, Efes Üçüncü Ekümenik Konseyi (431) ve Kadıköy Dördüncü Ekümenik Konseyi'ni (451) takip eden yıllarda terk etti. Benzer şekilde Roma ve İstanbul'daki kiliseler 1054 yılında ani bir kırılmadan sonra yavaş yavaş doğu batı olarak ayrıldılar. İngiltere Kilisesi, 1530'lu yıllarda ilk kez (ve 1555'te kısa bir tekrar bir araya geldikten sonra 1558 yılında tekrar) Ortodoks Kilisesi'nden değil, Roma Katolik Kilisesi'nden ayrılmıştı. 7. yüzyılın başlarında Canterbury Saint Augustine'nin çalışmaları ile Ortodoksluk ile birleşmiş olsa da, Ortodoksluktan ayrılması dolaylı olarak Roma Bakanı aracılığıyla gerçekleşti.
Bütün bu kiliselerde, Katoliklik iddiası (evrensellik, eski kilise ile birlik), her kilisede diğerleriyle olan ilişkilerinden daha çok dini inancın birden fazla nedeni için önemlidir. Doğru bir imana sahip olma anlamını, hangi kilisenin ya da kimin taşıdığına dair açıklamalarının başlıca nedeni, sorunlar ve parçalanmalar kadar derine iniyor. Bu anlamın Ortodoks Kilisesindeki derinliği ilk önce "Ortodoks" kelimesinin kullanımıdır.
Özellikle ibadette, "mutluluk" veya "şükür" (Tanrı'nın Kilisesi tarafından ve ya Tanrı tarafından verilmesi) ile birlikte kanaatin çift anlamı "doğru inanç" ve "gerçek ibadet"tir. Bununla birlikte, inanç ve ibadetten ayrılamayacakları ve Kiliseyi Mesih'le birlikte çizmedeki rolü hakkındaki temel bir öğretinin amacını ifade eder. Bulgar ve tüm Slav kiliseleri, Gürcüler "Martlmadidebeli" başlığını kullanırken İngiliz Ortodoksluğunda olanı belirtmek için "doğru yücelmek" anlamına gelen "Pravoslavie" (Bulgarca: Православие) kelimesini kullanıyorlar. Avrupa, Asya ve Afrika'daki bazı kilise tapularında Ortodoks terimi kullanılmaya başlanmıştı ama yine de bu makalede açıklanan Ortodoks Kilisesi farklıdır.

"Doğu Kilisesi" (Doğu-Batı ayrımı- coğrafi doğu) terimi Doğu Kilisesini Batı Hristiyanlıktan (ilk önce Roma Katolik cemaatini atamaya başlayan coğrafi Batı, daha sonra çeşitli Protestan ve Anglikan dalları) ayırmak için kullanılmıştır."Doğu", Ortodoks Kilisenin en yüksek yoğunluğu Hristiyan dünyasının doğu kesiminde kalmıştır fakat bu oran giderek daha da büyümüştür. Dünyadaki Ortodoks Hristiyanlar, "Doğu Ortodoks", "Ortodoks Katolik" veya sadece "Ortodoks" başlıklı çeşitli etnik ulusal yargı başlıklarını ya da daha geniş kapsamlı başlıkları kullanıyorlar.
Ortodoks Hristiyanları bir araya getiren birinci şey, Kutsal Ruh'un eseri, olan Katolik inançtır. Bu iman, Kutsal Yazıtta ve ibadette özenle ifade edilmektedir. İkincisi, esas olarak Vaftizcilik ve İlahi Tasavvufun gizemi aracılığıyla ifade edilmektedir. İnanç, cemaatle bir olup Tanrı'nın enerjisi ile yaşar ve nefes alır. Toplumlar arası paylaşım, her iki kilisenin de aynı inanca sahip olduğunu görebilen bir litmus testidir; Bazı toplumsal ve dinsel noktalar paylaşılsa bile, topluluklar arası görüş ayrılıkları, farklı inançların işaretidir. İnançların paylaşılması son derece önemli olabilir, ancak bu test inancın tam ölçüsü değildir.
Bununla birlikte, bu testin ana hatları ortaya çıkan farklılıklar öğretilerden ziyade yargılamayı tanımak için belirsizleşebilir. Ortodoks Kilisesi batıya ve dünyaya yayılırken, kilisenin, genişleme sürecinde ortaya çıkan tüm yargı sorunlarını kilise yönetiminde herhangi bir şüphe bırakmadan çözmek zorundaydı. Antik Kilise zulümleri ve komünist ülkelerde Hristiyanların yaptığı zulümler hala tamamıyla çözülmemiş yönetim ve ahlaki sorunları arkasında bırakmıştı.

Ortodoks Kilisesi'nin tüm üyeleri ırk veya uyruk, yerel gelenek veya doğum yılına bakılmaksızın aynı inanca sahiptirler. Kutsal Gelenek, inanç birliği, zaman, coğrafya ve kültür sınırları boyunca iletilen anlamları ve araçları kapsar. Var olan bir süreklilik yalnızca Hristiyanların kendisinde yaşadığı için var olur. Bu statik değil, kuralların gözlenmesi değil, hem içten hem de başkalarıyla hatta uzun süredir yaşamış olan diğer insanlarla da uyum içinde olan gözlemlerin paylaşımıdır. Kutsal Ruh, kutsal Vaatlerinde belirtildiği gibi kilisede inancın bütünlüğünü korumak için Kutsal Geleneğin bütünlüğü ve tutarlılığı sürdürülür.
Ortodoksluğa dair paylaşılan inanç ve din kutsal Gelenek içinde var olduktan sonra onlardan ayrı tutulamaz. Bunların anlamları tek başına yalnızca sözlerle ifade edilmez. Öğretilen biçimde dua edilmedikçe anlaşılamaz. Bir ilahiyatçı olmak için, duanın nasıl yapılması gerektiğinin bilinmesi gerekir ve inanarak dua eden biri bunu yaparak ilahiyatçı olur. Dua ettirilmeli ve edilmelidir; zira hiç dua edilmemesi ya da gösteriş için ibadet iblisin oyunudur. Eski kilisenin bu öğretilerine göre hiçbir yüzeysel inanç Ortodoks olamaz. Benzer şekilde uzlaşma ve birlik yüzeysel değildir, ancak dua edilir ve yaşanır.

Katoliklik
Doğu Ortodoks Kilisesi hem Ortodoks hem Katolik olarak yer addeder. Kilisenin Katoliklik Öğretisi, İznik Konsülü'nden türetildiği gibi, Doğu Ortodoks Dini Kilise Süsleme ve Mimarisi için gereklidir. Hristiyan alemini için "Katoliklik" terimi (Yunanca Καθολικότης τῆς Ἐκκλησίας), orijinal anlamıyla, Mesih merkezli Kilisenin Evrenselliği için bir tanım olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla, Doğu Ortodoksluğunun Katolik kavramı, Roma Katolikliğinin aksine, tek dünyevi merkezi olan herhangi bir tekil görüş etrafında toplanmamıştır.
Batıdaki Roma Katolik Kilisesi'nin etkisi nedeniyle İngilizce dili kendini geliştirdi. "Açık fikirli" ve "düşünce özgürlüğü" kelimeleri bu kiliseyi ifade etmek için kullanılır. Bununla birlikte genel kullanım için daha kapsamlı olan ve evrenselliği ifade eden sözlük anlamı hala diğer diller için geçerliliğini koruyor.

Hristiyan şartlarında İsa (Mesih) ve onun Havarileri tarafından kurulduğuna inanılan kilisenin İsa'ya olan bağlılığı bakımından evrensel olduğu düşünülür. İsa'nın bölünmez olduğu gibi O'na inananlar ve O'na iman edenler bu kilisenin inancını paylaşanlar dahil olmak üzere evrensel ve ayrılmazdır. Bu "Ortodoks Piskopos Kallistos Ware" sade Hristiyanlık olarak adlandırılır. Kilise kendisini Katolik Kilisesi olarak adlandırır ve erken patristik anlam ifade eder inançları da ortodoks inancıdır.
Aynı zamanda İznik Konsülünde bulunan ve Ortodoks inancında söz edilen "Kutsal Katolik Apostolik Kilise" ifadesinin içinde gizli olan anlamı da ifade eder. Örneğin acemilerin ayini, ilahi ayinler...vb
1054'te Doğu-Batı ayrımının karşılıklı değişimleriyle Roma ve İstanbul'daki kiliseler, diğerini asıl Kiliseden ayrılmış olarak gördüler ve yerine daha küçük Katolik bir Kilise yerleştirdiler. Her biri kendi başlığının "Katolik" kısmını, bir yanda "Katolik Kilisesi" (veya "Roma Katolik Kilisesi") ve diğer yanda "Ortodoks Katolik Kilisesi" olan ya Roma ya da İstanbul ile birlikteliği çağrıştıran ifadeler hakimdi. Ortodoks Kilisesi, Katolik Kilisesi dahil olmak üzere diğer kiliselerle ortak olan her ne varsa kabul ederken tüm zaman boyunca Kilise ile birlikte topluluk ve inançta tam birliktelik açısından Katolikliği rol alır ve paylaşım tam olarak yapılmadığı zaman tamamlanmamış demektir.
Organizasyon ve liderlik

Doğu Ortodoksluğuna ilişkin dini otorite, Katoliklik'te olduğu gibi Patrik ya da Papa değil, Protestanlıkta olduğu gibi İncil değil, Kilisenin yedi ekümenik konseyince yorumlanan kutsal metinlerdir. Ortodoks Kilisesi, İstanbul'da Ekümenik Patriğin "primus interpares" unvanını taşıyan, "Latincede" ilk olarak "eşdeğer "anlamını taşıyan, otohephalous (kendinden başlı Yunan cemaati için) bir kilisedir. İstanbul Patriği öncelikli olma şerefine sahiptir, ancak unvanı diğerleri ile eşittir ve İstanbul'dan başka Kiliseler üzerinde bir yetkisi yoktur. Ortodoks Kilisesi, İsa Mesih'i Kilisenin başı ve Kilisenin bedeni olarak görür. Otoritenin ve Tanrı'nın lütfunun doğrudan doğruya Ortodoks piskoposlara ve ruhban sınıfına geçtiğine, elçiler tarafından başlatılan bir uygulamaya kesintisiz tarihsel ve fiziksel bağlantı, gerçek Kilisenin vazgeçilmez bir unsuru olduğuna inanılır ( Elçilerin İşleri 8:17, 1. Tim 4:14, İbraniler 6: 2). Bununla birlikte, Kilise Apostolik zincir ve aynı zamanda Apostolik İnanç gerektirdiğini ve sapkın olan piskoposların Apostolik zincir iddiasında bulunmadıklarını ileri sürmektedir.

Doğu Ortodoks cemaati, kutsal cemaatlerin ibadette birleştiği kendinden başkanlı veya daha düşük dereceli olan özerk kilise halinde örgütlenmiştir. Bunlara İstanbul, İskenderiye, Antakya, Kudüs, Gürcistan, Kıbrıs, Bulgaristan, Sırbistan, Rusya, Yunanistan, Polonya, Romanya, Arnavutluk ve Çek Cumhuriyeti ve Slovakya'nın on dört kendinden başkanlı Kilisesi dahildir. Bunlar Pan-Ortodoks Konseyi'ne resmen davet edilmiştir. Özerk kiliselerde her kilisenin yargı yetkisini yönetmek kiliseyi havarilerle patristik gelenekleri korunma ve öğretilme işlevlerini yönetmek için bir piskopos ve bir Kutsal Sinod bulunur.
Her piskoposun yönettiği bir bölge vardır. Başlıca görevi, Kilisenin gelenek ve uygulamalarının korunmasını sağlamaktır. Piskoposlar, yetki bakımından eşittir ve başka bir piskoposun yargılama yetkisine müdahale edemez. İdari olarak bu piskoposlar, kendilerince göze batan durumlarını tartışmak için yılda en az iki kez toplanan (çeşitli kendini yöneten) gruplar arasında düzenlenir. Piskoposlar ve kendi yönettikleri kiliseler, bireysel vak'alarda rehberlik etme kabiliyetine sahipken, eylemleriyle genellikle tüm Kiliseyi etkileyen örnekler belirleyemez. Piskoposlar neredeyse her zaman manastır saflarından seçilir ve evlenmemiş olmaları gerekir.
Kilise konseyleri

Ortodoks inancına meydan okumak için bir çok kes alternatif dinsel düşünceler ortaya çıkmıştır. Böyle zamanlarda Kilise tüm dünya piskoposlarından büyük bir konsey toplanmasını talep etmiştir. Kilise ilk yedi Ekümenik Konseyi (4. ve 8. yüzyıllar arasında tutulan) en önemli unsur olarak görür. Bununla birlikte, özellikle İstanbul (879-880, 1341, 1347, 1351, 1583, 1819 ve 1872), Konfederasyon Konferansı (Iaşi- 1642) ve Kudüs Pan-Ortodoks Sinodu (1672) önemli toplantılardan bazılarıdır. Bunların hepsi Ortodoks konumunu tanımlamaya yardımcı olmuştur.
Ekümenik konseyler, her piskoposun bir oy aldığı demokratik bir yol izledi. Konsey önünde konuşmasına izin verilmesine rağmen, başkanlar ve rahipler oy kullanamazlardı. Bu Büyük Sinodların birincil amacı kilisenin hakikat olarak temel inançlarını doğrulamak, onaylamak ,sapkınlığı ve Kilise'yi tehdit edecek yanlış öğretileri ortadan kaldırmaktı. O zaman Roma İmparatorluğu "eşitlik" bakımından birinci konumda yer aldı ve herhangi bir konseyde bulunmadığı halde MS 1054'te Doğu-Batı bölünmesine kadar bu unvanını sürdürdü.
Ortodoks öğretisine göre piskoposun konumu piskoposa ek bir güç veya yetki vermez; daha ziyade bu kişi bir eşitlik konseyinin (başkan gibi) örgütsel başkanı olarak bulunur. Sözleri ve görüşleri, diğer piskoposlardan fikir üstünlüğü veya bilgelik taşımaz. Kutsal Ruh'un, tek bir kişi değil, tüm meclisin kararları doğrultusunda Kiliseye rehberlik ettiğine inanılır. Buna ek olarak, konsey kararlarının geçerliliğini sağlamak için tüm Kilisenin kabul etmesi gerektiği savunulur.
Birinci Konsey 'de (ikinci ekümenik konsey toplantısı, 381) yapılan ve daha sonra bu tür konseyler tarafından desteklenen kararlardan biri, İstanbul'un Roma İmparatorluğu tarafından onurlandırılmasıdır. İkinci ekümenik konseyin üçüncü kanununa göre: " Yeni Roma olan İstanbul'un piskoposu, Roma piskoposundan sonra onur ve ayrıcalıklarından faydalanmalıdır." Çünkü ikisi de imparatorluk başkentlerinin piskoposlarıdır. Ancak Eski Roma'nın piskoposu Konstantinopolis piskoposundan önce gelecektir.

Dördüncü ekümenik konseyin 28. kanunu, önemli bir noktayı belirterek bu konuyu açıklığa kavuşturdu: "Babalar, Eski Roma'nın tahtında olan kişiye haklı olarak, (kraliyet şehri olduğu için) ayrıcalık verdiler. Yüz Elli yılın en dindar Piskoposları (yani, ikinci Ekümenik Konsey 381) Yeni Roma'nın kutsal tahtına, egemenlik ve Senato ile şereflendirilen eski imparatorluk Roma'sı ile eşit ayrıcalıklar kazandırdılar.
Doğu-batı bölünmesi meydana gelmemiş olsaydı Roma İmparatoru'nun rütbesi hala İstanbul'da öncelik taşırdı. Bu ayrışma yüzünden Ortodoks kilisesi artık papanın önceliğini tanımaz hale geldi. Bu nedenle İstanbul Patriği ve onun önündeki Papa gibi şimdi eşit olan yerlerde birinci unvanını taşıyor. Ancak bu onun Ortodoks Kilisesi'nin lideri olduğu anlamına gelmez. Ayrıca bu herhangi bir türde resmi unvan değil, diğer piskoposlara göre İmparatorluk piskoposların kıdemlerini tanımlamanın sadece bir yoludur.
Doğu Ortodoks Kilisesi üyeleri

Politikalar, savaşlar, zulümler ve buna bağlı potansiyel tehditler, bazı bölgelerde Ortodoksluğa ait üye sayılarının hesaplanmasını zorlaştırmıştır. Tarihsel olarak zoraki göçler nispeten kısa süreli nüfus değişimine yol açmıştır. Ortodoks taraftarları, dünya çapında yaklaşık 200 milyon nüfusa sahiptir ve bu Doğu Ortodoksluğunu, Katoliklikten sonra dünyadaki ikinci en büyük Hristiyan cemaat yapar. Bunlar günümüzde ulaşılabilecek en güvenilir ve kesin tahminlerdir. Dünyadaki sayısız Protestan grup birlikte alınırsa Ortodoks sayısından çok daha fazla bir rakam ortaya çıkar. Ancak dinsel açıdan farklıdırlar ve tek bir cemaati oluşturmazlar. Uluslararası Dinsel Demografi 2015 Yıllığına göre, 2010'da Ortodoks nüfus 1910'da küresel nüfusun % 7.1'inden küresel nüfusun %4'üne düştü. Aynı kaynağa göre toplam Hristiyan nüfus bakımından göreceli yüzdeler sırasıyla %12.2 ve %20.4'tür. Pew Araştırma Merkezi'ne göre, 2011 yılında dünya Hristiyan nüfusunun Ortodoks payı %12'dir.
Günümüzde Ortodoksların çoğu Orta Asya, Doğu Avrupa, Asya, Rusya ve Levant'daki bazı bölgelerde yoğunlaşmışlardır. Doğu Ortodoksluğu bir çok ülkede ki ve büyük şehirlerde ki kiliselerle küresel bir din haline gelmiştir. Doğu Ortodoks Hristiyanların çoğu Rusya'da yaşamaktadır. Ukrayna, Romanya, Beyaz Rusya, Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan, Moldova, Gürcistan, Makedonya, Kıbrıs ve Karadağ'da çoğunluk dini olup, tartışmalı bölgeler olan Abhazya, Güney Osetya ve Transnistria'da hakimiyet kurmuşlardır. Bosna-Hersek, Letonya, Estonya, Kazakistan, Kırgızistan, Lübnan, Arnavutluk, Suriye ve diğer pek çok ülkede önemli sayıda Doğu Ortodoks vardır.

Türkiye'deki Hristiyanların yüzdesi, 1914'te %19'dan, 1927'de %2.5'a düşmüştür. Bunun nedenleri arasında Yunanistan ile Türkiye arasındaki nüfus mübadelesi, Bulgaristan ile Türkiye arasındaki nüfus değişimi ve Hristiyanların yabancı ülkelere göç etmesi (çoğunlukla Avrupa ve Amerika'ya) sayılabilir. Bugün farklı Hristiyan mezheplerinden 160.000'in üzerinde insan bulunmaktadır.
Doğu Avrupa'dan gelen iş gücü göçü ve bazı din değişimlerle birlikte Ortodoks Hristiyanlık, İrlanda Cumhuriyeti başta olmak üzere bazı Batı ülkelerinde en hızlı büyüyen dini gruplaşmayı oluşturmaktadır. Ancak Ortodoksluk göçmenler için "azınlık kimliği merkezinin bir göstergesi" değildir. Gün geçtikçe Amerika Birleşik Devletleri'nde, Ortodoks cemaatlerin sayısı artmaktadır.
İlahiyat
Teslis (Kutsal Üçleme)

Ortodoks Hristiyanlar ilahi bir özü paylaşan, aralarında çakışma ya da şekil farkı olmaksızın 3 farklı ilahi şahsiyet olan "Kutsal üçlü"ye inanırlar; bunlar yaratılmamış, ruhani ve ölümsüzdür.
Bu üçlü birbirleri ile olan ilişkileri sayesinde ayırt edilebilir. Baba ebedidir ve doğmamıştır ve hiç kimseye ihtiyacı yoktur (tek başına her şeye gücü yeter). Oğul sonsuzdur ve babadan doğmuştur, kutsal ruh sonsuzdur ve baba sayesinde var olmaktadır.
Kutsal Üçlü ile ilgili Ortodoks öğretisi inanç sembolünde özetlenmiştir.
Ortodoks dininde üstün olan Tanrı'nın İsa'nın yaradılışı ile ilişkisini tartışırken; sonsuz özü ile onun bize ulaştığı biçimi olmayan enerjiler arasında ayrım yapar. Üstün olan Tanrı ve bize dokunan Tanrı tektir ve aynıdır. Bu enerjiler Tanrı'nın ürettiği bir şey olmamakla beraber Bu şey Tanrı'nın ta kendisidir. Tanrı içsel davranışlarından ayrılamaz ve ayrı tutulamaz.

Kutsal Üçlüyü "üç kişiden biri Tanrı" olarak anlamalı veya "birden fazla Tanrı" olarak vurgu yapılmamalıdır. Bu üç şey birbirinden ayrı tutulmamalıdır, bunlar bir ilahi özde birleşmişlerdir ve onların birliği, toplulukta veya eylemde dile getirilir. Ayrıca birbirinden ayrı düşünülmemelidir. Örneğin insanlığın kurtuluşu ortak bir faaliyettir: "Mesih, Baba'nın iyi niyeti ve Kutsal Ruh ile işbirliği sayesinde bir insan olarak dünyaya geldi. Mesih, Baba'dan gelen Kutsal Ruh'u gönderir ve Kutsal Ruh Kalplerimize İsa Mesih olarak düşer ve böylece Tanrı Babanın şanı yüceltilir." Onların özünlük cemaati bölünemez. Üçlücülük terminolojisinin özü, Felsefi olarak, sapkın fikirlere cevap vermek, yanlışı ve doğruyu ayırt etmek için kullanılır. Kelimeler üzerine düşeni yapar ve insanlığa bazı şeyleri anlatır. Fakat kutsal üçlünün doğasını anlamak kelimelerin ötesinde kalır. Yaşanacak olan tek bir şey kalır oda yalnızca "Kutsal Gizem" dir.

Günah, kurtuluş ve enkarnasyon
Varlığının başlangıcından beri insan, gözlem ya da deneyim yoluyla iyi ile kötü arasındaki farkı öğrenmek için bir tercih yapmak zorunda kaldı. Adem ve Havva'nın İncil'deki hikayesinde yaptıkları seçim ile insanlığın kötülüğe attığı ilk adım anlatılır. Bu yolla Allah'ın emrine itaatsizlik ettiği şeklinde yorumlanır. Hem niyet hem de eylem Tanrı'nın isteğinden ayrıydı. İşte bu ayrım günah olarak tanımlanır. Tanrı'dan ayrılma, yaratıcıdan ve hayatının kaynağından koparılarak zarafetini kaybetmesine neden oldu. Bu, yaygın olarak "Ademle Havva'nın cennetten kovulup dünyaya inmesi" olarak adlandırılan bir olaydı.
Ortodoks Hristiyanlar günahkar yapıyı ifade ederken, insan doğasının kendi içinde şeytana dönüştüğünü söylemez. İnsan doğası hâlâ Tanrı'nın imajında oluşur; biz hala Tanrı'nın yarattıklarıyız ve Tanrı asla kötü bir şey yaratmaz. Ancak günahkar yapımız kötü niyet ve hareketlere açıktır. Bazen "günaha eğilimli" olduğumuz söylenir; yani bazı günahları cazip şeyler olarak buluruz. Günahkar şeyleri daha cazip gören şey cazibenin doğası ve cazibe isteyen insanoğlunun günaha eğilimli doğasıdır. Ortodoks Hristiyanlar, Adem ve Havva soyundan gelenlerin, aslında atalarının orijinal günahlarından suçlu oldukları Augustinian tavrını reddederler. Ancak herhangi bir tür kendi türünü ürettiği gibi, günahkar insandan günaha meyilli insan doğar ve varlığımızın başlangıcından sonra kendi seçimimizle günahkarlığa açık oluruz.

İnsanlığın dünyaya düşüşünden bu yana insan doğasının Allah'ın lütfunun dışında hareket edemeyeceği ikilemi oluşmuştur. Tanrı'nın insanın doğasında başka bir değişiklik yapması gerekiyordu. Ortodoks Hristiyanlar, Mesih İsa'nın hem Tanrı hem de İnsan olduğu ve iki ahlâğın ayrılmaz bir şekle sahip olduğuna inanmaktadırlar: İsa oğul Tanrı Baba'nın ebedi varlığı ve Kutsal Ruh'un vesilesiyle Meryem'in insanlığında dünyaya geldi. Ruh, Zaman içinde dünyada bir insan olarak yaşıyordu. Bir erkek olarak da öldü ve ölüler yerine Hades'e gitti. Fakat Tanrı olmak demek ne ölüm ne de Hades onu alabilir demektir. Tanrı Kutsal Ruh'un gücüyle tekrar hayat bulur ve böylece Hades'in gücünü ve ölümün kendisini yok eder. Tanrı'nın insanlığa katılması sayesinde Tanrısal yapı ile birleşmiş olan Mesih'in insan doğası, kutsal üçlüye hakim olmak için cennete yükselmiştir.

Bu kurtuluş eylemleri ile Mesih, günahkar insanlığa günahkar doğasından kaçma yolunda yardım etmiştir. Ortodoks Kilisesine göre; vaftiz İsa'nın ölümüyle günahlardan tövbe etmiş aynı zamanda Tanrı'nın yardımıyla ve Mesih'le birlikte cennete yükselebiliriz, düşmüş doğamızın ihlalini iyileştirir ve Tanrı'nın lütfunu tekrar kazanabiliriz. Ortodoks Hristiyanlar için bu süreç, Hristiyan hayattan oluşan "kurtuluş" ile kastedilmektedir. Nihai hedef, Theosis'tir yani deyim yerindeyse insan Tanrılaşabilsin diye Tanrı insan oldu. Bu işleme "Kehaşlık"denir. Bununla birlikte, Ortodoks Hristiyanlar insanın kelimenin tam anlamıyla Tanrıya özünde, ya da kendi doğasında bir tanrı olduğuna inanmadığı vurgulanmalıdır. Daha doğrusu, Mesih'in kurtarmaya yönelik çalışması insanın doğasındaki insanı "ilahi doğanın katılımcısı" haline getirir (2. Petrus 1: 4); Yani insan, Mesih'te Tanrı ile birleşti.
Hades'in insanlığı rehin tutma gücünü Mesih imha ederek kurtuluş yolunu, zamanın başlangıcından beri ölen tüm müminler için açık hale getirdi. Kilisede Azizler olarak anılan Adem ve Havva da dahil olmak üzere birçok kişiyi kurtarmaktadır.
Ortodoks, Anselm öğretisi gibi Tanrı'ya "hoşnutluk" vermek için Mesih'in öldüğü düşüncesini reddetti. Günah (tüm yaşamın kaynağı olan Tanrı'dan ayrılık) kendi cezasıdır, ruhsuz bir yaşamda, iyi hiçbir şey olmadan ve umutsuz olarak hapsedebilen bir cezadır: Cehennem, herhangi bir önlemle Yeryüzünde yaşama seçimimizi gerçekçi yapma fırsatını vermek için Tanrının hediyesi, ayrılma ya da birlikteliktir.
İsa'nın dirilişi

Ortodoks Kilisesi, Yeni Ahit'in müjdesinde anlatıldığı gibi İsa'nın ölümünün ve yeniden dirilişinin gerçek tarihsel olaylar olduğunun farkındadır. Tanrı Oğlu İsa Mesih, çarmıha gerildi ve öldü. Ancak insanlar arasında sadece onda olan iki doğa, (biri insan, biri tanrısal olan) birbirinden ayrılmaz ve vücut bulmanın sırrıyla birbirinden ayrı düşünülemez . Ölüm sonsuz Tanrı'yı engelleyemez. Mesih Tanrısal doğasıyla, Ölüm'ün anahtarlarını yakalamış ve bu sayede ölümün bağlarıyla Tanrı'dan ayrı tutulmuş olan insan ruhlarını özgür bırakmıştır.
Ölüm, insan doğasında vardır ve ölümden doğan Tanrının Oğlu, Yaşamın sonunu da getirebilir. Sadece bu değil, ama Hadesin kapılarını geçmiş çağların tüm ölülerine açarak onları günahkar insan doğasından kurtardı ve onları Tanrı ile buluşacak bir hale getirdi. Onları Tanrı'nın gökteki diyarında hayata döndürdü. Ve o, zamanı gelince onu takip etmeyi seçen, insan ırkını kurtaran herkese kapıyı açtı. Böylece Ortodokslar her yıl Pascha döneminde (Paskalya), Mesih'in ölümü çiğneyip mezardakilere hayatı bahşetmesini kutlarlar.
Ortodoks Kilisesi'nin kutsal Paskalya'da ana olayı, İsa'nın Dirilişinin kutlanmasıdır. Ortodoks geleneğine göre, her insan, Ölümsüzlük olmadan imkansız olan bu ölümsüzlüğü paylaşabilir; Bu Yeni Ahit'te Tanrı tarafından söylenen ana sözdür. Ortodoks ayin yasasının her kutsal günü doğrudan ya da dolaylı olarak Dirilişle ilgilidir. Her pazar, özellikle Kıyamet ve Kutsal üçlüyü kutlamaya adanmıştır ve bir mini-Paskalya'yı temsil etmektedir. Kutsal Hafta'da Mesih'in Tutkusunun kutsal haftaların bitiminde nihai zafere sık sık imalar vardır.
Hristiyan yaşamı
Kilisenin öğretisi, Ortodoks Hristiyanların, vaftiz yolu ve Kutsal Ruh'un desteği ile Tanrı'nın hayatını paylaşmak için tövbe yoluyla yeni bir hayat yoluna sürükleyen güzel bir öğretidir. Ortodoks Hristiyan yaşamında her insanın Mesih'in bir taklidi olduğu ve yoğun dua uygulamasıyla kendini geliştirebileceği söylenir. Her hayat Mesih'in bedeninin bir üyesi olarak Kilise hayatı içinde gerçekleşir. Bu durumda, Kutsal Ruh'un eylemine Tanrı'nın sevgisinin ateşi geçer; her üye daha kutsal olur ve bir adım daha Mesih'le birleşir. Bu birleşme bu hayattan başlar ve bir sonraki aşamada devam eder. Kilise, Tanrı'nın imajında doğan herkesin, Tanrı'ya benzer şekilde imgelemenin yerine getirilmesi gerektiğini öğretir. Yaratıcı Tanrı Doğası gereği , her insanın İlahi lütuf armağanını kabul ederek insanlığa tanrısallığa katılım imkanı sunar.
Ortodoks Kilisesi, kendisini Mesih'in Vücudu olarak görmekte ve Hristiyan yaşamını bu görüşe göre şekillendirmektedir. Vücudunun tüm üyelerinin Mesih'te birleşeceğine dair bir öğreti sergiler. Şu anda yeryüzünde yaşayan Mesih'in tüm üyeleri ve çağlar boyunca göksel hayatlara geçen herkesi Adem ve Havva'yı,melekleri göksel ev sahiplerini, Hristiyan azizleri, hakimleri, peygamberleri ve dürüst Yahudileri içerir. Ortodoks uygulamalarında dünyevi üyeler göksel üyelerle birlikte Mesih ile bir cemaat oluşturarak Tanrı'ya ibadet ederler. Kilisenin bu birliğine azizlerin cemaati denir.

Tanrı'nın annesi ve azizler
Ortodoks Kilisesi, ölümün; ruhun ve bedenin günahkar insan doğasının olağan dışı sonucu olduğuna inanmaktadır. Ayrıca, Kilise cemaatinin hem canlı hem de ölü kişilerden oluştuğunu savunur. Şu anda cennette olan herkes adları bilinmiş olsun ya da olmasın aziz sayılır. Bununla birlikte, Tanrı'nın ortaya koyduğu azizler insanlara iyi örnek olarak sunuluyor. Bir aziz ortaya çıkınca ve sonuç olarak Kilisenin büyük bir bölümü tarafından tanınırsa resmi bir tanınma (övgü şeref) kazanır.
Bu, o kişiyi tam anlamıyla aziz yapmaz, sadece hakikatin farkına varır ve onu Kilisenin geri kalanına ilan eder. Aziz kutlamaları için bir gün belirlenir ilahiler söylenir ve belirli ikonlar oluşturulur. Yılın her günü sayısız aziz kutlamaları yapılmaktadır. İbadet yaparken Tanrı ile baş başa kaldığı için saygı duyulur (büyük saygı ve sevgi gösterilir), fakat azize ibadet edilmez. Azizlere sevgilerini göstermekte ve ondan dua istemektedirler, Ortodoks azizlerin başkaları için kurtuluş sürecine bu şekilde yardımcı olduklarına dair inançları vardır.
Önde gelen Azizler Meryem Ana'yı, Tanrı'nın Annesi olarak görmektedir. Ortodoks dininde Tanrı Anası, Ahit'in Sandığında (Yeni Ahit'i Mesih'in şahsına taşıdığından) ortaya koyulan Eski Antlaşma modellerini ve Musa'dan önce ortaya çıkan ve sonra yanan antlaşmaları göstermektedir (Tanrı'nın Annesini simgelemektedir). Buna göre, Ortodokslar Meryem'i Yeni Antlaşma'nın Sandığı olarak görüyor ve ona saygı duyuyorlar. Bakire Meryem, Tanrı tarafından seçildi ve o seçimle Tanrı adamı olan İsa Mesih'in Annesi oldu.

Ortodokslar, Bakire Meryem'in Mesih'e gebe kaldığı andan itibaren tamamen Tanrı ve insani olduğuna inanmaktadır. Meryem'e, doğurduğu kişinin tanrısallığının doğrulanması olarak "Theotokos" ya da "Bogoroditsa" denir. Ayrıca bekaretinin zarar görmediğine ve sonsuza dek bakire kalacağına inanılmaktadır. İsa Mesih'in "kardeşlerine" yapılan klinik göndermeler, "kardeş" kelimesinin "baba" terimi gibi çok yönlü kullanıldığı göz önüne alındığında, akrabalık olarak yorumlanır. Kurtuluş tarihindeki eşsiz konumu nedeniyle, Mary tüm diğer azizlerin yanında onurlandırılır ve özellikle Tanrı'nın onun aracılığıyla gerçekleştirdiği büyük iş için saygılıdır.
Ortodoks Kilisesi, kutsal sayılan tüm cesetleri, Kutsal Gizemleri, Mesih'in kutsal gövdesi ve kanının bir araya getirilmesi ve Kutsal Ruh'un Kilise içinde kalması gibi konuları görüşür. Gerçekten de bu insanlar ve fiziksel şeyler ile kutsal yapılabilir. Doğrudan doğruya Tanrı tarafından Eski Ahit zamanlarında Sözleşmenin Sandığı'ndaki konut aracılığıyla tezahür ettirilen İnanç Belgesi'nin temel taşıdır. Böylece, azizlerle bağlantılı fiziksel öğeler, bu azizlerin dünyevi eserlerine katılarak kutsal sayılırlar. Tanrı, Kutsal Kitap döneminden bu yana, hastalık ve yaralanmadan iyileşme de dahil olmak üzere, tarih onlarla bağlantılı birçok mucizelerin kutsallığına tanıklık eder.
Eskatologya

Ortodoks Hristiyanlar, bir kişi öldüğünde ruhun geçici olarak bedenden ayrıldığına inanıyor. Her ne kadar kısa bir süre Dünya'da oyalansa da, geçici yargıyı takiben, sonuçta cennete (İbrahim'in göğüsleri) veya Hades'in karanlığına gider. Ortodokslar, Roma Katolikliği tarafından düzenlenen Araf öğretisini kabul etmemektedir. Ruhun bu bölümlerden birine ilişkin deneyimi, ruh ve beden yeniden birleşinceye kadar yalnızca ruh tarafından tecrübe edilmiş bir "ön görüş"tür.
Ortodokslar, Hades'teki ruhun, dindar kişilerin sevgi ve dualarından son yargı anına kadar etkilenebileceğine inanmaktadırlar. Bu nedenle Kilise, ölen Ortodoks Hristiyanlar için üçüncü gün, dokuzuncu gün, kırkıncı gün ve ölümünün yıl dönümünde özel dua etmektedir. Bazen inanmayanların da dahil olduğu, ölenlerin genel anısına, yıl boyunca birkaç kere dua edilir. Bu günler cumartesi günüdür ( Mesih'in ölüme gittiği gün olarak cumartesi düşünülür).
Ortodoks Kıyamet metnini (Vahiy Kitabı) Kutsal Yazıların bir parçası olarak görürken, aynı zamanda bir gizem olarak kabul eder. Vahiy içeriğiyle ilgili spekülasyonlar azdır ve düzenli olarak verilen hizmet düzeni kapsamında okunmaz. Kutsal Metnin Sayfalarına bakan din adamları, kıyamet biliminde; İncil'deki peygamberlik sözlüğünden "bin yıl" ın şu andaki zamana değindiğine inanıyorlar( Mesih'in Çarmıha gerilmesinden sonra yeniden yeryüzüne inene kadar geçen süre).
Genellikle kilisede öğretilmekle birlikte, Tanrı'nın O'nu sevenlere karşı verdiği sözü ve günahkar tutkularından kaçınmanın faydalarını hatırlatan bir şey olarak kullanılır. Son yargı gününün ikonografik tasvirleri, genellikle günahkarların mücadelesinde uyanık olduğunu hatırlatan kilisenin arka (batı) duvarında tasvir edilmektedir. Aynı şekilde manastırların Trapza (yemekhane) bölümlerinin duvarlarında rahiplerin yemek yerken dünyevi şeylerden ayrılmasına ilham kaynağı olabilecekleri şekilde boyanır.
Ortodokslar, Tanrı tarafından verilen bir ceza olarak tanımlanan Cehennemin gerçekte, ruhun Tanrı'nın özgürce ve bolca sunduğu sonsuz sevgisini reddettiğine inanmaktadır.
Ortodokslar, son yargı'dan sonra:
Bütün insanlar canlanacak ve bütün organları yerine gelecektir.
Bütün ruhlar, ruhsal durumlarını tam olarak yaşayacaklardır.
Her şey mükemmel hale geldikten sonra, azizler sonsuza kadar mutlaka eşit olan, Tanrı'nın daha derin ve dolgun bir aşkına doğru ilerleyecektir.

Kutsal Kitap
Ortodoks Kilisesi'nin resmi İncil'i, Theodotion'un çevirisinde Daniel Kitabı ile birlikte verilen Septuagint metnini içerir. Patriğe ait Metin Yeni Ahit için kullanılır. Ortodoks Hristiyanlar İncil'in 7. ekümenik konsey tarafından ilan edildiği gibi İsa'nın sözlü bir simgesi olduğunu kabul eder. İncil'i Kutsal Kitap olarak adlandırırlar; yani Mesih'in ve Kutsal Ruh'un ilahi ilham alan insan yazarlarına sunduğu Hristiyan inancının temel gerçeklerini içeren yazıları ifade eder. Kutsal Kitap, Kutsal Gelenek için birincil ve otoriter yazılı tanık oluşturur ve tüm Ortodoks öğreti ve inancın temelini oluşturur. Kutsal Kitap, Ortodoks ibadet hizmetlerinde okumaya uygun metinleri sağlar. İbadet hizmet metinlerine gömülmüş çok sayıda ayin metni aracılığıyla, Ortodoksların İncil'i okumak yanında İncil'e dua ettikleri sıklıkla söylenir.
Yeni Ahit, azınlık dönemindeki yazarların ve havarilerin yazılarından oluşmaktadır. Eski Antlaşma Kilisenin ilk sözleşmesinin (Mesih'in öncesi) var olduğu şeklindeki, yani Musevilikteki yazılarından oluşur. Antik Hristiyanlığın doğu bölgelerinde, öncelikle Septuagint olarak bilinen bu yazıların Yunanca olarak Yahudi çevirisi kabul edilirken, batı bölgeler (Roma idaresi altında) ilk önce çeşitli Latin çeviriler üzerinde çalıştı.
St. Jerome, tanınmış Vulgate Latince tercümesini ancak 5. yüzyılın başlarında, kabul edilen batı listelerinin çözümlendiği günlerde tamamladı. Doğu orada kullanılan listeleri çözmek için bir asır kadar süre aldı ve Septuagint (Eski Ahit kitabının MÖ 270'de başlanılan Yunanca tercümesi)'ten batı listelerinde görünmeyen birkaç ek yazı kabul ederek sona erdi. Farklılıklar küçüktü ve doğu ile batı arasında paylaşılan inancın birliğinden ödün verilmedi.
11. yüzyılda Roma ve Batı Bakışı'nı İstanbul ve diğer apostolik Ortodoks Kiliseleri'nden ayıran ve çoğunlukla Doğu ya da Batı'da en azından tartışmalara yol açmadan tanımlanan ayrımında rol oynamadılar. 16. yüzyılda Bin yıl Reformasyon Protestanları listelere itiraz ederek, 3. yüzyıl İbrani Kitabesi'nde görünmeyen Eski Antlaşma kitaplarını reddeden bir kanun ilan ettiler. Buna karşılık, Roma Katolik ve Doğu Ortodoks Kiliseleri kabul ettikleri kutsal listeleri kendi resmi tablolarında yeniden onayladılar.
Ortodoks Kilisesi, bazı kitapların diğerlerine oranla daha yüksek bir üstünlük derecesi olmasına rağmen, okuma ve çalışma için saygıdeğer ve yararlı olabilecek kitapların tam listesini tuttu. Dört incil en yüksek dereceli olanlardır. "Anagignoskomena" (ἀναγιγνωσκόμενα, "okunan şeyler") Protestan kanununda reddedilen Eski Ahit kitaplarından ibaret olsa da, ibadet hizmetlerinde okunmaya layık Ortodoks olarak kabul edilen alt gruplardan bile ancak İbranice kanunun 39 kitabından daha az saygı görüyorlar. En alt tabaka, aralarında Protestanlar ya da Katolikler tarafından kabul edilmeyen kitapları da içeriyor. Bunlar arasında Mezmurlar 151. Bir mezmur (Zebur Suresi) kitabı içinde olsalar bile, ayin ve ibadet alanlarında kullanılmaz.
Çok katı bir anlamda, Kutsal Kitab'ı "Tanrı'nın Sözü" olarak adlandırmak tamamen Ortodoksluk değildir. Bu, Ortodoks Kilisenin, Kutsal Kitap'ta kendisinin de desteklediği gibi, en açık şekilde Yuhanna İncilinin ilk bölümünde Mesih için ayırdığı bir unvan. Tanrı'nın Sözü, insanlığın kelimeleri gibi boş değildir. "Tanrı, 'ışık olsun' dedi, ışık oldu." Bu, evreni varlık haline getiren ve tüm tarih boyunca küçülmeden yaratılışta yankılanan Söz'dür, ilahi bir Güç Kelimesidir.
Ortodoks Kilisesi kutsadığı kutsal yazılara da bağlıdır. Tanrı'nın Dileğiyle açıkça ortaya koyduğu eylemi karşılaştıramaz. Ancak Ortodoksluk Kutsal Yazıların Tanrı'nın tarihteki en açık eylemlerine tanıklık ettiğini ve kutsal ilhamıyla Tanrı'nın Sözü'nü hem kutsal kitaplarda hem de onları oluşturan kooperatif insan katılımında tezahür ettiğine inanmaktadır.Bu, Ortodoksluğun kutsal metinlere "Tanrı'nın Sözü" olarak ifade ettiği anlamına gelir.
Ortodoks Kilisesi, Protestan sola scriptura (sadece kutsal kitap ya da sadece kutsal metin) öğretisine bağlı değildir. Kilise, Kutsal Kitap'ın ne olduğunu tanımlamış; aynı zamanda anlamının ne olduğunu da yorumlamıştır. Mesih söz verdi: "O, Hakikat ruh geldiğinde, O sizi gerçeğe yönlendirir". Bu durumda, Kutsal Ruh, Kilise'nin Kutsal Yazıların yorumlanmasına dair inanılmaz kılavuzdur. Kilise, İsa'yı taklit ederek yaşayan canlılar tarafından kutuplaşmayı başaran, kutsallara Kutsal Ruh'un rehberliğine güvenilir tanık görevi görebilir. Bireysel yorum Kilise içinde gerçekleşir ve Kilise tarafından bilgilendirilir. Akılcı ve mantıklıdır, ancak yalnızca tümdengelim akıl yürütme yoluyla ulaşılamamaktadır.

Aynı zamanda, yorumlama yetkisi, Mesih'in Kutsal Ruh'la işbirliği içinde kilisenin başında bulunur ve kendisi ile birliğe getirdiği kişiler aracılığıyla ifade edilir. Yetki, dinsel değildir ve yorumlama din adamları ile sınırlı değildir, ancak Kutsal Ruh'un ortaya koymak için seçtiği kişilere açıktır. Gerçek bir yorum sadece birey değil tüm Kilisenin yararı için geçerlidir ve "her yerde, her zaman ve herkes tarafından inandırılmış olan inanç" ile tutarlıdır. Çünkü Tanrı'nın vahyi her yerde, her zaman ve herkes için tutarlıdır. Kutsal Kitap'ı okumak ve anlamak, kilisede tercüme etmek, her Hristiyan'ın ruhani yaşamı için teşvik edilir ve büyük fayda sağlar.
Kutsal Yazılar tarihsel, gerçek, şiir, deyim, metafor, simile, ahlak masalları, hikayeci, kehanet ve hikmet literatürünü içerdiği anlaşılmaktadır ve her biri yorumunda kendi görüşünü taşır. İlahi ilham kaynağı olsa da, metin hareketsizliği insan tarafından tanınan biçimlerde düzenlenmiş, insan dilindeki kelimeleri kapsar. Ortodoks Kilisesi İncil'in dürüst eleştirel ve tarihsel çalışmasına karşı değildir. Kutsal Kitap yorumunda, tam olarak bilinenin ötesine gitmeyen spekülasyonlar, iman teorileri veya eksik göstergeler kullanmaz.
Kutsal gelenek ve patristik konsensüs
İsa'nın Havarilere sunması, Kutsal Ruh'un Pentekost'da yaşamasına ve gelecek kuşaklara toplama yapmadan ve çıkarmadan geçirdiği "her yerde, her zaman ve her insana adanmış olan inanç, kutsal olarak bilinir. Kutsal Gelenek, Ortodoks Kilisesinde değişmez; çünkü Tanrı'nın Üçlü, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'taki doğasının, Tanrı'nın halklarıyla olan etkileşim tarihinin, verilen yasanın, bu değişmeyen şeylerin de içinde bulunduğu şeyler değişmez; İsaoğulları, mesihler ve Yahudilere verilen tüm Mesih'in öğretisini anlattı ve vahiyleri, kehanetleri, mucizeleri son akşam yemeğinde Mesih tarafından genişletilmiş olan kilisenin ibadetini ve bu ibadete başkanlık eden Tanrı ile onun halkı arasındaki ilişkiyi de kapsar. Bu ifade de Mesih Havarileri arasında gösterilmiştir. İnancın korunması ve öğretilmesi için ve kilisenin organizasyonunu ve davranışını (piskopos tarafından idare edilmesinde) yönetmek için verdiği otoriteyi içerir.
Kutsal Gelenek sağlam, hatta dayanıklıdır, ancak katı ya da kanuncu değildir. Kilise içinde yaşar ve nefes alır. Örneğin, Yeni Ahit tamamen erken kilise (çoğunlukla elçiler) tarafından yazılmıştır. Bütün İncil ilk kilisede uygulanan Kutsal Gelenek aracılığıyla kutsal metin olarak kabul edildi. Yazı ve kabulü beş yüzyıl aldı, Kutsal Kitap'ın kendileri de Kutsal Gelenek'in bir parçası haline geldi. Ancak Kutsal Gelenek değişmedi, çünkü "her yerde, her zaman ve herkes tarafından inandırılmış olan inanç" eklemeler olmaksızın ve çıkarmadan tutarlı kaldı. Kilisenin İlahi Tasavvuf ve diğer ibadet hizmetlerinin adanmışlık uygulamalarının tarihsel gelişimi, "değişim olmadan" benzer bir uzatma ve büyüme örneği sağlamaktadır.
Yüzyıllar boyunca Ortodoks ibadetinin sürekliliği ve istikrarı, Kutsal Geleneğin zaman içindeki bütünlüğünü ifade etmenin bir aracıdır. Bugün Ortodoks Kilisesine yabancı dilde konuşan ziyaretçiler gelebilir ancak hizmetin tanıdık ve anlaşılır olması son derece önemlidir. Geçmiş zamanlardaki kiliselere de ziyaret mümkün olsaydı hizmetin şekli değişmezdi. Kilise, Kutsal Geleneği "değişmeden" korumak için çaba harcamaktadır; bu da değişmeyen bir inancın da her an gelebileceğini ifade eder.
Bunların yanı sıra, Kutsal Gelenek, İznik-İstanbul Konsülü de dahil olmak üzere yedi ekümenik konseyin ve daha sonra yerel konseylerin, patristik yazıların, kanunların ve ikonların öğretisel tanımlarını ve inanç beyanlarını içerir. Kutsal Geleneğin tüm bölümlerinin eşit derecede güçlü olduğu söylenemez. Bazı Kutsal Yazıların başta ibadetinin belirli yönleri, özellikle İlahi Tasavvuf, ekümenik konseylerin öğretileri olan İznik-İstanbul Konsülünde, sonsuza kadar, gayri kabili devam edilebilecek şekilde doğrulanmış bir yetkiye sahiptir. Ancak yerel konseyler ve patristik yazılarla, Kilise seçici bir yargılama uygular. Bazen bazı meclisler ve yazarlar hata yapmış ve bazıları ise birbirine ters düşmüştür.
Diğer durumlarda görüşler farklıdır, hiçbir fikir birliği gelmez ise seçim için herkes serbesttir. Ancak, Babalar arasında anlaşmaya varıldığında, yorum yetkisi büyür ve tam patristik fikir birliği çok çok önemlidir. Kanunlar, koşullar her zaman değişmekte ve her bir olayda neredeyse sonsuz çeşitliliğe maruz kaldıkları yeryüzünde yaşamakla ilgilendiği için kanun yasası (özellikle din adamlarıyla birlikte oldukça titiz ve çok sıkı olma eğilimindedir) değiştirilemez bir geçerlilik süresi yoktur. Bir zamanlar nereye sıkı sıkıya sarılmışlarsa, başvuruları mutlak değildir ve bireysel disiplin tatmin edildiğinde karar verme yetkisine sahip olan piskoposlarının pastoral bakımı altındaki bireyler için uygulanmıştır. Bu da Kutsal Geleneğin bir parçasıdır.
Ortodoks Kilisesi, bir piskoposun çözebileceğinden daha büyük konularla karşı karşıya kalındığında geleneğe göre yerel bir meclis toplanır. Piskoposlar ve diğerleri (St.Paul'un Korintlilere yaptıkları gibi) kilisenin zihnini aramak için toplanır. Bir meclisin beyanları veya fermanları daha sonra fikir birliğini yansıtır (eğer bulunursa). Ekümenci bir konsey, yalnızca bu tür ithalat, zorluk veya yaygınlık konularında çağrılır ve küçük konseyler onlara karşı gelmez. Ekümenik konseylerin beyanları ve kanunları, kilisenin zihninin kolayca görülebileceği tüm kilisede temsil edilmeleri nedeniyle bağlayıcı ağırlık taşırlar. Bununla birlikte, bütün konuları çözmek için ekümenik bir konseyi gerektirmek kadar zor değildir. Resmi bir beyanatta tanımlanmayan ya da resmi olarak ilan edilen bazı öğretiler ya da kararlar, yine de, kilisenin iç rahatsızlığı olmadan sarsılmaz ve oy birliğine tutulur ve kilisenin zihnini de yansıtan bu kararlar resmi bir deklarasyon kadar kesin olarak geri alınamazlar. Ekümenik konsey, Resmiyet eksikliği, Kutsal Gelenek içinde yetki eksikliği anlamına gelmez. Böyle bir oy birliğiyle ilgili bir örnek, 5. yüzyılda Kutsal Kitap'ı içeren, resmi damgası olmayan gerçek bir kanun olan kitapların listelerinin kabulünde bulunabilir.
Bölgesel genişleme ve doktriner bütünlük
Kilisenin başlangıcında, kendilerini Mesih'e bağlayan sayısız takipçi ve Dünya'daki görevleri ortaya çıkaran dersleri vermekle görevli olan takipçiler vardı. İsa yaşıyor, ölüyor, diriltiyor ve aralarında yükseliyor. Pratik bir ayrım ve lojistik meselesi olarak çeşitli hediyelerde bulunan insanlar, toplumsal yapı içerisinde - hayır yemeklerinden (kardeşlik ve babalık aşkı ile paylaşılanlar), kehanet ve Kutsal Yazı okumasından, vaaz ve yorumlara kadar çeşitli istasyonlar sağladılar. Pentekost'tan bir süre sonra Kilise, Havarilerin tek başına bakmanın artık mümkün olmadığı bir noktaya geldi. Kilisenin görevini daha da ilerletmek için gözlemciler (piskoposlar) ve asistanlar (deakons ve deaconesses) atandı.

Ecclesia (kilise) bu erken kilise cemaatlerini, dünya sahnesinde önemli merkezlerde büyük topluluklar olarak topluyordu. Bu yerler, bu büyük şehir merkezlerinde insani yardım çabalarına duyulan ihtiyacı fark eden ve mümkün olduğunca çok kişiyi kiliseye getirmeye çalışan erken havariler tarafından hedef alınmıştı. Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu böyle bir yaşam boyunca savunulan çökmüş yaşam biçimlerinin kurtuluş biçimi olarak görülüyordu.
Yüzyıllar boyunca Kilise büyüdükçe, bu tür büyük varlıkların işletilmesindeki lojistik dinamikler kayboldu: Patrikler, metropolitler, yüksek rütbeli papazlar, başrahipler ve başrahibeler, belli yönetim noktalarını kapsayacak şekilde yükseldi.
Greko-Romen toplumunun eğitimi, felsefe okullarının (haereseis) popülerliği ve popülerliğinin bir sonucu olarak, Sinodlar ve Konseyler, dini seçme ve Hristiyan inancını kazanma gayreti içinde olmak isteyen okullara girme zorunluluğu getirdi. Kendi politik, kültürel genişlemeleri için ekümenik konseyler, belirli felsefe okullarının yerel alanlardaki yoğun etkilerini hafifletmek için uzak Ortodoks tanıkların gücünü kullanarak dayanışmayı yeniden inşa etmeye çalışıyorlardı.
Bu anlamda, konseylerin amacı, orijinal havarilerdeki öğretimin daha net veya alakalı bir resmini yaymak için popüler bir ihtiyacı arttırmak değildi. Bunun yerine teologlar, kişisel ya da siyasi kazanç için havari öğretimin basitliğini ve tarafsızlığını bozmak isteyen harici düşünce okullarının sorunlarını ele almak için konuştular. Ortodoks inancın tutarlılığı tamamen kabul edilmiş inanç külliyesinin Kutsal Geleneği yedi ekümenik konseylerin babaları tarafından onaylanan kararlara bağlıdır ve bu sadece ardışık bir konseyin başında yapılır. Böylece önceki konsey kararları hem kilisenin genel olarak sağlam, hem de pragmatik olarak uygulanabilir ve faydalı olduğu şekilde denetlenebilir ayrıca doğrulanabilir.
Doğu Ortodoks ibadeti

Kilise takvimi
Birçok kilise geleneği, hizmet programları, şölen programları ve akşam yemeği programları da dahil olmak üzere, değişen uzunluklarda sıkı sıkıya gözlemlenen birleştirilmiş döngü ile yapılandırılmıştır. Sabit yıllık döngü, 1 Eylül'de başlar ve Noel gibi, tarihe göre sabitlenen tüm yıllık gözlemlerin sürelerini belirler. Yıllık Paskalya döngüsü, Paskalya'nın her yıl değişen tarihine göre kurulmuştur ve Paskalya'nın kendisi, Büyük Övünme, Kutsal Hafta ve Yükseliş ve Azınlık şenlikleri gibi bu tür davranışların zamanlarını da etkiler.
Daha küçük döngüler de yıllık olaylarla birlikte çalışır. Haftalık bir gün döngüsü, gözlemlenebilecek bir odağı belirtir.
Haftalık döngünün her günü bazı özel anıtlara ithaf edilmiştir. Pazar, İsa'nın dirilişine adamıştır; Pazartesi, kutsal Melekler ve Baş Meleklerin güçlerine saygı gösterir; Salı, peygamberlere ve özellikle de peygamberlerin en büyüğüne, Aziz Yuhanna ve Rahibin Vaftizhanesine; Çarşamba Çarmıh'a kutsandı ve Judas'ın ihanetini hatırladı; Perşembe, kutsal havarileri ve hiyerarşileri, özellikle Likya'daki Myra piskoposunun Aziz Nicholas'ı, Cumayı haça kutsandılar ve Çarmıha gerilme gününü hatırladılar; Cumartesi, tüm Azizler, özellikle Tanrı'nın Annesi ,diriliş, ölümsüz yaşam umudunda bu yaşamdan ayrılanların anısına ithaf edilmiştir.
Kilise hizmetleri
Kilisenin hizmetleri her gün kilise takvimine göre yapılır. Her bir servisin parçaları sabit kalırken diğerleri, çeşitli döngülerde belirli gün için gözlemlere bağlı olarak değişir; bu sayede değişimler arasında sabitlik sağlanır. Hizmetler kilisede yapılır ve hem din adamlarını hem de sadık kilise cemaatini içerir. Hizmetler tek bir kişi tarafından düzgün bir şekilde yürütülemez, ancak en az bir kaç kişinin bulunması gerekir (yani bir Rahibe tek başına kutlayamaz, ancak en azından bir katılan olmalıdır).
Genellikle tüm hizmetler manastırlarda ve katedrallerde günlük olarak yapılırken, kiliseler sadece hafta sonları ve büyük bayram günlerinde hizmet verebilir. Bazı Büyük Ziyafetler (ve bazı geleneklere göre, her pazar günü) özel bir Gece (Agrypnia) bayram öncesi gece geç saatlerde veya ertesi sabahın erken saatlerinde kutlanacaktır. Şenlik doğasından ötürü genelde cemaat tarafından paylaşılan kahvaltı ziyafeti izler.

Hizmetler, özellikle İlahi Tasavvuf, yalnızca bir sunakta günde bir kez kutlanabilir (bazı kiliselerde büyük cemaatleri barındıracak çok sayıda sunak bulunur). Her papaz ilahi dua ile günde bir kez kutlayabilir. Musevi köklerinden, kutsal gün batımında başlar. Geleneksel günlük hizmet döngüsü aşağıdaki gibidir:
Vespers - (Yunanca Hesperinos) Gün batımı, litürjik günün başlangıcı.
Şikayette bulunun (Yunan Apodeipnon, "Akşam yemeğinden sonra" yazıyor) - Akşam yemeğinden evvel uyuyun.
Gece yarısı bürosu - Genellikle manastırlarda servis edilir.
Matins (Yunan Orthros) - Sabahın ilk servisi. Genellikle güneş doğmadan önce başlar.
İlahi Öğreti - kutsal servisidir.
Saat - Birinci, Üçüncü, Altıncı ve Dokuzuncu Günler, ya uygun zamanlarında ya da uygun olan diğer geleneksel zamanlarda topluca gönderilir. İkincisi, Birinci Saat Orthros'tan hemen sonra, İlahi Servetmeden önceki Üçüncü ve Altıncı ve Vesper'lar Dokuzuncu adın hemen ardından söylenir.
İlahi Öğreti, şarap ve ekmek yeme ayini kutlamasıdır. Genellikle Altıncı Saat ile Dokuzuncu Saat arasında kutsanmış olmasına rağmen, dünyanın normal saatinin dışında gerçekleştiği için günlük hizmet döngüsünün bir parçası olarak görülmez. İlahi Tasavvuf, Büyük merhamet'in hazırlık mevsiminde ve bazı oruç tutulan mevsimlerde ve bazı yerlerde hafta içi kutlanmaz. Karşılıklı cemaat pazar günleri için hazırlanır ve hafta boyunca hediyeler dağıtılır.
İlahi Tasavvuf esnasında sunağa getirilen diğer eşyalar arasında, kırmızı şaraplı altın veya gümüş kadeh, ılık sudan küçük bir metalik kül saklama küpü, metalik bir kaşık, küçük metalik bir mızrak, bir sünger, kesilmiş ekmek parçalarının bulunduğu bir metal disk yer alır. Kutsal hediyeleri sunağın yanına taşırken şekillendiren bir metal parçası olan bir yıldız vardır. Sunak masasında antimins de bulunmaktadır. Antimins, kutsal armağanların kutsallaştırılmasının ilahi ayin boyunca gerçekleştiği piskoposluk tarafından imzalanmış ipek bir bezdir. Antimins, bir aziz kalıntıları içerir. Bir kilise bir piskopos tarafından kutsandığında, kiliseye adlandırılan Aziz adına resmi bir hizmet veya dualar ve kutsallaştırma yapılır. Piskopos, sıklıkla yeni bir kilisenin kutsamasının bir parçası olarak sunakta aziz kalemi sunacaktır.
Ortodoks bir rahip (ya da piskopos) günde yalnızca bir İlahi yeri kutlayabilir. İlahi Tasavvuf ancak belirli antimins ve sunakta günde bir kez kutlanabilir. Bu, bir çok cemaat veya cemaatin, "kişisel kitle" den kaçınarak kilisenin Katolikliğini ifade etmek için, birden fazla resmi antimins ve birden fazla rahibin bulunmadığı sürece, yalnızca bir şarap ve ekmek yeme ayini kutlayabileceği anlamına gelir.
Dört müjdenin litürjik olarak okunan bölümlerini içeren kitap, sunak masasında kalıcı olarak "göklere çıkarılmıştır". Ortodoks piskoposlar, rahipler, mezunlar ve okurlar bu İncil Kitap'tan yılın her günü farklı ayetleri söylerler.
Bu günlük döngü hizmetleri, zamanın kutsallaştırılması (kronolar, kutlanacakları belirli zamanlar) ve sonsuzluğa geçiş (kairos) olarak düşünülür. Bunlar, canlılar ve ölüler üzerine Tanrı'nın rahmetini isteyen büyük bir dine ait lütuflardan, tabuttan giriş duaları, troparia (dinsel müzik) ve onları çevreleyen diğer dualar ve ilahilerden oluşan okumaları içerir. İlahiler, tüm hizmetler kutlandığında, tüm Sütunlar, haftanın başında, büyük ikamet sırasında haftada iki kez, uzun süreli olarak kutlanarak ders boyunca okunurlar.
Müzik ve ilahiler
Ortodoks hizmetler neredeyse bütünüyle söylenir. Hizmetler, din adamları ve insanlar (çoğunlukla koro veya Psaltis Cantor tarafından temsil edilenler arasında) arasındaki bir diyaloğun bir bölümünü içerir. Her durumda dualar, öngörülen bir müzik biçimini takiben söylenir.(Dini öğütler hariç).

İnsan sesi en mükemmel övgü aleti olarak görüldüğünden, koroya eşlik etmek için genellikle müzik aletleri (organlar, gitarlar vb.) kullanılmaz.
Kilise, içinde yılın zamanına, bayramın gününe veya manastır vakıf belgelerinin diğer hususlarına bağlı olarak bir tezahürat yapılabileceği sekiz mod veya ton geliştirmiştir. Geleneksel ve kabul edilebilir birçok farklı versiyon ve stil vardır ve bunlar kültürler arasında büyük farklılıklar göstermektedir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde, bir koroda birçok farklı stil öğrenilir. Yunanca, İngilizce ve Rusça karıştırılarak söylenir.
Rus geleneğinde Çaykovski (Rahip John Crysostom, 41. Op., 1878 ve All-Night Vigil, 52. 1882) ve Rachmaninoff (Liturgy of the St John Chrysostom, 31, 1910 ve All Night Vigil, 37, 1915) gibi "sade" kilise müziğinin ünlü bestecileri vardır. Bunlar birçok müziğin tonuna kendi müziklerinin etkilerini yansıtmışlardır.
Tütsü

Kudüs'teki Yahudi Birinci ve İkinci Tapınakları'nda olduğu gibi, Yahudilik köklerinden gelen mirasın bir parçası olarak, tütsü Ortodoks Kilisesi'ndeki tüm hizmetler sırasında Tanrı'ya ibadet edilmesi amacıyla kullanılır (Kaçak bölüm 30). Tütsü Malachi 1:11 kitabında, Tanrı'nın adının "büyük" olarak kabul edildiği "her yerde" Farklı ulusların Tanrı'nın yüceltilmesinde "saf bağış" kehaneti vardır. Geleneksel olarak, kullanılan tütsü tabanı, tütsülenerek bilinen Boswellia sacra reçinesidir. Bu iş için köknar ağaçlarının reçinesi de kullanılmıştır. Genellikle çeşitli çiçek uçucu yağlarla karıştırılarak tatlı bir koku verir.
Tütsü, azizlerin Tanrı'ya yükseliş dualarının tatlılığını temsil eder (Mezmur 141: 2, Vahiy 5: 8, 8: 4). Tütsü üçlüyü temsil eden üç zincirin ucunda asılı olan süslü bir altın küllükte yanar. İki zincir, Oğul'un insan ve Tanrısal doğasını temsil eder, bir zincir Baba için, bir zincir Kutsal Ruh içindir. O alt kupa yeryüzü ve üst kupa cenneti temsil eder. Yunan, Slav ve Suriye geleneklerinde 12 havariyi temsil eden bu zincirler boyunca asılan 12 çan var. Ayrıca 72 İncil yazarını temsil eden 72 bağlantı var.
Kömür günahkarları temsil eder. Ateş Kutsal Ruh'u ve günlük iyi niyetleri kutlar. Tütsü aynı zamanda Kutsal Üçlü duanın lütfunu temsil eder. Sunucu, kutsal armağanlar, din adamları, ikonlar, cemaat ve kilise yapısının dört yanına saygı duymak için tütsü kabını ileri-geri savurur. Tütsüyü bireyler evlerinde de kullanabilir ve şöyle derler : " Kutsal Tanrım, Kutsal Güçlü, Kutsal Ölümsüz, bize merhamet et."
Doğu Ortodokslarda oruç
Oruç gün sayısı yıldan yıla değişir, ancak genel olarak Ortodoks Hristiyan, yılın içinde sıklıkla katı oruç tutmayı isteyebilir. Açlık için manevi, sembolik ve hatta pratik nedenler vardır. Cennetten Düşen'de insanlık bir bedensel tabiata kavuştu; yani, tutkulara doğru eğildi. Açlık ile Ortodoks Hristiyanlar, kendi hayatlarında Cennetteki Adem ve Havva'nın Allah'a ilk başta oldukları kadar sevecen görünen ilişkisine geri dönmeye çalışırlar (James 3: 5-6). Günahlar, itaat, dua ve sadakâret.

Açlık, arınma ve masumiyetin yeniden kazanılması olarak görülür. Vücudun besin arzusunu yumuşatmayı öğrenmenin bir uygulamasıdır. Vücudun bu temel arzusunu yatıştırmayı öğrenerek diğer dünyevî istekleri daha kolay oyalayabilir ve böylece Mesih gibi olma umuduyla Tanrı'ya daha yaklaşabilir. Ortodoks Hristiyan, kiliseye ve onun emanet uygulamalarına itaat ederek tutkularından kendisini kurtarmayı hedeflemektedir. Tüm Ortodoks Hristiyanlara, öngörülen bir yönerge seti sunulmaktadır. Açlığı bir sıkıntı olarak değil, daha çok bir ayrıcalık ve sevinç olarak görüyorlar. Kilisenin öğretisi, katılmayı seçen her üye için asgari olarak beklenen oruç ve miktarı sağlar. Daha büyük sonuçlar elde etmek için bazıları, kısa bir süre için tamamen yiyeceksiz kalmayı seçebilir. Açlık döneminin başında ve sonunda üç günlük bir oruç alışıldık değildir ve bazıları daha uzun süre oruç tutar. Genellikle manastırlarda uygulanmaktadır.
Genel olarak, oruç et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, balık, yumurta, zeytinyağı ve şaraptan uzak durmak demektir. Şarap ve yağ daha az sıklıkla balıklar, bir gün oruç tuttukları belirli bayram günlerinde izin verilir; Ancak süt ürünleri izin verilen Büyük paskalya öncesi perhiz öncesi "Cheese Fare" haftası haricinde, oruçlu günlerde hayvansal ürünler ve süt yasaktır. Şarap ve yağ genellikle cumartesi ve pazar günleri oruçlu dönemlerde izin verilir. Bazı Ortodoks geleneklerinde hayvanların Palmiye Pazar öncesi Cumartesi günü Lazarus'da izin verilir, aksine gün oruçlu bir gündür. Evli çiftler de oruçlu günlerde cinsel aktivitelerden kaçınırlar, böylece kendilerini kısmen dua etmeye adarlar (1. Korintliler 7: 5).
Orucun Kilisenin açıkladığı şekilde sıkı bir kural olduğu görülmekle birlikte, bir kişinin fiziksel zorunluluklardan ötürü bir telafiye izin verebileceği durumlar vardır (örneğin, hamile ya da sakat olanlar, çok gençler ve yaşlılar, tutsaklar ve askerler gibi diyetleri üzerinde kontrol sahibi olmayan kişiler).
Oruç dönemleri
Orucun zaman ve türü genel olarak tüm Ortodoks Hristiyanlar için aynıdır; Oruç tutma saatleri dini takvimin bir parçasıdır ve oruç yöntemi Kutsal kanunlar ve Kutsal Gelenek tarafından belirlenir. Yıl içinde dört büyük oruç tutma zamanı vardır:
İsa'nın Doğuşu'ndan (Noel) 40 gün önce, 15 Kasım'da başlayan ve 24 Aralık'a kadar sürecek olan Doğuş orucu (Advent veya "Kış Lenti"). Bu oruç 12 Aralık tarihinden itibaren daha şiddetli hale gelir ve Noel Arifesi katı bir oruç günü olarak gözlemlenir.

Palmiye gününden önceki 6 hafta (40 Gün) ve Paskalya'dan (Paskalya'dan önce) geçen Büyük Hafta'dan sonra.
Havarilerin Orucu 8 günden 6 haftaya kadar değişir. Her Saints Pazar'tan sonraki Pazartesi günü (Pentecost'tan sonraki ilk Pazar günü) başlar ve 29 Haziran'da Azizler Bayramı Peter ve Paul'a kadar uzanır. Pentekost tarihi Paskalya'ya dayandığından ve Paskalya ay takviminde belirlendiğinden, bu oruç Yeni Takvim uyumu altında kaybolabilir (Bu, Yeni Takvime rakipler tarafından gündeme getirilen itirazlardan biridir).
1 Ağustos - 15 Ağustos tarihleri arasında Theotokos'un Dormition'ından önceki iki haftadır oruçlu olan Dormition orucu.
Bu oruçlara ek olarak, Ortodoks Hristiyanlar, her Çarşamba günü (İsa Mesih'in Yahuda İscariot'u tarafından ihanetini anarak) ve Cuma günü (İsa'nın Çarmıha gerilişini anarak) yıl boyunca oruçlu bir şekilde ilerledi. Keşişler pazartesi günleri çoğunlukla oruçludur (Melekler, haftalık döngüde o gün anılacaktır, çünkü keşişler yeryüzünde bir melek yaşamı sürmeye çalışıyor ve melekler de ne yemek yer ne de içer).
Komünyona hazırlanan Ortodoks Hristiyanlar nefislerden (gün batımı) Kutsal Topluluk vaat edinceye kadar yemiyor veya içmiyorlar. Benzer bir orucun, tanrının görünmesi Arifesi (Epiphany), Büyük Cuma ve Kutsal Cumartesi'yi gerçekleştirebilenler için Doğuş Arifesi, tutulması bekleniyor. 29 Ağustos'ta Vaftizci Yahya'nın Kafasını Yürütmesi ve 14 Ağustos'ta Kutsal Haç'ın Yüceltilmesi gibi, haftanın hangi günü olursa olsun, oruçlu olarak gözlemlenen diğer bireysel günler (toplam oruç olarak değil).

Sabah şenlikleri ve Kıyamet Günlerini anmak nedeniyle sıkı oruç tutmak cumartesi ve pazar günleri yasaklanmıştır. O günlerde, şarap ve yağa izin verilir. Kutsal Cumartesi, her yıl sıkı bir oruç tutulduğu yılın tek cumartesi günü olsa da, o gün Cumartesi gününde değil de Theophany Arifesinde tutuluyor.
Liturjik yılda, Çarşamba ve Cuma günleri bile oruç tutmanın mümkün olmadığı dört süre vardır. Oruç tutulmayan dönemler:
Paskalya'yı takip eden hafta (Paskalya), ayrıca Parlak Hafta olarak da bilinir.
Pentecost (paskalya yortusundan sonraki yedinci pazar günü)'tan sonraki hafta.
İsa'nın Doğuştan Kehanet Arifesine kadar (ancak dahil değil) görünüş dönemi. Tanrının görünmesi günü, Çarşamba veya Cuma bile olsa, her zaman oruçludur.
Publican ve Ferisilerin Pazarını takip eden hafta (Büyük Lütenden önceki hazırlık Pazar günlerinden biri). Bu sadık Ferisi gibi övünmemesini hatırlatmak için oruçludur, haftanın iki günü boyunca oruç tutuyor Luka 18:12.
Bazı bayram günleri oruçlu günlere denk geldiği zaman, oruç tutma yasaları belli bir ölçüde azaltılır; manastır kompleksindeki ortak yemek salonu daha uzun servisler için tahsis edilebilmek için (yemekhane) bayramın manevi zevkine eşlik edecek kutlamanın bir unsuru sağlanıyor.
Oruç tutanları reklamlamak büyük bir günahtır. Açlık, Ortodoks Hristiyan ile Tanrı arasında tamamen kişisel bir iletişimdir. Eğer bir kişinin sağlıkla ilgili endişeleri veya oruç nedeniyle yerine getirilemeyen sorumlulukları varsa, oruç tutmamasına müsaade edilir. Bir kişinin oruç tutma yasalarını yerine getirmesi topluluk tarafından yargılanamaz (Romalılar 14: 1-4). Bu kendisiyle Tanrı ya da günah çıkartan papaz arasındaki özel bir meseledir.

Sadaka
"Sadaka", daha kapsamlı bir şekilde "merhamet eylemleri" olarak tanımlanır; maddi kaynaklar, iş, yardım, danışmanlık, destek veya iyilik gibi ihtiyacı olan birine sadaka verilmesidir. Dua ve oruç ile birlikte, Ortodoks Hristiyan geleneğinin kişisel ruhsal uygulamalarının direği olarak düşünülür. Oruç tutma süresince ihtiyaç sahiplerine para yardımı yapılması beklenir. Oruçlu olduğunu ve sadaka verme gibi, kendi erdemli davranışlarını başkalarına da söylemek, günahkar bir davranıştır ve son derece kaba kabul edilebilir.
Gelenekler
Manastır
Doğu Ortodoks Kilisesi, Yakın Doğu ve Bizans Anadolu'sunda Erken Hristiyanlıkta kök saltanat ve hicret geleneklerine büyük bir vurgu yapar ve yüksek önem verir. Hristiyan Ortodoks manastırının en önemli merkezleri Aziz Catherine'in Sina Yarımadası'ndaki (Mısır) Manastırı ve Kuzey Yunanistan'daki Athos Dağı'dır.
Tüm Ortodoks Hristiyanların "gelip çarmıhı alıp takip etmeleri", İsa'nın buyruğuna yanıt olarak en azından bazı kehanet çalışmalarına katılmaları bekleniyor (Markos 10:21 ve başka yerlerde). Bunların hepsine bir şekilde Mesih'in kendisini kendi isteğiyle kurban olma yolunda tam anlamıyla çarmıhı kapladığı ölçüde reddeden taklit edilmesi denir. Bununla birlikte dünyevi hayatın normal sorumluluklarını üstlenirken imkansız olduğu için aspirasyon içinde olmaları beklenmez.

Bunu yapmak isteyenler, bu nedenle kendilerini dünyadan ayırır ve keşiş olarak yaşarlar: Rahipler ve Rahibeler. Mükemmellik gibi manevi savaşta duanın ve ahirete ait göz önünde canlandırma silahlarını kullanan keşişler Kilisede çok özel ve önemli bir yere sahiptir. Bu tür bir yaşam genellikle her zaman erdemli olarak görülenleri de içeren her türlü dünyevi faaliyetler olarak görülür. Bu nedenle sosyal hizmet, okul eğitimi ve benzeri diğer işler genellikle toplum dışına bırakılmıştır. Ortodoks Kilisesi asetikleri, uzun saçlarıyla ve erkek keşişlerde uzun sakallar ile tanınırlar.
Üç çeşit keşiş vardır. Keşişler, manastırlarda ortak bir kural çerçevesinde yaşayanlar tarikat üyeleridir. Her manastır kendi kurallarını oluşturabilir. Ortodoks hiçbir dini emir olmamasına rağmen Athos Dağı gibi saygın manastır merkezleri son derece etkilidir. İnzivaya çekilmiş rahipler veya keşişler, yalnız yaşayanlardır. Manastır hayatına girenlerin birçoğu münzevi yaşayan keşişler haline gelmeyi arzuluyor. Hazır oldukları hissedilenler en gelişmiş manastırlara veriliyor.
Keşişler genelde daha büyük bir manastır ile ilişkilendirilir, ancak ana bileşikten bir miktar uzakta inziva halindedirler. Onların fiziksel ihtiyaçlarını görecek, onlara mümkün olduğunca az rahatsızlık verecek ve basit gıdalar tedarik edecektir. Burada bir veya iki rahip, yakındaki bir grup konutun her birini kendi kuralları altında paylaşır ve yalnızca lütufkar gözlem için merkezi şapelde veya katholikon'da bir araya gelir.

Çileli mücadelelerinden elde edilen manevi anlayış, keşişleri misyonerlik faaliyeti için teşvik eder. Piskoposlar çoğu zaman keşişler arasından seçilir ve başlarını tıraş etmeden manastıra alınmazlar.
Manastırlara akademik hazırlığın yapılması ve cemaatin dua yaşamına katılımını pekiştirmek için pek çok Ortodoks seminer düzenlenir. Rahiplik için görevlendirilen rahiplere hiyeromon (baş rahip) denir; diyakozluğa atanmış rahiplere hierodeacon denir (rahibe-keşiş). Bütün keşişler manastırda yaşamak zorunda değildir. Bazı keşişler kiliselerde rahip olarak görev yaparak "dünyada keşişlik" yapmış olurlar.
Kültürel uygulamalar biraz farklıdır. Papaz adayları kardeş olarak hitap edilirken Peder, razı olan rahipler için doğru hitap şeklidir. Benzer şekilde, bayanlarda ehil olan kişiye "Anne" diyerek hitap edilirken acemilere "Rahibe" şeklinde hitap edilir. Rahibeler, erkek meslektaşlarıyla aynı aseptik yaşamları vardır ve bu nedenle monakoi (monastik) diye adlandırılırlar. Ortak yaşam alanları manastırlardır.
Simgeler ve semboller
Ortodoks Kilisesi'ndeki her şeyin Tanrı'nın insana vahyini anlatan bir amacı ve bir anlamı vardır. Kilisenin ön ya da doğu ucunda nefes kürsüsünü tapınaktan ayıran ikonostaz veya templon denilen yükseltilmiş bir duvar veya kubbe bulunur. Bu duvarın merkezinde, yalnızca "Rahibeler" in geçebileceği "Kraliyet Kapıları" olarak bilinen sunağın girişi vardır.

ikonostazın önünde, baş melek, Michael ve Cebrail'i tasvir eden bir sağ ve sol yan kapı vardır. Rahip ve mihrap erkekleri İlahi Tasavvufun uygun parçaları boyunca bu kapılardan girip çıkmaktadır. Ana kapının hemen sağında, soldaki İsa Mesih'in bir simgesi veTheotokos'un (Tanrının Annesi) bir simgesi bulunmaktadır. ikonostaz üzerinde tasvir edilen diğer simgeler Müjdeci Aziz John ve kilise adı yer alır.
ikonostazın önünde piskopos başkanının veya metropolitanın kiliseyi ziyaret edişi esnasında oturacakları bir onur mekanı vardır. Bir Ortodoks rahip İlahi Servet sırasında sunakta dururken sunak ile (genellikle doğuya bakar) karşı karşıya gelir ve cemaatini düzgün bir şekilde yöneterek birlikte Tanrı'ya dua ederler.
Kutsal Mihrap'ta Ortodoks Hristiyanların Mesih'in bakire Meryem'den doğduğuna, Pontius Pilatus tarafından çarmıha gerilmesine, mezara atılmasına, cehenneme inmesine, ölülerden cennete yükselmesine, ve tekrar dönmesine kadar her şey tasvir edilir. Mesih'in gövdesini taşıyan ve ayakta duran bir haç sunağın arkasında durabilir. Sunakta bir kumaş örtüsü, hizmetler sırasında yapılan İncil okumalarını içeren büyük bir kitap, dekon veya rahip tarafından bunları alması için kiliseye gelemeyen kişilere dağıtılan önceden kutsal ilahi hediyeler (ekmek ve şarap) içeren bir sandık ve birkaç beyaz bal mumu vardır.
New York'un Upper East Side'daki Kutsal Üç Nişanlı Mimari Katedrali, Batı Yarı Küredeki en büyük Ortodoks Hristiyan kilisesidir.
Simgeler
'Simge' terimi Yunanca 'eikon' kelimesinden gelmekte ve sadece imaj anlamına gelmektedir. Ortodokslar, Mesih'in ve Meryem'in ilk simgelerinin Luke Evangelist tarafından boyandığına inanmaktadır. Simgeler, tasvir edilen kişi veya olay hakkında bilgi vermek üzere tasarlanan sembolizmle doludur. Bu nedenle, simgeler, saç stili, vücut konumu, giysiler ve arka plan bilgileri dahil olmak üzere belirli bir kişinin nasıl tasvir edilmesi gerektiği konusunda öngörülen bir metodolojiyi izleyerek formik olma eğilimindedir.

Her ikonografçı parçaya bir vizyon getirir. Simge boyama, genel olarak, sanatsal ifade için bir fırsat değildir. Bir simgenin daha eski bir modelden kopyalanması çok daha yaygındır, ancak yeni bir azizin kilisede tanınmasıyla birlikte yeni bir simge oluşturulmalı ve onaylanmalıdır.Katolik dini sanatının kişisel ve yaratıcı gelenekleri, 17. yüzyıldan önce Ortodoks ikonografisinde büyük oranda yoktu. Rus ikonografisinin hem Protestan hem de Roma Katolik Avrupa'sının dini tablolarından ve gravürlerinden etkilenmiştir. Yunan ikonografisi bir dönem güçlü bir batı etkisine girmeye başladı ve bazı Ortodoks simgeler ile batı dini sanat arasındaki fark kaybolmaya başladı. Daha yakın zamanlarda, daha geleneksel ve sembolik temsilciliklere dönüşme eğilimi yaşanmaktadır.
Simgeler, Yunan kültürünün paganizminden büyük ölçüde esinlenilmiş gibi görünüyor. Henry Çadwick şöyle diyor: "Bu içgüdüde gerçeğin bir ölçüsü vardı: Yüce Rabbimiz olarak Mesih'in yargılama tahtındaki temsilleri Zeus'un temsili resimleri ile benzerdir, Tanrının Annesi portreleri, kutsal saygın bir pagan geçmişinden tamamen bağımsız değildi. Anne-Tanrıçalar: Popüler zihinde azizler, kahramanlar ve tanrılar tarafından oynanan bir rolü doldurmaya başlamışlardı. "
Ortodoks Kilisede ayakta duran heykeller (üç boyutlu tasvirler) neredeyse yoktur. Bu kısmen putperest ibadetinin önceki putperest Yunan çağının (Yunan tanrıları) reddinden kaynaklanmaktadır ve kısmen simgeler insanın ruhani yapısını göstermek içindir, zihinsel dünyevi cisim değildir. Bununla birlikte, Bas kabartmaları Bizans döneminde yaygınlaştı. Boyalı bir simgeyi korumak için gümüş veya altın ile kaplama geleneği gelişti.
İkonlar, Ortodoks tarafından putlar veya ibadet nesneleri olarak görülmez. Kullanım parametreleri, 7. ekümenik konsey tarafından açıkça ifade edildi. Onların kullanımı için gerekçe aşağıdaki mantığı kullanır: Tanrı'nın Mesih'teki insan biçimini almasından önce, hiçbir materyal tasvir mümkün değildi ve bu nedenle düşünülmesi bile bir küfürdü. Tanrı vücut buldu, tasvir mümkün oldu.
İnsan Mesih'in Tanrı olduğuna inandığı gibi, kişi zihninde Tanrı-bedenli imajını tutmakta haklıdır. Aynı şekilde, bir kimse bir simge saygı gördükten sonra, sevilen kişinin fotoğrafını öptüğü zaman sadece sevdiği kağıt olmadığı gibi, saygı gören ahşap ya da boya değil, daha çok kişinin gösterdiği resimdir. Saint Basil'in ilan ettiği gibi, simgenin onuru veya saygı görümü her zaman kişinin aklından geçen ilahi vücut ile ilgilidir. Bu akıl yürütmeyi takiben, Tanrı'nın imajında yapılan, övülen insanoğlunun saygı görmesi, her zaman ilahi imajın saygı görmesi ve dolayısıyla Tanrı'nın temel tahayyülü olarak görülmesidir.
Kiliselerin duvarlarını süsleyen simgeler bulunmakta ve genellikle iç yapıyı tamamen kaplamaktadır. Çoğu Ortodoksun evinde dua için ayrılmış bir alanı vardır. Genellikle doğuya bakan bir duvar ve burada asılı bir çok simge vardır. Simgeler, kilisenin başlangıcından bu yana Ortodoks Hristiyanlığın bir parçası olmuştur.
Simgeler genellikle mum veya yağ lambası ile aydınlatılır. (Mumlar için bal mumu ve lambalar için zeytinyağı tercih edilir çünkü doğaldır ve temiz şekilde yanarlar.) Karanlık bir kilisede ikonları görünür hale getirmenin pratik amacı yanında, mumlar ve yağ lambaları Mesih'in Dünya Işığını sembolize eder.
Mucizevi ikonların hikayeleri olağan dışıdır, ancak böyle bir olayın mesajı ancak sadık olanlara aitti ve bu nedenle genellikle kalabalıkları cezbetmemektedir. Şöhretleri uzun sürelerle dolu olan bazı mucizevi simgeler, yine de, saklandıkları yerler ile hac nesneleri haline gelir. Geçmişte birkaç Ortodoks kutlu ilahiyatçı ve azizin keşfettiği gibi simgenin mucizevi doğası materyalde değil, tasvir edilen azizin şanında bulunur. Simge, Paul Florensky'nin söylediği gibi, aslında temsil ettiği kişinin şanına açılan bir penceredir.
İkonostas
Templon olarak da bilinen bir ikonostaz, ikonların ve dini tabloların bir duvarını oluşturarak kilise tapınağını böler. İkonostaz, bir kilisenin herhangi bir yerine konabilecek taşınabilir bir simge standı anlamına da gelir. Modern ikonostaz, 11. yüzyılda Bizans templonundan gelişti. İkonostazın gelişimi muhtemelen 14. yüzyıl Hesychast mistisizmine ve Rus Ortodoks Kilisesinin odun oyma yeteneğiyle olmuştur.
İlk yüksek tavan, beş seviyeli Rus ikonostazı, Andrey Rublyov tarafından, 1408'de Vladimir'deki Dormition katedralinde tasarlandı. İkonostaz tarafından oluşturulan kutsal alan ile nef arasındaki ayrım zorunlu değildir, ancak yaygın bir uygulamadır. Ortamın durumuna bağlı olarak, simgelerin konumu değişebilir. Oyma paneller, perdeler, korkuluklar, kordon veya halat, stantlardaki düz simgeler, basamaklar değişebilir veya yerinden hiç oynamaz.
Haç
Ortodoks Kilisesindeki haç tasvirleri sayısız ve çoğunlukla süslüdür ancak kullanımı bütün Ortodoks geleneklerini kapsamamaktadır. Bazıları özel önem taşır. Rusya, Ukrayna ve Belarus'da popüler olan, Ortodoks dünyasında yaygın olarak görülen üç çubuğu vardır. Kökeni MS 4. yüzyılın erken Bizans Kilisesine dayanır.

Küçük üst çubuğu Pontius Pilatus'un Mesih'in kafasının üstünde çivilemesi anlamına gelen işareti temsil eder. Çoğu zaman, "Yahudilerin Kralı Nasıralı İsa" anlamına gelen bir yazı vardır. Bununla birlikte, Pilate'nin Mesih'in onaylamasıyla, "Benim Krallığım bu dünyadan değildir" ifadesine cevap vermek için, çoğunlukla "Cennet Kralı" ifadesi ile değiştirilir veya çoğaltılır.
Birkaç açıklama içeren bir alt eğik çubuk da var. Kanıtlar, çarmıhtaki kişinin ağırlığını desteklemek için altında küçük ahşap bir platform olduğunu gösteriyor. İsa'nın olayında ayakları, çapraz işkence süresini uzatmak için her biri bir çivi ile bu platforma yan yana çakılmış olabilir.
Bunun kasten ima edildiğine dair kanıtlar, İncil (kurbanın daha hızlı ölmesine, bacaklarının kopuk olmasına ve ağırlığına dayanamayarak boğulmalarına neden olmak için) ve ikonografiye ait iki kaynaktan gelir (çarmıha gerilme gösterisinin tüm erken tasvirleri bu düzenlemeyi gösterir, ayaklar tek tırnağın üstünde çivili değil). Bu düzenleme, daha sonra bazı uzmanlar tarafından, modern laik sanatta sıklıkla gösterilen şekilde çarmıha gerilen bir cesedin çivilenmiş ellerinin vücudun ağırlığını destekleyemeyeceğini ve gözyaşı dökeceğini belirtmiştir. Ayaklar için bir platform bu sorunu çözecekti.
Alt çubuğun eğimli olması, Mesih'in çarmıhta yaşadığı gerçek acıyı göstermek ve (sağlanan belgelemeyi reddetmek için) açıklama getirmektir. Hristiyanın sağındaki hırsızın doğru yolu seçtiğini, sol hırsızın da doğru yolda olmadığı anlamına gelmektedir. Ortodoks Kilisesi ile bağlantılı diğer haçlar, daha geleneksel tek bar haçlar, tomurcuklanmış tasarımlar, Kudüs çapraz (çapraz pattée), Kelt haçları ve diğerleri. Eğimli ayak taburesinin ortak bir sembolizmi Ayak dayama noktası, Mesih'in sağ tarafında, aşağı doğru, Mesih'in solundaki Hadese kadar, Cennete doğru ilerlemektedir. "İki hırsız arasında Haçın bir doğruluğun dengesi olduğunu kanıtladı: bu nedenle bir tanesi küfür ağırlığıyla [dengeler aşağıya doğru] Hadese sürüklendi, diğeri de günahlarını teolojinin kavrayışına hafifletti. [Denge yukarı doğru] "Ey tanrım, tanrıya şan getir." Altın renkte giyilen bir başka Ortodoks haçı, iç Üç Çubuk Haç'la dıştan tomurcuk halinde bir haç. Yunancadaki İsa Mesih kitabesi: sol kenar çubuğunda İ.E (ıesöz) ve sağ yan çubukta XC (Xhristos), çaprazın üstünde bir güneş vardır. Arka kısımda genellikle Kilisesi Slavcasına ait bir yazıt bulunmaktadır: "спаси и сохрани", "Spasi i Sokhrani", "Save and Protect". Bu haç Saint Olga Haçı olarak bilinir.

Sanat ve mimarlık
Kilise binaları
Kilise binasında pek çok sembolik anlam bulunmaktadır; Belki de en eski ve en tanınmış olanı, Kilisenin günahın selinden kurtarıldığı Ark (Noah'da olduğu gibi) kavramıdır; Bu nedenle, çoğu Ortodoks Kilisesi dikdörtgen şekildedir. Özellikle büyük kolonların bulunduğu kiliseler için bir diğer popüler yapılandırma, haç biçimli veya çapraz şekilli veya "Yunan haçı" olarak adlandırılan yapıdadır.
Mimari desenler şekil ve karmaşıklık bakımından çeşitlidir; şapel bazen ana kilise veya üçlü sunaklara eklenir; ancak genel olarak, kilisenin sembolik düzeni aynı kalır. Her kilise, Havarilerin Kutsal Kitap'ta söylediklerini temel alan belirli niteliklerle oluşturulmuştur. Bu nitelikler tapınağın ne kadar büyük olması gerektiğini içerir.
Kilise binası üç ana kısma ayrılmıştır: Narteks (vestibül), nef ve kutsal alan (sunak ya da kutsal mekân olarak da bilinir). Narteks, katekümlerin (katolik olabilmek için imanın yanı sıra "Katolik kilisesi din ve ahlak ilkeleri" kitabından 7 yıl eğitim alması gereken kisi.) ve Ortodoks olmayan ziyaretçilerin geleneksel olarak hizmet sırasında bekletildikleri yerdir. "Kraliyet Kapısı" ile neften ayrılmıştır. Bu kapının her iki yanında, İbrani halkının Mısır'dan kaçarken attığı ateş direklerini temsil eden mum stantları (menalia) vardır.

Kutsal Alan, cemaatin çoğunun hizmetler sırasında durduğu yerdir. Geleneksel olarak, erkekler sağda, kadınlar solda duruyor. Bunun birkaç nedeni var: (1) Geçmiş yüzyılların aile birimi göz önüne alındığında, koca egemendi; Böylece sunaktan uzak dururken eşitlik vurgulanır. (2) Cinsiyet ayrıştırma fikri, Yahudilerin sinagoglarda yaptığı bu geleneğinden miras kalmıştı. (3) Cinsiyet ayrımı, uyumun sağlanması için farklı ses seviyelerinin gruplar halinde yerleştirildiği koroların uygulanmasını izledi.
Genel olarak, kadınlar ve erkekler pazar günleri kiliseye giderken en iyi kıyafetlerini giyerler. Çoğu zaman, kadınlar Paul tarafından öngörüldüğü gibi başlarını örterler (1 Kor. 11:13). Çocuklar, Kilisenin tam üyesi olarak görülür ve hizmetler sırasında dikkatli ve sessizce dururlar. Sıklıkla yan tarafta ya da sırt çatı katında bir koro alanı bulunur. Koroya ek olarak, Chapter kilisenin ön tarafında, Rahip tarafından sunulan İlahi Dininin parçası olan yanıtları ve ilahileri söylemek için daima bulunur. Tavanda genellikle Evrenin Cetveli (Pantocrator) olarak tasvir edilen İsa simgesi olan bir kubbe bulunur.
Yerel adetler
Ortodoks Kilisesi, hayat ve işleviyle uyumlu birçok ilgisi olan geleneklere sahiptir, ancak inancın kendisine çok yakın bağlanmamaktadır. Kesin ayrım çizgisi çizilmemiş olsa da, bunlar genellikle Kutsal Geleneğin bir parçası olarak görülmüyor. Uyumluluk muhafaza edildiği sürece, genel sıklıkla yerel kâhin veya piskopos soruları çözen kısıtlayıcı olmaktan ziyade izinli olma eğilimindedir.

Bu geleneklerin birçoğu yerel ya da kültüreldir ve bazıları özellikle dinsel değildir. Bunlar kilisenin var olduğu zaman ve yerde insanlarla olan ilişkisinin bir parçasını oluşturur. Dışarıdaki gelenekler, ibadet gibi kilise uygulamalarını etkiliyorsa, ibadet bütünlüğünü korumak için daha yakından izlenir, ancak uygun yerel farklılıklar memnuniyetle karşılanır. Yerel kilise gelenekleri, özellikle litürjik olanlara göre (Stil) farklılıklar gösterir.
Yöre ayrıca, çoğunlukla ulusal çizgiler boyunca çizilen, kilisenin yargı yetkisine dayanan bölgesel terimlerle ifade edilir. Birçok Ortodoks kilise ulusal bir unvan benimsemektedir (örneğin Arnavut Ortodoks, Bulgar Ortodoks, Antiochos Ortodoks, Gürcistan Ortodoks, Rum Ortodoks, Karadağ Ortodoks, Romen Ortodoks, Rus Ortodoks, Sırp Ortodoks, Ukrayna Ortodoks, vs.).Bu isimlendirme, hizmetlerde hangi dili kullandığını, hangi piskoposların başkanlık ettiğini ve hangisini tipik cemaatlerin izlediğini tanımlayabilir. Orta doğuda Ortodoks Hristiyanlar, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu ile olan tarihsel bağlantısı nedeniyle genellikle Rum ("Romalı") Ortodoks olarak adlandırılırlar.
Uygulama farklılıkları, belirli bir ilahi dizinin söylenme sırası veya belirli bir hizmetin hangi saatte yapıldığı gibi şeylerdir. Ancak, azizlerin yerel kutsal günlere uyma, Yunan Bağımsızlık Günü gibi belirli ulusal tatillerde olduğu gibi, bir mahallin içindeki özel hizmetlerde daha sık kutlanmaktadır. Kuzey Amerika'da Şükran Günü tatili artmaktadır.
Kilise üyeleri, vatandaşlık veya konuma bakılmaksızın tüm Ortodoks cemaatlerle iman ve Kutsal Gizemler'de tamamen birleşmiş durumdalar. Genel olarak Ortodoks Hristiyanlar, kullanılan dili bilmeseler de dünyayı dolaşabilir ve hizmetleri tanımış olabilirler.
Levant'da Hristiyan Ortodoks servisleri hem Bizans Yunanını hem de yerli (Arapça ve Aramice) gelenekleri birleştirir. Diğer Ortodoks toplulukları aynı anda iki Doğu Ortodoks kilisesini tanımlayabilir; örneğin Kafkasya'da Kafkas Rumları ve Pontus Yunanlılar. Asırlarca etnik Ruslar ve diğer Hristiyan Ortodokslar ile asimilasyon ve evlilik sonucu hem Rum Ortodoks Kilisesi hem de Rus Ortodoks Kilisesi ile özdeşleşmişlerdir. Çoğunlukla güney Rusya'daki topluluklardır.
Kutsal sırlar (ayinler)
Ortodoks teolojisine göre, Hristiyan hayatın amacı, insanlığın Tanrıyla mistik birliği olan theosis'e ulaşmaktır. Bu birlik hem kolektif hem de bireysel olarak anlaşılır. İskenderiye Aziz Athanasius, " O (İsa) bir tanrının (θεοποιηθῶμεν) yapılabileceği adamdı" şeklinde İnkarnasyon hakkında yazdı. Bkz. 2.Petrus 1: 4, Yuhanna 10: 34-36, Mezmur 82: 6. Kilisenin tüm ömrü, bunun mümkün kılınmasına ve kolaylaştırılmasına yöneliktir.

Ortodoks Kilisesinde "gizem" terimi, theosis sürecini ifade etmektedir. Tanrının teorik olarak anında ve görünmez bir şey yapabileceği anlaşılmakla birlikte, insanlığa ulaşmak için genellikle bir madde olarak kullanmayı seçtiği de anlaşılmaktadır. Sınırlamalar Tanrı değil, insanlığın sınırlamalarıdır. Madde, Ortodoks tarafından kötü olarak değerlendirilmez. Su, yağ, ekmek, şarap vb. Tümü, Tanrının ona insanların kendisine yaklaşmasına izin vermek için ulaştığı yollardır. Bu işlemin nasıl yürüdüğü "gizem" olup, insan açısından tanımlanamaz. Bu gizemler, dua ve sembolizmle çevrilidir; böylece gerçek anlamları unutulmaz.
Batıda genellikle kutsal olarak adlandırılan şeyler, Ortodokslar arasında "kutsal gizemler" olarak bilinirler. Roma Katolik Kilisesi yedi kutsal sayılar ve birçok Protestan grup iki (Vaftizci ve Efkarist) ya da hiçbirini içermese de, Ortodokslar bu sayıyı sınırlamıyor. Bununla birlikte, kolaylık için, kategori atfı sıklıkla yedi Büyük Gizemi anlatacaktır. Bunların arasında Kutsal Komünyon (en doğrudan bağlantı), Vaftiz, Dinleme, İtiraz, İşaret, Evlilik ve Nizam vardır. Fakat bu terim manastırdan hoşnutluk ya da kutsal suyun kutsaması gibi diğer kutsal eylemlere de uygundur ve oruç tutmak, alçak gönüllülük ya da bir mum yakmak, tütsü yakmak, dua etmek ya da yemek üzerine Tanrının nimetini sormak gibi basit bir eylemi gerektirir.

Vaftiz
Vaftiz, yaşlı ve günahkar insanı yeni ve saf bir kişiye dönüştüren gizemdir; Eski hayat, günahlar ve yapılan hatalar ortadan kalkar ve temiz bir şövale unvanı verilir. Vaftiz yoluyla bir kişi Ortodoks Kilisesi'ne üye olarak Mesih'in Bedenine bağlanır. Hizmet esnasında kutanmış su, Katakum, Kutsal Üçlemenin adı altında suya üç kez batırılmış durumdadır. Bu, "yaşlı erkeğin" ölüm nedeni olarak, İsa'nın çarmıha gerilmesi ve gömülmesine ve Mesih'te yeniden dirilişine katılmak suretiyle yeni hayatına yeniden katılmak suretiyle öldürülmesi olarak düşünülür. Doğru olarak, kişinin adı haline gelen yeni bir ad verilir.

Ortodoks aileler çocukları normalde doğumdan kısa süre sonra vaftiz eder. Ortodoksa dönüştürme işlemi genellikle resmi olarak Ortodoks Kilisesinde vaftiz edilmek suretiyle olur, ancak bazen istisnalar da yapılır. Ortodoksluktan ayrılanlar ve yeni bir din kabul edenler, eğer Ortodoks kökenlerine dönerlerse, genellikle "Chrismation" gizemi aracılığıyla kiliseye geri döndürülürler.
Vaftiz töreni piskoposlar ve rahipler tarafından yönetilir; ancak acil durumlarda, herhangi bir Ortodoks Hristiyan vaftiz edebilir. Bu gibi durumlarda, kişi acil durumdan kurtulduysa, kişinin daha sonraki bir tarihte bir rahip tarafından vaftiz edilmesinin muhtemel olduğu düşünülmektedir. Bu, ikinci bir vaftiz olarak görülmemekte ve kişinin zaten Ortodoks olmadığı, doğru formun yerine getirildiğini düşünmemektedir.
Ortodoks kiliselerinde 1500 yıldan beri değişmeden kalan vaftiz hizmetine tanıklık eden Aziz Cyril'dir. Aziz Cyril Vaftiz Tarikatına Dair Söyleminde, hizmetin şu anda aynı şekilde kullanımda olduğunu anlatmaktadır.
Chrismation
Chrismation, vaftiz edilmiş bir kişinin Kutsal Ruh'un armağanını Kutsal Chrism ile paylaşarak verdiği gizemdir. Normalde aynı servisin bir parçası olan vaftizden hemen sonra verilir, ancak aynı zamanda Ortodoks Kilisesinin geçersiz üyelerini almak için de kullanılır. Vaftiz, bir kişinin Mesih'in ölümüne ve dirilişine katılımı olduğundan, Chrismation, Pentecost'ta Kutsal Ruh'un gelmesine bir kişinin katılması demektir.
Vaftiz edilmiş kâhin bir Ortodoks Hristiyan, Kilisenin tam üyesidir ve yaştan bağımsız olarak İsa'nın etini ve kanını temsil eden ekmek ve şarabı alabilir.
Crism oluşturulması, herhangi bir zamanda herhangi bir piskopos tarafından gerçekleştirilebilir, ancak çoğunlukla yıllık toplantı için bir piskopos senatosu toplandığında yılda yalnızca bir kez yapılır. Bununla birlikte kutsal yağ sürmek, Yeni Ahitte tarif edilen ellerin kullanılması yerine, fırça gibi bir alet kullanıldığına işaret eder.
Kutsal birlik

İsa'nın etini ve kanını temsil eden ekmek ve şarap Ortodoks Hristiyanlığın merkezindedir. Pratikte, kilisenin geri kalanıyla İlahi Dinin ortasında Mesih İsa'nın Vücudu ve Kanının yerini alır. Ekmeğin ve şarabın, Kutsal Ruh'un işleyişi ile İsa Mesih'in gerçek Bedeni ve Kanı olduğuna inanılıyor. Ortodoks Kilisesi bunun tam olarak nasıl oluştuğunu ya da Roma Katolik Kilisesinin Batı'da sahip olduğu ayrıntılar hiç açıklanmadı.
Komünyon sadece vaftiz edilmiş ve oruca hazırlık yapan dua eden ve günah çıkaran Ortodoks Hristiyanlara verilir. Papaz, "koklear" olarak adlandırılan bir kaşığı doğrudan alıcının ağzına doğru yöneltir. Vaftizde küçük bebekler ve çocuklar kutsal komünyondan almak için kadehe doğru taşınırlar.
Ortodoks insanlığın günahkar doğasını anlamak için genel olarak komün yapmak isterler, kendilerini cennet gibi insanlığa yansıtacak şekilde hazırlarlar. İlk olarak, itiraflarını dinleyerek hazırlanırlar ve tövbe duası bir rahip tarafından okunur. İbadet kurallarını artıracak ve dine hazırlanan duaları topluluk hazırlığına ekleyeceklerdir. Sonunda, önceki günün akşamından itibaren yiyecek ve içecekten tamamen oruçlu olacaklar (Pazar günü toplama yapılacaksa genellikle Cumartesi gün batımı).

Tövbe (itiraf)
Günahkar olan ancak onlardan tövbe eden Ortodoks Hristiyanlar, Tanrı ile anlaşmak ve orijinal vaftizlerinin saflığını yenilemek için kendilerine yardım edecek ruhsal bir rehberden önce günahlarını Tanrı'ya itiraf ederler. Parish rahipleri genellikle spiritüel kılavuzlar olarak işlev görürler.Bu kılavuzlar, itirafları dinlemek için lutuf verilen bir erkek ya da kadın olabilir. Ruhsal kılavuzlar çok dikkatli seçilir, çünkü bir kez seçildikleri zaman, itaat edilmesi gereken bir görevdir. İtiraf ettikten sonra, ceza kağıdında rahip onlara karşı günahlardan pişmanlık duasını okur.
Günah, Ortodokslar tarafından ortadan kaldırılması gereken ruhun lekesi ya da cezalandırılması gereken yasal bir suç olarak değil, bireyin manevi büyüme fırsatına sahip olduğu bir eylemdir. Günah daha çok yapılan hatanın daha derin bir şekilde anlaşılması için bir araçtır. Tedavisini nasıl yapacağı konusunda, bireyi özel soruna yönlendirirler. Tam katılımlı üyelik bebekler için verildiğinden, küçük çocukların bile itiraf etmesi olağan dışı değildir. Suçluluklarının kapsamı daha büyük bir çocuğa göre çok daha az olmasına rağmen, yine de ruhsal gelişim fırsatı aynı kalır.
Evlilik
Ortodoks bakış açısıyla, evlilik kutsal gizemlerden veya kutsal dizilerden biridir. Örneğin Roma Katolikliği gibi bir çok Hristiyan geleneğinin yanı sıra, bir kadını ve bir insanı Tanrının önündeki sonsuz birliktelikte ve sevgide birleştirerek Mesih'i ve Müjde'sini izleyerek sadık, kutsal bir aileye yükseltir. Kutsal birlik hem eski hem de yeni Ahit'te yaygın olarak bahsedilmektedir. Mesih, evliliğin İncil'de vazgeçilmez bir özgürlük olmadığını ilan etti. Bekaret ve evlilik, gelecekteki Krallık ile aynı referanslara sahiptir.

İsa "ölüm ne evlenir ne evlendirilir, Göklerdeki melekler gibidirler" (Mk 12.25). Ortodoks Hristiyan için bu pasaj, Hristiyan evliliğin Krallık'ta bir gerçeklik kazanmayacağını ima etmek için anlaşılmamalı, fakat ilişkilerin "etli" değil "manevi" olması gerçeğini işaret etmelidir. Eş ile koca arasındaki sevgi, İsa ile kilise arasındaki ilişkinin bir simgesi olarak sonsuzdur.
Kilise, çiftlerin ayrılmasını doğru bulmaz. Sivil boşanmaların resmi olarak tanınmadığı görülmektedir. Ortodokslar için evlilik koparılmaması gereken bir bağdır. Birlikteliğin ihlali dinen sakıncalıdır. Zira boşanmak suretiyle ayrı kalan çiftlerden birinin zina yapma ihtimali vardır. Kilise yeniden evlenmeye karar verenlere izin vererek günahkar insanlara karşı merhametini gösterir.
ABD'de, 2001 istatistiklerine göre, Ortodoks evliliklerin % 14'ü dini bir boşanma ile sonuçlandı. Bu rakam, bu tür evliliklere giren çiftlerin yüzde kaçının sivil boşanma davası açtığı hakkında bir fikirden yoksun oldukları için, o dönemde bir sivil boşanma ile sonuçlanan tüm evliliklerin oranı için verilen % 43'lük rakamla karşılaştırılabilir değildir. Fakat bir Ortodoks kilisesinde kutlanan evliliklerin sadece % 15'inin olası herhangi bir boşanmaya yol açtığını belirtmek gerektiği iddia edildi.
Ortodoks Kilisesinde boşanmış çiftlerin yeniden evlenmelerine izin verilir (sadece medeni boşanmalarda). Genelde onlara piskoposları tarafından oldukça ağır bir ceza uygulanır ve bu durumda ikinci bir evliliğe yönelik hizmetler, neşeli olmaktan daha fazla pişmanlık duygularını öne çıkaran kefarettir. Dulların, yeniden evlenmelerine izin verilir ve ikinci evlilikleri, ilk evlilik kadar geçerli sayılır. Bu kuralın bir istisnası din adamları ve eşleri için geçerli değildir. Eğer evli bir rahip ölürse, karısı çocukları evden çıktıktan sonra manastıra çekilir.

Ortodoks Kilisesinde evlilik hizmeti
Ortodoks Kilisesi'ndeki evlilik hizmetinin iki ayrı bölümü vardır: Nişan ve zirve şunları içerir:
Yüzüklerin değişimi. İncille ilgili referanslara dayanarak, her zaman çiftin sağ elinde düğün yüzüğünü takmak Kilisenin geleneği olmuştur. Bu, nişan hizmetindeki dualardan birinde çok açık bir şekilde görülmektedir. Duanın bir kısmı kehanet kaynaklarına atıfta bulunmaktadır: "Ey Rabbimiz! Her şeye bir vaat verilip tutulması gerektiğini ilan ettiniz, bir yüzük tarafından Joseph'e Mısır'da güç verildi; bir yüzük tarafından Daniel yüceltildi. Babil'de', Göksel Baba'mızın bir yüzük tarafından O'nun oğlu üzerine merhamet gösterdi, çünkü O sağ elinin üzerine bir halk koydu, şişmiş buzağıyı öldürdü ve yemek ve sevinç atalım dedi. Kendi eliniz, Ey Tanrım, Kızıldeniz'de silahlı Musa Gerçeklerinizin sözü ile Gökler kurdu ve yeryüzünün emniyet altındaki temelleri üzerine kuruldu; kullarınızın sağ elleri güçlü sözünüz tarafından kutsanacak ve Kaldırılmış kolun. " Görüldüğü gibi, sağ elin üzerinde yüzük takma, sağduyu ve güç taahhüdünü tamamlayan pratik bir yöntemdi. Güç ve otorite, Tanrı'nın sağından gelir.
Tören alayı, niyet beyanı.
.jpg)
Mum aydınlatması.
Taçlandırma, mektubun ve İncil'in okumalarını, Ortak Kasenin Mutluluğunu, Yeşaya Dansı (gelin ve damatın masanın etrafında 3 kez yönlendirilmesi) ve taçların kaldırılmasını içerir. Hiçbir yemin değişimi yoktur. Evli bir çiftin görev yükümlülükleri konusunda belirli bir beklenti vardır ve birbirlerine özel olarak verebilecekleri sözleri tutmakla yükümlüdürler. Tören, Kutlama Duası ve Çiftin Selamını okuduktan sonra sona erer.
Evlilik Takdirinde şu dua üç kez okunduğu gibi taçlar gelin ve damadın başlarına konur: "Tanrı'nın hizmetkarı (damatın adı), Tanrı'nın rahmetine (gelinin adı) taçlandırılır; Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adı "üç kez. Gelin damata taçlandırıldığı için üç kez tekrarlanır. Damadın ve gelinin, sırasıyla, kral ve kraliçe olarak, Tanrı tarafından ailesini imana, aşk ve Mesih'e sevgi ve hürmetle yönetme yetkisi ile taçlandırılmış (görülebilecek şekilde) ilan edilmiştir.

Her ikisi de bu sorumluluk ve ayrıcalığı yeni evli bir çift olarak paylaşıyorlar. Bu sadece rahip tarafından ve hatta Kilise tarafından ilan edilmekle kalmaz, aynı zamanda Tanrı'nın kendisi de böyle söyler, çünkü şu ilahi üç kez söylenir: "Ey tanrımız, onları şan ve şerefle taçlandır." Daha sonra taçlar damadın ve gelinin kafası arasında ileri geri geçer ve hayatlarını tamamen paylaştıklarını ifade eder.
Taçlar aynı zamanda canlarını Tanrı'ya ve birbirlerine sadık kalarak yaşarlarsa onları cennette bekleyen taçların bir hatırlatıcısı olarak hizmet eder. Fr. John Meyendorff, "Evlilik: Bir Ortodoks Perspektif" adlı kitabında şunları yazıyor: "Aziz John Chrysostom'a göre, taçlar tutkulara karşı zafer simgeliyor." İkinci bir evliliğin hizmetinde taç kullanılamaz, eğer evlilik geçiren iki kişiden yalnızca biri için ikinci evlilik ve diğerine ilk evlilik ise, olağan alışkanlık takip edilir.
Birçok çift, düğün taçlarını muhafaza eder ve onları simgesel olarak yatak odasında sergilerler. Bunlar, Tanrının birbirlerini ve kendilerini bir araya getirdiğini ve birlik, inanç ve sevgiyle yaşamak için onlara lütuf verdiklerini hatırlatmak için kullanılırlar.
Kilise, evliliği bir erkek ile bir kadının birliği olarak anıyor ve bazı Ortodoks liderler eş cinsel evliliğin sivil kuruma aykırı olduğunu şiddetle savunuyor.

Papazlık
Yunan geleneğinde antik dönem piskoposlara metropolitler denirken, önderlik eden piskoposa başpiskopos denir. (Bununla birlikte, Rus geleneğinde "metropol" ve "başpiskopos" terimlerinin kullanımı tersine çevrilmiştir.) Rahipler, başrahip, arkeometreler veya protodekon olabilir. Dekonlar aynı zamanda başdiyakoz veya protodekonlar olabilir. Dekonun konumu genellikle yaşam için geçerlidir. Dekan aynı zamanda bir piskoposun asistanlığı görevini görür.
Kuruluşundan bu yana, Kilise farklı yerlere yayılmış ve her bölgedeki liderleri, İngilizce "piskopos" haline gelen episkopoya (gözlemciler, episkopolar çoğulları, yönetici-Gr. Ἐπίσκοπος) olarak bilinir hale gelmiştir. Diğer görevlendirilmiş kişiler ise, İngilizce olarak "rahibe" olan diakonos (Gr. διάκονος, hizmetkâr) ve "raportör" haline gelen papazdır. (peş peşe "presder"). Din adamları arasında ek başlık taşıyan sayısız idari görev vardır.
Ortodoks Kilisesi, bekâr olan piskoposlar dışında, rahiplere ve yardımcı papazların evlenmesine her zaman izin vermiştir. Genel olarak, papaz rahibelerinin evli olmaları tercih edilir; çünkü evli çiftlere sıklıkla danışırlar ve kendi deneyimlerinden yararlanabilirler. Evli olmayan papazlar genelde keşişlerdir ve manastırlarda yaşarlar.Evli rahibelerin bulunmaması nedeniyle bir rahibe geçici olarak bir cemaate atanır.
Dul rahip ve rahibeler yeniden evlenemezler ve din adamlarının bu türden üyelerin bir manastırda emekli olmaları sıklıkla görülür (bkz. Bürokratik bekarlık). Manastırda emekli olma geleneği aynı zamanda, yeniden evlenmeyen ve çocukları büyüdüklerinde rahibe haline gelen evli olan ve ya dul olan kişiler için de geçerlidir. Kadın papaz yardımcılarının hem kilisedeki hem ayinsel hem de pastoral işlevleri olmasına rağmen, yalnızca erkeklerin kutsal emir almasına müsaade ediliyor. Ancak, uygulama devre dışı kaldı (Son hizmetkârı 19. yüzyılda atandı).

Kutsal yağ
Sıklıkla "Kutsal Yağ Sürme" olarak adlandırılan, yağ sürme, Ortodoks Kilisesi tarafından yönetilen gizemlerden biridir ve sadece ölmekte olan veya ölümcül olan hastalar için değil, ruhsal veya bedensel iyileşmeye muhtaç olan herkes için uygulanır. Yunanistan'da, Osmanlı işgali sırasında, bu gizemi her yıl Büyük Çarşamba günü tüm müminlere yöneltmek gelenek haline gelmişti. Son yıllarda bu gelenek birçok farklı yere yayılmıştır. Genellikle büyük bayram günlerinde veya din adamlarının cemaatinin ruhsal refahı için gerekli olduğu zaman dağıtılır.
Ortodoks öğretiye göre merhem, James'in mektubuna dayanıyor:
Aranızda hasta olan var mı? Ona kilisenin ihtiyarlarını çağırın ve ondan dua isteyin, Rab'bin adına onu yağ ile yağlayın. Ve inanç duası hasta kurtaracak ve Rab onu yükseltecek. Ve eğer günah işlediyse, affedilir. - Yakup 5: 14-15
Doğu Ortodoks Kilisesi tarihi

İlk kilise
İsa Mesih'in Havarilerine verdiği büyük görevden sonra, Hristiyanlık Roma İmparatorluğu boyunca hızla yayılmıştır. Pavlus ve Elçiler tarafından, Antakya, Etiyopya, Mısır, Roma, İskenderiye, Atina, Selanik, Illyricum, Kudüs ve Kutsal Topraklar'da ilk Kiliseler ortaya çıkarken, Küçük Asya da dahil olmak üzere Büyük Asyayı da kapsayarak büyük topluluklarda Kiliseler kurdu. Bizans, yüzyıllar sonra Yeni Roma olarak ön plana çıkacaktı. Roma İmparatorluğu'ndaki Hristiyanlık büyük direnişle karşılaştı. Pagan tanrılarına fedakarlık sunarken Roma devletine (ölüm tehdidine dahi) riayet etmeyi reddettiler. Zulümlere rağmen, Kilise yayılmıştı. Zulüm, İmparator I. Constantinus'un MS 324'teki dönüşümünden sonra dağılmıştır.
4. yüzyılda Hristiyanlık birçok bölgeye yayılmıştı. Bir takım etkili düşünce okulları, özellikle İskenderiye ve Antakya'daki felsefi yaklaşımlar ortaya çıkmıştı.Bunlar Arians gibi diğer grupları da etkilemeyi başarmıştı. Ancak pozisyonları Kilise içinde teolojik çatışmalara neden olmuş ve İmparator Konstantin'e, Kilisenin konumunu Hristiyanlığın büyüyen, genellikle farklı olan felsefi ve teolojik yorumlarına karşı tanımlamak için büyük bir ekümenik konferans çağrısında bulundu. Bu konseyin sadece bir yer belirleyerek değil, aynı zamanda Kilisenin tüm mevcut piskoposlarının nakliyesini ödemeyi teklif ederek buluşmasını sağladı. Çoğu modern Hristiyan Kilisesi bu toplantıyı, Birinci Konsey, İlk Konsey veya daha genel olarak Birinci Ekümenik Konsey olarak adlandırmıştır.
Ekümenik konseyler
4. yüzyıldan itibaren birçok öğretisel uyuşmazlık, Ekümenik konseyin toplanmasına yol açtı. Ortodoks Kilisesinde, ittifak konularını çözmek için çağrılabilecek en yüksek makam, Ekümenik bir konseydir. Bu nedenle, bu konseyler, Kilise içinde tartışılan en önemli teolojik konuları çözmek için tutulmuştur. Birtakım anlaşmazlıklar, yerel konseyler vasıtasıyla, Ekümenik konseye ihtiyaç duyacak kadar önemli hale gelmeden, ortaya çıktıkları alanlarda çözüldü.
Ekümenik açıdan yetkili olarak tanınan yedi konsey var:
Birinci Ekümenik Konsey, 325 yılında İznik'de Roma İmparatoru Konstantin tarafından toplandı ve Patrik İskenderiye'nin başına geçti.
300'den fazla piskopos, Arius'un, Oğlu'nun Baba'dan daha aşağı bir varlık olarak yaratılmış olduğunu görüşünü kınadı.

İkinci Ekümenik Konsey, 381'de İskenderiye Patriği ve Antakya başkanlığında,150 piskoposun başkanlık ettiği; "Üçleme" inancının diğer kişiler ile olan eşitsizliğini savunanlara karşı Kutsal Ruh'un niteliğini tanımlayan konseydir.
431 yılında Efes'teki Üçüncü Ekümenik Konsey 250 piskoposla İskenderiye Patriği başkanlığında yapıldı. Meryem'in gerçekten Nestorius'un öğretilerinin aksine Tanrı'nın "doğumunu yapan kadın" ya da "Anası" (Theotokos) olduğunu teyit eden konseydir.
451'de Kadıköy'un Dördüncü Ekümenik Konseyi, İstanbul Patriğinin başkanlık ettiği 500 piskopos, İsa'nın gerçek anlamda Tanrı olduğunu ve Monofizit öğretinin aksine, iki doğanın karışımı olmadığını doğruladı.
553'te İstanbul'un ikincisi olan Beşinci Ekümenik Konsey, Şövalyelik kararlarını yorumlayan İsa'nın iki doğası arasındaki ilişkiyi açıklayan konseydir. Ayrıca, ruhun önceden varlığı gibi Origenis'in iddia ettiği öğretileri kınadı.
Altıncı Ekümenik Konsey, 681 yılında İstanbul'un üçüncüsüdür; Mesih'in Monothelites'in öğretilerine aykırı olarak, insanın ve ilahinin iki tabiatının iki isteği olduğunu beyan etmiştir.
Yedinci Ekümenik Konsey, 787'de İznik'in ikincisi olarak bilinen Atina'nın İmparatoriçesi Regent Irene için çağrıldı. İbadetlerini yasaklayan ikonların saygı görmesini istediler. Genellikle buna "Ortodoks Zaferi" denir.

Bazı Ortodokslar tarafından Ekümenik olarak kabul edilen iki diğer konsey de vardır. Tüm Ortodokslar, bu diğer konseylerin kararlarının geçerli olduğunu kabul ederler.
8. Dördüncü Konstantinopolis Konseyi 879'da çağrıldı. Aziz Fotius'u Konstantinopolis (İstanbul)'teki görevine getirdi ve 381 İznik İstanbul Konsülünün herhangi bir değişikliğini kınadı.
9. Konstantinopolis Beşinci Konseyi, aslında, 1341-1351 yılları arasında yapılan bir dizi konsey idi. St. Gregory Palamas'ın keşiş teolojisini teyit etti ve Calabria filozof Barlaam'ı kınadı.
Bu konseylere ek olarak, Ortodoks konumunu daha da netleştirmek için bazı önemli konseyler bulunmaktadır. Bunlar:
Konstantinopolis 1484, 1583, 1755, 1819 ve 1872.
1642'de Şef Sinodu (Iaşi)
1672'de Kudüs Pan-Ortodoks Sinemaları'ndaki Konferanslardır.
Bir başka konsey, Haziran 2016'da birçok Modernizm, diğer Hristiyan itirafları, Ortodoksluğun diğer dinler ve açlık disiplinleri ile olan ilişkisi gibi olgular.
Roma / Bizans İmparatorluğu
Doğu Hristiyan kültürü, Bizans İmparatorluğu'nun en güçlü olduğu dönemlerde altın çağına ulaştı. İstanbul'un düşüşünden sonra Ukrayna ve Rusya'da gelişmeye devam etti. Avrupa'da çok sayıda autocephalous (kendi kendini idare eden) kilise kuruldu.Bunlar: Rusya, Yunanistan, Ermenistan, Gürcistan,Ukrayna ve Asya'dır.
530'larda, Kutsal Hikmet Kilisesi (Ayasofya), İstanbul'da İmparator I. Justinian tarafından yaptırılmıştır.

İlk ayrışmalar
Mısır'daki Kilise (İskenderiye Patriği), İsa'nın ilahi ve insani doğaları arasındaki bir anlaşmazlık üzerine, Kalkedon Konseyini (451) izleyerek iki gruba ayrıldı. Sonunda bu, her grubun diğerini kınamasına yol açtı. (Kalcedon Konseyini kabul ederek) Diğer patriklerle görüşmelerde bulunanlar günümüzde İskenderiye Rum Ortodoks Kilisesi olarak bilinirler; burada "Yunanca" sıfatı, Bizans İmparatorluğu'nun Yunanca konuşan kültüre olan bağlarını ifade eder. Bununla birlikte, Kalkedon Konseyinin bulgularıyla hemfikir olanlar Mısır'ın çoğunluğunu oluşturuyor ve bugün ayrı bir patrikhanede sürdürdükleri İskenderiye'nin Kıpti Ortodoks Kilisesi olarak biliniyorlar. Kıpti Ortodoks Kilisesi şu an Mısır'daki ve tüm Ortadoğu'daki en büyük Hristiyan kilisesidir. Süryani Ortodoks Kilisesinin Bizans Antakya Patrikhanesi'nden ayrılmasına neden olan Suriye'de (Antakya Patrikliği) daha küçük olsa da benzer bir dağılım vardı.
Kadıköy Konseyini kabul etmeyenleri, Kadıköy Konseyini kabul eden Doğu Ortodokslarından ayırmak için bazen "Oryantal Ortodoks" denir. Oryantal Ortodoks'a bazen de "Kadıköy'den olmayanlar" ya da "Kalkolitikçi Olmayanlar" denir. Doğu Ortodoks Kilisesi, monofiz (İsa'da var olduğuna inanılan İnsani ve Tanrısal tabiatların katışma ve değişme olmaksızın tek bir tabiatta birleşmesi ve tek tabiata dönüşmesidir.) olduğunu inkar eder ve Aziz Cyril'in teolojisine uygun olarak İsa'nın "birleşmiş" doğasını belirtmek için "Miaphysite" terimini tercih eder: Birlik terimi "İsa'nın Aziz Cyril'i - İsa'nın Birliği Üzerine" ile aynı anlama gelir. Doğu Ortodoks kiliseleri ve Oryantal Ortodoks kiliseleri, kendilerini gerçek kilisenin devamı olduklarına inanıyorlar, ancak son birkaç on yılda önemli bir uzlaşma sağlandı ve yeniden birleşme ihtimali gündeme geldi.

Ayrıca, sadece ilk iki ekümenik konseyin imanını koruyan Doğu Hristiyan kiliseleri olan "Nestorian" kiliseler, yani, İznik Birinci Konseyi ve İstanbul'un Birinci Konseyi vardır. "Nestorian", Antakya Okulu'nun bazı bölümlerinde veya Nestorius'un öğretmen (ler) in Mopsuestia'nın Tarsus Diodore'u vasıtasıyla ortaya çıkmış olan Nestorius'un etkisini öngören bir gelenek için yabancıların kullandığı bir terimdir. "Nestor Kilisesi" genel olarak "Asur Kilisesi" ya da Doğu Asur Kilisesi olarak adlandırılır.

Doğu ve Güney Slavlar'ın Dönüşümü
9. ve 10. yüzyılda Hristiyanlığın pagan dini üzerindeki gelişmeleri Avrupa, Kiev ve Rusya'da büyük ilerlemeler kaydetti. Bu da Bizans döneminde Azizler Cyril ve Methodius'un çalışmaları ile mümkün oldu. Moravya Kralı Rastislav, Bizans'tan kendi dillerinde Moravalılara hizmet edebilecek öğretmenler istediğinde, Bizans imparatoru III. Michael, bu iki kardeşi seçti. Cyril ve Methodius, İncil'i ve birçok dua kitabını tercüme etti. Onların hazırladığı çeviriler diğer lehçelerin konuşmacıları tarafından kopyalanırken, hibrid edebi dil Eski Kilise Slavcığı oluşmuştur. Başlangıçta Büyük Moravia Slav'larını dönüştürmek için gönderilen Cyril ve Methodius, Roma piskoposluğundaki Franklı misyonerlerle rekabet etmek zorunda kalmıştı. Cyril ve Methodius'un Öğrencileri MS 886 yılında Büyük Moravya'dan sürüldüler.

Öğrencilerden bazıları, yani Ohri ve Aziz Naum'un Saint Clement'i, Bulgaristan'daki Ortodoks İnanç için büyük önem taşıyordu. Kısa sürede Cyril ve Methodius'un öğrencileri, gelecekteki Bulgar din adamlarını kutsal metinlere hazırlamayı ve onlara talimat vermeyi başardı ve 893'te Balkan Yarımadasındaki ilk organize Kilise ilan etti. Bulgarların dönüşümünün başarısı, özellikle Beyaz Ruslar, Ruslar ve Ukraynalıların ataları olan Doğu'nun Slav halklarının, özellikle de Rusların dönüşümlerini kolaylaştırdı.
Selanikli Cyril ve Methodius kardeşlerin ve müritlerinin çalışmaları Sırplar için de önemli etkiye sahipti. Aileler ve kabileler Hristiyanlığı toplu olarak kabul ettiler (7. ve 9. yüzyıl arasındaki süreçte).
Doğu ve Güney Slav misyoncuları kısmen büyük başarı elde ettiler. Çünkü Bizans İmparatorluğunun egemen dili olan Yunanca'dan veya Roma rahiplerinin yaptığı gibi Latince'den daha çok halkın ana dilini kullandılar. Günümüzde Rus Ortodoks Kilisesi, Ortodoks Kiliselerinin en büyüğü ve bunu Rumen Ortodoks Kilisesi izliyor.
Büyük bölünme (1054)

11. yüzyılda Roma ve İstanbul arasında Batı Şeria Kilisesi, Roma Katolik Kilisesi ve Ortadoğu olan Doğu Bizans Kiliseleri arasında bölünmeye yol açan büyük ayrılığa neyin sebep olduğunun farkına varıldı. Filio (doğu ve batı kiliselerinin ayrışmasında da rol oynamış bir doktrinsel tartışmayı tetikleyen latince kelimedir.) kelimesi ve bölünmeye karışan Roma Papası'nın otoritesi gibi öğretisel meseleler vardı. Bunlar hem Kilise hem de devletin siyasi faktörleri ve Latin ile Rumlar arasındaki kültürel ve dil farklılıkları yüzünden daha da kötüleşti. 1054'den önce, Kilisenin Doğu ve Batı yarısı özellikle Doğu ikonoklaşması ve Photian ayrılığı dönemlerinde çatışmalar başlamıştı.
Son ayrılığın, 1204'te İstanbul'un Dördüncü Haçlı Seferi sırasında işgal edilmesiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir; Roma ile son kırılma 1450'de gerçekleşti. 1204 yılında Ortodoks Bizans İmparatorluğu'nun yerine Kutsal Bilgelik Kilisesi'nin işlenmesi ve Latin İmparatorluğunun kurulması günümüze kadar öfkeyle karşılanmıştır. 2004'te Papa 2. John Paul, 1204'te Constantinople'de yaşananlarla ilgili resmi bir özür diledi ve olayları şiddetle kınadı. Özür, resmi olarak Konstantinopolis Patriği Bartholomew tarafından kabul edildi. Bu olaylar esnasında çalınan birçok şey - kutsal kalıntılar, zenginlikler ve başka birçok öğe - iade edilmedi ve halen çeşitli Avrupa şehirlerinde, özellikle Venedik'te tutuluyor.
Yeniden birleşme, 1274 Lyon İkinci Konseyinde ve 1439 Floransa Konseyinde iki kez denendi. Floransa Konseyi, 1453'te İstanbul'un düşüşüne kadar Doğu ile Batı arasındaki cemaatler arasında birliği sağladı. Floransa birliği, İstanbul'un Osmanlı yönetimine girmesinin ardından politik açıdan zorlandı. Daha sonra, konseyler Ortodoks halk tarafından reddedildi. Bununla birlikte, bazı yerel Doğu Kiliseleri, zamanla Roma ile birleşmeyi denediler. Son yıllar da kiliseler arasında ekümenik ruhun ve diyaloğun yenilenmesini benimsediler.

Tutsaklık dönemi
1453'te Bizans İmparatorluğu Osmanlı Devletine yenik düştü. Bu zaman zarfında, Mısır yaklaşık yedi asır boyunca Müslümanların kontrolü altındaydı, fakat Ortodoksluk bir otocephalous statüye sahip olan Rusya'da çok güçlü idi. Böylece Moskova kendisini Üçüncü Roma olarak Konstantinopolis'in kültür mirasçısı olarak tanımladı.
Osmanlı yönetimi altında, Rum Ortodoks Kilisesi özerk bir kilise olarak önemli bir güç kazandı. Ekümenik patrik, İmparatorluğun tüm Ortodoks cemaatlerini kapsayan Rûm'un (Osmanlı idaresindeki Anadolu) dini ve idari yöneticiydi.
Rus İmparatorluğunda Rus Ortodoks Kilisesi

Patrik Nikon'un Çar tarafından 1666 yılında devrilmesine kadar Rus Ortodoks Kilisesi devletten bağımsızdı. 1721'de ilk Rus İmparatoru Peter, patrikhaneyi tamamen kaldırdı. Böylece Kilise İmparator tarafından atanan üst düzey piskoposların ve bürokratların oluşturduğu Bir Kutsal Sinod'un yönetiminde hükumetin bir birimi oldu. 1721'den Bolşeviklerin 1917 Ekim Devrimi yıllarına kadar, Rus Ortodoks Kilisesi esasen bir hükumet ajansına dönüştürüldü. Bu araç, Ruslaşmanın imparatorluk kampanyalarında çarlar tarafından çeşitli derecelerde kullanılan bir araçtı. Kilisenin, devlet tarafından köylülerden vergi tahsil etmesine izin verildi. Dolayısıyla, kilise, ait olduğu imparatorluk rejimi ile birlikte, Bolşevikler ve diğer Rus devrimcileri tarafından halkın düşmanı olarak sunulmaya başlandı.

Sovyet Rusya'daki Rus Ortodoks Kilisesi ve Sovyetler Birliği (1917-91)
Kilise, hükumet denetiminden Devrim sayesinde kısa bir süre muaf oldu. Vladimir Lenin birkaç yıl sonra kiliseyi yıktı, din adamlarını ve yandaşlarının çoğunu hapse attı ya da öldürdü. Fakat bağımsız bir patrikhane olarak 1917'de yeniden kuruldu. Rahiplerin bir kısmı, Bolşeviklerin zulümlerinden kaçarak, yurt dışında bağımsız bir kilise kurdular. Daha sonra 2007'de Rusya ile birleştiler.
Rusya'daki Ortodoks Kilisesi din adamları, Ekim Devriminden sonra İç Savaşta Beyaz Ordunun yaklaşımını olumlu buluyor ve ara sıra Beyaz Ordu ile işbirliği yapıyorlardı; Patrik Tikhon'un ilan ettiği durum 1918'de son derece Bolşevik karşıtıydı. (Bu, Bolşevikleri kiliseye karşı daha da güçlendirmiş olabilir).
7 Kasım 1917 Ekim Devrimi öncesinde ve sonrasında (25 Ekim Eski Takvim) dünyanın her yerinde komünist yönetim adına bir hareket vardı. Bu, Doğu Bloğu ülkelerinin yanı sıra Balkan Devletlerini de kapsıyordu. Bu Slav devletlerinden bazıları etnik kökenlerini etnik kiliselerine bağladılar, hem halklar hem de kiliseleri Sovyetler tarafından hedef alındı.

Sovyetlere göre inanç özgürlüğü, "herhangi bir dine mensup olmak, veya inanmamak, dini inançları uygulamak, ateizm propagandası yapmak" anlamlarına gelse de ateizm devlet tarafından desteklenmekteydi ve eğitim temelinde ateizm vardı. Ateizmi eleştirmek gayri resmi olarak yasaktı ve bazen hapisle sonuçlanıyordu..
Sovyet Rusya, dinin ortadan kaldırılması için ideolojik bir hedefe sahip ilk devlettir. Bu amaçla, hükumet kilise mülklerine el koydu, dinlerle alay etti, müminleri rahatsız etti ve okullarda ateizmi yaymaya başladı. Bununla birlikte, belirli dinlere yönelik eylemler, devlet çıkarları tarafından belirlendi.
Ortodoks rahiplere ve müminlere karşı yürütülen bazı eylemler, işkence, hapishane kamplarına, çalışma kamplarına veya zihinsel hastanelere gönderilmekti.
Devlet destekli ateizmin sonucunda, Kiliselerde zulüm ve işkenceler arttı. Bolşevik devriminin ardından ilk beş yıl içinde 28 piskopos ve 1.200 rahip idam edildi.
Nazi Almanyası'nın 1941'de Sovyetler Birliği'ne saldırmasından sonra, Joseph Stalin, savaşta halkı gayrete getirmek ve vatansever desteği yoğunlaştırmak için Rus Ortodoks Kilisesini tekrardan canlandırdı. 1957 yılına kadar yaklaşık 22.000 Rus Ortodoks kilise aktif hale geldi. Fakat 1959'da Nikita Kruşçev, Rusya Ortodoks Kilisesi'ne karşı kendi kampanyasını başlattı ve yaklaşık 12.000 kilisenin kapatılmasına destek verdi. Devrim ile Kruşçev döneminin sonu arasında 50.000 ruhban sınıfının idam edildiği tahmin edilmektedir. Kilise hiyerarşisinin üyeleri hapse atıldı ya da yerlerinden edildi. Bunların yerine, çoğu KGB'yle bağları olan uysal din adamları atandı. 1985 yılına kadar 7000'den daha az kilise aktif kalmıştı.
Sovyetler Birliği'nde, kiliselerin kapatılıp tahrip edilmesine ilaveten, eskiden dini otoriteler tarafından gerçekleştirilen hayırsever ve sosyal eski belgeler devletin eline geçti. Tüm özel mülklerde olduğu gibi, Kilise malına da kamu kullanımı olarak el koyuldu. Kiliseye bırakılan ibadet yerlerinin birçoğu hükumetin kilise tarafından kullanılmasına izin verilen devlet malı olarak görülüyordu. Devlet tarafından finanse edilen evrensel eğitimin ortaya çıkmasının ardından, Kilisenin eğitim, öğretim faaliyetinde bulunmasına izin verilmedi. Tanrısal ayinlerin kutlanması sırasında vaazların dışında sadıklara veya gençlere talimat veremedi ya da incil öğretimini gerçekleştiremedi. Katman sınıfları, din okulları, çalışma grupları, pazar okulları ve dini yayınlar yasa dışı ilan edildi ve yasaklandı. Bu zulüm, Stalin'in ölümünden sonrada devam etmiş 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasına kadar sürmüştür. Bu, birçok dini bölgeyi yasa dışı edebiyat ya da samizdat (sovyet bloğu ülkelerinde yazılmış kaçak yayınlar ve bu yayınların illegal yollarla dağıtılması) olarak dağıtıyordu.

Sovyet iktidarının en zararlı yönleri olan bu fiziksel istismarların yanında Sovyetler Birliği; rahiplerin işe alınmasını ve atanmasını sık sık manipüle etti. KGB ajanları, Sovyet komünizmine yönelik şüpheli ve potansiyel tehdit olarak gördükleri - sadece ateist olmadıkları için - kilise görevlilerini zor durumlara soktular. Sonuç olarak, Rusya'daki dini inançların geri dönüşü, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bile engellendi.
Bununla birlikte, Rusya'da Hristiyan Ortodoksluğa kesin bir şekilde geri dönüş söz konusudur. Pew Araştırma Merkezi analizine göre Rus yetişkinlerin Ortodoks Hristiyan olarak tanımladıkları oran yüzde 31'den yüzde 72'ye yükselmiştir (1991, 1998 ve 2008).
Soğuk Savaş dönemindeki diğer Ortodoks kiliseler

Resmi olarak kendini tamamen ateist olarak ilan eden tek ülke Arnavutluk'tu. Romanya gibi bazı diğer Komünist devletlerde, Romanya Ortodoks Kilisesi, gizli bir polis kontrolü altında olmakla birlikte, göreceli olarak özgürlüğe sahipti ve hatta başarılı da oldu. Ancak, kiliseleri ve manastırları daha geniş kent planlamasının bir parçası olarak yıkmayı ve bireysel inananlara devlet zulmünü reddetmedi. Romanya'da, pek çok Ortodoks (diğer inançlı insanlarla birlikte) onların dini inançlarını bırakmaya zorlamak için psikolojik cezaya işkence ve zihin kontrol denemelerine maruz bırakıldığı uzmanlaşmış kurum olarak öne çıkıyor. Bununla birlikte, bu sadece rejim içinde bir hizip tarafından desteklendi ve yalnızca üç yıl sürdü. 1952'de komünist makamlar cezaevini kapattı ve istismar suçundan sorumlu olanların çoğunu cezalandırdı (yirmi tanesi ölüme mahkûm edildi).
Diğer Hristiyanlarla ilişkiler
Doğu Ortodoksluğu Doğu Hristiyanlığının çoğunluğunu temsil eder. Ortodoksluk, heykelciliği açıkça teşvik etmez, bunun yerine iki boyutlu ikonografiye ağırlık verirler. Eski günahın, kefaretin, kaderin, arafın ve özel yargının Batı teolojik kavramları genellikle geleneksel Ortodoks teologlar tarafından reddedilir.

Ortodokslar kendilerini Kutsal Katolik ve Apostolik Kilise olarak görüyorlar; Yani İsa Mesih tarafından kurulan gerçek kilise havarilerin himayesine verilir. Diğer Hristiyan grupların neredeyse tamamı, çoğunlukla, ikinci Hristiyan bin yılın başında Roma Katolik Kilisesi ile Büyük bölünmenin sonucunda Ortodoks Kilisesi ile dolaylı olarak ayrılmışlardır. Bu diğer gruplar Hristiyan olarak görülüyor, fakat değişen derecelerde tam teolojik ortodoksi ve ortoprazyadan yoksundurlar. Bu nedenle, Ortodoks Kilisesi dışındaki bütün gruplar, Hristiyan inanç ve teolojisinin dolgunluğunu koruyamayan ayrık kardeşler olarak görülürler. Ortodoksluktan sapmalar geleneksel olarak sapkınlık olarak adlandırılmaktadır, ancak terimin algılanmış aşağılayıcı çağrışımlarından dolayı bazıları heterodoksi (Aykırı düşüncelere veya ilkelere saplanmış.) teriminin daha teknik tanımlamasını tercih etmektedir.
1920'de İstanbul Ekümenik Patrikhanesi, ayrı Hristiyanlar arasında daha yakın bir işbirliğine çağıran ve "Kilise Ligi"ni önermek üzere, "İsa Mesih'in bütün Kiliselerine"adlı gönderilen bir ansiklopedi yayımlamıştır. Bu jest, Dünya Kiliseler Konseyi'nin (WCC) kurulmasına vesile olmuştur; Bu nedenle, neredeyse tüm Doğu Ortodoks Kiliseleri WCC üyesidir ve Ortodoks kiliseler ve teologlar komitelerinde görev alırlar. Doğu Ortodoks Kilisesi piskoposu Diocleia'nın Kallistosu, ekümenliğin Ortodoksluk için önem taşıdığını belirtti: "Çeşitli Ortodoks Kiliseleri Ortodoks olmayan Hristiyanlar için karşılaştırmalı izolasyonlarından çıkarıp birbirlerini karşılamaya ve yoksullarla yaşayan bir temas kurmaya itti."
Volokolamsk Büyükşehir Belediyesi Moskova Rus Ortodoks Kilisesi Patrikhanesi dış ilişkiler sorumlusu olan Hilarion Alfeyev, Ortodoks ve bazı protestan ilkelere aşırı bağlı olan Hristiyanların "kürtaj, aile ve evlilik gibi meseleler" konusunda aynı pozisyonları paylaştıklarını, bu tür konularda tabandan katılımın iki Hristiyan cemaat arasında sözlü ya da yazılı anlaşma olabileceğini vurgular.
Bu bağlamda, Roma Katolik Kilisesi ile Doğu Ortodoks kiliseleri arasındaki farklılıklar herhangi bir şekilde geliştirilmedi. Son zamanlarda bile, dogmatik ve liturjik kutuplaşmalar önemli rol oynamıştır. Roma Katolik ve Ortodoks Doğu kiliseleri arasında önemli bir tartışma noktası, Meryem Ana'nın (Theotokos) ilahi önemlidir. Katolikler lideri Papa Francis'in Ekim 2016'da Gürcistan'a yaptığı bir ziyarette, çoğu Ortodoks Hristiyan tarafından, Tiflis'teki Mikheil Meskhi Stadyumu'nun önünde durarak protesto edildi.


İslam ile ilişkiler
Tarihsel olarak, Ortodoks Kilisesi ve Kalkedonlular (kadıköy) 7. yüzyılda Roma (Bizans) Suriye-Filistin ve Mısır'ı fetheden ilk halklar arasındaydı ve İslam fetihlerine karşı çok savaş yaptılar. Kuran, Roma dünyasıyla ilgili eş zamanlı olarak olayları Rum Suresi'nde göz önüne serer. Bununla birlikte, İslam ile olan ana temas, 13. yüzyılda Selçuklu Türklerinin, Roma (Bizans) Anadolu'sunun fethinden sonra geldi. Ortodoks Kilisesi, 20. yüzyılın başında başlayan Sömürgecilik karşıtı ayaklanmaya kadar çeşitli İslami Sultanlıklar ve Halifeliklerin yetkisi altına girdi.
Rusya'da Metropolitan Alfeyev, iki dinin savaş çıkaracak durumunun olmadığına buna bağlı olarak İslam ve Hristiyanlığın barış içinde yaşama olanağının varlığına dikkat çekti. Bununla birlikte Alfeyev, Rus Ortodoks Kilisesinin bazı bölgelerde laik ateistlerle çok güçlü bir şekilde çeliştiğini, bunun sebebininde insan hayatıyla ilgili çok önemli değerleri yok ettiğini söylemiştir.
Günümüzde Doğu Ortodoks Kilisesi
Ortodoks Kilisesi'nin kendini yönetebilen ve özerk olan çeşitli yönetim konseyleri mevcuttur. Bunlar yerel yönetim ve kültür bakımından birbirinden farklıdır. Ancak birbirleri ile ilişki içindedirler.
Halen, birbirlerini reddeden cemaatler var ve bunlara ek olarak herhangi bir cemaatte olmayan bazı farklı kiliseler bulunmaktadır. Hepsi de Doğu Ortodoks olarak tanımlanıyor.

Ana geleneksel tarihsel cemaat iki gruba ayrılmıştır - Revize Julian takvimini sabit bayram hesaplamak için kullananlar ve Julian takvimini her amaç için kullananlar. İkinci grupta kilisesini seçme imkanı olan cemaatleri içerebilir. Bu seçim kilise yılının sonuna kadar geçerli olmayı şart koşar. Aynı zamanda, Gregoryen takvimi her amaca uygun bir şekilde kullanmaları için Estonya ve Fince Ortodoks kiliseleri de mevcuttur. Başka bir gruba da Gerçek Ortodoksluk (aynı zamanda Eski Takdimciler) denir; onlar, ebeveyn kiliselerinden yetki almadan, 1920'lerde takvim reformunun ekümenik konseylere aykırı olduğunu iddia ederek eski Julian takvimini kullanmaya devam edenlerdir. Benzer şekilde, Old Believers adlı başka bir grup, 1666 yılında resmi Rus Ortodoks Kilisesi'nden Patrik Nikon'un Moskova'ya getirdiği reformlara karşı protesto gösterileri düzenleyerek ayrıldı.
Doğu Ortodoks Hristiyanlığın hem yapısal olarak hem kolektif aynı zamanda da yerel olduğu gibi, "Gerçek Ortodoks Kilisesi" adı verilen tek bir örgüt yoktur. Aralarında kimin yer aldığı konusunda "Gerçek Ortodoks" arasında resmi bir tanınmışlık yoktur. Bazı birlikler şimdiye kadar gerçekleşmiş olsa da, Gerçek Ortodoks çoğunluğu, Doğu Ortodoks öğretisinin korunması yerine, yalnızca ikincil olarak birleşme ile ilgilidir. Takvim sorusu, Gregoryen değil, reforma uğramış bir takvimi kullanmak isteyen (on altıncı yüzyılda kendisine karşı verilen üç tercih hakkını dikkate almadan etkin bir şekilde Gregoryen takviminin algılanan faydalarını kazanmak isteyenler arasındaki anlaşmazlığı yansıtıyor), rakiplerin gereksiz bulduğu bir şey ve sürekliliğe zarar verecek geleneksel bir dini takvimi sürdürmek isteyenlerin (Julian takvimine dayanılarak gerçekleşecektir) böyle modern bir değişmenin 1900 yıllık Kilise geleneğine aykırı olduğunu ve aslında ekümenik bir konsey olmadan işlendiğini savunan Fikri kesinlikle reddedecekti.

Anlaşmazlık çok uzun sürdü ve bazen şiddete neden oldu. Kanuni kuralları takiben, eski takvimin bazı taraftarları, çatışma çözülene kadar yeni takvimi benimsemiş olan sözleşmelerle dini görüşmelerden kaçınmışlardır. Athos Dağı'ndaki manastır cemaatleri, yeni kiliseye genel olarak modernizmin en güçlü muhalefeti olmuştur; bununla birlikte, ana kiliseleri ile birlikteliklerini sürdürüyorlar.
Doğu Ortodoks Hristiyanları, Birleşik Devletler'deki en zengin Hristiyan mezhepleri arasındadır. Ayrıca, Amerika'da birçok diğer dini gruptan daha iyi eğitilmişlerdir. Kişi başına yüksek lisans % 68 derecesindedir.
Rusya Dışında Rus Ortodoks Kilisesi (ROCOR) yakın zamanda Moskova Patrikhanesi (MP) ile birleşti; Rus Ortodoks Kilisesi'nin bu iki kolu, 1920'lerde düşman Sovyet rejimine tabi tutularak birbirlerinden ayrılmıştı.
Ana cemaat

Ortodoks Kilisesi, bölgesel ve yerel kiliseler, ayrıca Amerikan, Rus, Bulgar, Gürcistan, Polonya, Çek-Slovak kiliseleri kendi kendini yönetebilen (yani idari açıdan tamamen bağımsız) bir cemaattir. Her biri kendi yetki alanının coğrafi sınırlarını belirledi ve Piskoposlar Konseyi ya da kıdemli bir piskoposun başkanlığındaki Sinod tarafından yönetilmektedir.
Her bölgesel kilise, bir piskopos tarafından yönetilen eyaletlerden (veya piskoposluklar) oluşur. Bazı kiliseler, özerklik derecelerine (özyönetim) ilişkin bir grup önermişlerdir. Böyle özerk kiliseler, bir Tomos ya da özerklik belgesinde tanımlanan ana kiliseye bağlılık derecesini değiştirmez.
Aşağıda, kendi kendini yöneten Ortodoks kiliselerinin bir listesi bulunmaktadır. Bu Topluluklar:
Ekümenik Patrikhane (Konstantinopolis Başpiskoposu-Yeni Roma ve Eşit Patrikler Arasında İlk)
Finlandiya Özerk Ortodoks Kilisesi (Karelya Başpiskoposu ve Tüm Finlandiya)
Kendini yöneten Girit Ortodoks Kilisesi (Girit Başpiskoposu)
Athos Dağı'nın Manastıra Bağlı Toplumu
Patmos (Patmos'un Egemenlik Eserleri) baş piskoposluğu

Thyateira ve Büyük Britanya'daki Yunan Ortodoks Başpiskoposu (Thyateira ve Büyük Britanya Başpiskoposu)
İtalya ve Malta'nın Rum Ortodoks Başpiskoposu (İtalya ve Malta Ortodoks Başpiskoposu ve Güney Avrupa başpiskoposluğu)
Amerika Rum Ortodoks Başpiskoposluğu (Amerika Başpiskoposu)
Avustralya Rum Ortodoks Başpiskoposu (Avustralya Başpiskoposu)
Filipinler Ortodoks Piskoposluğu (Filipinler Ortodoks Piskoposluğu)
Batı Avrupa'da Geleneksel Rus Ortodoks Patrik Piskoposluğu (Komana Başpiskoposu)
Kore Özerk Ortodoks Kilisesi (Kore Başpiskoposu)
Antakya Patrikhanesi (Antakya Patriği ve tüm Doğu)
Kuzey Amerika'nın kendi kendini yöneten Antiochos Ortodoks Hristiyan Kilisesi (New York Başpiskoposu ve Kuzey Amerika Büyükşehir Belediyesi)
İskenderiye Patrikliği (İsa'nın En İlahi sonsuz mutluluğu, Büyük İskenderiye Kenti, Libya, Pentapolis, Etiyopya'nın Patriği, Mısır'ın tüm ülkeleri ve tüm Afrika, Prelatlerin Vekili, Havariler ve ekümen hakim)
Kudüs Patriği (Kudüs Kutsal Kenti ve tüm Filistin Patriği ve Ürdün Nehri'nin ötesinde Suriye, Arabistan, Celeale Cana ve Kutsal Siyon patriği)
Sina Dağı Özerk Kilisesi (Choreb Başpiskoposu, Sina ve Raitha)
Rusya Patrikhanesi (Moskova Patriği ve Tüm Rusya)
Japonya Özerk Ortodoks Kilisesi (Tokyo Başpiskoposu ve Tüm Japonya Büyükşehir Belediyesi)
Çin Özerk Ortodoks Kilisesi (geçersiz)

Beyaz Rusya Ekselansları (Minsk Büyükelçisi ve Slutsk, All Belarus Piskopos Sekreteri)
Rusya dışındaki kendi kendini yöneten Rus Ortodoks Kilisesi (Doğu Amerika Büyükşehir Belediyesi ve New York, Rusya kilisesinin yurtdışındaki İlk Hiyerarşisi)
Ukrayna'nın Kendinden Yönetimli Ortodoks Kilisesi (Kiev Büyükşehir Belediyesi ve Tüm Ukrayna)
Moldova'nın Kendinden yönetimli Ortodoks Kilisesi (Şişinău Büyükşehir Belediyesi ve tüm Moldova)
Letonya'nın Kendini yöneten Ortodoks Kilisesi (Riga Büyükşehir Belediyesi ve tüm Letonya)
Kendini yöneten Estonya Ortodoks Kilisesi (Moskova Patrikhanesi) (Talin Büyükşehir Belediyesi ve Estonya) [Ekümenik Patrikhane tarafından tanınmayan özerklik]
Sırp Patrikhanesi (Peç Başpiskoposu, Belgrad Büyükşehir Belediyesi ve Karlovci ve Sırp Patriği)
Özerk Ortodoks Ohrid Başpiskoposu (Ohrid Başpiskoposu ve Üsküp Büyükşehir Belediyesi)
Bulgaristan Patrikhanesi (BüyükşehirSofya ve Tüm Bulgaristan Patriği)
Romanya Patrikhanesi (Bükreş Başpiskoposu, Muntenia ve Dobruca Büyükşehirleri ve Tüm Romanya Patriği)
Gürcistan Patrikhanesi (Katolik- Tüm Gürcistan Patriği, Mtskheta-Tiflis Başpiskoposu ve Abhazya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Pitsunda.)
Yunanistan Ortodoks Kilisesi (Atina Başpiskoposu ve tüm Yunanistan)

Kıbrıs Ortodoks Kilisesi (Yeni Justiniana Başpiskoposu ve tüm Kıbrıs)
Arnavutluk Ortodoks Kilisesi (Tiran Başpiskoposu ve Arnavutluk)
Amerika Ortodoks Kilisesi (Washington Başpiskoposu, Amerika ve Kanada Büyükşehirleri)
Çek toprakları ve Slovakya Ortodoks Kilisesi (Prag Başpiskoposu, Çek toprakları ve Büyükşehir Slovakya ya da Presov Başpiskoposu)
Polonya Ortodoks Kilisesi ( Büyükşehir Varşova ve tüm Polonya)
Aşağıdaki Ortodoks kiliselerinin özerk veya otohephalous statü konusunda çözülememiş iç meseleler var:
Estonya Apostolik Ortodoks Kilisesi (Büyükşehir Tallinn ve Estonya) - yalnızca Rus Ortodoks Kilisesine Özerklik sadece Ekümenik Patrikhane tarafından tanınır.
Özerk Rumen Ortodoks Kilisesi Bessarabia Metropolü - Özerkliğe Rus Ortodoks Kilisesi itiraz etmektedir.
Gelenekselist cemaatler
Bir grup Ortodoks, 1920'lerden bu yana ekümenik takvim reformu konularında ana akım cemaatlerden ayrılmıştır. Bu hareket, İstanbul Ekümenik Patrikhanesi, Moskova Patrikhanesi ve onlarla bir araya gelen Kiliseleri reddetti. Antik Çağdan beri eski Julian Takvim'in kullanımına bağlı olarak, 1920'lerde takvim reformunun Ekümenik Konseylere aykırı olduğunu iddia ettiler.

Bu Ortodoksluk Komünyonu:
Rusya Dışında Rus Ortodoks Kilisesi'nden ayrılan kiliseler
Yunan Eski Takdimcileri
Eski Takvim Bulgar Ortodoks Kilisesi
Rus Ortodoks Özerk Kilisesi
Eski Takvim Romanya Ortodoks Kilisesi
Sırp Gerçek Ortodoks Kilisesi

Eski İnananlar, 17. yüzyılda Patrik Nikon tarafından Rus Ortodoks Kilisesinde gerçekleştirilen litürjik reformları kabul etmeyen gruplardır. Tüm Eski İnanan grupları, Nikon reformuna muhalefet sonucu ortaya çıkmış olsa da, tek bir monolitik yapı teşkil etmiyor. Nikonik öncesi geleneklere ve değişmez uyuma vurgu yapılmasına rağmen, Eski İnananlar, kilise geleneğinin farklı yorumlarını savunan ve çoğu kez birbirleriyle iletişim içinde olmayan çok çeşitli gruplara sahiptir.
Eski İnananlar:
Rus Ortodoks Eski Rit Kilisesi (Belokrinitskaya Hiyerarşisi)
Lipovan Ortodoks Eski Rite Kilisesi (Belokrinitskaya Hiyerarşisi)
Rus Eski-Ortodoks Kilisesi (Novozybkovskaya Hiyerarşisi)
Pomorian Eski-Ortodoks Kilisesi (Pomortsy)

Başkalarıyla paylaşmayan kiliseler
Düzensiz veya kararsız kanuni statüye sahip kiliseler, kanun yasalarının normları dışında piskoposluk kutsamaları gerçekleştiren ya da tek başlarına aforoz etme eyleminde bulunan kiliselerdir. Bunlara milliyetçi ve diğer ayırımlar dahildir.
Abhaz Ortodoks Kilisesi
Belaruslu kendi baş piskoposu olan Ortodoks Kilisesi
Hırvat Ortodoks Kilisesi
Bulgar Alternatif Konseyi
Kuzey Amerika'daki kutsal ortodoks kilisesi
Makedon Ortodoks Kilisesi - Kilise bağımsızlığını ilan etti, ancak Sırp Ortodoks Kilisesi bu ayrışmaya itiraz etti. Makedonya Ortodoks Kilisesi, Dini kitaptaki diğer kiliseler tarafından resmen tanınmamasına rağmen pek çok kilise ile iletişim kurmaktadır.
Karadağ Ortodoks Kilisesi

İtalya'daki Ortodoks Kilisesi
Yunanistan Ortodoks Kilisesi (Direnişte Kutsal Sinod)
Rus Gerçek Ortodoks Kilisesi
Türk Ortodoks Kilisesi
Ukrayna Ortodoks Kilisesi (Kiev Patrikhanesi)
Ukrayna Autocephalous Ortodoks Kilisesi
Kilise kanununa göre belirlenen Ukrayna Autocephalous Ortodoks Kilisesi