31 May 2023, Wednesday
Tercüme Editörü
Wikiyours makaleleri İngilizce makalelerin Türkçe'ye çevrilmiş halleridir. İngilizce bilen herkes makale sahibi olabilir ve yaptığı çeviri miktarınca para kazanır.
Çeviri Yapmak İçin Makale Seçiniz
Makale yazmak için
bir kategori seçin
Düzeltme Öner

Amerika Birleşik Devletleri

BaşkentWashington, DC 
En büyük şehirNew York City 
Resmi diliFederal düzeyde yok
Ulusal dilİngilizce 
Etnik gruplarIrklara Göre:
%73,1 Beyaz
%12,7 Siyah
%7,9 Diğer 
%5,4 Asyalı
%0,8 Yerli
%0,2 Pasifik Adalı 
Etnik Kökene Göre:
%17,6 Hispanik veya Latin
%82,4 Latin olmayan veya Latino
Din%70,6 Hristiyan 
%22,8 Dinsiz  
%1,9 Yahudi 
%0,9 Müslüman 
%0,7 Hindu
 %0,7 Budist 
%1,8 Diğer inançlar
UyrukAmerikan
Yönetim ŞekliFederal başkanlık sistemli anayasal cumhuriyet
• Devlet BaşkanıDonald Trump
• Başkan VekiliMike Pence
• Temsilciler Meclisi BaşkanıPaul Ryan
• Baş YargıçJohn Roberts
YasamaKongre
• Üst MeclisSenato
• Alt MeclisTemsilciler Meclisi
İngiltere'den bağımsızlık
• Deklarasyon4 Temmuz 1776
• Konfederasyon1 Mart 1781
• Paris Antlaşması3 Eylül 1783
• Anayasa21 Haziran 1788
• Son Politka Kabulü24 Mart 1976
Yüzölçümü
• Toplam alanı9.833.520 km 2  (3.)
• Su (%)6,97
• Toplam toprak alanı9.147.590 km 2 
Nüfus
• 2017 tahmini324.562.000  (3.)
• 2010 nüfus sayımı309.349.689  (3.)
• Yoğunluk35,0 / km 2  (180.)
GSYİH (SAGP)2016 tahmini
• Genel Toplam18.581 trilyon dolar  (2.)
• Kişi başına57.294 dolar  (14.)
GSYİH (nominal)2016 tahmini
• Genel Toplam18.558 trilyon dolar (1.)
• Kişi başına57.220 dolar (6.)
Gini (2013)40.8 
orta
İGE (2014)0.915 
çok yüksek · 8.
Para birimiABD doları ($) (ABD doları)
Saat dilimi(UTC-4 ila -12, +10, +11)
• Yaz Saait (DST)(UTC-4 ile -10 )
Tarih formatıAA / GG / YYYY
Trafik Akış YönüSağ 
Telefon kodu+1
ISO 3166 koduUS
İnternet kodu.us .gov .mil .edu
Web sitesi               usa .gov
İçindekiler
  1. ABD hakkında kısa bilgi
  2. Amerika adının kökeni
  3. Amerika tarihi
  4. Amerika'nın coğrafi özellikleri
  5. Amerika'da iklim
  6. Amerika'da vahşi yaşam
  7. Amerika'nın nüfus yapısı
  8. Amerikan hükümeti ve politikaları
  9. Amerika'da kanunları uygulama ve suçlar
  10. Amerika'da ekonomi
  11. Amerika'da altyapı
  12. Amerika'da eğitim
  13. Amerika'da kültür
  14. Amerika'da bilim ve teknoloji
  15. Amerika'da sağlık
  16. Amerika Birleşik Devletleri Resimleri

ABD hakkında kısa bilgi

Genel olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) veya Amerika olarak anılan Birleşik Devletler (ABD), 50 eyaletten, bir federal bölgeden, beş büyük özerk yönetim bölgesinden ve çeşitli yerel yönetimlerden oluşan federal bir cumhuriyettir. Elli eyaletin kırk sekizi ile federal bölge aynı topraklar üzerinde yer almaktadır (Amerika Anakarası). Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ile Meksika arasında Kuzey kıtasında Amerika'da bulunmaktadır. Alaska eyaleti ise Kuzey Amerika kıtasının kuzeybatı köşesinde, Kanada'nın doğusunda, Bering Boğazı'nın batı yönünde bulunmaktadır. Hawaii eyaleti ise Pasifik Okyanusunun ortasında bulunan bir takımadadır. Ayrıca bazı ABD toprakları Pasifik Okyanusu ve Karayip Denizi'nde dağılmış durumda bulunmaktadır. Ülke topraklarının geniş olmasından dolayı ülke dokuz saat dilimini kapsamaktadır. Ülkenin coğrafyası, iklimi ve vahşi yaşamı son derece çeşitlidir.

Ülke toprakları yaklaşık 9,8 milyon kilometre karelik bir alanı ve 324 milyondan fazla insanı kaplamaktadır. Birleşik Devletler, toplam kapladığı alana göre (kara tarafında dördüncü en büyük) dünyanın en büyük üçüncü ve nüfus bakımından dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Dünyanın etnik çeşitlilik ve çok kültürlü bakımından en büyük ülkesidir. Ayrıca dünyadaki en büyük göçmen nüfus oranına sahip ülkedir. 2010'da ülkedeki kentleşme %80'in üzerine çıkmıştır ve megaregions'ların sayısı artmaya başlamıştır. Ülkenin başkenti Washington, DC'dir, ülkenin en büyük şehri ise New York City. Los Angeles, Chicago, San Francisco, Boston, Dallas, Philadelphia, Houston, Miami ve Atlanta şehirlerinde beş milyon ya da daha fazla insan yaşamaktadır. Bu şehirler  ayrıca bazı büyük metropol alanlarını da kapsamaktadır.

Paleo Kızılderilileri

Paleo-Kızılderililer Asya'dan Kuzey Amerika'ya en az 15.000 yıl önce göç etmiştir. Kıtanın Avrupalılar tarafından sömürgeleştirilmesi 16. yüzyılda başlamıştır. Birleşik Devletler ilk olarak Doğu Yakası boyunca kurulan 13 Britanya kolonisinin bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile ortaya çıkmıştır. Yedi Yıl Savaşı'ndan sonra İngiltere ve koloniler arasında çok sayıda tartışma çıkmış ve bu tartışmalar 1775 yılında başlayan Amerikan Devrimi'ne giden yolu açmıştır. 4 Temmuz 1776'da, koloniler Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nda Büyük Britanya'ya karşı savaşırken, 13 koloni, oy birliği ile Bağımsızlık Bildirgesi'ni kabul etmiştir. Savaş, 1783'te Birleşik Devletlerin Büyük Britanya tarafından bağımsızlığının tanınmasıyla sona ermiştir. Bu zafer, ilk defa bir Avrupalı sömürge imparatorluğuna karşı kazanılan başarılı bağımsızlık savaşıdır. Mevcut anayasa, 1781'de, kabul edilen Konfederasyon Yasa Tasarısının ardından oluşturuldu. Bu yasaların yeni kurulan devlete yetersiz federal güçler sağladığı düşünülüyordu. Ülkede 1791 de hazırlanan ve Haklar Sözleşmesi adını taşıyan ilk on değişik, birçok temel özgürlüğü garanti altına alıyordu.

Amerika Birleşik Devletleri, 19. yüzyılda Kuzey Amerika'da güçlü bir batıya doğru genişleme hareketi başlattı. Böylece Amerikan Kızılderili kabilelerini yerinden edilmiş, yeni topraklar kazanılmış ve ABD kıtayı 1848 yılına kadar kademeli olarak boydan boya ele geçirilmeye başlanmıştı. 19. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan Amerikan İç Savaşı ile ülkedeki yasal kölelik kaldırılmıştır. Bu yüzyılın sonuna gelindiğinde ise, Birleşik Devletlerin hakimiyet alanı Pasifik Okyanusu'na kadar uzanmaktaydı. Sanayi Devriminin etkisi ile ekonomisi  büyük ölçüde  büyümeye başladı. İspanyol-Amerikan Savaşı ve I. Dünya Savaşı, ülkenin küresel bir askeri güç olduğunu doğruladı. Birleşik Devletler II. Dünya Savaşı'ndan küresel bir süper güç olarak ve nükleer silaha sahip olan ilk ülke olarak çıkmayı başardı. Ülke ayrıca üretilen nükleer silahları herhangi bir savaşta kullanan tek ülkedir. Ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden biridir. Ülke, Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) ve çeşitli Pan-Amerikan uluslararası kuruluşların kurucu üyelerinden biridir. Soğuk Savaşın sona ermesi ve Sovyetler Birliği'nin 1991'de dağılmasıyla Amerika Birleşik Devletleri dünyanın tek süper gücü olarak kalmıştır.

Dünyanın en büyük ekonomisi Amerika

Amerika Birleşik Devletleri, nominal GSYİH'ya göre dünyanın en büyük ekonomisine ve PPP'ye göre ikinci büyük ekonomiye sahip oldukça gelişmiş bir ülkedir. Ortalama ücret, insan gelişimi, kişi başına düşen GSYİH ve kişi başına düşen verimlilik ve çeşitli sosyoekonomik performans kriterleri de dahil olmak üzere ABD ekonomisi, hizmetlerin ve bilgi ekonomisinin egemenliği ile karakterize edilen post-endüstri olarak değerlendirilen, imalat sektörü ile dünyadaki ikinci en büyük ekonomi olmayı sürdürmektedir. Nüfusu dünya nüfusu toplamının sadece %4,4'ünü oluşturmasına rağmen, Birleşik Devletler dünya GSYİH'sının yaklaşık dörtte birine ve küresel askeri harcamaların üçte birinden fazlasına sahiptir. Ülke böylece dünyanın en büyük ve önde gelen ekonomik ve askeri gücü haline gelmektedir. Birleşik Devletler, uluslararası alanda önde gelen siyasi ve kültürel bir güçtür. Ülke ayrıca bilimsel araştırmalar ve teknolojik yenilikler konusunda liderdir.

Amerika adının kökeni

Alman haritacı Martin Waldseemüller

1507'de Alman haritacı Martin Waldseemüller, İtalyan kâşif ve haritacı Amerigo Vespucci'nin (Latince: Amerikus Vespucius) ardından Batı Hemisphere bölgesini "Amerika" olarak adlandırdığı bir dünya haritası hazırladı. "Amerika Birleşik Devletleri" ifadesinin ilk belgesel kanıtı ise, 2 Ocak 1776'da, George Washington'un yardımcısı ve Kıta Ordusu Başkonsolosu Stephen Moylan, Esq. tarafından yazılan bir mektupta yer almaktadır. Yarbay Joseph Reed'e hitaben Moylan, bağımsızlık savaşı çabalarına yardımcı olmak için "Amerika Birleşik Devletleri'nin tam ve geniş yetkilerinin" İspanya'nın yardımının sağlanması için kullanılması arzusunu dile getirmiştir.

"Amerika Birleşik Devletleri" ibaresinin yer aldığı bilinen ilk yayın ise, 6 Nisan 1776'da Virginia Williamsburg'daki Virginia Gazette gazetesinin isimsiz bir makalesiydi. John Dickinson tarafından hazırlanan Konfederasyon Yasalarının ikinci taslağı olan belge en geç 17 Haziran 1776'da tamamlandı ve Dickinson bu metinde ''Konfederasyon'un adının Amerika Birleşik Devletleri olacağını'' ilan etti. 1777'nin sonlarında onaylanmak üzere eyaletlere gönderilen Yasa tasarısının son halinde "Konfederasyon'un adı Amerika Birleşik Devletleri'dir" şeklinde kabul edildi. Thomas Jefferson, Haziran 1776'da, Bağımsızlık Bildirgesi'nin orijinal Kaba Taslağının başlığındaki baş harflerden birinde "ABD AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ" ifadesini yazdı. Belgenin bu taslağı 21 Haziran 1776 tarihine kadar varlığını sürdüremedi ve Dickinson'un Konfederasyon Yasalarını hazırladığı 17 Haziran tarihli taslağındaki terimi kullanmasından önce veya sonra yazılmış olup olmadığı belli değildir. Bağımsızlık Bildirgenin kabul edildiği 4 Temmuzda, Bildirgenin başlığı "Amerika'nın On üç Birleşik Devletinin Oy Birliği İle İlan Edilen Deklarasyonu" olarak değiştirildi. Anayasa'nın önsözünde "... Amerika Birleşik Devletleri Anayasasını oluştur" denmektedir.

New York City

Ülkeyi tarif etmek için kullanılan kısa bir isim olan "Birleşik Devletler" (U.S.) de resmi olarak kullanılmaktadır. Diğer kullanılan yaygın biçimler ise "BD", "ABD" ve "Amerika" dır. Konuşma isimleri genellikle "A'nın ABD'si" dir. Uluslararası olarak, "Devletler". 18. yüzyıl sonlarında şiir ve şarkılarda popüler olan "Columbia", ismi kökenini Christopher Columbus'tan alır; ("District of Columbia" isminde görünür). İngilizce olmayan dillerde ise ülkenin adı genellikle "Amerika Birleşik Devletleri" veya "Amerika Birleşik Devletleri" nin çevirisi ile "Amerika" dır. Buna ek olarak, kısaltma (örn. ABD) bazen kullanılır.

Birleşik Devletler vatandaşı "Amerikalı" dır. "Amerika Birleşik Devletleri", "Amerikan" ve "ABD'li", sıfatları ile ülkeye sıfatla atıfta bulunulur ("Amerikan değerleri", "ABD kuvvetleri"). "Amerikan", kelimesi nadiren Birleşik Devletler'le bağlantılı olmayan konuları ifade eder.

Amerika tarihi

Amerika yerlileri ve Avrupalılar

Kaptan Cook

Kuzey Amerika'nın ilk sakinlerinin Bering Boğazı üzerinden kara yolu ile 15.000 yıl önce bölgeye ayak bastıkları düşünülmektedir. Kolomb öncesi uygarlıklardan biri olan Mississippi kültüründe, gelişmiş bir tarım ve sulama sistemi ile, ileri bir mimari ve sınıflara ayrılmış bir toplumsal yapı görüşmüştür. İspanyol istilacılar ile ilk temaslarından sonra başta çiçek ve kızamık gibi hastalıklar olmak üzere Amerikan Yerlilerinin nüfusu hızla azalmaya başladı. Amerikan Yerlileri arasında şiddet çok yaygın değildi fakat kendi aralarındaki çatışmalar ve Avrupalı Koloniler ile yaşanan şiddet olayları bu durumun istisnalarıdır. Genel olarak barışçıl topluluklar şeklinde yaşamışlardır. Hawaii Adalarında yaşayan yerli halk ise MS 1. yüzyılda Polinezya'dan bölgeye gelmiştir. İngiliz kaşif Kaptan James Cook önderliğinde ki Avrupalılar ise 1778 yılında bölgeye ulaştılar.

Kolonizasyon Döneminin ilk günlerinde Avrupalı yerleşimciler kıtlık, salgın hastalıklar ve yerlilerin saldırıları ile karşılaştılar. Amerikan Yerlileri ise komşu kabileler ile olan savaşları sırasında Avrupalı yerleşimciler ile ittifaklar kurmuşlardır. Zaman içinde Avrupalılar ve Yerliler birbirlerine bağımlı hale geldiler. Yerleşimciler yiyecek ve hayvan kürkleri için yerlilere silah ve Avrupa menşeli ürünler satıyorlardı. Yine bu dönemde Yerliler, Avrupalı yerleşimcilere nasıl mısır, fasülye ve kabak yetiştirileceğini öğrettiler. Avrupalı ​​misyonerler ise Yerlilerin ''medenileştirilmesi'' ve Avrupalı değerler ile tarım tekniklerini öğrenmeleri konusunda kendilerini sorumlu hissediyorlardı.

Kuzey Amerika'nın doğu kıyılarındaki büyük İngiliz kolonileri

Amerika'ya ilk yerleşen Avrupalılar

Kolomb'un 1492 de İspanya adına düzenlediği ilk keşif gezisinden sonra diğer Avrupalı kaşifler bölgeye seferler yapmaya başladılar. İspanyollar New Mexico ve Florida'da küçük koloniler kurdular. Fransa'nın Mississippi Nehri boyunca birkaç küçük kolonisi vardı. Kuzey Amerika'nın doğu kıyılarındaki büyük İngiliz kolonileri ise 1607'de Jamestown'da bulunan Virginia Kolonisi ve 1620'de Pilgrims'de bulunan Plymouth Kolonisi ile kurulmaya başlandı. Kolonilerde kurulmaya çalışılan ortak yaşam düşüncesi özel çiftliklerin kurulması ile bozulmaya başladı. Birçok yerleşimci dini alanda özgürlük arayan Hristiyan gruplara karşı muhalefette bulunuyorlardı. Kıtanın ilk seçilen yasama meclisi, 1619 yılında kurulan Virginia Burgesses Evi (House of Burgesses) yeni gelen yerleşimcilere gemiden inmeden önce Mayıs Çiçeği Sözleşmesini imzalatıyordu. Bu durum ileride Amerikan kolonileri arasında ortaya çıkacak olan kendi kendini yönetme ve kendi Anayasasını hazırlama durumunun ilk örneğidir.

Koloniler başlangıçta genellikle küçük çiftçiler ve ailelerinden oluşuyordu fakat ilerleyen yıllarda kolonilerdeki sanayileşmenin artması ve çeşitlenmesi ile büyük koloniler ortaya çıkmaya başladı. İthalat ürünlerinde tütün, buğday ve pirinç başı çekiyordu. İhracat ürünlerini ise kürk, balıkçılık ve kereste oluşturuyordu. Kolonilerdeki sanayiciler genellikle rom üretimi ve gemi yapımına ağırlık vermişlerdi. İlerleyen dönemlerde ise Koloniler dünyada talep edilen demirin 1/7'sini karşılıyorlardı. Kıyılarda bulunan kentler ise yerel ticaretin geliştiği ve Avrupa ile ticaretin yapıldığı önemli limanlar haline geldiler. İngiliz sömürgelerine gelen yerleşimciler genel olarak İskoç ve İrlanda kökenliler oluşturuyordu. Bunun yanında Almanlar gibi diğer etnik gruplarda bulunmaktaydı. Kıyı kesimlerin kalabalıklaşması ve giderek yaşamın daha da pahalı hale gelmesi insanları batıya doğru yerleşmeye itti.

İthal ürünlerin (buğday ve pirinç gibi) yeni keşfedilen bölgelerde köleler ile yetiştirilmesi 1500'lü yıllarda İspanyollar ile başladı. İngilizler kölelik sistemini benimsemişlerdi. Yetersiz beslenme ve salgın hastalıklar nedeni ile yaşam şartlarının kötüleşmesinden dolayı kölelere olan talep hızla arttı. Koloniler arasında dini ve diğer nedenlerden ötürü kölelik konusunda görüş ayrılıkları yaşanıyordu. Özellikle 18. yüzyılda Güney Eyaletleri'nde ekonomi ve pamuk üretimi için köleler çok önemli bir hale geldiler.

Yedi Yıl Savaşları

1732'de Georgia'nın kurulması ile gelecekte Amerika Birleşik Devletleri'ni oluşturacak olan 13 Koloninin kurulması tamamlandı. Her birinin İngiliz Kralına ve geleneklerine bağı kalmak şartı ile kendi Anayasalarını hazırlama ve kendi yöneticilerini seçme gibi hakları vardı. Son derece yüksek doğum oranları, düşük ölüm hızı ve istikrarlı yerleşimler ile koloni nüfusları hızla büyüdü. Kıta da Amerikan Yerlilerinin nüfusu giderek azınlıkta kalmaya başladı. 1730'lar ve 1740'lardaki Büyük Uyanış olarak bilinen Hristiyan Devrimci hareketi dini ve siyasi özgürlüğe olan ilgiyi arttırdı.

Amerika'ya ilk yerleşen Avrupalılar

Yedi Yıl Savaşı sırasında (Fransız ve Yerli Savaşları olarak da bilinir) İngiliz güçleri Kanada'yı Fransızlardan almayı başardı. Fakat Fransız kökenlilerden oluşan nüfus güneyli kolonilerden siyasi olarak izole kaldı. Ele geçirilen veya yerlerinden edilen Amerikan Yerlileri hariç bu 13 koloninin nüfusu 1770 yılında 2,1 milyondan fazla insanı barındırıyordu. Bu sayı İngiltere nüfusunun yaklaşık 1/3'ünü oluşturuyordu. Yeni gelenlere rağmen, doğal nüfus artışı hala çok yavaştı. Bu dönemde Amerika'da yaşayanların çok küçük bir kısmı bu topraklarda doğmuştu. Kolonilerin İngiltere'den olan uzaklığı, kolonilerin kendi kendilerini yönetebilmesine izin vermişti. Fakat ara ara İngiliz Kralı kendi ağırlığını koloniler üzerinde hissettiriyordu.

Amerika'nın bağımsızlığı ve genişleme (1776-1865)

Amerika'nın bağımsızlığı ve genişleme

Amerikan Bağımsızlık savaşı bir koloninin Avrupalı bir güç karşısında zafer kazandığı ilk savaş olma özelliği taşımaktadır. Amerikalılar yasama organının halkın ihtiyaçlarına göre hareket ettiği ve ''Cumhuriyetçilik'' adını verdikleri bir sistemi kabul etmişlerdi. Amerikalılar İngilizlerden ''temsil olmadan vergi olmaz'' diyerek bazı siyasi ve ekonomik haklar istediler. İngilizler ise devletin Parlamento tarafından yönetileceği konusunda ısrar edince artan gerginlik sonucu savaşın kaçınılmaz olduğu kesinleşti.

Bağımsızlık için yapılan en önemli hamle 2 Temmuz 1776'da İkinci Kıta Kongresinde kabul edilen ve İngiltere'den ayrı bağımsız bir devlet kurma temeline dayanan Lee Çözümünün (Lee Resolution) kabul edilmesi oldu. Ayrıca 4 Temmuz'da Bağımsızlık Bildirgesi kabul edildi; bu bildirge ile insanların doğuştan vazgeçilemez haklara sahip olduğu ve bu hakların İngiliz Krallığı tarafından verilmediği veya korunmadığı, on üç koloninin İngiliz Krallığından ayrı ve bağımsız bir devlet olduğu kabul edilmiştir. Temmuz ayının dördüncü günü Bağımsızlık Günü olarak her yıl kutlanmaktadır. 1777'de On Üç Koloni temsilcilerinden oluşan ve 1789'a kadar görev yapacak olan zayıf bir hükümet kuruldu. 

George Washington ilk başkan.jpg

 1781'de Yorktown'da yenilmesinin ardından İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri'nin bağımsızlığını tanıdı. 1783'te yapılan barış antlaşmasında, Amerikan egemenliğinin doğuda Atlantik kıyılarından batıdan Mississippi Nehri'ne kadar olduğu kabul edildi. Milliyetçiler tarafından 1787'de hazırlanan ve 1788'de son halini alacak olan Birleşik Devletler Anayasası sunuldu. Federal hükümet, 1789'da dengeli ve sağlıklı bir kontrol ve denetim mekanizması oluşturulması için üçe ayrıldı. George Washington komutasındaki ordu zaferler kazandı ve George Washington yeni anayasaya göre ilk başkan seçildi. 1791'de kişisel özgürlükleri koruma altına alan ve kısıtlanmasını yasaklayan Haklar Bildirgesi kabul edildi.

1808 de Federal Hükümet köleliği suç olarak kabul etti fakat ekonomik karın yüksek olduğu pamuk endüstrisi için, özellikle Güney Eyaletlerinde, köleliğe olan talepte patlama yaşandı. 1800-1840 arasında yaşanan İkinci Büyük Uyanış hareketi ile milyonlarca insan Protestanlık mezhebini kabul etti. Bu durum özellikle kuzeyde kölelik karşıtı hareketlere (abolitionism) büyük bir motivasyon ve destek sağlamıştır. Güney Eyaletlerinde ise Methodizm ve Baptizm köleler arasında yayılmıştır.

Amerikalıların batıya doğru genişleme arzusu, uzun bir süre devam edecek olan Amerikan - Yerli Savaşları'na neden oldu. 1803'te Fransızların kontrolünde olan Louisiana'nın satın alınması ülkenin hakimiyet alanını ikiye katladı. Çeşitli bahaneler ile İngilizlere karşı ilan edilen ve beraberlik ile sonuçlanan 1812 savaşı ise Amerika'da milliyetçiliği güçlendirdi. İspanya hakimiyetinde ki Florida'ya yapılan ve 1819'a kadar sürecek olan bir dizi askeri müdahale sonrasında bölge Amerikan hakimiyetine geçti. Batıya Doğru Genişleme buhar gücü özellikle buharlı gemilerin ortaya çıkışı ile daha da hızlandı. Gemilerin hareketini kolaylaştırmak için Erie ve Illinois - Michigan Kanalları gibi yeni su yolları inşa edildi. İlerleyen dönemlerde Demir yollarının gelişmesi ile Batıya Doğru Genişleme hızlanarak yeni bir boyut kazandı.

Amerikan bizonunun aşırı avlanması.JPG

1820-1850 yılları arasında, Jacksonian demokrasi ile bir dizi siyasi reform başladı. Beyaz erkeklere oy hakkı tanıyan bu sistem ile 1828-1854 arasında İkinci Demokratlar Partisi ve Whigler arasında sürecek olan mücadele dönemi başladı. 1830'larda yaşanan Gözyaşı Yolu benzeri olaylar ile Amerikan Hükümeti Yerlileri ait oldukları topraklardan sürerek daha batıya yerleştirdiler. ABD 1845 yılında yayılmacı Manifesto döneminde Teksas Cumhuriyetini ilhak etti. İngiltere ile 1846'da imzalanan Oregon Antlaşması ile ABD bugünkü Kuzeybatı bölgesini kontrol etmeye başladı. Amerika-Meksika Savaşı'nda kazanılan zaferin ve Meksika'nın 1848 de Kaliforniya'yı boşaltmasının ardından ele geçirdiği bu bölgeler ülkenin bugünkü güneybatısını oluşturmaktadır.

1848-49 yılları arasında Kaliforniya'da yaşanan Altına Hücum (Gold Rush) olayı batıya olan göçü arttırdı ve yeni batı eyaletlerini ortaya çıkardı. Amerikan İç Savaşı'ndan sonra, ülke boyunca uzanan yeni kıtalar arası demir yolu yerleşimciler için yer değiştirmeyi kolaylaştırdı ve yerel ticareti genişletti. Fakat Yerli Amerikalılarla yaşanan çatışmaları artırdı. Yarım asrı aşkın süre devam eden Amerikan bizonunun aşırı avlanması (bazen "buffalo" olarak adlandırılır) birçok Ova Kızılderilisi (Plains) için yıkıcı bir darbe oldu. 1869'da, yaşanan büyük çaplı Yerli savaşlarından sonra uygulanmaya başlanan politika ile yerlileri her türlü saldırıdan korumak ve yerlilere Amerikan vatandaşlığının verilmesi hedeflenmiştir.

Amerikan İç Savaşı ve Yeniden Yapılanma Dönemi

Siyahileri kapsayan kölelik.jpg
Jim Crow kanunları

Özellikle Siyahileri kapsayan kölelik konusundaki Kuzey ve Güney Eyaletleri arasında yaşanan görüş ayrılıkları ülkeyi bir iç savaşa götürdü. Başlangıçta, Birlik yanlısı ve kölelik karşıtı olarak Senatoya giren eyaletler kölelik yanlısı eyaletlere karşı eşit bir denge durumu oluşturdu. Fakat Temsilciler Meclisinde ise tam anlamıyla üstünlüğü ele geçirdiler. İlerleyen dönemlerde ise Batı bölgelerinde kurulan eyaletlerde köleliğin serbest olup olmayacağı ve federalizm ile sınırlarının durumunun ne olacağı gibi sorunlar iç savaşa giden süreci hızlandırıcı bir rol oynadılar.

1860 yılında yapılan seçimleri kölelik karşıtı Abraham Lincoln ezici bir üstünlükle kazandı. Bu olayın hemen ardından 13 kölelik yanlısı eyalet Birlikten ayrılarak Amerikan Konfedere Devletleri'ni kurduklarını ilan ettiler. Federal hükümet ise bu ayrılığın yasa dışı olduğunu savunarak bu kararı tanımadığını açıkladı. Savaşın öncelikli amacı Birliğin yeniden tahsisi iken Lincoln'un 1863'de Kurtuluş Beyannamesi'ni yayımlaması ile köleliğin kaldırılması ikinci amaç haline geldi. Yaşanan iç savaş, bütün Amerikan tarihinin en kanlı savaşı olarak kabul edilmektedir. Yaklaşık 618.000 asker ile bir o kadar da sivilin hayatını kaybettiği düşünülmektedir.

1865'te Birliğin zafer kazanmasının ardından ABD Anayasasında önemli değişiklikler yapıldı. On üçüncü değişiklik ile kölelik yasaklandı, on dördüncü değişiklik ile köle durumunda bulunan dört milyon Afro-Amerikalıya vatandaşlık verildi, on beşinci değişiklik ile bu kişilere oy kullanabilme hakkı verildi. Savaşın ardından Güney eyaletlerin yeniden yapılandırılabilmesi ve tekrar Birliğe dahil olabilmeleri için Federal Hükümete geniş yetkiler verildi.

Kendilerini "Kurtarıcılar" olarak adlandıran Güneyli beyaz muhafazakarlar Yeniden Yapılandırma döneminin bitmesinin ardından kontrolü tekrar ele aldılar. 1890-1910 döneminde, Jim Crow kanunları, çoğu siyahı ve bazı yoksul beyazları birçok haklarından mahrum bıraktı. Siyahiler özellikle Güney eyaletlerinde ırk ayrımcılığı ile yüz yüze kaldılar. Bazen ırklar arasındaki mücadelede şiddet dozu yüksek olaylar yaşandı.

Amerika'da sanayileşmenin başlaması

Amerika'da sanayileşmenin başlaması

Kuzey'de, yaşanan hızlı kentleşme ile Güney ve Doğu Avrupa'dan gelen yüksek miktardaki göç dalgası ülkede endüstri için bir emek arzı bolluğu yarattı ve ülkenin kültürel yapısını değiştirdi. Telgraf ve kıtalar arası demir yollarının yaygınlaşması ülkenin alt yapısı ile beraber ekonomik durumunu da geliştirdi ve Batı bölgelerine yapılan göçü arttırdı. Daha sonra yaşanan elektrikli aydınlatma ve telefonun keşfi şehir yaşamını önemli ölçüde değiştirdi.

Yerliler ile yaşanan savaşların sona ermesinin ardından makine ile yapılan ekim alanları genişledi ve artan üretim sonucu uluslararası pazarlara yönelik ihracatta patlama yaşandı. Anakara üzerinde ki genişleme, 1867'de Rusya'dan Alaska'nın satın alınması ile tamamlandı. 1893'te Hawaii'deki Amerikan yanlısı unsurlar monarşiyi devirdi ve 1898'de Hawaii Cumhuriyeti ABD tarafından ilhak edildi. Porto Riko, Guam ve Filipinler aynı yıl yaşanan İspanyol-Amerikan Savaşının ardından ele geçirildi.

19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başlarındaki hızlı ekonomik gelişme, pek çok önde gelen sanayicinin yükselişini ortaya çıkardı. Cornelius Vanderbilt, John D. Rockefeller ve Andrew Carnegie gibi sanayiciler, ülkenin demir yolu, petrol ve çelik endüstrisinde ilerlemesine öncülük ettiler. JP Morgan'ın önemli bir rol oynadığı bankacılık, ekonominin ayrılmaz bir parçası oldu. Edison ve Tesla sanayi, konut ve sokak aydınlatmaları ile elektriğin dağıtımı konusunda nemli roller üstlendiler. Henry Ford, otomotiv endüstrisinde devrim yaptı. Amerikan ekonomisi patladı ve dünyanın en büyük ekonomisine dönüştü. Bu sayede Birleşik Devletler büyük bir güç kazandı. Bu çarpıcı değişiklikler ile toplumsal huzursuzluk ile popülist, sosyalist ve anarşist hareketlerin toplum içerisinde yükselişi görüldü. Bu karmaşık dönem İlerleme Çağı'nın gelişiyle sona erdi.

1. Dünya Savaşı, Büyük Buhran ve 2. Dünya Savaşı

Dünya Savaşları ve Büyük Buhran

Birleşik Devletler I. Dünya Savaşının 1914'de başlamasından 1917'ye kadar tarafsız kaldı. 1917'de savaşa İtilaf Devletlerinin yanında ''yardımcı güç'' olarak katıldı ve savaşın ivmesinin İtilaf Devletleri lehine dönmesinde etkili oldu. 1919'da Başkan Woodrow Wilson Paris Barış Konferansı'nda önemli bir diplomatik bir rol üstlendi ve ABD'nin Milletler Cemiyeti'ne katılmasını şiddetle savundu. Fakat Senato, bu kararı onaylamayı reddetti ve Milletler Cemiyeti'ni kuran Versailles Antlaşmasını onaylamadı.

1920'de kadın hakları hareketi, kadınlara oy kullanma hakkı tanıyan bir anayasa değişikliğinin yapılmasını sağladı. 1920'ler ve 1930'larda, radyonun yaygınlaşması ve erken dönem televizyonlarının ortaya çıkışı kitle iletişimini arttırdı. ''Kükreyen Yirmiliğin''  getirdiği refah dönemi, 1929'daki Wall Street Krizi ve Büyük Buhran'ın başlamasıyla sona erdi. 1932'de cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Franklin D. Roosevelt, Sosyal Güvenlik sisteminin kurulmasını içeren ''Yeni Anlaşmayı'' hayata geçirdi. Milyonlarca Afro-Amerikalının Amerika'nın Güney eyaletlerinden ayrılıp Kuzeye ve Batı bölgelerine gittiği Büyük Göç Hareketi 1.Dünya Savaşı'ndan önce başladı ve 1960'lı yılların ortalarına kadar sürdü. 1930'ların ortalarında yaşanan ve tarımsal üretime zarar veren şiddetli toz fırtınaları gözlemlendi. Tozlu Kase (Dust Bowl), adı verilen bu dönemde birçok tarım topluluğunu yok oldu ve batıya doğru yeni ve büyük bir göç dalgası başlattı.

Yalta Konferansında İngiltere

II. Dünya Savaşının başında ABD tarafsız kaldı. Bu süre içerisinde Almanya Avrupa'daki bir çok ülkeyi ele geçirdi. Bunun ardından ABD Mart 1941'de müttefiklere yönelik uzun dönemli kiralama programı olan Land-Lanse Programını başlattı. 7 Aralık 1941'de Japonya İmparatorluğu, Amerika Birleşik Devletleri'nin Mihver Kuvvetlerine karşı Müttefik kuvvetlerin yanında savaşa katılmasına neden olan İnci Limanı (Pearl Harbor) Saldırısını düzenledi. Savaş sırasında ABD savaşın ardından dünyada ki dengelerin yeniden sağlanması ve barışın korunabilmesi için İngiltere, Çin ve Sovyetler Birliği ile ''Dört Polis'' gücünün oluşturulmasını önerdi. ABD savaş sırasında 400.000 askerini kaybetmesine rağmen diğer ülkelere göre daha az ekonomik ve askeri hasar ile savaştan çıkmıştı.

ABD, Bretton Woods ve Yalta Konferansında İngiltere, Sovyetler Birliği ve Diğer müttefik devletler ile savaş sonrası Avrupa'nın ekonomik olarak yeniden yapılandırılması ve dengelerin yeniden kurulması için antlaşmalar yapmıştır. Avrupa'da savaşın Müttefiklerce kazanılmasının ardından dünya barışının korunması için San Fransisko'da bir konferans düzenlemiş ve bu konferansta Birleşmiş Milletlerin kurulmasını sağlayan antlaşmayı hazırlamıştır. ABD nükleer silahlara sahip olan ilk devlet oldu ve bunları Japonlara karşı kullandı. 2 Eylül'de Japonların teslim olması ile II. Dünya Savaşı sona erdi.

Soğuk Savaş ve sivil haklar dönemi

Soğuk Savaş ve sivil haklar dönemi

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği, Soğuk Savaş olarak bilinen dönemde kapitalizm ve komünizm arasındaki ideolojik bölünmede başı çeken taraflar oldular. Bu ideolojik bölünme ayrıca Atlantik ve Avrasya arasındaki düşünce farklılıklarını da göstermekteydi. Askeri alanda ABD ve NATO ile Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı arasında bir güç ve silahlanma savaşı yaşanıyordu. ABD, komünizm'in nüfuz alanının genişlemesini engellemek için bir dizi sınırlama politikası geliştirdi. ABD ve Sovyetler Birliği, güçlü nükleer silahlar geliştirirken kozlarını vekalet savaşları üzerinden paylaşarak doğrudan bir savaştan kaçınmışlardır.

Birleşik Devletler genellikle Üçüncü Dünya Ülkelerinde yaşanan siyasi hareketlere Sovyet destekli olarak baktı. Amerikan askerleri, 1950-53 Kore Savaşı'nda komünist Çin ve Kuzey Koreli güçlere karşı savaştılar. Sovyetler Birliği'nin 1957'de ilk yapay uyduyu fırlatması ve 1961'de ilk insanlı uzay uçuşunu gerçekleştirmesi ''Uzay Savaşı'nı'' başlattı. Amerika'da 1969'da aya ilk defa insan gönderen ülke oldu. Güneydoğu Asya'da yapılan ve bir vekalet savaşı olarak başlayan Vietnam Savaşı ilerleyen dönemde ABD'nin etkin katılımı ile tam bir doğrudan savaş haline geldi.

Ülkesinde ise ABD ekonomik gelişme ile Orta Sınıfın giderek nüfus olarak artmasını izliyordu. Eyaletler Arası Kara yolunun inşası ile ulusal altyapı büyük bir gelişme gösterdi. Milyonlarca insan çiftliklerden şehirlere göç etmeye başladı. Bunun sonucunda ise banliyö adı verilen büyük yerleşim yerleri ortaya çıktı. 1959'da Hawaii ülkeye eklenen 50. ve son eyalet oldu. Giderek yaygınlaşan ve başını Martin Luther King'in çektiği Sivil Haklar Hareketi ile şiddetten uzak bir şekilde ırkçılık ve ırk ayrımı ile yüzleşme hedeflenmiştir. 1968 yılında bazı mahkeme içtihatlarını da göz önüne alarak hazırlanan Sivil Haklar Sözleşmesi ile ırksal ayrımcılığın tamamen kaldırılması hedeflenmiştir. Bu sırada ülke içinde Vietnam Savaşı'na karşı büyük bir tepki hareketi büyüyordu. Bu hareketin başını ise siyahi milliyetçiliği ve cinsel devrim hareketi çekmekteydi. 

Ronald Reagan

"Yoksullukla Mücadele Savaşı" nın başlatılması ve bu amaçla Medicare ve Medicaid'in oluşturulması ile yaşlılara ve yoksullara sağlık sigortası sağlanmaya çalışılmıştır. Ek Beslenme Programı ile bakıma muhtaç çocuklara yeterli gıdanın sağlanması hedeflenmiştir.

1970'ler ve 1980'lerin başında stagflasyon hareketleri yaşanmaya başlandı. 1980 seçimlerinden sonra Başkan Ronald Reagan, serbest piyasa odaklı reformlarla ekonomik durgunluğu çözmeye çalıştı. Yumuşama politikasının çöküşü ile beraber Reagan Sovyetler Birliğine karşı sert ve katı bir tutum izlemeye başladı. Geçen on yılda kadınların iş gücüne katılım oranındaki düzenli artış ile 1985 yılına kadar 16 yaş ve üzerindeki kadınların çoğunluğu istihdam edilmiştir.

1980'lerin sonu SSCB ile ilişkilerde bir "erime" meydana geldi ve 1991'deki Sovyetler Birliğinin çöküşü ile Soğuk Savaşı sona erdi. Bu olay, ABD'yi şüphesiz dünyanın en büyük gücü haline getirdi ve ''Tek Kutuplu Dünya'' dönemi başladı. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ortaya çıkmış olan Amerikan Barışı (Pax Americana) kavramı, Soğuk Savaş sonrası yeni dünya düzeni için bir rol model olarak görüldü.

Amerika'nın modern tarihi

Saddam Hüseyin

Soğuk Savaşın ardından Ortadoğu'daki çatışma, 1990'da, Saddam Hüseyin'in liderliğindeki Irak'ın ABD için önemli bir müttefik olan Kuveyt'i işgali ve ilhak etmek istemesi ile başladı. İstikrarsızlığın diğer bölgelere yayılmasından korkan Başkan George HW Bush, Çöl Kalkanı Operasyonu ile Suudi Arabistan'da bir operasyon gücü hazırlamaya başladı. Ardından gelen Çöl Fırtınası Harekatı ile ABD öncülüğünde 34 ülkeden oluşan Koalisyon kuvvetleri Iraklı güçleri Kuveyt'ten çıkararak Emir'in tekrardan ülkesine dönmesine yardımcı oldular.

Aslında ilk olarak ABD'nin savunma birimleri arasında kurulan ve daha sonra akademik birimler arasında yayılmaya başlayan İnternet 90'lı yıllarda halkın kullanımına açıldı ve dünya ekonomisini, sosyal hayatını ve kültürünü inanılmaz bir biçimde etkilemeyi başardı.

''.com  patlamasının'' ardından Alan Greenspan önderliğinde uygulanan ve sosyal harcamaları azaltan daraltıcı maliye politikaları sonucunda 2001 yılına dek sürecek olan ABD tarihindeki en büyük ekonomik büyüme görüldü. 1994'ten itibaren ABD Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşmasına (NAFTA) katıldı. Bu antlaşma toplamda 450 milyon insanı 17 trilyon dolar değerinde mal ve hizmet üretmek üzere birbirlerine bağlamıştı. Anlaşmanın asıl amacı 1 Ocak 2008'e kadar ABD, Kanada ve Meksika arasındaki ticareti ve yatırımı engelleyen unsurları ortadan kaldırmaktı. NAFTA'nın yürürlüğe girmesinden bu yana üç ülke arasındaki ticaret inanılmaz bir biçimde hızlandı.

Amerika 11 Eylül saldırıları

11 Eylül 2001'de El-Kaide mensubu teröristler, New York'taki Dünya Ticaret Merkezi ve Washington DC yakınlarındaki Pentagon'a düzenledikleri saldırılar ile yaklaşık 3000 kişiyi öldürdüler. Buna karşılık, Amerika Afganistan Savaşı ve 2003-11 Irak Savaşı'nıda  içeren ''Teröre Karşı Savaş'' başlattı. 2007'de Bush yönetimi, şiddet olaylarının başarı ile azaltılmasının ardından istikrarın yeniden sağlanması için bölgeye daha fazla birlik gönderme kararı aldı.

İnsanların kolayca ev sahibi olabilmesi (Mortgage), ekonomik kurumların aksayan yönlerinin giderilmesi ve zarar eden şirketlerin kurtarılması için Federal Rezervlerin düşük bir seviyede tutulması üzerine tasarlanmış olan hükümet politikası başarısızlıkla sonuçlanarak ülkede 1929 Büyük Buhran'ın ardında görülen en yıkıcı ekonomik kriz olan 2008 krizine neden oldu. ABD'nin ilk Afrika kökenli ve çok kültürlü cumhurbaşkanı olan Barack Obama, 2008'deki kriz ortamında seçildi. Daha sonra ekonomik canlanmanın sağlanması için Dodd-Frank Wall Street Reformu'nu ve Tüketiciyi Koruma Yasasını kabul etti. Hayata geçirilen bu yasalar her ne kadar işsizliğin gerilemesi ve ekonomik değerlerin yükselmesine neden olduysa da Dodd - Frank düzenlemesi birçok büyük kurum ve küçük banka için olumsuz etkiler ortaya çıkardı.

ABD Başkanı Donald Trump

2010 yılında Obama yönetimi, yaklaşık 50 yıldır ülkenin sağlık sisteminin gördüğü en kapsamlı reformların temellerini hazırlayan Affordable Care Act'ı (zorunlu bakım yasası) yürürlüğe koydu. Bu yasanın maliyetlerinin karşılanabilmesi için özel yetkiler, sübvansiyonlar ve sigorta fonları oluşturuldu. Yasa, sağlık sigortasına sahip olmayan kişilerin sayısını ve yüzdesini önemli ölçüde azalttı. 2016'da 24 milyon hasta bu yasa kapsamından faydalandı ancak sağlık maliyetleri, sigorta primleri ve ekonomik göstergeler üzerindeki etkisi nedeniyle yasanın etkinliği hala bir tartışma konusudur. Haziran 2009'da ekonomik durgunluğun derinleşmesi ve büyümenin yavaşlamasından dolayı seçmenler tam anlamıyla hüsrana uğradılar. Obama'nın uyguladığı politikalara karşı çıkan Cumhuriyetçiler, 2010'da Temsilciler Meclisinde, 2014'de ise Senato'da çoğunluğu ele geçirdiler.

Irak'taki Amerikan kuvvetleri 2009 ve 2010'da büyük oranda geri çekildiler ve 2011 yılında ABD yönetimi resmen savaşın bittiğini ilan etti. Bu çekilme, sonucu oluşan güç boşluğu Irak-Şam İslam Devleti'nin ve El-Kaide bağlantılı örgütlerin yükselmesine ve güç kazanmasına yardımcı oldu. Obama, 2014'te Küba ile diplomatik ilişkilerin 1961'den beri ilk kez tam ve düzenli bir şekilde kurulduğunu açıkladı. Ertesi yıl, ABD P5+1 üyesi olarak İran'ın nükleer faaliyetlerini kısıtlayan Ortak Eylem Planı'nı imzaladı.

Başkanlık görevine seçilmeden önce siyasi veya askeri deneyimi olmayan ilk cumhurbaşkanı olan Donald Trump ise 2016 yılında seçilerek göreve başladı.

Amerika'nın coğrafi özellikleri

Amerikanın coğrafi özellikleri

Birleşik Devletlerin anakara üzerindeki arazisi toplamda 7.663.940,6 km2 'dir. ABD ile komşu ülkesi Kanada tarafından ayrılan Alaska, 1.717.856,2 km2 ile en büyük eyalettir. Kuzey Amerika'nın güneybatısında, Orta Pasifik'te bir takımadayı işgal eden Hawaii'nin kapladığı alan ise 28.311 km2'dir. Porto Riko, Amerikan Samoası, Guam, Kuzey Mariana Adaları ve ABD Virgin Adaları'nın birleşik toplam alanı ise 23.789 kilometre kareyi kapsamaktadır.

Birleşik Devletler, Rusya'nın ve Kanada'nın ardından Çin'in hemen üstünde veya altında olarak sahip olduğu toplam alan (kara ve su) ile dünyanın en büyük üçüncü veya dördüncü ulusudur. Sıralama, Çin ve Hindistan arasındaki tartışmalı iki bölgenin hesaplamaya dahil edilmesi ile değişmektedir. Yapılan hesaplamalar Birleşik Devletlerin toplam büyüklüğünün nasıl ölçüleceğine bağlı olarak 9.522.055,0 km2 ile 9.629.091,5 km2 veya 9.833.516.6 km2 ile 9.900.000 km2 arasında değişmektedir. Sadece sahip olduğu karasal alanın ölçülmesi ile Birleşik Devletler, Kanada'nın hemen önünde Rusya ve Çin'in ardından üçüncü sırada yer almaktadır.

Atlantik sahil şeridi ve Piedmont'un tepelerine ve iç kesimlerdeki yaprak döken ormanlara doğru uzanmaktadır. Appalachian Dağları doğu sahilini Büyük Göller ve Midwest otlaklarından ayırmaktadır. Dünyanın dördüncü en uzun nehir sistemi olan Mississippi-Missouri Nehri, çoğunlukla kuzey-güney yönünden ülkenin kalbinde ilerlemektedir. Büyük Ovaların (Great Plains) düz, verimli toprakları batıya doğru uzanırken güneydoğudaki dağlık bir bölge tarafından ilerlemesi kesilir.

Büyük Ovalar'ın batı kenarındaki Rocky Dağları, ülke boyunca kuzeye doğru uzanır ve Colorado'da 4300 m yüksekliğe ulaşır. Daha batıda ise kayalık olan Büyük Havza ve ÇHV ve Mojave gibi çöller vardır. Sierra Nevada ve Cascade sıra dağları, Pasifik kıyısına yakın bir konumdadırlar, her ikisininde yüksekliği 4.300 metreye ulaşmaktadır. Birleşik Devletler içerisindeki  en düşük ve en yüksek nokta, Kaliforniya eyaletinde yer almaktadır ve birbirlerinden yaklaşık 135 km uzaklıktadır. Alaska'da yer alan Denali Dağı ise (Mount McKinley), sahip olduğu 6.190,5 m yükseklik ile ülkedeki ve Kuzey Amerika'daki en yüksek noktadır. Aktif volkanlar ise Alaska'nın Alexandır ve Aleut Adaları boyunca yaygındır. Ayrıca Hawaii ise volkanik adalardan oluşmaktadır.

Amerikada iklim

Amerika'da iklim

Büyüklüğü ve coğrafi çeşitliliği ile Amerika Birleşik Devletleri, birçok iklim çeşidini barındırmaktadır. 100. meridyenin doğusunda, iklim kuzeydeki kıta kıyılarından güneydeki subtropikal nem bölgelerine kadar değişiklikler gösterir. 100. meridyenin batısında olan Great Plains yarı kurak bir iklime sahiptir. Batı dağlarının çoğunda ise dağ iklimi görülür. İklim, Büyük Havza bölgesinde kurak, Güneybatıda Çöl'de, Kıyı California'da Akdeniz'de,  Oregon'da ve Washington'da ve Alaska'nın güneyinde ise Okyanus iklimi görülmektedir. Alaska'nın çoğu subarctic veya kutup ikliminin etkisi altındadır. Karayipler ve Pasifik'teki nüfusun yoğun olduğu topraklar ile Hawaii ve Florida'nın güney ucunda tropik iklim görülür. Aşırı hava olayları çok nadir değildir; Meksika Körfezi Bölgesine komşu olan eyaletlerde kasırgalar görülmektedir. Ayrıca dünyada yaşanan hortumların büyük bölümü ABD'de görülmektedir.

Amerika'da vahşi yaşam

Amerikanın sembolü Kel Kartal

ABD'nin sahip olduğu ekoloji megadiverse olarak adlandırılmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinin anakara üzerindeki topraklarında ve Alaska'da yaklaşık 17.000 vasküler bitki türü bulunmaktadır ve Hawaii'de ise 1.800'den fazla çiçekli bitki türü bulunmaktadır. Bu bitki türlerinin büyük çoğunluğu anakarada görülmektedir. Birleşik Devletlerde 428 memeli türü, 784 kuş türü ve 311 sürüngen türü ile 295 amfibi türü görülmektedir. Ülkede tanımlanmış 91.000 böcek türü vardır. Kel Kartal Amerika'nın ulusal kuşu, ulusal hayvanı ve ülkenin sembolüdür.

Ülkede 58 ulusal park ve yüzlerce federal park ile binlerce orman ve vahşi yaşam alanı bulunmaktadır. Hükümet toplam olarak ülke arazilerinin yaklaşık %28'ine sahiptir. Bu toprakların birçoğu petrol ve gaz sondajı, madencilik, tomrukçuluk veya sığır yetiştiriciliği için kiralanmış olsa da kalan toprakların %86'sı askeri amaçlı kullanılmaktadır.

Çevresel konular 1970 yılından bu yana ulusal gündemde yer almaktadır. Çevresel tartışmalar arasında, hava ve su kirliliği ile ilgili tartışmalar, petrol ve nükleer enerji ile ilgili tartışmalar, yaban hayatını korumanın ekonomik maliyetleri, kütük ve ormansızlaşma ile küresel ısınmaya karşı uluslararası tepkiler yer almaktadır. Bu tartışmalara birçok federal ve eyalet şirketi de katılmıştır. En büyük çevresel hareket ise 1970'de başkanlık emriyle kurulan Çevre Koruma Ajansı (EPA). Vahşi doğada olma fikri, 1964'ten beri Vahşi Doğa Kanunu ile kamusal alanların yönetimini şekillendirmiştir. 1973 Tehlike Altındaki Türler Yasası, Birleşik Devletler Balık ve Vahşi Yaşam Servisi tarafından izlenen, tehdit altında olan ve nesli tükenmekte olan türler ile yaşam alanlarını korumak için hazırlanmıştır.

Amerika'nın nüfus yapısı

Amerika nüfusu

Amerika'nın nüfus yapısı

ABD Nüfus Bürosu, ülkenin nüfusunun 25 Nisan 2016 itibarıyla 323.425.550 olduğunu söylemiştir ve her 13 saniyede 1 kişinin yani günde yaklaşık 6.646 kişinin doğduğunu açıklamıştır. ABD nüfusu, 20. yüzyılda neredeyse dört katı oranında arttı; 1900 yılında ülke nüfusu yaklaşık 76 milyondu. Çin ve Hindistan'dan sonra dünyanın üçüncü en kalabalık ülkesi olan ABD, büyük nüfus artışlarının görüldüğü tek büyük sanayileşmiş ülkedir. 1800'lü yıllarda bir kadının ortalama 7.04 çocuğu varken bu sayı 1900'lü yıllara gelindiğinde 3.56'ya düşmüştür. 1970'lerin başlarında doğum oranı 2.1 iken 2014'te kadın başına doğum oranı 1.86'ya düşmüştür. Yabancılar tarafından ve göçmenler tarafından ülke içinde gerçekleştirilen doğumlar 1990 yılında 20 milyon iken 2010 yılında iki katına çıkarak 40 milyona ulaşmıştır. Bu sayı ülkede meydana gelen doğumların 1/3'üne tekabül etmektedir. 2015 yılında ise bu oran 45 milyona ulaşmıştır.

Amerika nüfusu

Amerika Birleşik Devletleri, 1000'de 13 gibi bir doğum ortalamasına sahiptir. Bu oran 5 doğum fark ile dünya ortalamasının altındadır. Nüfus artış oranı %0.7'dir ve bu oran birçok gelişmiş ülkeden daha fazladır. 2012 yılı itibari ile yaklaşık bir milyon kadar göçmen (çoğu evlilik yolu ile) ABD vatandaşlığına geçmiştir. 1965 Göçmenlik Yasası'ndan bu yana Meksika ABD'ye en çok göç veren ülkedir. 1990'lardan bu yana ise Çin, Hindistan ve Filipinler Meksika ile beraber her yıl en çok göçmen gönderen 4 ülkedir. 2012 itibarıyla yaklaşık 11,4 milyon kişi yasa dışı göçmen statüsündedir. 2015 yılı itibariyle, tüm göçmenlerin yaklaşık %47'si İspanyol, %26'sı Asyalı, %18'i beyaz, %8'i siyahidir. Asya kökenli göçmenlerin yüzdesi giderek arterken, Latin kökenli olanların oranı giderek azalmaktadır.

Williams Institute tarafından yapılan bir ankete göre yaklaşık dokuz milyon Amerikalı veya yetişkin nüfusun yaklaşık %3,4'ü kendilerini eşcinsel, biseksüel veya transseksüel olarak tanımlamaktadır. 2016 yılında yapılan Gallup anketine göre yetişkin Amerikalıların %4.1'i kendilerini LGBT'li bir birey olarak tanımladıkları sonucuna varmıştır. En yüksek oran Columbia Bölgesi'nde (%10), en düşük oran ise Kuzey Dakota eyaletindedir (%1.7 ). 2013'te yapılan bir araştırma ile Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, Amerikalıların %96,6'sı normal, %1,6'sını gay veya lezbiyen, %0,7'si biseksüel olarak nitelendirmektedir.

2010'da ABD nüfusun içindeki yerlilerin toplam nüfusu yaklaşık 5,2 milyon kadardır (Toplam nüfusun %0.5'i). Amerikan Yerlileri ve Alaska Yerlilerinin nüfusları 2,9 milyon iken (bazıları soy ile), Hawaii Yerlileri ve Pasifik Adaları'ndan gelen yerlilerin toplamı yaklaşık 1,2 milyondur. 2010 yılında yapılan nüfus sayımına göre herhangi bir ''beş büyük ırka'' mensup olmayan veya tanımlanamayanların sayısı ise yaklaşık 18,5 milyondur. Bunların %95'i ise Latin kökenlidir.

Amerikadaki insanlar ve yaşamları

Hispanik ve Latino Amerikalıların nüfus artışı (terimler resmi olarak değiştirilebilir) önemli bir demografik durumdur. Hispanik kökenli yaklaşık 50,5 milyon Amerikalı, Sayım Bürosu tarafından farklı bir "etnisite" olarak tanımlanmaktadır; Hispanik Amerikalıların yaklaşık %64'ü Meksika kökenlidir. 2000 ve 2010 yılları arasında, İspanyol – Hispanik kökenli nüfus %43 artarken, İspanyol kökenli olmayan nüfus ise sadece %4,9 oranında yükselmiştir. Bu büyümenin büyük bir kısmı göç kaynaklıdır. 2007'de ABD nüfusunun %12,6'sı yabancı bir ülkede doğmuştur ve bu doğumların yaklaşık %54'ü Latin Amerika'da gerçekleşmiştir.

Amerikalıların yaklaşık %82'si kentsel alanlarda (banliyöler dahil) yaşamaktadır. Bunların yaklaşık yarısı nüfusu 50.000'in üzerinde olan şehirlerde ikamet etmektedirler. ABD devasa bölgeler (megaregions) olarak bilinen birçok şehir kümesine sahiptir. Bunların en büyüğü Büyük Göller Megalopolis'dir ve onu Kuzeydoğu Megalopolis'i ile Güney Kaliforniya izlemektedir. 2008 yılında, 273 birleşik belediyenin nüfusu 100.000'in üzerindedir, dokuz kentte ise bir milyondan fazla vatandaş yaşamaktadır ve dört küresel kentte ise iki milyondan fazla insan vardır (New York, Los Angeles, Chicago ve Houston). Ülkede nüfusu bir milyondan fazla olan 52 metropoliten şehir bulunmaktadır. En hızlı büyüyen 50 metropol alanının 47'si Batı ya da Güney bölgelerinde bulunmaktadır. San Bernardino, Dallas, Houston, Atlanta ve Phoenix metropol alanları 2000-2008 yılları arasında bir milyondan fazla insan ile büyük bir büyüme yaşamıştır.

Amerika'nın tarihsel nüfus değişimleri aşağıda sıralanmıştır.

Amerika'nın nüfus sayımları
SayımNüfus
17903.929.214
18005.308.483%35,1
18107.239.881%36,4
18209.638.453%33,1
183012.866.020%33,5
184017.069.453%32,7
185023.191.876%35,9
186031.443.321%35,6
187038.558.371%22,6
188050.189.209%30,2
189062.979.766%25,5
190076.212.168%21,0
191092.228.496%21,0
1920106.021.537%15,0
1930123.202.624%16,2
1940132.164.569%7,3
1950151.325.798%14,5
1960179.323.175%18,5
1970203.211.926%13,3
1980226.545.805%11,5
1990248.709.873%9,8
2000281.421.906%13,2
2010308.745.538%9,7
2016323.127.513%4,7
1860 yılına kadar yapılan sayımlar Amerikan yerlilerini kapsamıyor .


Amerika'da konuşulan diller

İngilizce (Amerikan İngilizcesi) de facto yani ulusal dildir. Federal düzeyde hiçbir resmi dil olmasa da, kurumlar bazı kanunlar ile -ABD vatandaşlığa alınma gereklilikleri gibi- İngilizce bilmeyi şart koşabilmektedir. 2010 yılı itibari ile yaklaşık 230 milyon ya da beş yaş ve üstü nüfusun %80'i evde İngilizce konuşur. Nüfusun %12'si evde İspanyolca konuşur ve  ikinci en yaygın dildir. Bazı Amerikalılar ise İngilizce'nin 32 eyalette olduğu gibi ülkenin resmi dili haline getirilmesi gerektiğini savunmaktadırlar.

Amerika'da konuşulan diller

Hem Hawaililer tarafından konuşulan yerel Hawaii Dili hem de İngilizce, eyalet yasalarına göre Hawaii'de kabul edilen resmi dillerdir. Alaska eyaleti ise bölgeye özgü yirmi farklı yerli dilini tanımaktadır. Herhangi bir resmi dili olmasa da, New Mexico İngilizce ve İspanyolca için Louisiana ise İngilizce ve Fransızca için  kullanımı sağlayan kanunlara sahiptir. Kaliforniya gibi diğer eyaletler ise mahkeme formları da dahil olmak üzere bazı resmi belgelerinin İspanyolca versiyonlarının da yayınlanmasını zorunlu kılarlar. Çok sayıda İngilizce bilmeyen konuşmacıya sahip birçok eyalet, hükümetleri tarafından kullanılan materyalleri, özellikle de oylama dönemlerinde kullanılan ilanları diğer dillerde de hazırlamaktadırlar.

Birçok ada bölgesi kendi yerel dillerini İngilizce ile birlikte resmi olarak tanımaktadırlar: Samoan ve Chamorro sırasıyla Amerikan Samoa ve Guam hükümetlerince tanınmaktadırlar; Carolinian ve Chamorro, Kuzey Mariana Adaları tarafından resmi diller arasında tanınmaktadır; Cherokee dili ise doğu Oklahoma'daki Cherokee kabilesi tarafından yargı alanını içine alan konularda kullanılmaktadır. İspanyolca, Porto Riko'nun resmi dilidir fakat ülkede daha çok İngilizce konuşulmaktadır.

Göç Araştırmaları Merkezi'ne göre Arapça ve Urduca, Amerika'da konuşulan en hızlı büyüyen yabancı dillerdir. Son yıllarda Arapça konuşan insanların oranı %29, Urduca konuşanların oranı %23 ve Farsça konuşanların oranı ise %9 oranında artmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bütün seviyelerde (öğrenim numarası bakımından) en yaygın öğretilen yabancı diller şunlardır: İspanyolca (yaklaşık 7,2 milyon öğrenci), Fransızca (1,5 milyon) ve Almanca (500.000). Yaygın olarak öğretilen diğer diller ise (100.000 ila 250.000 öğrenci) Latin, Japonca, Amerikan İşaret Dili, İtalyanca ve Çince'dir. Tüm Amerikalıların %18'i, İngilizce'ye ek olarak en az bir yabancı dil konuşabilmektedir.

2016 yılı itibari ile Amerika'da 1 milyondan fazla kişi tarafından konuşulan diller listesi.

DilNüfusun
 
yüzdesi
Konuşan
 kişi 
sayısı
İngilizceyi çok iyi
konuşan kisi sayısı

İngilizceyi çok iyi
konuşamayan kişi sayısı 


İngilizce (sadece) ~%80237.810.023XX
İspanyolca
%1340.489.81323.899.4211.6590.392
Çince    %1,03.372.9301.518.6191.854.311
Tagalogca %0,51.701.9601.159.211542.749
Vietnamca%0,41.509.993634.273875.720
Arapça
%0,31.231.098770.882460.216
Fransızca    %0,31.216.668965.584251.087
Korece%0,21.088.788505.734583.054


Amerika'da dinler

Amerika'da dinler

ABD Anayasasında yapılan Birinci Değişiklik ile devlet dinin özgürce yaşanmasını garanti eder ve Kongre'nin dini kurumların kuruluşuna saygılı davranacağı ile engelleyici kanunlar çıkmasını engeller. Hristiyanlık, ABD'de büyük bir inanan kitlesine sahip olan en yaygın dindir, ancak diğer dinler de büyük bir inanan kitlesine sahiptirler. 2013'te yapılan bir araştırmada, Amerikalıların %56'sı dinin "hayatlarında çok önemli bir rol" oynadığını ve bu zenginliğin diğer gelişmiş ülkelerden çok daha yüksek olduğunu belirtmişlerdir. 2009'da yapılan Gallup anketine göre, Amerikalıların %42'si haftalık düzenli bir şekilde kiliseye gittiklerini belirtmişlerdir. Bu durum en düşük  %23 ile Vermont'ta en yüksek ise %63 ile Mississippi'dedir.

Diğer Batılı ülkelerde olduğu gibi, ABD'de giderek daha az dindar hale gelmektedir. Anketler, Amerikan dinine olan güvenin 1980'lerin ortalarından beri bir düşüş gösterdiğini ve özellikle genç Amerikalılar arasında giderek dinsizliğin yaygınlaştığını göstermektedir. 2012'de yapılan bir araştırmaya göre, ABD nüfusu içindeki Protestan oranı %48'e düşmüştür ve böylece ilk kez ''çoğunluğun dini'' statüsü ortadan kalkmıştır. Dinsiz Amerikalılar, Hristiyanlar arasında 2,2 oranına kıyasla 1,7 oranında çocuğa sahiptirler. Evlenme ve ilişki oranları ise %37 ile Hristiyanların %52'lik oranından oldukça düşüktür.

Amerika'da dini yaşam

2014 yılına ait bir ankete göre, yetişkinlerin %70,6'sı kendilerini Hristiyan olarak tanımlarken, Protestan mezhebine mensup olanların oranı %46,5, Roma Katolikliğine mensup olanların oranı ise %20,8'dir. 2014 yılı itibari ile Hristiyan olmayan dinlerin toplam nüfus içindeki oranı %5.9'dur. Hristiyanlığın ardından gelen diğer yangın dinler ise Yahudilik (%1.9), İslam (%0.9), Budizm (%0.7) ve Hinduizm (%0.7) dir. Ankete göre ayrıca, Amerikalıların %22,8'inin kendilerini agnostik, ateist ya da sadece dinsiz olarak tanımladıklarını göstermektedir. Bu oran 1990 yılındaki orandan yaklaşık %8.2 puan daha fazladır. Ayrıca Unitarian Evrenselciler, Bahailer, Sihler, Jainler, Shintocular, Konfüçyüscular, Taocular, Druidler, Amerikan Yerli Dinleri, Wiccanlar, hümanistler ve deist topluluklarda toplumdaki inançlar arasında yer almaktadırlar.

Amerika'da dinler ve protestanlık

Protestanlık, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en büyük Hristiyan dini gruplaşmasıdır. Baptistler birlikte Protestanlığın en büyük kolunu oluştururlar ve Güney Baptist Sözleşmesi, ülkedeki en büyük Protestan mezhebidir. Amerikalıların yaklaşık %26'sı kendilerini Evanjelik Protestan olarak tanımlamaktadır. Toplumun %15'i Ana Akım kiliselere ve %7'si ise geleneksel bir Siyahi kiliseye bağlıdır. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Roma Katolikliği, İspanya ve Fransa'nın Amerika kıtasındaki kolonileştirme faaliyetlerinin ardından İrlanda, İtalya, Polonya, Almanya ve Hispanik göçlerden dolayı büyümüştür. Rhode Island, toplam nüfusun yüzde 40'ına oranla en yüksek Katolik inanan oranına sahiptir. ABD'de lüteryanizm, Kuzey Avrupa ve Almanya'dan gelen göçler sonucu ortaya çıkmıştır. Kuzey ve Güney Dakota, nüfusun çoğunluğunun Lutheran olduğu tek eyaletlerdir. Presbiteryenizm, Kuzey Amerika'da İskoç ve Ulster kökenli İskoç göçmenleri tarafından getirilmiştir. Her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri geneline yayılmış olsa da, daha çok Doğu Yakası'nda yoğunlaşmıştır. Hollanda kökenli Reformcu cemaatler batıya doğru yayılmadan önce ilk olarak New Amsterdam'da (New York City) kurulmuştur. Mormonluğun nüfusun çoğunluğunun dini olduğu tek eyalet ise Utah'tır. Mormon Koridoru, Idaho, Nevada ve Wyoming'in bir bölümünü kapsamaktadır.

İncil Kemeri kavramı, genel olarak Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Güney Eyaletlerinde yaygın bir şekilde görülen muhafazakar Protestanlığın kültürün önemli bir parçası olduğu bölgeleri nitelemek için kullanılan gayri resmi bir terimdir. Toplumun Hristiyan kiliselere katılım oranı genellikle ulus ortalamasından daha yüksektir. Ülkedeki genel durumun aksine, din, New England'da ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Batı Yakasındaki bireylerin hayatlarında daha az önemli rol oynamaktadır.

Amerika Birleşik Devletlerinde inanılan dinler ve  yüzdesel olarak nüfusa oranları aşağıdaki tabloda mevcuttur.

ABD'deki dinler ABD nüfusundaki yüzdesi
Hristiyan70,6
 
Protestan46,5
 
Evanjelik Protestan25,4
 
Anahat Protestan14,7
 
Siyahi kilise6,5
 
Katolik20,8
 
Mormon1,6
 
Jehovah'ın Şahitleri0,8
 
Doğu Ortodoks0,5
 
Diğer Hristiyanlar0,4
 
Yahudi1,9
 
Müslüman0,9
 
Budist0,7
 
Hindu0,7
 
Diğer inançlar1,8
 
Dinsiz22,8
 
Hiçbir şey15,8
 
Agnostik4,0
 
Ateist3,1
 
Cevap vermiyor0,6
 

Amerikan aile yapısı

Amerikan aile yapısı

2007 itibariyle, 18 yaş ve üstü Amerikalıların %58'i evli, %6'sının eşi vefat etmiş, %10'u boşanmış ve %25'i hiç evlenmemiştir. Kadınlar artık çoğunlukla ev dışında çalışmaktadırlar ve lisans derecelerinin birçoğunu almaktadırlar.

Amerika'da genç kadınlar arasındaki gebelik oranı 1.000'de 26,5'dir. Bu oran 1991'den bu yana %57 oranında düşüş göstermiştir. 2013'te, gençler arasındaki en yüksek doğum oranı Alabama'da, en düşük doğum oranı Wyoming'de gerçekleşmiştir. Kürtaj, Birleşik Devletler Yüksek Mahkemesinin 1973 tarihinde aldığı önemli bir karar olan Roe v. Wade sayesinde ABD genelinde yasal bir tıbbı işlemdir. Kürtaj oranı giderek azalırken, 1000'de 241'e düşmüştür. 15-44 yaş arası kadınlarda ise bu oran 1.000'de 15'tir. Bu kürtaj oranı birçok Batılı ülkenin sahip olduğu kürtaj oranından daha yüksektir. 2013'te gerçekleştirilen ilk doğumda ortalama yaş 26'dır ve doğumların %40,6'sı evli olmayan kadınlar tarafından gerçekleştirilmektedir.

Toplam doğurganlık hızının ise (TFR) 2013 yılı için kadın başına düşen oranı 1,86 olarak tahmin edilmektedir. Birleşik Devletler'de evlat edinme hukuki bir bakış açısıyla yaygın ve nispeten kolaydır (diğer Batı ülkeleriyle karşılaştırıldığında). 2001'de 127.000'in üzerinde gerçekleşen evlat edinme ile ABD, dünya çapında gerçekleşen evlat edinme oranının yaklaşık yarısına sahip olmuştur. Aynı cinsiyetteki bireylerin evlenmesi yurt çapında yasaldır ve eşcinsel çiftlerin evlatlık edinebilme imkanları da vardır. Çok eşlilik ise ABD genelinde yasa dışı kabul edilmektedir.

Amerikan hükümeti ve politikaları

Amerikan Senatosu

Amerika Birleşik Devletleri dünyanın en eski ve yaşayan federasyonudur. Anayasal bir cumhuriyettir ve temsili demokrasisi ilkesi benimsenmiştir. Bu durum "çoğunluğun egemenliği kanunla korunan azınlık hakları tarafından engelleniyor" şeklinde ifade edilmektedir. Hükümet ve sahip olduğu yetkiler, ülkenin yüksek düzeydeki hukuki belgesi olan ABD Anayasası tarafından tanımlanan bir kontrol ve denge mekanizması ile düzenlenmiştir. 2016 yılı itibari ile ABD Demokrasi Endeksi'nde 21'inci ve Yolsuzluk Endeksi'nde 17'nci sırada yer aldı.

Amerikan federal sisteminde, vatandaşlar genellikle üç düzey hükümete tabidir: Federal, eyalet ve yerel. Yerel yönetimlerin görevleri genellikle ilçe ve belediye yönetimleri arasında bölünmüştür. Hemen hemen bütün durumlarda, yürütme ve yasama görevlileri, ilçe bazında vatandaşların birden fazla oyuyla seçilir. Federal seviyede orantılı bir temsil sistemi yoktur ve daha düşük kademelerde nadiren görülür.

Federal hükümet üç kısımdan oluşur:

  • Yasama: Senato ve Temsilciler Meclisi'nden oluşmaktadır. Sahip olduğu görev ve yetkiler arasında federal yasaları hazırlamak, savaş ilan etmek, antlaşmaları onaylamak, bütçeyi onaylamak, görevden alma yetkisini kullanmak sayılabilir.

Amerikan hükumeti ve politikaları
  • Yürütme: Başkan, ordunun başkomutanlığı görevini yerine getirir, yasalaştırılmadan önce kanun tasarılarını veto edebilir (Kongre'nin geçersiz kılmasına tabidir) ve Bakanlar Kurulu üyelerini (Senatonun onayına tabi olarak) ve diğer memurları atar. Federal yasaları ve politikaları hazırlamak ve uygulamakla görevlidir.

  • Yargı: Yüksek Mahkeme ve diğer daha düşük seviyelerdeki federal mahkemelerin yargıçları Başkan tarafından atanırlar ve Senato'nun onayı ile göreve başlarlar. Yasaların uygulanmasını ve Anayasaya uygunluklarını denetlemekle görevlidirler.

Temsilciler Meclisi, her biri ayrı bir kongre semtini iki yıl için temsil eden ve halk oyu ile seçilen 435 üyeden oluşur. İlçelerce çıkarılacak olan temsilci sayısı, her on yılda bir nüfus sayısına göre eyaletler arasında paylaştırılır. 2010 nüfus sayımında yedi eyalette en az bir temsilci varken en kalabalık temsilci sayısı ise 53 kişi ile Kaliforniya'daydı.

Yargıç Justice Antonin Scalia

Senato'nun, bütün eyaletler için toplamda 100 üyesi vardır ve her eyalet iki senatör çıkarma hakkına sahiptir. Senato üyeleri altı yıllık bir süre için seçilirler ve üyelerin 1/3'ü sonraki yıl yapılan seçimler ile yenilenir. Başkan ise dört yıl için ve en fazla iki defa seçilir. Başkan, doğrudan halk oyu ile değil, geçerli oyların eyaletlere ve Kolumbiya Bölgesi'ne dağıtıldığı dolaylı bir seçim kurulu sistemi ile belirlenir. Birleşik Devletler Başsavcısı liderliğindeki Yüksek Mahkeme hayatı boyunca hizmet eden dokuz üyeden oluşur. 

Eyalet hükümetleri kabaca benzer şekilde yapılandırılmıştır. Sadece Nebraska benzersiz bir şekilde tek kutuplu bir yasama meclisine sahiptir. Her eyaletin valisi (yöneticisi) doğrudan halk oyu ile seçilir. Bazı eyaletlerin hakimleri ve kabine üyeleri, ilgili  eyaletlerin valileri tarafından atanırken, diğerleri genel seçimler ile seçilirler.

Anayasanın orijinal metni, federal hükümetin yapısını ve sorumluluklarını, eyaletler ile olan ilişkisinin ana hatlarını ortaya koymaktadır. Birinci Madde, habeas corpus'un "büyük yazıt" hakkını korur. ABD Anayasası toplamda 27 defa değiştirilmiştir; Haklar Yasasını oluşturan ilk on değişiklik ve On Dördüncü Değişiklik, Amerikalıların sahip oldukları bireysel hakların merkezi temelini oluşturmaktadırlar. Tüm kanunlar ve hükümet uygulamaları adli incelemeye tabidir ve mahkemelerce Anayasa'ya aykırı olan herhangi bir yasa geçersiz sayılmaktadır. Anayasa'da açıkça belirtilmeyen adli inceleme ilkesi, Başsavcı John Marshall'ın verdiği bir kararla Marbury v. Madison'daki (1803) Yüksek Mahkeme tarafından oluşturulmuştur.

Amerika'da siyasi bölümler

Amerika'da siyasi bölümler

Birleşik Devletler, 50 eyaletten oluşan federal bir cumhuriyettir, bir federal bölge, beş bölge ve on bir ıssız adadan oluşmaktadır. Eyaletler ve bölgeler, ülkedeki başlıca idari yönetim birimleridir. Bunlar da kendi içlerinde ilçelere ve bağımsız şehirlere ayrılmışlardır. Kolumbiya Bölgesi (District of Columbia), Birleşik Devletlerin başkenti Washington, DC'yi kapsayan federal bir bölgedir. Eyaletler ve Kolombiya Bölgesi yapılan halk oylamaları ile Amerika Birleşik Devletleri Başkanı'nı seçmektedirler. Her eyaletin başkan seçimlerindeki oy kullanacak temsilcileri ve Kongredeki Temsilcileri ile Senatörlerinin sayıları eşittir, fakat Kolombiya Bölgesi üç adaya sahiptir. Bu nedenle diğer bölgelerden daha fazla temsil gücü vardır.

Kongre Bölgeleri, her on yılda bir tekrarlanan Nüfus Sayımı sonuçlarının sonrasında eyaletler arasında yeniden paylaştırılmaktadır. Daha sonra her eyalet, nüfus sayımı sonuçlarına uygun bir şekilde her bir üyenin seçilebilmesi için seçim bölgeleri belirlemektedirler. Temsilciler Meclisindeki üyelerin toplam sayısı 435'dir. Kongreye seçilen delegeler Kolumbiya Bölgesi ve diğer beş büyük ABD bölgesini temsil etmektedirler.

Amerika Birleşik Devletleri, Amerikan Yerlilerinin kendilerini yönetilme haklarına tıpkı diğer eyaletlerde olduğu gibi sınırlı bir şekilde müdahale etmektedir. Amerikan Kızılderilileri ABD vatandaşıdırlar. Kabile toprakları ABD Kongresinin denetimi ve federal mahkemelerin yargı yetkisine tabidirler. Tıpkı eyaletler gibi onlar da çok fazla özerkliğe sahiptirler, fakat devlet kabilelerinin savaş ilan etmesine kendi dış ilişkilerini oluşturmasına veya kendi başlarına para basmasına izin vermemektedir.

Temsilciler Meclisi seçimi ve Amerikan Senatosu

Amerika'da partiler ve seçimler

Amerika Birleşik Devletleri'nin, tarihinin büyük bir bölümünde iki partili bir seçim sistemi görülmüştür. Genellikle seçmen grupları, devlet tarafından düzenlenen seçimlerin birincil turlarında ve daha sonraki genel seçimlerde yarışacak parti adaylarını seçerler. 1856 genel seçimlerinden bu yana seçimlerde yarışan başlıca partiler, 1824 yılında kurulan Demokrat Parti ve 1854'te kurulan Cumhuriyetçi Parti olmuştur. İç Savaştan bu yana, sadece bir üçüncü partinin başkan adayı-eski cumhurbaşkanı Theodore Roosevelt, 1912'de başarılı olmuştur - geçerli oyların %20'sini alarak seçimleri kazanmıştır. Başkan ve Başkan Yardımcısının seçiminde ise seçmen kurulu sistemi uygulanmaktadır.

Amerikan siyasi kültüründe merkez sağ parti için (Cumhuriyetçi Parti) "muhafazakâr", merkez sol parti için (Demokrat Parti) ise "liberal" kavramı kullanılmaktadır. Kuzeydoğu ve Batı Yakası eyaletleri ile "Mavi Eyaletler" olarak bilinen Büyük Göller eyaletlerinin bazıları nispeten daha liberaldir. Güney'in "kırmızı eyaletleri" ve Büyük Ovalar ile Kayalık Dağlarının civarındaki eyaletler ise nispeten muhafazakârdır.

Donald Trump

2016 Başkanlık seçimlerinin galibi Cumhuriyetçi Partinin adayı Donald Trump olmuştur. Kendisi şu anda Birleşik Devletler'in 45. Başkanı olarak görev yapmaktadır. Senato'daki mevcut görev dağılımı ise Cumhuriyetçi Başkan Yardımcısı Michael Pence, Cumhuriyetçi Başkan Pro Tempore (Pro Tem) Orrin Hatch, Çoğunluğun Lideri Mitch McConnell ve Azınlık Lideri Chuck Schumer şeklindedir. Beyaz Saray'daki görev dağılımı ise, Konuşmacı Paul Ryan, Çoğunluk Lideri Kevin McCarthy ve Azınlık Lideri Nancy Pelosi şeklinde oluşturulmaktadır.

115. ABD Kongresi'nde hem Temsilciler Meclisi hem de Senato Cumhuriyetçi Parti üyeleri tarafından kontrol edilmektedir. Senato şu anda toplam 52 Cumhuriyetçi ve 46 Demokrat ile Demokratlar ile ilişkisi olan 2 Bağımsız Demokrattan oluşmaktadır. Beyaz Saray ise toplamda 241 Cumhuriyetçi ve 194 Demokrattan oluşmaktadır. Eyalet valiliklerinde 31 Cumhuriyetçi, 18 Demokrat ve 1 Bağımsız vali vardır. Kolombiya Bölgesi belediye başkanı ve 5 bölge valisi arasında 2 Cumhuriyetçi, 1 Demokrat, 1 Popüler Demokrat ve 2 Bağımsız yönetici vardır.

ABD'nin dış ilişkileri

ABD'nin dış ilişkileri

Birleşik Devletler, dış ilişkiler konusunda kurulmuş özel bir yapıya sahiptir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesidir ve New York City, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi'ne ev sahipliği yapmaktadır. G7, G20 ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü üyesidir. Hemen hemen tüm ülkelerin Washington, DC'de elçilikleri vardır ve birçoğunun yine ülke çapında konsoloslukları vardır. Aynı şekilde, neredeyse tüm uluslar Amerikan diplomatik misyonlarına ev sahipliği yapmaktadırlar. Bununla birlikte, İran, Kuzey Kore, Butan ve Çin Cumhuriyeti (Tayvan) ABD ile resmi olarak diplomatik ilişkilere sahip değildirler (ancak ABD hala Tayvan'la ilişkileri sürdürmekte ve Tayvan'a askeri teçhizat tedarik etmektedir).

Birleşik Devletler'in, Birleşik Krallık'la "özel" bir ilişkisi vardır. Ayrıca ABD'nin Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Filipinler, Japonya, Güney Kore, İsrail, Fransa, İtalya, Almanya ve İspanya'da dahil olmak üzere birçok Avrupa Birliği ülkesiyle güçlü bağları vardır. Askeri ve güvenlik konularında diğer NATO üyeleriyle yakın çalışma içerisindedir. Ayrıca Amerikan Devletleri Teşkilatı aracılığıyla diğer Amerikan Ülkeleri ve Üçlü Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması gibi serbest ticaret anlaşmaları ile komşuları Kanada ve Meksika ile yakından çalışmaktadır. 2008 yılında Amerika Birleşik Devletleri, 25,4 milyar dolar ile dünyanın en çok kalkınma yardımı için para harcayan ülkesidir. Bununla birlikte, Amerika yardımların gayri safi milli gelirine oranı içerisinde %0,18'lik bir pay ile 22 bağışçı devlet arasında ABD son sırada yer almıştır. Buna karşın, Amerikan kökenli özel kuruluşlar yurt dışına yapılan yardımlar konusunda daha cömerttir.

ABD, Mikronezya, Marshall Adaları ve Palau ile Bağımsız Serbestlik Antlaşması ile bu üç egemen ulusun uluslararası savunma sorumluluğunu üstlenmiştir. Bu ülkeler, bir zamanlar, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Pasifik Adalarında ABD tarafından yönetilen Güven Bölgesi'nin bir parçası olan ve ilerleyen yıllarda bağımsızlığını kazanan Pasifik ada ülkeleridir.

Amerika'da devlet finansmanı

Birleşik Devletler'deki vergiler federal, eyalet ve yerel yönetimler düzeylerine göre sınıflandırmalara ayrılır. Bunlara gelir, bordro, mülk, satış, ithalat, hediye vergileri ve çeşitli ücretlerde dahildir. 2010 yılında federal devlet, eyaletler ve belediyeler tarafından toplanan vergiler GSYİH'nın yaklaşık %24,8'ini oluşturmuştu. 2012 mali yılında, federal hükümet toplamda 2,45 trilyon dolarlık vergi geliri toplamıştır. Bu rakam 147 milyar dolarlık bir artış ile 2011 mali yılına göre %6'lık bir artış göstermiştir. Birincil vergi kaynakları, bireysel gelir vergileri (1.132 milyar dolar gelirin %47'si), Sosyal Güvenlik / Sosyal Sigorta Vergileri (845 milyar dolar gelirin %35'i) ve kurumlar vergilerinden (242 milyar dolar gelirin %10'u) oluşuyordu. CBO tahminlerine dayanarak, 2013 vergi kanunu uyarınca en zengin %1'lik kesim, 1979 yılından bu yana en yüksek vergi miktarını öderken, diğer gelir gruplarının ödeyecekleri vergi miktarları ise düşük seviyelerde kalacaktır.

Bialystoktedi vergi kontrol binası

ABD'deki vergi oranları sürekli artan bir ivmeye sahiptir ve bu nedenle ABD, vergi oranlarının sürekli arttığı ülkeler arasında üst sıralardadır. Gelir vergisi ödeyenlerin en zengin %10'u federal vergilerin çoğunluğunu ve tüm vergilerin yaklaşık yarısını ödemektedirler. Sosyal Güvenlik için alınan bordro vergileri, gelirleri 118.500 $ 'ın üstünde (2015 ve 2016 için) olanlardan alınmaktadır ve bu hesaplamaya hisse senetleri ve faiz gelirleri gibi unsurlar dahil edilmemektedir. Bordro vergisinin gerileyen oranları için öne sürülen asıl gerekçe, hak kazanma programlarının refah transferleri olarak görülmemesidir. Bununla birlikte, Kongre Bütçe Bürosuna göre, Sosyal Güvenlik'in vergisinin en büyük yararı, toplam vergi gelirlerini %70 oranında arttırarak hiçbir şekilde vergi veremeyenlerden dolayı oluşan kayıpları ve yapılan sağlık harcamalarını %170 oranında telafi ederek sistemi daha dengeli hale getirmektedir.

Ülkedeki en zengin %10'luk kesim 2009'daki toplam federal vergilerin yaklaşık %51,8'ini ödemiştir. Ayrıca ülkedeki en zengin %1'lik kesim ise vergi öncesi ulusal gelirin %13,4'ünü ödemiştir. Ayrıca yine bu kesim federal vergilerin %22,3'ünü ödemiştir. 2013'te Vergi Politikası Merkezi, en zengin %1'lik kesim için %35,5, yine en zengin 1/5'lik kesim için %27,2, orta seviye 1/5'lik kesim için için %13,8 ve en düşük gelire sahip 1/5'lik kesim için % -2.7'lik federal vergi oranları öngörmüştür. Kurumlar vergisinin insancıl boyutu, onlarca yıldır kayda değer bir tartışma konusudur. Eyaletlerin ve yerel yönetimlerin vergi oranları çok değişkendir ancak genel vergilerin toplam gelir içerisindeki etkinliğini ortadan kaldırmamalarına rağmen, federal vergilerden daha az oranda artmakta olup ağırlıklı olarak daha az değişken ve daha düzenli bir gelir akışı sağlayan satış ve emlak vergilerine güvenmektedirler.

2012 mali yılında federal hükümet, 3,60 trilyon dolarlık harcama öngörmüş fakat $3,54 trilyon dolarlık bir harcama yaparak ortalama 60 milyar dolarlık bir (%1,7) tasarruf gerçekleştirmiştir. 2012 yılında gerçekleşen federal harcamaların yapıldığı başlıca kategorileri; İlaç ve Sağlık ( harcamaların %23'ü 802 Milyar dolar), Sosyal Güvenlik (harcamaların %22'si 768 Milyar Dolar ), Savunma Bakanlığı (harcamaların %19'u 670 Milyar dolar), savunma dışı harcamalar (harcamaların %17'si 615 Milyar dolar), Diğer zorunlu harcamalar (harcamaların %13'ü 461 Milyar dolar) ve faiz harcamalarıdır (harcamaların %6'sı 223 Milyar dolar).

Amerika Birleşik Devletleri'nin ülke içi toplam milli borcu 2014 yılında 18.527 trilyon dolara (GSYİH'nin %106'sı) ulaşmıştır.

Amerikan Ordusu

Amerika ordusu

ABD Başkanı, silahlı kuvvetlerin başkomutanı unvanına sahiptir ve silahlı kuvvetlerin liderleri ile ( hava , kara vb.), Savunma Sekreteri ve Genel Kurmay Başkanını atamaktadır. Birleşik Devletler Savunma Bakanlığı, Ordu, Deniz Kuvvetleri, Deniz Piyadeleri ve Hava Kuvvetleri dahil olmak üzere bütün silahlı kuvvetleri yönetmektedir. Sahil Güvenlik gücü ise, Barış zamanında Vatan Güvenliği Departmanına bağlı olarak görev yaparken, savaş zamanında ise Deniz Kuvvetleri Dairesine bağlı olarak görev yapmaktadır. 2008 yılında silahlı kuvvetler bünyesinde 1,4 milyon personel aktif olarak görev yapmaktaydı. Rezervler ve Ulusal Muhafızlar'ında dahil edilmesi ile bu sayı 2,3 milyon olmaktadır. Ayrıca Savunma Bakanlığı müteahhitleri içermeyecek şekilde yaklaşık olarak 700.000 sivili de istihdam etmektedir.

Askerlik isteğe bağlıdır, ancak savaş zamanında askere alma, Seçici Hizmet Sistemi vasıtasıyla gerçekleştirilmektedir. Amerikan silahlı kuvvetleri, Hava Kuvvetleri'nin büyük taşıma filosu, Donanmanın 10 aktif uçak gemisi ile Atlantik ve Pasifik'de görev yapmakta olan deniz filoları ile dünyanın herhangi bir yerine hızla konuşlandırılabilir. Bu bakımdan ordunun hareket kapasitesi oldukça yüksektir. Ordu Komutanlıkları, yurtdışında 865 üssü ve tesisi işletmekte bunun yanı sıra 25  yabancı ülkede aktif görevde bulunan 100'den fazla personelin görev dağılımını belirlemektedirler.

Modern Amerikan Ordusu

2011 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin askeri bütçesi 700 milyar dolardan daha fazlaydı. Bu oran küresel askeri harcamaların %41'ini oluşturmaktaydı ve sonraki sırada bulunan diğer 14 ülkenin ulusal askeri harcamalarına eşitti. Toplam askeri harcamalar GSYİH'nın %4,7'sine eşittir. ABD bu oran ile Suudi Arabistan'dan sonra en çok askeri harcama yapan 15 ülke içinde ikinci sırada yer almaktadır. CIA'ye göre 2012 yılında ABD'nin savunma harcamalarının GSYİH'ya olan oranı ile dünyada 23. sırada yer almıştır. ABD savunma harcamalarındaki payı son yıllarda, Soğuk Savaş döneminde 1953'de GSYİH'nın %14,2'si iken 1954'te federal harcamaların %69,5'ini oluşturmaktaydı. GSYİH'nın %4,7'si ve 2011'deki toplam federal harcamaların %18,8'ini oluşturarak zaman içinde azalmıştır.

Savunma Bakanlığı tarafından istenilen bütçe miktarı 2012 yılında 553 milyar dolara yükselerek 2011 yılına göre %4.2 oranında artmıştır. Bunun nedeni ise Irak ve Afganistan'da düzenlenecek olan askeri operasyonlardır. Irak'ta hizmet vermekte olan son Amerikan Birlikleri Aralık 2011'de ülkeden ayrılmıştır. Irak Savaşı sırasında yaklaşık 4.484 personel öldürülmüştür. Nisan 2012 itibari ile Afganistan'da yaklaşık 90.000 Amerikan askeri görev yapmaktaydı. 8 Kasım 2013 tarihine kadar 2.285 personel Afganistan Savaşı sırasında öldürülmüştür.

Amerika'da kanunları uygulama ve suçlar

New York Polis Departmanı

Birleşik Devletler'de kolluk kuvvetleri, öncelikle yerel polis ve şerifin sorumluluğundadır ve federal polis daha geniş kolluk hizmetleri sunmaktadır. New York Polis Departmanı (NYPD) ülkedeki en büyük polis teşkilatıdır. Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ve US Marshals Servisi gibi federal kurumlar, sivil hakları koruma, ulusal güvenliğin korunması ve federal mahkemelerin kararları ile federal yasaların uygulanmasını da içeren özel görevlere sahiptirler. Federal düzeyde ve hemen her eyalette var olan bir hukuk sistemi ortak bir kanun üzerinde çalışmaktadır. Devlet mahkemelerinin çoğu cezai soruşturmaları yürütmektedir. Federal mahkemeler ise yerel ceza mahkemelerinde yapılan belirli itirazlar ile belirli bazı suçları ele almaktadırlar. Plea yani cezaların kefaret ile ödenmesi usulü ABD'de oldukça yaygındır. Hatta davaların büyük bir kısmı juri kararının ardından kefaret ile çözülebilmektedir

2015'te 15.696 cinayet vakası yaşanmıştır, bu sayı 2014 yılına göre 1.532 vaka ile büyük bir artış göstermiştir. 2015 yılındaki cinayetler yüzde 10,8 artışla 1971'den beri en yüksek seviyeye ulaşmıştır. 2015'deki kişi başına düşen cinayet oranı 100.000'de 4,9 idi. 2012'de Amerika Birleşik Devletleri'nde ise kişi başına düşen cinayet oranı 100.000'de 4.7'idi. 1980'de bu oran 10,2 iken günümüzde %54'lük bir düşüş yaşanmıştır. 2001-2002 döneminde Amerika Birleşik Devletleri'nde ortalamanın üstünde şiddet olayları  özellikle de yüksek oranda silahlı şiddet olayları yaşanmıştır. Diğer gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında; Dünya Sağlık Örgütü Ölüm Veritabanının 2003 yılındaki verilerine göre, Birleşik Devletler'deki "cinayet oranlarının, diğer yüksek gelirli ülkelere oranla 6,9 kat daha yüksek olduğu ve bunun nedenininde 19,5 kat daha yüksek olan silah kaçakçılığı nedeni ile ortaya çıktığı" belirtilmiştir. Silah mülkiyeti hakları, ABD'de büyük bir siyasi tartışma konusudur ve halen günümüzde tartışma konusu olmayı sürdürmektedir.

Amerika'da kanunları uygulama ve suçlar

1980 ile 2008 yılları arasında erkekler cinayete kurbanların %77'sini, suçluların ise %90'ını temsil ediyorlardı. Siyahilar, bu cinayet oranlarında beyazların neredeyse sekiz katı ("beyazlar" çoğu Hispanik'ini kapsar) bir oranla (%52,5'lik bir pay) kurban olmakta ve beyazlardan altı kat daha mağdur olmaktadırlar. Çoğu cinayet verisine göre, siyah kurbanların %93'ü siyahlar tarafından öldürülürken, beyaz kurbanların ise %84'ü beyazlar tarafından öldürülmüştür. 2012'de Louisiana, ABD'de en yüksek cinayet ve ihmalkar adam öldürme oranı gerçekleşirken, New Hampshire'de ise en düşük oran gerçekleşmiştir. FBI'ın Resmi Suç Raporlarına göre, 2012 yılında 100.000 kişi başına 3.246 şiddet içeren olay ve maddi suç gerçekleştiği ve bunların toplamının 9 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Ölüm cezası Birleşik Devletler'de bazı federal ve askeri suçlar için geçerlidir ve toplamda 31 eyalette uygulanmaktadır. Kısmen ABD Yüksek Mahkemesi'nin ölüm cezasının zorla dayatılmasına karşı olan kararı nedeniyle 1967-1977 yılları arasında herhangi bir ceza infazı gerçekleştirilmedi. 1976'da Mahkeme, uygun şartlar altında ölüm cezasının anayasal bir şekilde uygulanabileceğine karar vermiştir. Alınan karardan bu yana 1.300'den fazla infaz gerçekleştirildi. Bu infazların  büyük çoğunluğu üç eyalette gerçekleşmiştir: Teksas, Virginia ve Oklahoma. Bu arada, bazı eyaletler ölüm cezası kanunlarını kaldırdı ya da uygulamaktan vazgeçti. 2014'te ABD; Çin, İran, Suudi Arabistan ve Irak'ın ardından dünyada en çok idam cezasının verildiği 5. ülkedir.

Amerika'daki adalet

Amerika Birleşik Devletleri, hapis cezası ve dünyadaki cezaevi nüfusu bakımından en yüksek oranlara sahip ülkedir. 2008 yılı başında, toplamda 2,3 milyon kişi hapishanelerde tutulmaktaydı, bu sayı ortalama her 100 yetişkinden 1 tanesinin hapishanede tutulması demekti. 2012 yılı sonunda, Birleşik Devletler rehabilitasyon sistemleri ile yaklaşık 6.937.600 suçlu rehabilite edilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki her 35 yetişkinden yaklaşık 1'i, 2012 yılının ikinci yarısında rehabilitasyon denetimine alınmış ve 1997'den beri gözlemlenen en düşük seviyeye inmiştir. ABD'deki hapishane nüfusu 1980'den bu yana yaklaşık dört kat artmıştır ve cezaevleri ile hapishanelere yönelik eyalet ve yerel harcamalar üç kat büyümüştür. Yapılan harcamalar aynı dönemde halkın eğitimi için yapılan harcamalar kadardır. Bununla birlikte, devlet veya federal cezaevlerinde tutuklu olanların sayısı 2012 yılında 100.000 kişide 478 iken 2013 yılında bu oran 100.000'de 153 kişiye inmiştir. Bu azalmanın sebebi ise eyalet yasalarındaki değişimler ve eyaletten eyalete farklılık gösteren uyuşturucu politikaları sonucunda ortaya çıkmıştır. Federal Hapishaneler Bürosu'na göre federal hapishanelerde tutulan mahkûmların çoğu uyuşturucu suçlarından hüküm giymiş durumdadır. 1980'li yıllarda başlayan hapishane ve cezaevi hizmetlerinin özelleştirilmesi büyük bir tartışma konusu olmuştur. 2008'de Louisiana en yüksek hapiste tutulma oranına sahipken, Maine ise en düşük orana sahiptir.

Amerika'da ekonomi

Amerika'da ekonomi ve doğal kaynaklar

Birleşik Devletler, bol doğal kaynaklar ve yüksek üretim düzeyi ile beslenen kapitalist karma  bir ekonomiye sahiptir. Uluslararası Para Fonu'na göre, piyasalarda bulunan yaklaşık 16,8 trilyon ABD doları, dünya çapındaki ürünlerin %24'ünü ve satın alma gücü paritesinde (PPP) dünya genelindeki brüt ürünlerin %19'unu oluşturmaktadır.

ABD'nin nominal GSYİH'sının 2014 yılı itibariyle 17.528 trilyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. 1983'ten 2008'e kadar, ABD'nin gerçek bileşik yıllık GSYİH büyümesi, G7 üyesi ülkelerin  sahip olduğu %2,3'lük ortalamaya göre %3,3'lük bir oran olmuştur. Kişi başına düşen nominal GSYİH ve kişi başına düşen GSYİH oranında, PPP'de altıncı sırada bulunan ülke, dünyada ise dokuzuncu sırada yer almaktadır. ABD doları dünyada birincil rezerv para birimi olarak kullanılmaktadır.

Kişi başına düşen ihracatın nispeten düşük olmasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri, en büyük mal ithalatçısı ve en büyük ikinci mal ihracatçısı konumundadır. 2010 yılında ABD'nin toplam ticaret açığı 635 milyar dolara ulaşmıştır. Kanada, Çin, Meksika, Japonya ve Almanya, ABD'nin sahip olduğu en büyük ticaret ortaklarıdır. 2010 yılında, petrol ülkenin en büyük ithalat malıyken nakliye ekipmanları ülkenin en büyük ihracat malıydı. Japonya, ABD'nin kamu borcunu elinde tutan en büyük yabancı yatırımcı ülkedir. ABD'nin sahip olduğu borcun en büyük sahibi, federal hükümet hesapları da dahil olmak üzere Amerikan varlıkları ile kaynaklarının çoğunluğunu elinde tutan Federal Reserve'dir.

Amerika'da ekonomi ve markalar

2009 yılında, özel sektör ekonominin %86,4'ünü oluştururken, federal hükümet faaliyetlerinin oranı %4,3 ve eyaletler ile yerel yönetimlerin faaliyetleri (federal transferler dahil) kalan %9,3'lük kısmı oluşturmaktadır. Hükümetin bütün kademelerindeki çalışanların sayısı 1,7'lik oran ile imalat sanayisinde çalışanlardan daha fazladır. ABD ekonomisi bir post-endüstri gelişme seviyesine ulaşırken hizmet sektörü GSYİH'nın %67,8'ini oluşturmaktadır ve bu nedenle Birleşik Devletler büyük bir sanayi gücü olarak kalmaya devam etmektedir. Ülkedeki lider konumda bulunan iş alanı ise ürettiği net gelirler ile toptan ve perakende ticaretir.  Franchising iş modelinde ise dünyadaki en tanınmış iki marka McDonald's ve Subway'dir. Coca-Cola ise dünyada ki en tanınmış alkolsüz içecek şirketidir.

Kimyasal ürünler ülkedeki önde gelen üretim sahasıdır. Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın en büyük ikinci petrol üreticisi ve en büyük ikinci ithalatçısıdır. Elektrik ve nükleer enerji alanlarında ise dünyanın bir numaralı üreticisidir. Ayrıca sıvı doğal gaz, sülfür, fosfatlar ve tuz üretiminde de dünyanın bir numaralı ülkesidir. Ulusal Madencilik Birliği, berilyum, bakır, kurşun, magnezyum, çinko, titanyum ve diğerleri içeren kömür ve minerallerin üretimi ile ilgili verileri kaydetmektedir.

Tarım ise GSYİH'nın sadece %1'inden az bir kısmını oluşturmaktadır, ancak Birleşik Devletler mısır ve soya fasulyesinde dünyanın en büyük üreticisidir. Ulusal Tarım İstatistikleri Servisi, yer fıstığı, yulaf, çavdar, buğday, pirinç, pamuk, mısır, arpa, saman, ayçiçeği ve yağlı tohum içeren ürünler için tarımsal istatistikleri kaydetmektedir. Buna ek olarak, Birleşik Devletler Tarım Bakanlığı (USDA), sığır, kümes hayvanları, domuz eti ve süt ürünleri ile ilgili hayvancılık istatistiklerini kaydetmektedir. Ülke, dünyada üretilen biyoteknolojik ürünlerin yarısını temsil eden (%50 'sini), genetik olarak modifiye edilmiş gıdaların temel geliştiricisi ve yetiştiricisidir.

Tüketici harcamaları 2015 yılında ABD ekonomisinin %68'ini oluşturmaktadır. Ağustos 2010'da, Amerikan iş gücü toplamda 154,1 milyon kişiden oluşuyordu. 21,2 milyon kişi ile devlet önde gelen istihdam alanıdır. En büyük özel istihdam sektörü ise 16,4 milyon kişi ile sağlık ve sosyal yardımlaşma sektörleridir. Ülkedeki işçilerin yaklaşık %12'si sendikalı iken, Batı Avrupa'da bu oran %30'dur. Dünya Bankası, Amerika'yı işçi seçme ve işe alma kolaylığı açısından ön sırada değerlendirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri, Küresel Rekabetçilik Raporunda da ilk üç sıra içerisinde yer almaktadır. Ülkede genel olarak daha küçük bir refah devleti vardır. Hükümet uyguladığı politikalar yoluyla Avrupa ülkelerine göre vatandaşlarına daha az gelir dağıtmaktadır ( Sosyal Yardımlar ve İşsizlik Maaşı gibi).

Amerika'da ekonomi ve çalışanlar
Amerikan ekonomisi ve işçi hakları

Amerika Birleşik Devletleri, çalışanların ücretli tatilinin garanti olmadığı tek gelişmiş ekonomi olup, dünyada yasal bir hak olarak kabul edilen aile izninin olmadığı sadece birkaç ülkeden biridir. Diğer ülkeler ise Papua Yeni Gine, Surinam ve Liberya'dır. Bununla birlikte, tam zamanlı olarak çalışan Amerikalı işçilerin %74'ü ücretli hastalık izni alabiliyorken, İşçi İstatistikleri Bürosuna göre yarı zamanlı işçilerin yalnızca %24'ünde aynı haklardan yararlanabilmektedir. Federal yasalarda halihazırda hastalık izni düzenlenmemiş olmakla birlikte, hükümet çalışanları ve şirketlerde tam zamanlı çalışanlar bu haktan yararlanabilmektedir. 2009'da Amerika Birleşik Devletleri, Lüksemburg ve Norveç'in ardından dünyada kişi başına düşen en yüksek verimliliğe sahip üçüncü ülke olmuştur. Bu iki ülke ve Hollanda'nın ardından ise saat başı verimlilik konusunda dünyadaki dördüncü ülkedir.

2008-2012 küresel ekonomik krizi, Birleşik Devletler'i önemli ölçüde etkilemiştir. Kongre Bütçe Bürosu'na göre, potansiyelin altında bir büyüme rakamı elde edilmiştir. Bu durum tüketici harcamalarında ve ev değerlerinde düşüşe neden olmuştur. Bunların sonucunda ise haciz işlemleri ve kişisel iflaslarda artış gözlemlenmiş, federal borç krizi giderek derinleşmiş, enflasyon ve yükselen petrol fiyatları ile birlikte yüksek işsizlik oranı (resesyon öncesi seviyeleri düşürüyor) ortaya çıkmıştır. Bunlarla birlikte gıda fiyatlarında da bir artış gözlemlenmiştir. Uzun süreli işsizliğin rekor oranlarda kaldığı, hane halkı gelirlerinin azalmaya devam ettiği ve vergi ile federal bütçe açıklarının devam ettiği görülmüştür.

Amerika'da gelir, fakirlik ve zenginlik

Amerikada gelir, fakirlik ve zenginlik

OECD ülkeleri arasında ABD en yüksek hane halkı gelirine ve kişi başına düzen gelir oranına sahiptir. 2007 yılında ise ABD en yüksek medya gelirine sahip ikinci ülke olmuştur. Sayım Bürosuna göre, 2014 yılındaki ortalama hane halkı geliri yaklaşık 53.657 dolardı. Dünya nüfusunun sadece %4,4'ünü oluşturmalarına rağmen, Amerikalılar dünyadaki toplam servetinin %41,6'sına sahiptirler ve dünyadaki milyoner nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturmaktadırlar. Dünya Gıda Güvenliği Endeksinin, Mart 2013 verilerine göre ABD gıda satın alınabilirliği ve genel gıda güvenliği açısından birinci sırada yer almaktadır. Amerikalılar kişi başına düşen yaşam (Konutlarda) oranı bakımından diğer bütün Avrupa birliği ve Avrupa ülkeleri vatandaşlarına göre iki kat daha fazla bir yaşam alanına sahiptirler. Birleşmiş Milletler Gelişmişlik Endeksi 2013 yılı verilerine göre ABD dünyadaki 187 ülke içerisinde 5. sırada yer almaktadır. İnsani gelişmişlik Endeksine göre ise dünyada 28. sıradadır.

1970'lerden beri üretim ve kişi başına düşen gelir arasında genişleyen bir uçurum vardır. Bununla birlikte, toplam tazminat ve verimlilik arasındaki uçurum, sağlık sigortası ve artan çalışan hakları nedeniyle fazla geniş değildir. Enflasyona göre düzenlenmiş ("gerçek") hane halkı geliri neredeyse 1947'den 1999 yılına kadar sürekli artarken, bu tarihten itibaren dengeye gelmiş ve son zamanlarda azalmaya başlamıştır. Kongre Araştırma Servisine göre, aynı dönemde Amerika Birleşik Devletleri'ne yönelik göç oranı artarken, vergi matrahını gelirleri %90 oranında durağanlaşmış ve 2000 yılından itibaren azalmaya başlamıştır. Toplam gelir dağılımı konusunda ise nüfusun ayrıcalıklı %1'lik kesiminin toplam gelirden aldığı oran 1976'da %9 iken 2011 yılında ise %20'ye fırlamıştır. Bu durum gelirin adil bir şekilde dağılmasını ciddi oranda engelleyerek adaletsiz gelir dağılımı konusunda ABD'yi bütün OECD ülkeleri arasında birinci yapmıştır.Günümüzde ise %1'lik kesim bütün gelirin %95'ini elde etmektedir. Gelir eşitsizliğinin kapsamı ve büyüklüğü ülkede büyük bir tartışma konusudur.

Amerika'da fakir ve zengin

Kişisel servetin dağılımı da tıpkı gelir ve vergiler gibi oldukça dengesizdir. Yetişkin nüfusun en zengin %10'u ülkedeki servetin %72'sine sahipken, diğer yarısı sadece %2'sine sahiptir. Haziran 2007 ile Kasım 2008 arasında yaşanan küresel durgunluk nedeni ile dünya genelindeki kişisel servet oranlarında büyük bir düşüş oldu. Amerikalılar sahip oldukları servetlerinin yaklaşık dörtte birini kaybettiler. 2007 yılının ikinci çeyreğinde ekonomik durgunluk zirve yaptığında kişisel servet miktarı 14 trilyon dolar kadar gerilemiştir, ancak 2006 yılındaki seviyeye göre 14 trilyon dolar artmıştır. 2014 yılı sonunda toplam kişisel borç miktarı 11,8 trilyon dolar olmuştur. 2008 yılı sonunda ise bu oran 13,8 trilyon dolardı ve bu konuda büyük bir gerileme olmuştur.

Ocak 2014'te ABD'de sığınacak bir yeri olan veya olmayan yaklaşık 578.424 evsiz insan yaşamaktaydı. Bunların 2/3'ü barınaklarda veya sığınma evlerinde kalmaktaydılar. 2011 yılı itibari ile yaklaşık 16,7 milyon çocuk gıda güvenliğinden yoksun bir şekilde yaşamaktaydı ve bu oran 2007 yılına göre yaklaşık %35 oranında artmıştır. ABD'li çocukların yalnızca %1,1'inde yani 845.000 kadarında yıl içerisinde belli bir dönemde yiyecek tüketiminde bir azalma veya yetersiz beslenme gözlemlenmiştir. Fakat bu durum kronik değildir. Sayım Bürosu tarafından hazırlanan 2014 raporuna göre, 1980 yılından bugüne yaklaşık her beş gençten biri yoksulluk yaşamaktadır.

Amerika'da altyapı

Amerika'da taşımacılık

Amerikada altyapı

ABD de en çok tercih edilen bireysel ulaşım aracı otomobillerdir. Ülkede bulunan toplam kara yolu uzunluğu 6,4 milyon kilometredir. Ülke ayrıca toplam 91.700 kilometrelik uzunluk ile dünya üzerinde bulunan en büyük otoban sistemlerinden birisine sahiptir. ABD aynı zamanda dünyanın en büyük ikinci otomobil pazarıdır. Ortalama her 1.000 Amerikalı başına düşen 756 araçlık bir oranla ABD dünyada kişi başına düşen araç sayısı bakımından 1. sıradadır. Ülkedeki kişisel araçların yaklaşık % 40'ını minibüsler, SUV'lar veya kamyonetler oluşturmaktadır. Ortalama Amerikalı bir yetişkin (tüm sürücülerin ve sürücü olmayanların toplamı), günlük ortalama 55 dakika araç sürmekte ve 47 km seyahat etmektedir.

Toplu taşıma ise ABD vatandaşlarının iş gezilerinin %9'unu oluşturmaktadır. Demir yolu sistemleri ile ülke içinde mal ve ürünlerin taşınması oldukça gelişmiştir. Fakat ülke içinde seyahat eden insanların sayısı düşük bir seviyededir (31 milyon). Bunun en büyük nedenleri olarak ise  insanların demir yolu ulaşımını sadece şehir içi ulaşım (Tramvay, Banliyo Trenleri) şeklinde tercih etmeleri ve ABD'nin iç kısımlarındaki nüfusun azlığı gösterilebilir. Bununla birlikte, demir yolu ile şehirler arası yolcu taşıma oranı Amtrak'taki yolcu trenleri sebebiyle 2000 - 2010 yılları arasında neredeyse %37 oranında artmıştır. Ayrıca hafif demir yolu taşımacılığı da son yıllarda gelişmeye başlamıştır. İşe gidip gelmek için bisiklet kullanımı ülkede oldukça azdır.

Amerikada taşımacılık

Sivil havayolu endüstrisi ise tamamen özel sektöre aittir ve 1978 yılından bu yana kanunlar ile düzenlenmemiş olmasına rağmen çoğu büyük havaalanı kamuya aittir. Taşınan yolcu sayısı bakımından dünyadaki en büyük üç havayolu şirketi ABD merkezlidir. American Airlines  2013 yılında US Airways tarafından satın alınmasının ardından ülkede taşınan yolcu sayısı bakımından bir numara olmuştur. Dünyanın en işlek 50 havaalanının 16'sı ABD'de bulunmaktadır. En işlek havaalanı ise Hartsfield-Jackson Atlanta Uluslararası Havaalanı'dır. En işlek  dördüncü havaalanı ise Chicago'da ki O'Hare Uluslararası Havaalanı'dır.

Amerikada enerji ve enerji tüketimi

Amerika'da enerji

Birleşik Devletler'in enerji piyasası yılda yaklaşık 29.000 terawatt saattir. Kişi başına düşen enerji tüketim miktarı ise yıllık 7,8 ton (7076 kg) petrole eşdeğerdir. Bu oran dünyadaki en yüksek 10. orandır. 2005 yılında ise tüketilen toplam enerjinin %40'ı petrol, %23'ü kömür, %22'si doğalgazdan üretilmiştir. Geri kalan kısmı ise nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynakları tarafından karşılanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri dünyanın en büyük petrol tüketicisidir. 

On yıllar boyunca, nükleer enerji, 1979'daki bir kazadan sonra halkın değişen algısı nedeniyle diğer gelişmiş ülkelere kıyasla sınırlı bir rol oynamıştır. 2007'de yeni nükleer santraller için birkaç başvuru yapılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, küresel kömür rezervlerinin %27'sine sahiptir. Ayrıca ABD dünyanın en büyük doğal gaz ve ham petrol üreticisidir.

Amerika'da su temini ve sıhhi tesisat

Birleşik Devletler'de su arzını etkileyen önemli konular arasında, Batı'da yaşanan kuraklıklar, su kıtlığı, kirlilik, enerji yatırımları, fakirler için suyun karşılanabilirliği konusundaki endişeler ve hızla emekli olan bir iş gücü bulunmaktadır. İklim değişikliğinin bir sonucu olarak düşen yağışlarda artan değişkenlik ile yağışın yoğunluğu sonucunda, daha şiddetli kuraklıklar ile sel olaylarının daha yaygın görülmesi ile su temini ve kanalizasyon sızıntılarından kaynaklanan kirlilik nedeniyle ciddi sorunlar doğurması beklenmektedir.

Amerika'da eğitim

Amerikada eğitim

Amerika'da gerçekleştirilen eğitim faaliyetleri, federal hibelerle ilgili kısıtlamalar nedeni ile Birleşik Devletler Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurallara göre eyalet veya yerel yönetimlerce yerine getirilir. Eyaletlerin çoğunda, çocuklar altı ya da yedi yaşında (genelde anaokulu veya birinci sınıf) okula başlarlar ve 18 yaşına gelene kadar eğitimlerine devam ederler (genelde on ikinci sınıfa gelene kadar eğitim görürler). Bazı eyaletlerde ise öğrenciler 16 veya 17 yaşında okulu bırakabilirler.

Çocukların yaklaşık %12'si dini veya din dışı özel okullara kaydolmuştur. Çocukların sadece %2'sinden fazlası evde eğitim görmektedir. ABD, dünyadaki herhangi bir ulusa kıyasla öğrenci başına düşen eğitim harcamalarında 1. sıradadır ve 2010 yılında ilkokul öğrencisi başına 11.000 dolardan fazla ve lise öğrencisi başına 12.000 dolardan fazla harcama yapmaktadır. ABD'li üniversite öğrencilerinin yaklaşık % 80'i devlet üniversitelerinde eğitim görmektedir.

Birleşik Devletler'de birçok rekabet içinde özel sektöre ve kamuya ait yüksek öğrenim kurumları vardır. Farklı sıralamaya sahip kuruluşlar tarafından listelenen dünyanın en iyi üniversitelerinin çoğunluğu ABD'dedir. Ayrıca daha genel kabul politikaları ile daha kısa akademik programlar ve daha düşük öğrenim olanağı sunan yerel üniversitelerde bulunmaktadır. 25 yaş ve üstü Amerikalıların %84,6'sı liseden mezun olmuş, %52,6'sı bazı kolejlerden, %27,2'si lisans, %9,6'sı da üniversite mezunudur. Temel okuma yazma oranı yaklaşık %99'dur. Birleşmiş Milletler, Amerika Birleşik Devletleri'nde  Eğitim Endeksine 0,97'lik bir puan vererek ABD'yi dünyada 12. sıraya yerleştirmiştir.

Yüksek öğretimle ilgili kamu harcamaları konusunda ise ABD diğer OECD ülkelerini takip etmektedir, fakat öğrenci başına OECD ortalamasından daha fazla harcama yapmaktadır. Tüm kamu ve özel harcamalardaki oranı ile dünyadaki tüm uluslardan daha fazla eğitim harcaması yapmaktadır. 2012 itibarıyla, öğrenci kredisi borçları bir trilyon doların üzerine çıkmıştır. Amerikalılar kredi kartlarına göre öğrenim kredilerine daha fazla borçlanmışlardır.

Amerika'da kültür

Amerika'da kültür

Amerika Birleşik Devletleri birçok kültür ile çok sayıda çeşitli etnik grupların, gelenek ve değerlerini barındırmaktadır. Amerikan Yerlileri, Hawaii Yerlileri ve Alaska Yerlileri hariç ülkede yaşayan insanların ataları son 500 yıl içinde ülkeye gelmiştir. Amerika'da var olan temel kültür büyük oranda göçmenlerin kültürel değerleri ile harmanlanarak ortaya çıkmış bir Avrupa kökenli kültürdür. Buna en güzel örnek ise Afrika'dan köle olarak getirilen insanların ülke kültürü üzerinde yaptığı değişimler gösterilebilir. Son yıllarda Asya'dan ve özellikle Latin Amerika'dan yaşanan göçler ile ülkede var olan çok kültürlülük artmış, bu durum homojenlik ve eritme potası kavramlarının güçlenmesine neden olmuştur. Fakat yinede ülkedeki bireylerin kendi kültürel değerlerini koruduğu ve sonraki nesillere aktarabildiği ve bu nedenle ülkede heterojen salata kasesi gibi bir görünümü vardır.

Amerikan Kültürünün ana ögeleri Protestan İngiliz koloniciler tarafından oluşturulmuş, sınır yerleşimlerinde şekillendirilmiş, çocuklarına ve torunlarına aktarılmış, son olarak ise asimilasyon politikaları ile Amerikan Yerlilerine öğretilmiştir. Amerikalılar için geleneksel olarak, özgürlük, eşitlik, özel mülkiyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve sınırlı hükümet müdahalesi gibi ilkelerden oluşan birleştirici bir "Amerikan Öğretileri" ön plandadır.Bunun yanı sıra güçlü bir iş ahlakı, rekabet gücü ve bireycilik önemli ilkeler arasında sayılabilir. Amerikalılar küresel standartlara göre son derece hayırsever insanlardır. 2006 yılındaki bir İngiliz araştırmasına göre, Amerikalılar gayri safi yurt içi hasılanın %1,67'sini, diğer ülkelerden daha fazla oranda hayır işlerinde kullanmaktadırlar. İkinci sırada %0,73 ile İngilizler, %0,14'lük oran ile Fransızlar bulunmaktadır.

Amerikan Rüyası ya da Amerikalıların sosyal yaşam şartlarının daha yüksek olduğu algısı, göçmenleri cezbetmede önemli bir rol oynamaktadır. Bu algının gerçek olup olmadığı büyük bir tartışma konusu olmuştur. Ülkede hakim olan ana akım kültür, Amerikan toplumunun sınıfsız birleşik bir olduğunu kabul ederken, akademisyenler, sosyalleşmeyi, dili ve kültürel değerleri etkileyecek bir şekilde ülkenin sosyal sınıfları arasında önemli farklılıklar olduğunu söylemektedirler. Amerikalıların kendi hayat görüşleri, sosyal bakış açıları ve kültürel beklentileri meslekleriyle olağan dışı bir şekilde ilişkilendirilir. Amerikalılar sosyoekonomik başarıyı bir değer biçme aracı olarak görseler de, sıradan veya ortalama bir gelire sahip olmak genellikle olumlu bir özellik olarak görülür.

Amerika'da gıda

Amerika'da gıda

Amerikan Mutfağının sahip olduğu ana karakteristik özellikler diğer Batı Avrupa ülkelerinin mutfaklarının sahip olduğu karakteristik özellikler ile benzerdir. Ülkede tüketilen tahıl ürünlerinin yaklaşık olarak 3/4'ü buğday unu ve diğer katkı maddeleri kullanılarak hazırlanmaktadır. Ülkeye gelen Avrupalı Yerleşimciler, Amerikan Yerlilerinden patates, tatlı patates, mısır, fasulye ve kabak yetiştirmeyi öğrenmişlerdir. Bununla beraber hindi eti, geyik eti ve akçaağaç şurubunu da tüketmeye başlamışlardır. Ayrıca Amerikalılar tarafından evlerinde yetiştirilen bazı besinler ülkenin en önemli kültürel ögelerinden biri olan önemli bir yemeğin hazırlanmasında kullanılırlar. Bazı Amerikalılar tarafından her yıl Kasım ayında Şükran Günü'nün kutlanması için özel bir yemek hazırlanmaktadır.

Elmalı turta, kızarmış tavuk, pizza, hamburger ve sosisli gibi yemek çeşitleri kendilerini Amerika'ya getiren göçmenlerin kültürlerini yansıtmaktadır. Patates kızartması, börek ve taco gibi geleneksel Meksika yemekleri ile İtalya kökenli spagettiden uyarlanmış makarna yemekleri ülkede yaygın şekilde tüketilmektedir. Amerikalılar kahveyi çaya göre üç kat daha fazla tüketmektedirler. ABD gıda endüstrisi tarafından yapılan reklam ve pazarlama sonucu portakal suyu ve süt ülke genelindeki kahvaltılarda en çok tüketilen içeceklerdir.

Amerikanlıların sahip oldukları yemek alışkanlıkları bazı farklılıklar gösterse de büyük oranda İngilizlere benzemektedir. Amerikan topraklarında daha önce hiçbir Avrupa ülkesinde yetiştirilemeyen yeni gıdalar yetiştirilse de bu gıdalar Avrupalılar tarafından benimseninceye kadar kolonistler tarafından pek tüketilmemiştir. Zaman içinde değişen Amerikan yeme alışkanlıkları hakkında, gıda eleştirmeni John L. Hess 1972'de önemli bir noktaya değinmiştir: "Kurucu atalarımız, kendi dönemlerinde sahip oldukları yeme alışkanlıkları bugünkü liderlerimizden, siyasi zekalarında olduğu gibi kat kat daha üstündü."

1940'lı yıllarda, Amerikan hazır gıda (fast food) endüstrisi, dünyanın en büyük yeniliklerinden biri olan araca servis (drive-through) formatına öncülük etti. Hazır gıda (Fast food) tüketiminin yaygınlaşması sağlıkla ilgili olan kaygıları arttırdı. 1980'li ve 1990'lı yıllarda Amerikalıların kalori alımı %24 arttı. Giderek yaygınlaşan hazır gıda tüketimi (fast food) halk sağlığı görevlilerinin Amerikan "obezite salgını" olarak adlandırdığı kavram ile bağlantılıdır. Ülkede tatlandırılmış ve şekerli içecekler çok popülerdir öyle ki Amerikalıların kalori alımlarının %9'u bu içecekler aracılığı ile karşılanmaktadır.

Amerikada edebiyat, felsefe ve sanat

Amerika'da edebiyat, felsefe ve sanat

18. ve 19. yüzyılın başlarında Amerikan sanat ve edebiyatı, büyük oranda Avrupa'dan etkilenmiştir. Nathaniel Hawthorne, Edgar Allan Poe ve Henry David Thoreau gibi yazarlar 19. yüzyılın ortalarında Amerika'ya özgü yeni bir edebi üslup ortaya çıkardılar. Mark Twain ve şair Walt Whitman yüzyılın ikinci yarısındaki önemli edebi figürlerdi; Emily Dickinson, yaşamı sırasında neredeyse hiç bilinmiyorken şimdi önemli bir Amerikalı şair olarak tanınmaktadır. Ulusal özelliklerin ve kültürel ögelerin anlatıldığı- Herman Melville'in Moby-Dick (1851), Huckleberry Fin'in Maceraları (1885), F. Scott Fitzgerald'ın Muhteşem Gatsby (1925) ve Harper Lee'nin Bülbülü Öldürmek (1960) - büyük Amerikan romanlarına örnek olarak gösterilebilir.

Toplamda on iki ABD'li yazar, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmıştır, bunların en sonuncusu ise 2016 yılında bu ödülü kazanan Bob Dylan'dır. William Faulkner, Ernest Hemingway ve John Steinbeck, genellikle 20. yüzyılın en etkili yazarları arasında yer alırlar. Özellikle Western tarzı ve katı bir suç kurgusunu içeren romanlar ABD'de ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Beat Kuşağı yazarları John Barth, Thomas Pynchon ve Don DeLillo gibi postmodernist yazarlar ABD'de yeni bir edebi akımı başlatmışlardır.

Thoreau ve Ralph Waldo Emerson liderliğindeki Transandantalizm, ilk büyük Amerikan felsefi hareketini kurmuşlardır. İç Savaşın ardından Charles Sanders Peirce, William James ve John Dewey, pragmatizmin gelişimindeki önemli isimler arasında yer almaktadırlar. 20. yüzyılda, WVO Quine ve Richard Rorty'nin ile daha sonra Noam Chomsky'nin çalışmaları, analitik felsefeyi Amerikan felsefe camiasının önüne getirmiştir. John Rawls ve Robert Nozick, yaptıkları çalışmalar ile politik felsefenin tekrar canlanmasını sağlamışlardır. Cornel West ve Judith Butler, Amerikan felsefe camiasında kıtasalcı bir geleneği başlatmışlardır. Şikago ekonomi okulu mensubu Milton Friedman, James M. Buchanan ve Thomas Sowell gibi ekonomistler yaptıkları çalışmalar ile sosyal ve politik felsefeyi birçok konuda etkilemişlerdir.

Amerika'da sanat ve Hudson Nehri Okulu

Görsel sanatlar alanında ise Hudson Nehri Okulu, 19. yüzyılın ortalarında Avrupa Naturalizmi'ne benzer bir hareketti. Thomas Eakins'in gerçekçi tabloları günümüzde yaygın bir şekilde bilinmektedir. 1913'de New York'ta düzenlenen Armory Show (Avrupa modernist sanat sergileri) halkı şok etti ve ABD sanat akımlarının yönünü değiştirdi. Georgia O'Keeffe, Marsden Hartley ve diğer sanatçılar, yeni bireysel stiller denediler. Jackson Pollock ve Willem de Kooning'in soyut dışavurumculuğu ile Andy Warhol ve Roy Lichtenstein'ın pop art gibi sanatsal hareketleri büyük oranda ABD'de gelişti. Modernizmin ve ardından postmodernizmin gelişi, Frank Lloyd Wright, Philip Johnson ve Frank Gehry gibi Amerikalı mimarlara büyük bir ün kazandırdı.

Amerikan tiyatrosunun ilk büyük organizatörlerinden biri, 1841'de Manhattan'da sıradan bir eğlence kurumu işletmeye başlayan menajer PT Barnum'du. Harrigan ve Hart liderliğindeki bir ekip ise 1870'lerin sonundan başlayarak New York'ta bir dizi popüler müzikal komedi hazırlamışlardır. 20. yüzyılda modern müzik biçimi Broadway'de ortaya çıkmıştır. Irving Berlin, Cole Porter ve Stephen Sondheim gibi müzikal tiyatro bestecilerinin şarkıları pop standartlarını belirler hale gelmiştir. Oyun yazarı Eugene O'Neill 1936'da Nobel edebiyat ödülünü kazanmıştır. Diğer unutulmaması gereken ABD drama yazarları ise, birden fazla Pulitzer Ödülü sahibi Tennessee Williams, Edward Albee ve August Wilson'dır.

O dönemde pek az tanınan Charles Ives'in 1910'lardaki çalışmaları ile klasik geleneğin ilk büyük ABD'li bestecisi olarak bilinmektedir. Henry Cowell ve John Cage gibi deneyciler klasik kompozisyona farklı bir Amerikan yaklaşımı geliştirdiler. Aaron Copland ve George Gershwin popüler müzik ile klasik müziğin yeni bir sentezini geliştirdiler. Kaoreograflar, Isadora Duncan ve Martha Graham modern dansın ortaya çıkmasına yardımcı oldular. George Balanchine ve Jerome Robbins ise 20. yüzyılda balenin liderleri olarak bilinirler. Amerikalılar modern artistik fotoğrafçılık alanında, Alfred Stieglitz, Edward Steichen ve Ansel Adams gibi büyük fotoğrafçılar ile önemli ve saygın bir konumda bulunmaktadırlar.

Amerika'da müzik

Amerika'da müzik

Afro-Amerikan müziğin sahip olduğu ritmik ve lirik stiller, Amerikan müzik geleneğini büyük ölçüde etkileyerek onu Avrupa müzik geleneklerinden ayırmaktadır. Blues gibi halk kültüründen ögeler barındıran ve eski zaman müziği olarak bilinen şeyler, günümüzde büyük oranda kabul görmüş ve küresel anlamda dinleyicilerinde etkisi ile popüler türlere dönüştürülmüştür. Jazz tarzı 20. yüzyılın başlarında Louis Armstrong ve Duke Ellington gibi yenilikçi müzisyenler tarafından geliştirilerek büyük bir ilerleme kaydetti. 1920'lerde yaygınlaşan Country müziği ise, 1940'larda ritim ve bluesler ile harmanlanarak büyük bir gelişme gösterdi.

Elvis Presley ve Chuck Berry, 1950'lerin ortalarında rock and roll'un öncüleri olarak kabul edilirler. 1960'lı yıllarda ise, Bob Dylan, Amerika'nın en ünlü şarkıcılarından biri haline geldi ve James Brown ise funk türünün gelişimine öncülük etti. Günümüze daha yakın Amerikan müzikleri arasında ise hip hop ve house yer almaktadır. Presley, Michael Jackson ve Madonna gibi Amerikalı pop yıldızları ile Taylor Swift, Britney Spears,Katy Perry ve Beyoncé gibi günümüz müzik sanatçılarının yanı sıra hip hop sanatçıları Jay Z, Eminem ve Kanye West  dünya çapında ünlü müzisyene dönüştüler. Metallica, Eagles ve Aerosmith gibi rock grupları ise dünya çapında en çok satılan ve dinlenen müzik grupları arasındadır.

Amerika'da sinema

Amerika'da sinema

Hollywood, Los Angeles - California'nın kuzey bölgesinde, sinema filmlerinin yapımları konusunda dünya çapındaki liderlerinden biridir. Dünyanın ilk ticari sinema sergisi, Thomas Edison'un Kinetoskopu kullanılarak 1894'de New York'ta düzenlendi. Ertesi yıl, New York'ta gösterime girecek bir filmin ilk reklam filmi gösterildi. İlerleyen yıllarda Amerika, sesli filmlerin gelişiminde ön sıralarda yer aldı. 20. yüzyılın başlarından bu yana, ABD film endüstrisi büyük oranda Hollywood'da ve çevresinde toplanmıştı, ancak 21. yüzyılda beklenildiği kadar çok film yapılmadı ve film şirketleri küreselleşmenin etkilerine tabi oldular.

Yönetmen DW Griffith sessiz film döneminde ülkedeki en büyük film yapımcısı idi, filmlerdeki dil kullanımının gelişmeye başladığı dönemlerde yapımcı olan Walt Disney ise hem animasyon filmler hemde film pazarlaması konusunda lider konumda idi. John Ford gibi yönetmenler Amerikan Eski Western tarihini ve imajını adeta yeniden tanımladılar. John Huston kendinden sonraki yönetmenleri de etkileyecek şekilde yer çekimleri ile sinema olanaklarını genişletti. Sektör, John Wayne ve Marilyn Monroe gibi tanınan oyuncuların ikonik birer figür haline gelmesiyle, erken dönemden 1960'ların başlarına kadar yaygın olarak kullanılan ve "Hollywood'un Altın Çağı" şeklinde adlandırılan en parlak yıllarını yaşadı. 1970'lerde Martin Scorsese, Francis Ford Coppola ve Robert Altman gibi film yönetmenleri ise savaş sonrasında Fransız ve İtalyan etkileri ile yeni bir havaya bürünerek ''Yeni Hollywood'' veya ''Hollywood Rönesansı'' olarak adlandırılan döneme liderlik ettiler. Steven Spielberg, George Lucas ve James Cameron gibi yönetmenler ise gişe hasılatı 100 milyon doları geçen ve ''blockbuster films'' olarak adlandırılan yapımları ile üne kavuştular. Bu filmlerin hazırlanması için yüksek bütçelere gerek duyulmasının yanı sıra gişe de elde ettikleri gelirler ile bu bütçeleri kat kat karşılamışlardır. Cameron'un 2009 da hazırladığı Avatar filmi gişede 2 milyar dolarlık bir hasıla elde etmiştir.

Amerikan Film Enstitüsü'nün AFI 100 listesine girmeyi başaran önde gelen önemli filmleir arasında, tüm zamanların en büyük filmi olarak sıkça bahsedilen Orson Welles'in Yurttaş Kane (1941), Casablanca (1942), Baba (1972), Rüzgar Gibi Geçti (1939) Arabistanlı Lawrence (1962), Oz Büyücüsü (1939), Mezun (1967), Waterfront'da (1954), Schindler'in Listesi (1993), Singin'in the Rain (1952), Harika Bir Yaşam (1946) Ve Sunset Bulvarı (1950) sayılabilir. Daha çok Oscar adı ile bilinen Akademi Ödülleri, 1929 yılından beri Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi tarafından her yıl düzenlenmektedir. Ocak 1944'ten bu yana ise Altın Küre Ödülleri düzenlenmektedir.

Amerikada spor

Amerika'da spor

Amerikan futbolu birkaç açıdan dünyadaki en popüler spor dalıdır. Ulusal Futbol Ligi (NFL) dünyanın herhangi bir spor liginden daha yüksek bir katılım oranına sahiptir ve Super Bowl, dünyada milyonlarca kişi tarafından izlenmektedir. Beyzbol ise 19. yüzyılın sonlarından beri ABD'nin ulusal sporu olarak kabul edilmektedir ve Major League Baseball (MLB) ülkedeki en yüksek ve prestijli ligdir. Basketbol ve buz hokeyi ise ülkede Beyzbolun ardından profesyonel spor takımlarınca tercih edilen en büyük 2. spor dallarıdır. Basketbolda en büyük ve prestijli lig Ulusal Basketbol Birliği (NBA) iken buz hokeyinde ise en büyük ve prestijli lig Ulusal Hokey Ligi (NHL) 'dir. Bu dört büyük spor dalı profesyonel klüpler tarafından oynanırken, her biri yılın farklı dönemlerinde başlamalarına rağmen  birbiri ile çakışan sezonlara sahiptirler. Üniversite futbolu ve basketbol büyük izleyici kitlelerini cezbetmektedir. Futbol dalında ise ülke 1994 FIFA Dünya Kupasına ev sahipliği yaptı. Erkekler Ulusal Futbol Takımı on Dünya Kupası'na katılırken, Kadınlar Ulusal Futbol Takımı ise üç kez FIFA Kadınlar Dünya Kupası'nı kazanmıştır. Major League Soccer ise Amerika Birleşik Devletleri'nde Futbol dalındaki en yüksek ve prestijli futbol ligidir (19 Amerikalı ve 3 Kanadalı takım mücadele etmektedir). Amerika Birleşik Devletleri'ndeki profesyonel spor pazarı yaklaşık 69 milyar dolar değerindedir. Bu rakam tüm Avrupa, Orta Doğu ve Afrika'nın toplamına kıyasla yaklaşık %50 oranında daha fazladır.

Amerika'da sevilen kültürel sporlar
Amerikada spor ve Rugby

Toplamda sekiz Olimpiyat Oyunu Amerika Birleşik Devletleri'nde gerçekleşmiştir. 2014 yılı itibarıyla Birleşik Devletler, Yaz Olimpiyat Oyunlarında 2.400 madalya ile diğer herhangi bir ülkeden daha fazla madalya kazanmıştır ve Norveç'in ardından Kış Olimpiyat Oyunlarında 281 madalya ile en fazla madalya kazanan ikinci ülkedir. Amerika'da icra edilen birçok spor dalı Avrupa kökenli iken basketbol, ​​voleybol, kaykay ve snowboard, Amerika kökenlidir ve bu spor dallarının bazıları diğer ülkelerde popüler hale gelmiştir. Lakros ve sörf, Batılıların ülkeye gelmesinden çok önce Amerikan Yerlileri ve Hawaii Yerlileri tarafından icra edilmekteydi. En çok izlenen bireysel sporlar golf ve otomobil yarışıdır. Otomobil yarışlarında ise en ünlüsü NASCAR'dır. Erkek Voleybol milli takımı Olimpiyat Oyunları'nda üç altın madalya, bir FIVB Dünya Şampiyonası, iki FIVB Voleybol Dünya Kupası ve bir FIVB Dünya Ligi kazanmıştır.

Birleşik Devletler ulusal rugby birliği takımı 1987 yılından bu yana düzenlenen bütün Rugby Dünya Kupalarında yarışmıştır (1995 Rugby Dünya Kupası hariç), PRO Rugby ise elit seviyede bir oluşumdur. ABD Rugby Organizasyonu, Rugby alındaki yönetim organıdır ve ABD'deki rugby liglerini yönetir. ABD Rugby 7s takımı, 1920 ve 1924 Olimpiyatları'nda altın madalya kazanmıştır. Amerika Birleşik Devletleri ulusal Rugby lig ekibi, Rugby Ligi Dünya Kupasında ilk kez 2013'te çeyrek finaldeyken Avustralya Rugby ekibine 62-0 yenilerek kupaya veda etmiştir. Amerika Rugby Ligi şu anda ağırlıklı olarak Doğu Yakasında maçlar düzenlemektedir ve 14 takımdan oluşmaktadır. ABD ve Kanada 2025 Rugby Ligi Dünya Kupasına ev sahipliği yapacaktır.

Amerika'da medya

Amerika'da medya

ABD'deki dört büyük yayın kuruluşu Ulusal Yayın Şirketi (National Broadcasting Company NBC), Kolumbiya Yayın Şirketi (Columbia Broadcasting System CBS), Amerikan Yayın Şirketi (American Broadcasting Company ABC) ve Fox'dur. Bu dört büyük yayın şirketinin televizyon şebekesi tüm izleyici kitlesini kapsamaktadır. Kablolu televizyon ise yüzlerce farklı içeriğe sahip kanalları izleyiciye sunmaktadır. Amerikalılar, radyo programlarını da dinlerler, bunların büyük çoğunluğunu ticari radyolar oluştursa da dinleme süresi günde ortalama iki buçuk saatten fazladır.

1998'de ABD'deki ticari radyo istasyonlarının sayısı 4.793 AM istasyonuna ve 5.662 FM istasyonuna ulaştı. Buna ek olarak, 1.460 kamusal radyo istasyonu bulunmaktadır. Bu istasyonların çoğu üniversiteler ve kamu yetkilileri tarafından eğitim amaçlı yayınlar için kullanılmaktadır. Kamusal veya özel fonlar ile abonelikler ve kurumsal bütçe tarafından finanse edilmektedirler. Çok sayıda kamu radyo yayını NPR (eski Ulusal Halk Radyosu) tarafından sağlanmaktadır. NPR, Şubat 1970 yılında 1967 tarihli Kamu Yayın Yasası uyarınca kurulmuştur. Televizyon alanındaki benzeri PBS de aynı yasalarla kurulmuştur (NPR ve PBS birbirlerinden ayrı olarak çalışırlar). 30 Eylül 2014 itibarı ile ABD Federal Haberleşme Komisyonuna (FCC) göre ABD'de 15.433 lisanslı tam zamanlı radyo istasyonu bulunmaktadır.

Ülkedeki ünlü gazeteler ise The New York Times, USA Today ve The Wall Street Journal'dır. Yayıncılığın maliyeti yıllar geçtikçe artmasına rağmen, gazetelerin fiyatı genel olarak düşük bir seviyede kalmıştır. Bu durum gazetelerin daha çok reklam almasına ve yayınladıkları haberlerin büyük bir kısmının Associated Press veya Reuters gibi büyük firmalar tarafından sağlanmasına neden olmuştur. Çok az istisna dışında, ABD'deki tüm gazeteler çoğunlukla özel kişilere aittir. Bunun yanında Gannett ya da McClatchy gibi yüzlerce gazete ve yayına sahip kuruluşlarda bulunmaktadır. Çok küçük bir miktarda da olsa bazı gazeteler aileler ve küçük işletmeler tarafından çıkarılmaktadır. Ülkede ki büyük şehirlerde yayım yapan yerel gazeteler için bazı "alternatif hafta sonu ekleri" vardır, örneğin New York City'deki Halkın Sesi (The Village Voice) veya Los Angeles 'daki LA Haftalık, en iyi bilinen iki isimdir. Büyük şehirlerdeki gazeteler aynı zamanda yerel bir ticaret günlükleri, yerel endüstrilerle ilgili ticari yayımlar ile yerel, etnik ve sosyal gruplar için hazırlanmış yayımlar çıkarabilirler. Amerikan gazetelerinde çizgi romanların ve Amerikan çizgi romanının ilk versiyonları 19. yüzyılda ortaya çıkmaya başlamıştır. 1938'de DC Comics'in çizgi romanı süper kahraman Süpermen, tam bir Amerikan simgesi haline gelmiştir. Web portalları ve arama motorlarının yanı sıra en popüler web siteleri Facebook, YouTube, Wikipedia, Yahoo.com, eBay, Amazon ve Twitter'dır.

İngilizce'nin ardından en yaygın konuşulan ikinci ana dil olan İspanyolca için 800'den fazla yayın çıkarılmaktadır.

Amerika'da bilim ve teknoloji

Amerika'da bilim ve teknoloji

ABD 19. yüzyılın sonlarından itibaren 20. yüzyılın ortalarına kadar bilimsel araştırmalar ve yenilikler konusunda lider ülke konumunda kalmıştır. Değiştirilebilir yedek parçaların üretimi tekniği 19. yüzyılın ortalarında Savaş Bakanlığına bağlı Federal Silah Fabrikası tarafından geliştirilmiştir. Bu tekniğin gelişen üretim sistemleri ile birleştirilmesi sonucu Makine Sanayi alanında büyük gelişmeler yaşandı. Bu gelişmeler sonucunda büyük miktarlarda bisiklet, dikiş makinesi ve diğer aletlerin üretiminde tam anlamıyla bir patlama yaşandı ve bu durum 19. yüzyılda Amerikan Üretim Sistemi olarak adlandırıldı. 20. yüzyılın başlarında fabrikalarda elektriğin kullanılmaya başlanması ile montaj hatları gelişmeye başladı. Bu sayede üretimde ve iş gücü veriminde büyük artışlar görüldü. Bu durum ''kitlesel üretimi'' ortaya çıkardı.

1876'da Alexander Graham Bell'e telefonla ilgili ilk  patent ABD'de verildi. Thomas Edison'un kurmuş olduğu araştırma laboratuvarında, türünün ilk örneklerinden biri olan fonograf, ilk uzun ömürlü ampul ve ilk canlı film kamerası geliştirildi. Bu durum dünyada eğlence sektörünün gelişmesini sağladı. 20. yüzyılın başlarında, Ransom E. Olds ve Henry Ford'un otomobil şirketlerinde montaj hattını kullanmaya başlayarak montaj hattının dünya çapında popülerleşmesini sağladılar. Wright Kardeşler, 1903'te ilk defa havadan daha ağır ve kontrol edilebilir uçak ile uçmayı başardılar.

1930'larda Nazizmin yükselişi, Albert Einstein, Enrico Fermi ve John von Neumann'ın da aralarında bulunduğu birçok Avrupalı ​​bilim adamının ABD'ye göç etmesine yol açtı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Manhattan Projesi ile Atom Çağı'nı başlatılan nükleer silahlar geliştirdi. Uzay Yarışı döneminde roket, malzeme bilimleri ve havacılık alanlarında hızlı ilerlemeler yaşandı.

Amerika'da silikon vadisi

Neredeyse bütün elektronik eşyalarda yer alan transistörün 1950'ler de keşfi ABD'de teknoloji alanında birçok önemli ve büyük değişikliği de beraberinde getirdi. Bu durum, birçok yeni teknoloji şirketinin ve Kaliforniya'daki Silikon Vadisi gibi teknolojik üretim bölgelerinin kurulmasına yol açtı. Advanced Micro Devices (AMD) ve Intel gibi Amerikan mikro işlemci şirketleri ile Adobe Systems, Apple Computer, IBM, Microsoft ve Sun Microsystems'in de aralarında bulunduğu bilgisayar yazılım ve donanım şirketleri kişisel bilgisayarları çıkarttılar ve popülerleştirdiler. ARPANET, Savunma Bakanlığının iletişim alanında gereksinimlerini karşılamak için 1960'lı yıllarda kuruldu ve ilerleyen dönemde Internet'e dönüşen bir dizi ağ bağlantısının ilk örneğini oluşturdu.

Bu teknolojik gelişmeler ile bireyler arasında teknolojik ürünlerin kullanımı giderek yaygınlaştı. 2013 itibarıyla, Amerikalı hane halklarının %83,8'i en az bir bilgisayar sahibidir. Yüksek hızlı Internet servisine sahip olanların oranı ise %73,3 bulmaktadır. Amerikalıların %91'i Mayıs 2013'ten beri en az bir cep telefonuna sahiptir. ABD internetin özgür biçimde kullanılması bakımından dünyada üst sıralarda yer almaktadır.

21. yüzyılda bilimsel araştırma ve geliştirmelerin finansmanının %64'ü özel sektör tarafından sağlanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri bilimsel makaleler ve araştırmalar konusunda dünyaya liderlik etmektedir.

Amerika'da sağlık

ABD'de doğumdan itibaren ortalama yaşam süresi 79,8 yıldır. 1990'da bu oran 75,2 yıldı. Ülkede obezite ve diğer sağlık sorunlarının artması ülkede beklenilen yaşam süresinde ciddi bir düşüşe neden oldu. 1987'de ABD dünyada yaşam süresinin en uzun olduğu 11. ülkeydi. ABD'deki obezite oranı dünyadaki en yüksek oranlardan biridir.

Amerikada sağlık ve sağlık yatırımları

Yetişkin nüfusun yaklaşık üçte biri obez, diğer üçte biri ise aşırı kiloludur. Obezite oranı sanayileşmiş dünya ülkeleri arasında son çeyrek yüzyılda ikiye katlanmıştır. Uzmanlar tarafından Obezite tip-2 diyabet hastalığı ile bağlantılı olarak kabul edilmektedir. Bebek ölüm hızı binde 6,17'dır. Bu oran ABD'yi 244 ülke arasında 54. sıraya yerleştirmektedir.

2010 yılında koroner arter hastalıklar, akciğer kanseri, inme, kronik obstrüktif akciğer hastalıkları ve trafik kazaları ABD'de insanların hayatlarını kaybetmesine neden olan en yaygın rahatsızlıklardır. Bel ağrısı, depresyon, kas-iskelet sistemi bozuklukları, boyun ağrısı ve kaygı insanların hayat sağlık standartlarının düşmesine en çok neden olan hastalıklardır. İnsan sağlığını kötü biçimde etkileyen faaliyetler ise eksik beslenme, tütün ürünleri kullanımı, obezite, yüksek tansiyon, yüksek kan şekeri, fiziksel hareketsizlik ve alkol kullanımıdır. Alzheimer, uyuşturucu kullanımı, böbrek hastalıkları, kanser ve düşmeler 1990'dan itibaren kişilerin yaşam yıllarının düşmesine en çok neden olan faktörlerdir. ABD'de yaşayan gençler arasındaki gebelik ve kürtaj oranları, özellikle siyahiler ve İspanyollar arasında diğer Batılı ülkelerde yaşayanlara göre daha yüksektir. ABD'de yaşayan ve reşit olmayan gençler arasında ki alkol tüketimi oranı diğer sanayileşmiş ülkelere göre oldukça düşük seviyededir.

ABD medikal yenilikler konusunda dünyada lider ülke konumundadır. 1975'den 2001 yılına kadar ABD'de yaşayan doktor ve bilim adamları, gerçekleştirilen 10 büyük tıbbi yeniliğin 9'una katkıda bulunmuşlardır. AB ve İsviçre'nin oranı ise sadece 5 tir. 1996 yılından bu yana Amerikalı bilim insanları tarafından alınan Nobel Tıp Ödülleri sayısı dünyanın geri kalan ülkelerinden daha fazladır. 1989'dan 2002'ye kadar, Amerika'daki özel biyoteknoloji şirketlerine Avrupa'daki şirketlere göre dört kat daha fazla para yatırıldı. ABD sağlık sisteminde yapılan harcamaların oranı hem kişi başına harcama hem de GSYİH ile ölçülen diğer tüm ülkelerden daha fazladır.

Amerika Birleşik Devletleri'ndeki sağlık hizmetleri, kamu ve özel kesim tarafından yapılan harcamalar ile finanse edilir, genel bir sağlık sigortası sistemi yoktur. 2014 yılı itibari ile, nüfusun %13,4'ünün herhangi bir sağlık sigortası yoktur. Sigortasız veya herhangi bir sosyal güvenliğe sahip olmayan Amerikalılar siyasi alanda büyük bir tartışma konusudur. 2006'da Massachusetts, genel sağlık sigortasının yapılması için harekete geçen ilk eyalet oldu. Etkileri ve kapsamı büyük bir tartışma konusu olsa da 2010 yılında kabul edilen federal düzenleme ile 2014 yılına kadar ülkede genel bir sağlık sigortası sistemine geçilmesi hedeflenmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri Resimleri