Ahameniş İmparatorluğu
Ahameniş İmparatorluğu hakkında bilgi

(Birinci) Pers İmparatorluğu olarak da bilinen Ahameniş (Achaemenid) İmparatorluğu (MÖ 550-330), Büyük Kiros (Cyrus the Great) tarafından kurulan ve Batı Asya'da bulunan bir imparatorluktur. İmparatorluğun sınırları en güçlü olduğu dönemde batıda Balkanlara doğuda ise Indus Vadisine kadar uzanmaktaydı. İmparatorluk toplamda 5,5 milyon kilometrekarelik devasa bir toprak parçasını hakimiyeti altında bulunduruyordu. İmparatorluk ayrıca kendisine kadar olan dönemde yaşamış bütün eski devletlerden daha büyük ve güçlüydü. Zamanla gelişerek tarihteki en büyük İmparatorluklardan biri haline gelmiştir. Ülke o zamana değin eşi benzeri görülmemiş derecede güçlü bir merkeziyetçilik ile yönetilmekteydi. Bunun sağlanabilmesi için kullanılan en önemli araçlar arasında ise; altyapı ve yol çalışmalarına önem vermek, düzenli bir posta teşkilatı kurmak, güçlü bir bürokratik sistem oluşturmak ( Kralların Kralı ülkeyi Satraplar aracılığı ile yönetirdi), bütün ülkede kullanılan resmi bir dil kabul etmek, sosyal hizmetlere ağırlık vermek ile düzenli ve profesyonel bir ordu sisteminin kurulması gösterilebilir. İmparatorluğun devlet yönetimi alanında göstermiş olduğu başarılar kendisinden sonraki imparatorluklarda benzer sistemlerin uygulanması için ilham kaynağı olmuştur. Batı tarihinde Grek-Pers Savaşları sırasında Yunan kent devletleri tarafının tutulması nedeni ile İmparatorluğa karşı olumsuz bir bakış açısı vardır. Yahudilerin Babil'deki sürgünlerinden dönmelerine izin vermişlerdir. Antik Dünya'nın Yedi Harikasından biri olan Halikarnas'daki Mozeleum İmparatorluk döneminde, Helenistik tarzda inşa edilmiştir.


MÖ 7. yüzyılda Persler, İran Platosunun güneybatı kesiminde yer alan Persis bölgesine yerleşmişlerdir ve bu bölge daha sonra Perslerin anavatanı haline gelmiştir. İlerleyen zamanlarda Pers Kralı Büyük Kiros'un bu bölgeden düzenlemeye başladığı seferler ile, Medleri, Lidyalıları ve Neo-Babil İmparatorluğunu yenerek Ahameniş İmparatorluğu'nun kurulması için gerekli olan temelleri atmıştır. Yerel yöneticilere verilen bazı yetkilerin kralın otoritesini zayıflattığı ve Büyük İskender'in fetihleri sırasında ortaya çıkan otorite boşluğu nedeniyle ayrılıkçı isyanlara zeminler hazırladığı düşünülmektedir. Ancak bu bakış açısına karşı olan bilim adamlarına göre İmparatorluk İskender'in Fetihleri sırasında böyle isyanlarla karşılaşmamış onlara göre İmparatorluğun zayıflamasında ki asıl etken hanedan içinde yaşanan çekişmelerdir. Büyük Kiros'un büyük bir hayranı olan İskender, MÖ 330'da imparatorluğu bütünüyle ele geçirdi. İskender'in ölümü üzerine, İmparatorluğun sahip olduğu eski toprakların çoğu, o zaman bağımsızlığını kazanan diğer küçük krallıklar ile Ptolemaios Krallığı ve Selevkos İmparatorluğu arasında bölüşüldü. İran Platosunun merkezinde bulunan Pers nüfusu, MÖ 2.yy.'da Parth İmparatorluğu döneminde iktidarlığı geri kazanmıştır.
Ahameniş İmparatorluğunun tarihi mirası, askeri ve toprak yönetimi ögelerinin ötesinde kültürel, sosyal, teknolojik ve dini ögeleri de içeriyordu. Birçok Atinalı, kültür alış verişi yolu ile bazı Pers geleneklerini gündelik hayatlarına uyarlamışlardır. Bazı Atinalılar, Pers kralları tarafından istihdam edilmiştir. Bazı Atinalı krallar ise Pers krallarına savaş zamanlarında sadık birer müttefik olmuşlardır. Kiros'un dini alandaki yaptığı reformlar Judeo-Hristiyan metinlerde bahsedilmiş ve imparatorluk Zerdüştlüğü Çin'e kadar uzak doğuya yaymıştır. İmparatorluğun sahip olduğu büyük miras modern İran'ın siyasi yaşamı ile kültürel dokusunu büyük oranda etkilemiştir.
Ahameniş İmparatorluğu tarihi

Ahameniş İmparatorluğu kuruluşu
Heredot, Perslerin kökeni hakkında şu bilgileri vermektedir.
Pers ulusu sayılan şu uluslardan meydana gelmektedir. ...: diğer bütün kabilelerin bağlı olduğu Pasargadae, Maraphii ve Maspii. Bunlardan Pasargadae kabilesi en seçkin olanlarıdır; Perseid krallarının doğduğu Akhaemenid boyunu da içerirler. Diğer kabileler ise Panthialaei, Derusiaei, Germanii'dir, bunların hepsi toprağa bağlıdır, geri kalan kabileler -Dai, Mardi, Dropici, Sagarti ise göçebe kabilelerdir.
Ahameniş İmparatorluğu, göçebe Persler tarafından oluşturulmuştur. "Persia" ismi, yerel sözcüğün Yunanca ve Latince telaffuzuyla, Persistan kökenli (veya Farsça, Pars) insanlara yönelik atıfta bulunmakla birlikte, güneybatı İran'dan Basra Körfezi'nin kuzeyine kadar olan toprakları da nitelemek için kullanılır.

Başarılı ve hızlı genişlemesine rağmen Ahameniş İmparatorluğu tarihte kurulan ilk İran imparatorluğu değildir. İranlı başka bir halk olan Medler MÖ 6. yy'da Med İmparatorluğunu kurmuşturlar. Medler başlangıçta bölgedeki en baskın İranlı gruptu ve MÖ yedinci yüzyılın sonunda iktidarı ele alarak Persleri'de kendi imparatorluklarına dahil etmişlerdi. İranlılar bölgeye ilk olarak MÖ 1.000 civarında gelmişlerdi. Fakat Neo-Asur imparatorluğunun hakimiyeti altına girmiştiler (MÖ 911-609). Bununla birlikte, Medler ve Persler (İskitler ve Babilliler ile birlikte) Asurluların yenilmesinde ve ilk İran imparatorluğunun kurulmasında önemli bir rol oynamışlardır.
Ahameniş kelimesi aslında, Latince bir kelime olan Haxāmaniš (bir arkadaşın zihnine sahip olmak) ifadesinin Yunanca versiyonu olan ''Ahamenişin Ailesi'' kelimesinden gelmektedir. Ahameniş kelimesinin ortaya çıkmasına vesile olan Ahameniş (Achaemenes ) güneybatı İran'daki Ashan bölgesinde bulunan küçük bir kraldı. Ahameniş'in soyundan gelen Büyük Kiros zamanında, Ahameniş Krallığı bir imparatorluk haline gelerek antik doğudaki mevcut imparatorlukları da bünyesine katarak geniş bir Pers İmparatorluğu meydana getirmiştir.

MÖ 550 civarında Kiros, Medler'e karşı bir ayaklanma başlatarak (büyük ihtimalle Perslerin kötü yönetilmelerinden dolayı) iktidarı ele geçirdi. Medleri hakimiyet altına alarak ilk Pers İmparatorluğunu kurdu. Büyük Kiros taktiksel zekasını kullanarak topraklarında var olan sosyo-politik koşulları anlamaya çalıştı. Zamanla Lidyalıları ve Neo-Babil İmparatorluğunu, İmparatorluğuna dahil ederek halefi II. Kambis (Cambyses)'in Mısır Seferlerinin yolunu açtı. II.Kambis (Cambyses )Mısır'a girerek Mısır'da yönetimi ellerinde bulunduran Yirmi Altıncı Hanedanı yenilgiye uğratmıştır.
Büyük Cyrus'un sahip olduğu siyasi zeka, kurulan yeni imparatorluğunun yönetim sistemine de yansıyordu; çünkü Ahameniş İmparatorluğu, pek çok farklı etnik gruptan insanların eşit sorumluluklar ve haklar ilkesiyle ilk kez idare edilmeye çalışıldığı ilk İmparatorluktu. Öyle ki vatandaşlar vergilerini ödediği sürece barış dönemi devam etmekteydi. Buna ek olarak, kral, yerel yönetimlerin tabiatlarına, dinlerine ve tüccarlarına müdahale etmeyerek, Kiros'a Babillilerin desteğini kazandıran eşsiz bir ilkeyi de kabul etmiştir. İmparatorluğun daha'da büyümesi sonucunda yerel yöneticiye verilen askeri birlikler kurma ve idare etme yetkileri, kralın mutlak otoritesini zedeleyerek Persler için her zaman büyük bir sorun oldu. III.Darius zamanında, bu otorite boşluğu nedeniyle İmparatorluk adeta parçalanmış bir görünüm arz ediyordu.

Kiros'unda mensubu olduğu Persler aslında MÖ 850 civarında Persis bölgesinde bulunan gezgin çobanlardı. Kendilerini geldikleri bölgeye ithafen Parsa veya Parsua olarak adlandırıyorlardı. Persler iktidarı ele geçirince İran içerisindeki hakimiyetlerini sağlamlaştırmak için Pasargadae adında bir başkent ve Persepolis adlı zengin bir şehir kurdular.
Büyük Darius'un (I.Darius) iktidarının başlangıcında yapımına başlanan ve 100 yıl sonra tamamlanan Persopolis tamamlandığı zaman hem özel bir törensel merkez hem de Persler için bir yönetim merkezi olarak hizmet vermeye başladı. Şehirde kenarlarında özel kabartma ve oymaların bulunduğu ve ''Tüm Ülkeler'' adı verilen özel bir merdiven ve yürüyüş yolu inşa edilmişti. Bu oymalarda hakimiyetleri altındaki ulusların bahar bayramı olan Nevruz zamanında Pers kralına sundukları hediyeler ile kahramanlığın, avcılığın ve doğa sahnelerinin betimlenmesi vardı. Şehrin merkezinde bulunan ve çekirdek yapı olan Apadana adlandırılan çok sayıda kare oda veya salondan oluşuyordu. Uzun boylu süslü sütunlar ziyaretçileri bütün heybetleri ile karşılamaktaydı ve yapının yüksekliği ile ihtişamını vurguluyorlardı. Daha sonra Darius, yönetim merkezleri olarak Susa ve Ecbatana şehirlerini kullandı ve onları da benzer bir metropol şehir statüsüne getirdi.

Ahameniş Hanedanının soy ağacının oluşturulması için Yunan ya da Roma kaynakları ile Behistun Yazıtı gibi Pers kaynakları da kullanılabilir. Bununla birlikte, bu devasa İmparatorluk hakkındaki mevcut kayıtların büyük çoğunluğu Yunan filozofları ile tarihçilerin eserlerinden oluşmaktadır. Orjinal Pers metin ve kayıtlarının kaybolmasından dolayı İmparatorluğun soy ağacı hakkında objektif ve kesin bir görüşe ulaşmak neredeyse imkansız gibidir. Bununla birlikte, Kiros ve Darius'un İmparatorluğun genişlemesindeki kritik isimler oldukları açık bir gerçektir. Genellikle Büyük Kiros'un, I.Cambyses'in oğlu (I.Kiros'un Torunu) ve II. Kambis'in babası olduğuna inanılır ve Darius ile ortak ataları olan Teispes aracılığı ile akraba olarak görülürler. Büyük Kiros'un, ayrıca medyakral Astyages'in akrabası da (muhtemelen torunu) olduğu iddia edilir. Akademisyenlerin bir kısmı Ahameniş'in Darius'un iktidara gelmesinden sonra gücünü arttırmak için böyle bir soy ilişkisi oluşturduğunu iddia ederler.
Eski Yunan yazarları ise Ahameniş sülalesi hakkında Pasargadae kabilesine atıfta bulunarak efsanevi bazı bilgiler verirler ve onların "bir kartal tarafından yetiştirildiğini" söylerler. Platon, Persler hakkında yazarken, Yunan mitolojisinde Perslerin ataları olarak Ahamenişi Pers'lerle özdeşleştirmiştir. Platon'a göre Ahameniş, Persler'le aynı kişiydi, Etiyopyalı kraliçe Andromeda ve Yunan kahramanı Perseus'un oğlu ve Zeus torunu idi. Daha sonraki yazarlar Ahameniş ve Perseus'un farklı insanlar olduğuna ve Perslerin kralın atası olduğuna inandılar. Bu hesaba göre, Ahameniş'in Ashan'da bulunan önemli ve Büyük Kiros'un atasıdır. Ne olursa olsun, hem Büyük Kiros hem de Büyük Darius arasında Pers kralları antik dünyanın büyük bir kısmını idare ederken bir akrabalık ilişkisi vardı.
İmparatorluğun oluşumu ve genişleme

İmparatorluk, Büyük Kiros tarafından kurulan Pasargadae şehri etrafında merkezi bir idare sistemi ile birleştirildi. İmparatorluk, Avrupa'ya, Kafkasya'ya, Küçük Asya'ya, Mısır'a ve Orta Asya'ya doğru yaptığı askeri seferler ve Med İmparatorluğunu fethetmesiyle hakimiyet alanını genişletti. I. Darius ve oğlu Xerxes'in döneminde İmparatorluk, Antik Yunanistan'ın belli başlı şehir devletleriyle büyük askeri çatışmalar içerisine girdi. Zaman zaman Yunan ordularını yenseler de Yunanistan üzerinde tam bir hakimiyet kuramadılar. İskender'in öncülüğünde başlayan seferler ile İmparatorluk yıkıldı.
MÖ 559'da Yaşlı I. Kambis'dan sonra oğlu Büyük Kiros kral olarak ilan edildi. Bu hamle ile Kiros, Perslerin Kralı Arsame'leri de yanına çekerek iki bölgeyi bir araya getirmeyi başardı. Kiros selefleri olan Medler'den bağımsızlıklarını kazandıkları için Perslerin ilk gerçek kralı olarak görülmektedir. Büyük Kiros, hükümdarlığı döneminde, Medya, Lidya ve Babil'i fethetti. Kiros ele geçirdiği topraklardaki geleneklere karışmayarak ve yerinden sürülenlerin topraklarına geri dönmelerine izin vererek kendisini bir ''kurtarıcı'' olarak gösteren kurnazca bir model uygulamıştır. Bu imajını güçlendirmek için dinsel özgürlük politikasını uygulamaya başladı ve yeni fethedilen şehirlerdeki tapınaklar ile diğer altyapıları restore ettirdi. (En önemlisi Cyrus Silindirinde ve Tanakh'da belirtildiği gibi Babil'deki Yahudilerin yurtlarına dönmesine izin vermesidir). Hoşgörülü politikalarının bir sonucu olarak Yahudi inancında "Rab'bin gönderdiği kurtarıcı" olarak anılmaya başlandı.

Kiros'un ardından gelen yöneticiler ise daha az başarılı olmuştur. Kiros'un oğlu II. Kambis döneminde MÖ 525'te Mısır fethedildi. Ancak Kambis, Kiros'un Medya'yı fethetmesinden sonra sahip oldukları gücü yitiren dini bir grup önderliğinde başlatılan ayaklanma sonucu MÖ 522'de öldürüldü. Ölüm nedeni belirsizliğini korusa da bunun bir kaza sonucu gerçekleştiği düşünülmektedir.

Herodot'a göre Kambis, Mısır firavunu Amasis'in kendisine evlenmesi için kendi kızı yerine ailesini öldürttüğü bir kızı kendi kızıymış gibi göndermesinin ardından intikam amacıyla Mısır'a savaş ilan etti. Buna ek olarak, Amasis'e hizmet eden ve bilge bir danışman olan Halikarnaslı Phanes tarafından verilen Amasis'in kötü yönetimi nedeniyle ortaya çıkan olumsuzlukların anlatıldığı raporlarda, Kambis'in Mısır'a düzenleyeceği sefer için gerekli olan sebepleri daha da güçlendirdi. Amasis, Kambis ile savaş alanında karşılaşamadan öldü. Yerine geçen III. Psamtik, Pelesium Savaşı'nda Kambis'e yenildi.

Kambis'in Mısır da bulunduğu sırada Heredot'un Magi adını verdiği Zerdüşt rahiplerden birisi olan Gaumata tahtı zorla gasbetti. Gaumata, tahtı ele geçirmeden üç yıl kadar önce, bir suikaste kurban giden kral Bardiya'nın küçük kardeşi (Yunanca: Smerdis veya Tanaoxares / Tanyoxarkes) olduğunu iddia etmiştir. Kambis'in uyguladığı ağır ve sıkı vergi politikaları nedeni ile ''Medler, Persler ve hatta tüm diğer uluslar'' Gaumata'nın vergileri hafifletmesi nedeni ile onu desteklemişlerdir. Kambis Mısır'dan dönerken öldüğü sırada bu isyanı bastırabilecek güce sahip değildi.
Gaumata'nın Bardiya (Smerdis) kimliğine bürünmüş olduğu iddiası, Büyük Darius ve Behistun Yazıtlarındaki kaynaklarda dile getirilmiştir. Tarihçiler, bu hikayenin Darius tarafından gerçekleştirdiği sray darbesine meşruiyet kazandırmak için ortaya atıldığı konusunda ikiye bölünmüş durumdadırlar. Darius, Babil'i ele geçirdikten sonra Babil kralının aslında III. Nebukadnessar olmadığını, tahttaki kişinin Nidintu-bel adında bir sahtekâr olduğunu ilan ederek benzer bir iddiada bulunmuştur.
Behistun Yazıtlarına göre göre, Gaumata, MÖ 522'de Büyük Darius (I. Darius) tarafından devrilmeden önce yedi ay boyunca iktidarda kalmıştır. (Darius Pers kaynaklarında "İktidarı elinde tutan Eski İranlı İyi Dāryavuš", Darayarahush ya da Büyük Darius olarak adlandırılır). Magiler bu olaydan sonra büyük bir baskı ile karşılaşsalar da yinede varlıklarını sürdürmüşlerdir. İlk sahte-Smerdis'in (Gaumata) ölümünden bir yıl sonra, ikinci bir sahte-Smerdis (Vahyazdāta) tarafından ikinci bir darbe teşebbüsünde bulunuldu. Darbe, başlangıçta başarılı olsa da sonunda başarısızlıkla sonuçlandı.

Herodot, yerel liderliğinin imparatorluk için en iyi yönetim biçimi olduğunu söylemektedir. Ona göre kurulacak olan bir oligarşik düzen kabile liderlerini birbirine düşürecekken, kurulacak olan demokratik bir düzende ise ayak takımından birileri iktidara seçilebilir ve karizmatik İmparator algısını yerle bir edebilirdi. Bu nedenler ile hükümet biçimi olarak yeterliliğe sahip liderler arasından seçim yapılmasına karar verilmiştir. Darius bu liderler arasından İmparator olarak seçilmiştir. Ariaramnes'in kendisinin atası olduğunu ve II.Kambis ile Bardiya'nında (Smerdis) kuzenleri olduğunu iddia etmiştir.
Ahameniş İmparatorluğu bu tarihten sonra kontrol ettikleri toprakları sıkı bir şekilde denetleyerek kendilerine bağladılar. Büyük Kiros ve Büyük Darius'un sahip olduğu başarılı yönetim planlaması, başarılı askeri seferler ve hümanist dünya görüşü ile Ahameniş İmparatorluğu 30 yıl gibi kısa bir süre içerisinde küçük bir krallıktan büyük bir dünya imparatorluğuna evrildi. Birinci Darius döneminde inşaatına başlanan Persapolis (MÖ 518-516) sonraki bir kaç hükümdar boyunca Perslere yönetim merkezi olarak hizmet etti. Yine bu dönemde Medya'da bulunan Ecbatana (Hagmatana "Toplanma Şehri", günümüzde: Hamadan), büyük bir gelişme göstererek yaz mevsiminde başkent olarak kullanılmaya başlandı.


Makedonya kralı Amyntas'in ülkesini Persler'e teslim ettiği MÖ 512-511 yıllarından bu yana Makedonlar ve Persler birbirleri için birer yabancıdan farklı değillerdi. Makedonya'nın Perslere boyun eğmesi, 513 yılında Büyük Darius (521-486) döneminde başlanan İran askeri seferlerinin bir sonucuydu. Muazzam hazırlıkların ardından - büyük bir Ahameniş ordusu Balkanlar'ı işgal etti ve Tuna nehrinin kuzeyinde dolaşan İskitleri yenmek için büyük çaba harcadı. Darius'un ordusu, Trakya'daki birkaç halk ile Karadeniz'in Avrupa'ya kıyısı olan diğer tüm bölgelere, örneğin Küçük Asya'ya dönmeden önce Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Rusya gibi bazı bölgeleri de hakimiyet altına aldı. Darius, Balkanlar'daki fetihlerin tamamlanması için Megabazus adlı komutanını bölgede bıraktı. Pers birlikleri altın madenleri açısından zengin Trakya ile, Yunanistan kıyısındaki şehirleri boyunduruk altına almıştı. Aynı zamanda güçlü Paeonianları yenip ülkelerini fethetti. Son olarak, Megabazus, Makedonların Pers egemenliğini kabul etmelerini talep ederek Amyntas'a bir elçi heyeti gönderdi ve Amyntas bu teklifi kabul etti. Balkanlar bölgesi çok kültürlü askerlerden Ahameniş İmparatorluğu için birçok yeni askeri birlik sağladı. Makedon ve Fars soylularının birçoğu, Amyntas'ın kızı Gygaa ile evlenmiş olan Persli subay Bubares gibi, iki millet arasında evlilikler yaptılar. Amyntas ve İskender'in, Bubares'in yaptığı gibi gerçekleştirdikleri evlilikler Pers kralları Darius ve I.Xerxes ile iyi ilişkiler kurulmasını sağlamıştır. Pers istilası dolaylı olarak Makedonyalıları yükselişe geçirdi, çünkü Persler Makedonyalılar ile Balkanlar'da ortak çıkarlara sahiptiler. Pers yardımları ile Makedonlar, Balkan kabileleri, Paeonianslar gibi, Yunanlılara karşı daha güçlü bir şekilde karşı koyarak ülkelerini savunmaya başladılar. Özetle, Makedonlar "kendi istekleri ile faydalı Pers müttefikleri" haline geldiler. Makedonyalı askerler Atinalı ve Spartalılara karşı Xerxes'in ordusunda savaşıyorlardı. Persler hem Yunanlılara hem Makedonlara Yauna ("İyonyalıların", "Yunanlılar" için kullandıkları kelime) diyorlardı. Makedonlara ise özellikle Yaunã Takabara ya da Makedonların giydikleri kausia şapkasına atıfta bulunan "kalkan gibi görünen şapkalı Yunanlılar" diyorlardı.

MÖ 5. yüzyılda Persler'in Kralları, sadece Pers Platosu'nu değil, daha önce Asur İmparatorluğu'nun (Mezopotamya, Levant, Kıbrıs ve Mısır) elinde tuttuğu bölgelerin hepsini, Kuzey Kafkasya, Azerbaycan, Özbekistan, Tacikistan, Bulgaristan, Paeonia, Trakya ve Makedonya'nın kuzey ve batı bölgeleri ile Anadolu ve Ermenistan'ın tamamını bunların yanı sıra Karadeniz'e kıyısı olan bölgelerinin büyük bölümü ile Orta Asya'da Aral Denizine kadar olan toprakları ile Pakistan'da bulunan Oxus ve Jaxartes'in kuzey – kuzeydoğu bölgeleri ile, Afganistan'ın Hindu Kush bölgesine ve batıdaki Indus havzasına (modern Afganistan ve Pakistan'a karşılık gelir) kadar olan uzak doğu bölgelerini, Arabistan'ın güneyine ve Kuzey Libya'nın güneybatısındaki bölümleri ile Umman, Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin bazı kısımlarını kontrol etmekteydiler.
Yunan-Pers Savaşları

MÖ 499'daki İon Ayaklanması ile Ariolis, Doris, Kıbrıs ve Karya çıkan isyanlar MÖ 499'dan MÖ 493'e kadar süren bir zaman dilimi içerisinde Pers egemenliğine karşı Küçük Asya'nın çeşitli bölgelerinde çıkan isyanlardı. İsyanların çıkmasının asıl nedenleri, Küçük Asya'da bulunan Yunan şehirlerinin, yönetimi içine Persler tarafından atanan yöneticilerin kötü tutumları ile Milet şehrini yöneten iki tiran olan Histiaeus ve Aristagoras'ın bireysel eylemleri nedenleri ile ortaya çıkan memnuniyetsizliklerdir. MÖ 499 yılında, Milet'i yöneten tiran Aristagoras, Milet'teki konumunu güçlendirmek amacıyla (hem maddi hem de prestij açısından) Naxos'u fethetmek için Pers satrapı Artaphernes'iyle ortak bir askeri sefer başlattı. Sefer tam fiyaskoyla sonuçlandı. Aristagoras yakında tiranlıktan alınacağını hissederek İonia'nın tamamını Pers Kralı Darius'a karşı isyan etmeye teşvik etti.
Persler, İyonlılar ile adil ve dengeli bir barış antlaması imzaladıkları MÖ 493 yılına kadar kıyılarda bulunan isyancı İyon şehirleri ile uğraşmak zorunda kaldılar. İyon Ayaklanması, Yunanistan ile Ahameniş İmparatorluğu arasındaki ilk büyük askeri çatışmayı oluşturuyordu ve bu yüzden Grek-Pers Savaşlarının ilk evresini temsil ettiği kabul edilmektedir. Küçük Asya, Pers hakimiyeti altına geri döndü, ancak Darius isyana verdiği destekten dolayı Atina ve Eretria şehirlerini cezalandıracağı konusunda yemin etti. Dahası, Darius Yunanistan'daki siyasi durumun İmparatorluğunun istikrarı için sürekli bir tehdit oluşturduğunu görünce, tüm Yunanistan'ı fethetmeye karar verdi. Yapılacak askeri seferin ilk aşaması Balkanlarda bulunan topraklarda Pers hakimiyetinin yeniden sağlanması olmuştur. İyon Ayaklanması sonrasında bu topraklar üzerindeki Pers hakimiyeti gevşemişti. MÖ 492'de, Pers generali Mardonius Trakya'yı yeniden egemenlik altına aldı ve Makedonya'yı yeniden İmparatorluğa bağlı bir krallık haline getirdi. Makedonya Krallığı MÖ 6. yüzyılın sonlarına doğru bir vasal devlet olarak görev yapmıştı ve çok fazla bir özerkliğe sahipti. Bununla birlikte Pers güçleri MÖ 490'da Maraton Savaşı'nda Atinalılara yenildi ve Darius, Yunanistan'ı işgal edemeden öldü.

I. Darius'un ardından gelen oğlu I.Xerxes (''Serhas MÖ 485-465'', Eski İran dilinde Xšayārša "Krallar Arasındaki Kahraman"), babasının başladığı işi bitirme sözü verdi. Yunanistan'ı fethetmek amacıyla büyük bir askeri sefer düzenledi. Ordusu kuzeyden Yunanistan'a girdi. Makedonya ve Teselya (Selanik) üzerinde çok zayıf bir direnişle karşılaştı ancak Termofili (Thermopylae)'de küçük bir Yunan kuvveti tarafından ordusu üç gün boyunca durduruldu. Artemisium'da sefer ile eş zamanlı olarak büyük bir deniz savaşı gerçekleşti. Savaş sırasında meydana gelen büyük fırtınalar her iki taraftan da gemileri tahrip ettiği için savaş sonunda her iki tarafta birbirlerine bir taktiksel üstünlük sağlayamadı. Yunanlılar Termofili'den gelen yenilgi haberini aldıktan sonra geri çekildiler, savaşa devam etmeyi bıraktılar. Savaş, Persler için stratejik bir zafer ile kazanıldı. Kazanılan bu zafer onlara Artemisium ve Ege Denizi üzerinde tartışmasız bir denetim ve üstünlük veriyordu.
Termofili Savaşı'ndaki zaferden sonrasında Xerxes, boşaltılan Atina şehrini yaktı ve Yunanlılar ile Saronik Körfezi'nde bulunan Korinth Isthmus'sunda karşılaşmaya hazırlanmaya başladı. MÖ 480'de Yunanlılar, Salamis Savaşı'nda Pers donanmasına karşı kesin bir zafer kazandı ve Xerxes'i Sardis'e geri çekilmeye zorladı. Mardonius komutasında Yunanistan'da bırakılan kara ordusu Atina'yı Yunanlılardan geri aldı fakat sonunda MÖ 479'da gerçekleşen Plataea Muharebesinde bu ordu büyük oranda yok edildi. Mycale'de Perslerin aldığı son yenilgiler, ardından Asya'da bulunan Yunan şehirleri büyük bir ayaklanma için gereken cesareti buldular. Persler, Avrupa'daki topraklarının tamamını kaybettiler ve Makedonya bir kez daha bağımsız bir krallık haline geldi.
Ahameniş İmparatorluğu kültürü
Xerxes'in suikast sonucu öldürülmesinin ardından en büyük oğlu I. Artaxerxes İmpartorluğun başına geçti. Elam dilinin devletin resmi dili olarak kullanılmasından vazgeçilince Aramice büyük bir önem kazandı. Muhtemelen bu saltanat döneminde güneş takvimi ulusal takvim olarak kullanılmaya başlandı. Yine I. Artaxcerxes'in döneminde, Zerdüştlük devletin resmi dini haline geldi ve bugün bu sebeple Artaxerxes Zerdüştlük içerisinde Zerdüştlüğün Konstantin'i olarak bilinir.
Pers ordusunun Eurymedon Savaşı'nda (MÖ 469) yenilmesinden sonra, Yunanlılar ve Persler arasındaki askeri seferler durduruldu. Artaxerxes iktidara geldiğinde, Atinalıları yenmek için yeni bir strateji belirledi. Bu strateji temelde Atina'nın yenilmesi için Yunanistan'da bulunan düşmanlarının finanse edilmesi ilkesine dayanıyordu. Bu strateji dolaylı olarak Atinalıların Delian birlik hazinesini Delos adasından Atina'daki akropolisine taşımalarına neden oldu. Bu fonlama uygulaması, MÖ 450'de kaçınılmaz olarak Yunanlıların saldırıya geçtiği Kıbrıs Savaşının başlamasına neden oldu. Cimon'un bu askeri keşif gezisinde başarısızlığa uğramasından sonra, MÖ 449'da Atina, Argos ve Persler arasında barışı sağlayacak olan Callias Antlaşması imzalandı.
Artaxerxes Atinada ki bütün görevlerinden uzaklaştırılan ve Salamis Deniz Savaşının kazanılmasını sağlayan Themistocles'e sığınma teklifi sundu. Ayrıca, Artaxerxes ona Magnesia, Myus ve Lampsacus'u kendisine ekmek, et ve şarap sağlaması için verdi. Buna ek olarak, Artaxerxes ona Palaescepsis'i kendisine kıyafetler sunması için verdi ve son olarak Percote'u evi için yatak temin etmesi için verdi.

Artaxerxes MÖ 424 yılında Susa'da öldüğünde, bedeni Naqsh-e Rustam Nekropolü'nde kendisi için inşa edilmiş olan mezara götürüldü. Kralların kendileri hala hayatta iken kendi mezarlarını inşa etmeleri bir Pers geleneğiydi. Artaxerxes'in ölümünün ardından tek meşru oğlu olan II. Xerxes hemen tahta geçti. Ancak, tahta geçtikten birkaç gün sonra, Pharnacyas ve Menostanes tarafından gayrimeşru kardeşinin emirleri üzerine sarhoşken öldürüldü. Sogdianus satraplıkların desteğini alarak tahta geçti. Ona karşı isyan eden kardeşi Ochus tarafından yakalanmadan önce altı ay on beş gün boyunca hüküm sürdü. Ochus, Sogdianus'a onu kılıçla, zehirle veya açlıkla öldürmeyeceğine dair bir söz verdi ve bu nedenle Sogdianus kül dolu bir kule içine atılarak boğularak öldürüldü. Ochus daha sonra kraliyet ismi olarak II.Darius ismini aldı. Darius'un taht üzerindeki konumunu sağlamlaştırma çalışmaları, kısa süreli bir çalışma ile sona erdi.

MÖ 412 yılından itibaren II.Darius, Tissapherneslerin ısrarla önce Atina'ya, sonra da Sparta'ya destek verdi; ancak MÖ 407'de Darius'un oğlu Genç Kiros, yeni Tissaphernes olarak atandı ve II.Darius yardımları tamamen Spartaya vererek MÖ 404'de Atinalıları yenmelerini sağladı. Aynı yıl II.Darius hastalığa yakalandı ve Babil'de öldü. Ölümü, Amyrtaeus adında Mısırlı bir isyancının, Mısır üzerindeki Pers kontrolünü tamamen ele geçirmesi için büyük bir fırsat verdi. Darius'un Babilli eşi Parysatis, ölüm döşeğinde iken kendisiyle birlikte ikinci büyük oğlu Kiros'un taç giymesini istedi ancak Darius bu teklifi reddetti. Kraliçe Parysatis, Kiros'u en büyük oğlu olan II.Artaxerxes den daha çok destekliyordu. Plutarch, (muhtemelen Ctesias'ın anlatımlarına dayanarak) yerinden olmuş Tissaphernes'lerin taç giyme gününde yeni krala geldiğini ve onu törende kardeşi Kiros'un (Genç) kendisine suikast düzenleyeceği konusunda uyarırlar. Artaxerxes, Kiros'u tutuklattı ve anneleri Parysatis müdahale etmeseydi muhtemelen onu idam ettirecekti. Kiros daha sonra Lidya Satrapı olarak görevlendirildi ve burada silahlı bir isyan hazırlamaya başladı. Kiros on bin Yunanistanlı paralı asker tuttu ve Pers ülkesinin içlerine doğru ilerlemeye başladı. Kiros ve ordusu II. Artaxerxes ve kraliyet ordusu tarafından Cunaxa'da durduruldu ve Kiros burada öldürüldü. Xenophon da dahil olmak üzere on bin Yunanlı Paralı askeri Pers topraklarının derinliklerinde ve saldırı riski altındaydılar. Böylece Yunanlılar başkalarına hizmetlerini sunmak için yeni efendiler aradılar, ancak arayışları sonuçsuz kalınca Yunanistan'a geri dönmek zorunda kaldılar.

II. Artaxcerxes, Ahameniş kralları içerisinde 47 yıllık hüküm süresi ile iktidarda en uzun kalan hükümdardı. Onun hükümranlık dönemi ülke için barış ve refah dolu ayrıca birçok önemli anıtın inşa edildiği bir dönem olmuştur. Artaxerxes başkenti Persepolis'e taşıdı ve şehri büyük oranda genişletti. Ayrıca Ecbatana'daki yaz sarayı da, yaldızlı sütunlar ile gümüş ve bakır çatı kiremitleriyle süslendi. Zerdüşt tapınaklarının olağanüstü bir şekilde yenilenmesi muhtemelen onun hükümdarlığı döneminde gerçekleşmiştir. Yine bu dönemde Zerdüştlük Ermenistan'dan Küçük Asya'ya ve Levant'a yayılmıştır. Tapınaklar sadece salt dini amaçlarla inşa edilmemişti, bu yapılar aynı zamanda devlet için büyük bir gelirde sağlamaktaydı. Ahamenişler Babil krallarının uyguladığı bir tür tapınak vergisini benimsemişlerdi. Bu sisteme göre her çiftçi ürettiği ürünün 1/10'unu tapınaklara vergi olarak vermekteydi. Bu vergilerin Quppu Sha Sharri, yani kralların sandığı - ki aslında Nabonidus tarafından kurulan ustaca bir kurum - adlandırılan payı hükümdarın eline geçiyordu. Geçmişe bakıldığında, Artaxerxes genellikle ahlaki ilkelerden yoksun, başarılı bir yönetici görülüyordu. Bununla birlikte, altı yüzyıl sonra ikinci Pers İmparatorluğunun kurucusu I. Ardeshir, Artaxerxes'in halefi olduğunu düşünüyordu. Bu düşünce Artaxerxes'in Pers kültüründe kazandığı önemin büyük bir kanıtı olmuştur.

II.Artaxerxes, eski Pers müttefiklerinden olan ve II. Agesilaus komutasında Küçük Asya'yı işgal eden Spartalılar ile büyük bir savaşa girdi. Spartalıların dikkatlerini dağıtmak için diğer Yunan Şehirleri ile ittifaklar kurdu. Özellikle Atinalılar, Thebanlar ve Korintliler ile. Bu şehir devletleri, Korint Savaşı olarak da bilinen savaşta Spartalılara karşı üstünlük sağlanmasında önemli rol oynadılar. Fakat savaş sırasında II. Artaxerxes MÖ 386 yılında müttefiklerine ihanet ederek Spartalılar ile Antalcidas Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşma sadece Spartılıları değil aynı zamanda diğer şehir devletlerini de etkilemiştir. Bu anlaşma ile, Yunanistan'ın ana bölgelerinde Spartalılar hakim hale gelirken, Anadolu sahillerindeki Ionia ve Aeolis şehirlerinin kontrolü Perslere geri verilmiştir. MÖ 385 yılında II.Artaxerxes, Caduslulara karşı bir askeri sefer düzenledi. Yunanlılara karşı başarılı olmasına rağmen II. Artaxerxes hükümdarlığının başından beri kendisine karşı başarılı isyan içinde olan Mısırlılarla daha ciddi sıkıntılar yaşıyordu. Mısır'ı MÖ 373'te yeniden ele geçirmek için bir askeri sefer düzenledi. Fakat bu sefer başarısızlık ile sonuçlandı. Her ne kadar Mısır'ı ele geçiremediyse de Fenike bölgesini almak için saldırılar düzenleyen Sparta-Mısır ittifakına başarılı bir şekilde karşı koydu. MÖ 372-362 arasında yaşanan Satraplar İsyanını başarılı bir şekilde bastırdı. II. Artaxerxes'in bir sürü karısı olduğu söylenmektedir. Bunların en bilinenleri, MÖ 400 yılında Parysatis tarafından zehirlenen Stateira ve Aspasia adlı Phocaea'lı bir Yunan kadındı. II. Artaxerxes'in 350 eşinden 115'ten fazla oğlu olduğu söyleniyor.

MÖ 358 yılında II. Artaxerxes öldü ve onun yerine oğlu III. Artaxerxes iktidara geldi. MÖ 355 yılında III. Artaxerxes, Atina'yı askerlerini Küçük Asya'dan çekmeleri ve kendilerine karşı isyan eden müttefiklerinin bağımsızlıklarını tanımaları için barışa zorladı. III. Artaxerxes isyan eden Caduslulara karşı bir askeri sefer başlattı, fakat büyük bir askeri çatışma yaşanmaksızın Cadus krallarının her ikisi ile de antlaşma sağlandı. Bu sefer sırasında başarıları ile göz dolduran Darius Codomannus isimli kişi daha sonra III. Darius adı ile Pers tahtını ele geçirdi.
III. Artaxerxes, batı bölgelerinde barışın sağlanmasının zorlaşması ve bölgede bulunan satrapların isyankar hareketlerde bulunmalarından dolayı satraplara bağlı bütün askeri birliklerin dağıtılmasını emretti. Fakat verilen bu emir, Atinalılardan krala karşı bir isyan etmesi durumunda yardım isteyen Lidyalı Artabazus tarafından gözardı edildi. Atina isyana destek olmak için Sardis'e yardımlar gönderdi. Mysia'lı Orontes'de Artabazus'u destekledi ve MÖ 354 yılında III. Artaxerxes tarafından üzerlerine gönderilen kuvvetleri yenmeyi başardılar. Fakat MÖ 353 yılında III. Artaxerxes tarafından gönderilen orduya karşı yenilerek dağılmışlardır. Orontes, kral tarafından affedilirken, Artabazus ise kendi güvenliği için Makedonya Kralı II. Philip'in sarayına kaçmıştır. MÖ 351 yıllarında, Artaxerxes, babası II. Artaxerxes'den beri isyancıların kontrolünde olan Mısır'ı yeniden ele geçirmek için yeni bir askeri sefer düzenledi. Fakat aynı dönemde Küçük Asya bölgesinde, Thebes tarafından desteklenmekte olan bir isyan baş gösterdi. Kısa süre içerisinde isyan yayılarak ciddi bir sorun haline geldi. Artaxerxes devasa bir ordu ile Mısır'a girerek II.Nectanebo ile savaşmaya başladı. Bir yıl kadar süren savaşların ardından Mısır firavunu II.Nectanebo, Yunan generalleri Diophantus ve Lamius'un liderliğindeki paralı askerlerinde içinde bulunduğu ordusu ile Pers ordusu karşısında ezici bir zafer kazandı. Artaxerxes, Mısır'ı yeniden ele geçirme planlarını bir süre için ertelemek zorunda kaldı. Bu yenilginin hemen ardından, Phoenicia, Küçük Asya ve Kıbrıs bölgelerinde ayaklanmalar oldu. MÖ 343'te, Artaxerxes, Atinalı Phocion ve Evagoras'ın komutasında, yaşlı Evagoras'ın oğlu, 8000 Yunan paralı askeri ve kırk üç triemeden oluşan bir kuvveti, Carrier'deki isyancıların lider Idrieus'a karşı isyanın bastırılması için Kıbrıs'a gönderdi. Idrieus, üzerine gönderilen kuvvetler karşısında tutunamayarak Kıbrıs'daki hakimiyetini kaybetmeye başladı. Artaxerxes, Sidon'u yeniden ele geçirmek ve Fenikelileri kontrol altında tutmak için Suriye ve Mezseus satrapı Belesys ile Kilikya satrapını görevlendirdi. Her iki satrap da, Sidon kralı Tennes komutasındaki ordular karşısında, II. Nectanebo Rodos ve Mentor'un komutasında 40.000 Yunan paralı askeri yardım için göndermiştir. Her ikisi de Tennes karşısında ezici yenilgiler yaşadılar. Sonuç olarak, Pers güçleri Fenike bölgesinden çekildi.

Bundan sonra, Artaxerxes şahsen Sidon'a karşı sefere çıktığında 330.000 kişilik bir orduyu komuta ediyordu. Artaxerxes'in ordusu 300.000 piyade, 30.000 süvari, 300 trirem ve 500 nakliye gemi ile tedarik gemilerinden oluşuyordu. Bu orduyu topladıktan sonra, Artaxerxes Yunanlılardan da yardım istedi. Atina ve Sparta'nın yardım isteğini reddetmesine rağmen, Lacrates'ın komutası altında bin Tebaili ağır silahlı hoplit, Nicostratus komutası altında üç bin Argive ve Küçük Asya'da bulunan Yunan şehirleri Eolians, İon ve Dor'dan altı bin kişilik bir destek kuvveti aldı. Bu Yunanlı destek kuvvetlerinin sayısı 10.000 kişiden az olsa da bu durum sonradan kendisine katılan Mısırlı Yunan paralı askerleri ile birlikte Yunanlıların güvenini kazandığını gösteriyordu. Bu seferin büyük bir başarılı ile sonuçlanmasını sağlayan asıl etkendi. Artaxerxes'in göstermiş olduğu yaklaşım, Sidon kralı Tennes'in savunmasını büyük oranda zayıflatmıştı, çünkü Artaxerxes rüşvet ve hediyeler ile şehri savunan yaklaşık 100 kadar Sidonlu vatandaşı kendi safına çekmeyi başardı. Artaxerxes, bu vatandaşları mızraklar ve zırhlar ile silahlandırdı. Bunların ardından kraldan merhamet dilenmeye gelen 500 kişi daha kralın saflarına katıldı. Kuşatmanın sonunda Sidon şehri ya Persler ya da Sidonlu vatandaşar tarafından yakıldı. 40.000 kadar insan kuşatma sonunda hayatını kaybetti. Artaxerxes, yakılan şehrin kalıntılarını yüksek bir fiyata külleri kazarak hazineleri ele geçirmek isteyen spekülatörlere sattı. Kral Tennes daha sonra Artaxerxes tarafından öldürüldü. Artaxerxes daha sonra isyanı destekleyen Yahudileri Hazar Denizi'nin güney kıyısındaki Hircania'ya sürgün etti.
Mısır'ın ikinci fethi

Sidon'un fethini Mısır'ın geri alınması izledi. MÖ 343 yılında 330.000 kişilik Pers askerinin yanında Artaxerxes, Küçük Asya'daki Yunan Şehirleri tarafından kendisine destek olarak gönderilmiş 14.000 kişilik ek bir kuvvete de sahipti. Bu kuvvetler Mentor'un komutası altındaki Tennes'in yardımına gönderilen 4.000 asker, Argos tarafından gönderilen 3.000 asker ve Tebai tarafından gönderilen 1000 askerden oluşmaktaydı. Artaxerxes bu birlikleri üç kısma ayırdı ve her birinin başına bir Pers ve Yunanlı komutan yerleştirdi. Bu birliklerin başlarında bulanan Yunan komutanlar; Tebai'li Lacrates Rodos'lu Mentor ve Argos'lu Nicostratus idi. Persli komutanlar ise Rhossaces, Aristazanes ve gönüllüleri yöneten Bagoas idi. II.Nectanebo ise, Pers ordusuna karşı 20.000 kadarı paralı Yunanlılardan oluşan 100.000 kişilik bir ordu toplamıştı. Ayrıca II.Nectanebo, Perlerin Nil Nehrini geçmelerini engellemek için büyük donanması ile Nil'i ve bazı kollarını işgal etmişti.
Çok sayıda kanal ile birbirine bağlanan ve tahkim edilmiş şehirler ile dolu olan Mısır'ın II. Nectanebo'nun başarısızlığı uğramasından sonra bile, Perslere uzun süre direnmesi bekleniyordu. Bununla birlikte, firavun iyi generallerden yoksundu ve kendi komuta yeteneğine aşırı bir güven duyuyordu. Fakat Yunan paralı generaller tarafından taktikleri pek önemsenmedi ve güçleri Pers orduları karşısında Pelusium Muharebesi'nde (343) ezici bir yenilgi aldı. Yenilgiden sonra, Nectanebo aceleyle Memphis'e kaçtı ve şehirlerin savunulması görevini kendi garnizonlarına bıraktı. Bu garnizonlar kısmen Yunanlılar kısmende Mısırlı birliklerinden oluşuyordu. Kıskançlık ve şüphe tohumları Pers generalleri tarafından kolayca müttefikler arasına ekiliyordu. Sonuç olarak, Persler Aşağı Mısır'daki birçok kasaba ve şehri hızla zaptedip Memphis üzerine yürümeye başladılar. Bunun üzerine Nectanebo ülkeyi terk ederek Etiyopya'ya kaçtı. Pers ordusu kısa sürede Mısır'ı boydan boya geçerek aşağı Nil Alt Deltasını işgal etti. Etiyopya'ya kaçan Nectanebo'nun ardından, Mısır tamamen Artaxerxes'e teslim oldu. Mısır'daki Yahudiler ya Babil'e ya da Hazar Denizi'nin güney sahillerine sürüldü; bu yerler daha önceden, Phoenicia Yahudilerinin gönderildiği yerlerdi.

Mısır üzerindeki bu zaferinden sonra Artaxerxes bütün şehirlerin surlarını yok etti, bir terör dalgası başlattı ve bütün tapınakları yağmalamaya başladı. Bu yağmalama sırasında Persler büyük miktarda bir ganimet ele geçirdiler. Artaxerxes ayrıca vergi oranlarını yükseltti ve Mısır'ı bir daha Perslere karşı isyan edemeyecek kadar zayıflatmaya çalıştı. Perslerin Mısır'ı kontrol ettiği 10 yıl boyunca, yerel dine inananlar inanılmaz zulüm gördüler ve birçok kutsal kitap tapınaklardan çalındı. Artaxerxes İran'a geri dönmeden önce, Pherendares'i Mısır satrapı olarak atadı. Artaxerxes, Mısır'ı yeniden işgal etmesi ile edindiği ganimetin bir kısmını askerleri arasında dağıtarak onları cömertçe ödüllendirdi. Ardından Mısır'ı başarılı bir şekilde istila etmiş olarak başkentine döndü.
Mısır'daki başarısından sonra Artaxerxes İran'a geri döndü ve gelecek birkaç yıl boyunca İmparatorluğun çeşitli yerlerindeki isyanları kesin bir şekilde bastırarak Mısır'ın işgalinden birkaç yıl sonra bütün İmparatorluğu sıkı bir şekilde kontrolü altına aldı. Mısır, Büyük İskender'in Mısır'ı fethine kadar Pers İmparatorluğunun bir parçası olarak kaldı.
Mısır'ın fethinden sonra, Artaxerxes'e karşı hiçbir isyan girişimi yaşanmadı. Mentör ve Bagoas, Mısır seferinde en iyi hizmet eden iki general, en önemli mevkilere getirildi. Asya bölgesinin tamamının valisi olan Mentor, son dönemlerinde Pers hükümranlığına karşı isyan eden birçok şefin hakimiyet altına alınmasında başarılı oldu. Birkaç yıl boyunca Mentor ve güçleri, tüm Asya Akdeniz kıyılarını kesin bir şekilde İmparatorluğa bağlı hale getirdiler.


Bagoas, Artaxerxes ile bearaber Persapolis'e geri döndü; orada, İmparatorluğun iç yönetiminde önemli bir rol üstlenerek İmparatorluğun geri kalan yıllarında huzur içinde yaşamasına yardımcı oldu. III. Artaxerxes'in saltanatının son altı yılında Pers İmparatorluğu, güçlü ve başarılı bir hükümet tarafından idare edildi.
İyonya ve Likya'daki İran güçleri, Ege ve Akdeniz'in kontrolünü tamamen geri aldı ve Atina'nın eski adalar imparatorluğunun çoğunu ele geçirdiler. Buna karşılık, Atinalı Atocain, 'barbarlara karşı kutsal savaş' çağrısında bulunmaya başladığı konuşmalar yapıyordu. Ancak Yunan şehir devletlerinden hiçbirisi onun çağrısına cevap verebilecek güce sahip değildi.
Pers İmparatorluğunun kendisinde herhangi bir isyan olmasa da Makedonya'da II. Philip'in başarıları (Demosthenes'e karşı Atinalıları uyararak boş yere güç kullanmamalarını söylüyordu) Artaxerxes'in dikkatini çekti. Buna karşılık Artaxerxes, Pers gücünün Makedon krallığının yükselen gücünü ve etkisini kontrol etmek ve sınırlandırmak için kullanılmasını emretti. MÖ 340 yılında, bağımsızlığını sürdürmesi için Trakyalı bir Prens olan Cersobleptes'e yardım olarak bir Pers kuvveti gönderildi. Perinthus şehrinde, yardımında etkisi ile Philip iyi donanımlı ve kalabalık ordusuna rağmen kuşatmadan vazgeçti. Artaxerxes'in egemenliğinin son yılına gelindiğinde, II.Philip, kariyerine damgasını vuracak olan Pers İmparatorluğu'nun istilası için önceden planlar yapmıştı, ancak Yunanlılar onunla birleşmek istemeyeceklerdi.
MÖ 338'de Artaxerxes bir doktorun yardımı ile Bagoas tarafından zehirlendi.
Ahameniş İmparatorluğu'nun çöküşü

III. Artaxerxes'ün ardından İmparatorluk tahtına IV. Artaxerxes Asses getirilmeden önce Bagoas tarafından zehirlendi. Bagoas'ın yalnızca Asses'in tüm çocuklarını değil, topraklarında ki diğer Prenslerin çoğunu da öldürdüğü söylenmektedir. Bagoas, IV.Artaxerxes 'ün yeğeni III.Darius'ü tahta çıkardı. III. Darius, daha önce Ermenistan'ın Satrapı, bizzat Bagoas'ı zehir içmeye zorladı. Darius'un MÖ 334'de Mısır'da çıkan isyanı bastırması sırasında, İskender ve ordusu Küçük Asya'yı istila etti.
Büyük İskender (Makedonyalı III. Alexander), Pers ordularını ilk önce Granicus'ta (MÖ 334), ardından Issus (MÖ 333) ve son olarak Gaugamela'da (MÖ 331) yok etti. Daha sonra, Susa ve Persepolis üzerine yürüdü ve MÖ 330'un başlarında şehirler birer birer teslim oldu. Persepolis'ten Alexander, kuzeye Pasargadae'ye doğru yola çıkarak adını Cyropedia'dan duyduğu Kiros'un mezarını ziyaret etti.
İskender'in İran'a girmesiyle oluşan kaos sırasında Kiros'un mezarı tahrip edildi ve hazinesinin çoğu yağmalandı. İskender mezara ulaştığında, mezarın gördüğü muamele karşısında dehşete düştü ve görevli Magi rahibini sorguya çekti. Bazı iddialara göre, İskender'in Magi'yi yargılama kararı, Kiros'un mezarı için endişelenmekten başka Magi rahiplerinin sahip olduğu gücü ve etkiyi kırmaktı. Amacı her ne olursa olsun Büyük İskender Aristobulus'a mezarın onarılması ve iç mekanının yeniden düzenlenerek Kiros'a gereken saygının gösterilmesini emretti. İskender oradan III.Darius'un sığınmak istediği Ecbatana'ya gitti.
III.Darius, Baktirya satrapı olan Bessus tarafından esir alındı. İskender bölgeye yaklaşırken, Bessus'un adamları III.Darius'u öldürüp daha sonra Bessus'u Darius'un ardılı, V.Artaxerxes olarak imparator ilan ettiler. Bessus Orta Asya'ya geri çekilmeden önce, Darius'un cesedini İskender'in güzergahı üzerindeki bir yol kenarına bıraktı ve İskender onurlu bir cenaze töreni için Darius'un cenazesini Persepolis'e getirdi. Bessus, daha sonra, İskender'e karşı savunma yapabilmek ve bir ordu oluşturmak için koalisyonlar yapmaya başladı. İskender Bessun'un İmparatorluğun doğusunda bulunan askeri birliklere katılarak kontrolü ele almasından korkarak acele etmeye başladı ve Bessus'u yakalamayı başardı. Onu kendi kontrolünde olan bir Pers mahkemesinde ''zalimane ve barbarca olan davranışlarından'' dolayı yargılayarak ölüme mahkum ettirdi.
İskender genel olarak orijinal Ahameniş idari yapısını korudu ve bazı araştırmacılar onu "Son Ahameniş" olarak nitelendirirler. İskender'in MÖ 323'te ölümünün ardından İmpartorluğu generalleri, Diadochi, arasında bölüşüldü ve bir takım küçük krallıklara ayrıldı. İran platosunun üzerinde kalmış olan en büyük devlet ise, İskender'in generali I.Seleucus Nicator tarafından kurulan Selevkos İmparatorluğu idi. Yerel İran yönetimi, MÖ 2. yüzyılda Kuzeydoğu İran'daki Partlar tarafından tekrar restore edilecekti.
Sonraki İran hanedanları soyundan gelenler
Part İmparatorluğuna bağlı vasal krallıklarından biri olan Istakhr, yerel bir tapınağın papazı olan Papak tarafından devrilmiştir. Papak'ın oğlu I. Ardışır kendisine II. Artaxerxes ismini alarak Partlara karşı isyan etmiştir. Partları yenerek Sasani İmparatorluğunu kurmuştur.
Ahameniş yönetimi, Kuzey Doğu Pontus bölgesindeki Pontus Krallığı vasıtasıyla devam edecektir. Pers kökenli bir devlet olan bu Pontik Krallığın, Büyük Darius ve Ahameniş hanedanı ile doğrudan bağlantılı olabileceği de düşünülmektedir. Krallık MÖ 281 yılında Mithridates tarafından kurulmuş ve MÖ 63 yılında Roma Cumhuriyeti tarafından fethedilmesine kadar hüküm sürmüştür. Krallık, Kolhis, Kapadokya, Bitinya ve Hersonisos'deki Yunan kolonileri ile Roma'nın Asya Eyaletini fetheden Büyük VI. Mithridates zamanında inanılmaz bir güce ulaştı. Bu nedenle, bu Pers hanedanı, asıl Pers İmparatorluğu düşerken Helen dünyasında ayakta kalmayı başarabilmişti.
Partlar ve Sasaniler zaman içinde Ahameniş Hanedanı ile aralarında akrabalık olduğunu iddia etmişlerdir. Son zamanlarda Partların atalarını ismen tanımlamaları ve bazı eski sikkeler üzerinde belirtilen bir kalıtsal hastalığın varlığı ile Partların Ahamenişler ile gerçekten akraba oldukları düşünülmektedir.
Ahameniş İmparatorluğu'nun yıkılma sebebi

İmparatorluğun yıkılış sebeplerinden bir tanesi bağlı devletlere ve vatandaşlara getirilen ağır vergi yüküdür. Bu ülkedeki ekonomik hayatın büyük oranda düşmesine neden olmuştur. Söz konusu ülkelerde uygulanan vergi alımları yıllık 180 Milyon dolar kadardı. Bu sayılar, vergi olarak verilen hediyeleri ve malzemeleri içermemektedir. Hükûmetin uyguladı bu yüksek vergi yükü - askeri, bürokratlar ve satraplar ne olursa olsun kendileri için kasadan para alabilirlerdi- doğrudan kraliyet hazinesine gönderilmekteydi. Diodorus'a göre, Persepolis'te, İskender, Parmenion tarafından Şam'da ele geçirilen hazine ile Makedonların taşıdıkları ek hazinenin yanı sıra 180.000 Attic gümüş sikke bulmuştu. Bu hazine günümüzde, 2,7 milyar ABD doları değerindedir. III. Darius kuzeye yaptığı kaçışta yanına 8.000 sikke almıştı. İskender bu hazineyi ekonomik sistem içerisine geri koydu. Ölümünden sonra sıradan devlet masraflarının yanı sıra şehirlerin, tersanelerin, tapınakların ve birliklerin giderlerinin ödenmesi için yaklaşık 130.000 sikke harcanmıştı. Buna ek olarak, satraplardan Harpalus, yaklaşık 6.000 sikke ile Yunanistan'a gitmişti. Atinalılar bu parayı, Korint Birliği ile olan mücadeleleri sırasında ele geçirdiklerinde bu parayı ekonomilerini yeniden inşa etmek için kullanmışlardı. Bununla birlikte, İskender'in Yunanistan'a girmesinden kaynaklanan mali krizden ötürü ekonomide bir aksama, tarım, bankacılık, kira ile paralı askerlerin ücretlerinde bir artış yaşanmış, buda korsanlığı ve yağmacılığı artırmıştı.
Xerxes'den sonra imparatorluğun gerilemesine katkıda bulunan bir başka faktör ise bir çok ulusun yönetim altında bulunması ve tek bir Pers ulusunun meydana getirilememesidir. Ulusal bir kimlik yaratılmaya çalışılmadı. Bu eksiklik askeri birliklerin verimliliğini ciddi oranda etkiledi.
İmparatorluk yönetimi

Büyük Kiros'un kurduğu imparatorluk birçok özerk eyaletin birleşmesi ile oluşmaktaydı. Kiros ülkeyi dört başkentten yönetmiştir. Bunlar ; Pasargadae, Babil, Susa ve Ekbatana idi. Ahamenişli yöneticiler satraplık sisteminde görevli olan valilere belli bir miktar bölgesel özerklikler vermiştirler. Satraplık, genellikle coğrafi bölgeler şeklinde organize edilen yönetim birimleri idi. Satraplıklarda genellikle üç büyük yönetici vardı. Bölgenin yönetim işleri ile ilgilenen bir 'satrap' (vali), askerler ile ilgilenen ve genel düzeni sağlayan bir ''general'', son olarakta resmi kayıtları tutan bir ''devlet sekreteri'' nden oluşmaktaydı. General ve devlet sekreteri merkezi hükümetin yanında valiye de doğrudan bilgi verirdi. Ülkede farklı zamanlarda, toplamda 20 ila 30 kadar satraplık vardı.

Büyük Kiros, "Ölümsüzler" adı verilen, 10.000 özel eğitimli askerlerinde dahil olduğu düzenli bir ordu kurdu. Kiros ayrıca yenilikçi bir sistem olan ve Chapar Khaneh adlı birkaç geçiş istasyonundan oluşan, İmparatorluk boyunca uzanan bir posta örgütü de kurdu.
Pers daviği, siglos adı verilen gümüş sikkelere (Eski Yunan'dan σίγλος, İbranice שֶׁקֶל (shékel)) benzeyen ilk altın madeni para birimi idi. Bu para birimi birlikte, günümüze kadar devam eden Ahameniş İmparatorluğu'nun bimetalik parasal standardını ortaya koyuyordu. Bu, yönettiği büyük İmparatorluğu güçlendiren ve Persepolis'i törensel bir başkent haline getiren Büyük Darius tarafından gerçekleştirilmişti. Darius ekonomi de büyük bir devrim gerçekleştirdi. Bunu da, altın ve gümüş para değerinde her satraplığın gerçekleştirdiği üretim düzeyine göre belirlenen sürdürülebilir bir vergi sistemi ile yaptı. Örneğin, Babil en yüksek miktarda vergi ve mal veren eyaletti - 1000 gümüş sikke ile ordu için dört aylık yiyecek. Hindistan sahip olduğu altın madenleri ile İmparatorluğa destek olurken, Mısır ise ürettiği tahıl ile İmparatorluğu doyuruyordu. Mısır Pers İmparatorluğu'nun (daha sonra Roma'nın) tahıl deposu olmuştu ve yıllık 700 gümüş sikkeye ek olarak 120.000'lik tahıl kotasını doldurması gerekiyordu. Bu, sadece bağlı eyaletlere uygulanan vergi sistemi idi. Darius hükümdarlığı döneminde gerçekleştirdiği diğer başarılar arasında, yeni yasaların hazırlanması, İmparatorluk boyunca uygulanan evrensel bir yasal sistem ile Persepolis'te yeni bir başkentin inşa edilmesi bulunmaktadır.

Ahameniş İmparatorluğunun kontrolü, imparatorluk boyunca uzanan ve ticaretin gelişmesine yardımcı olan bir ticaret sistemi vardı. Bu sistem ile imparatorluğun en ücra köşelerine dahi ticari mallar kolaylıkla ulaştırılabilmekteydi. Ticaretle ilgili tarifeleri, tarım ve bağlı ülkelerden alınan haraçlar ile birlikte imparatorluğun ana gelir kaynaklarından biriydi.
Satraplıklar 2,500 kilometre boyunca uzanan bir otoyol ile birbirlerine bağlanmıştı. En etkileyici olanı ise, I. Darius komutasında inşa edilen Susa'dan Sardis'e kadar uzanan Kral Yolu idi. Atlı haberciler, on beş gün içinde imparatorluğun en uzak bölgelerine kolayca ulaşabilirlerdi. Herodot: "Dünyada bu İranlı habercilerden daha hızlı dolaşan hiçbir şey yok" demiştir. Bu cesur haberciler, ile atlarını görevlerini hızlı bir şekilde tamamlamalarından ne kar yağışı, ne yağmur, ne sıcaklık, ne de gecenin gölgesi engelliyor." Satraplık sistemin sağladığı nispi yerel bağımsızlığa rağmen, krallık müfettişleri, "kralın gözleri ve kulakları" olarak bütün imparatorluğu gezerek yerel koşullar hakkında krala raporlar verirlerdi.
Ahameniş İmparatorluğunda kölelik uygulanması genel olarak yasaklanmıştı, ancak fethedilen ülkeler ile veya isyancı ordulara mensup bireylerin köle yapıldığına dair kanıtlar vardır. Ahameniş İmparatorları, özellikle kurucu Büyük Kiros, kölelik sistemi kabul etmeyi her zaman reddetmiştir. En güzel örnek ise Babil'de sürgünde bulunan Yahudilerin serbest bırakılması ile Persepolis'in inşaatı sırasında işçilere maaş verilmesi ile ödemeler yapılmasıdır.
Ahameniş İmparatorluğu ordusu

Persis'deki mütevazi kökenlerine rağmen İmparatorluk Büyük Kiros önderliğinde muazzam bir güce ulaştı. Kiros, birçok satraplık olarak adlandırılan birçok eyaletin satrap adı verilen valiler tarafından yönetildiği büyük bir imparatorluk kurdu. Yönetimin temel kuralları, her satrapın merkezi güce veya krala sadakat ile hizmet etmesi ve vergi kanunlarına uyması üzerine kurulmuştu. Pers egemenliği altında olan ulusların etnokültürel çeşitliliği, muazzam coğrafi boyutu ve bölgesel rakiplerin sürekli birbirleri ile olan iktidar mücadelesi nedeniyle barışın korunabilmesi için profesyonel bir ordunun oluşturulması gerekiyordu. Kral savaş ve isyan dönemlerinde ordunun kontrolünü bizzat ele alabilmekteydi. Kiros; Babil, Libya ve Küçük Asya seferleri ile oğlu II. Cambiyes tarafından Mısır'da III. Psamtik'e karşı kullanılan güçlü merkezi bir ordu oluşturdu. Kiros herhangi bir deniz filosu oluşturabilme şansı bulamadan İran'da gerçekleşen yerel bir isyanı bastırmaya çalışırken öldü. Resmi ve güçlü bir Pers Donanması oluşturulması görevi Darius'a düşecekti. Zaman içinde Pers Donanması Ege'den Karadeniz'e, Akdeniz'den Basra Körfezin'e kadar uzanan büyük bir coğrafyada düşmanlarına karşı mücadele etmeye başladı.
Ahameniş İmparatorluğu askeri yapısı

İmparatorluğun kendisi gibi devasa ordusu da birçok milletten oluşuyordu. Persler, Makedonlar, Trakyalılar, Paeonianlar, Medler, Akhalılar, Cissianlar, Hyrcanianlar, Asurlular, Keldaniler, Baktiryalılar, Sacae, Arianlar, Partlar, Kafkasyalı Albaniyalar, Chorasmianlar, Soğdlar, Gandarianlar, Dadicaeler, Caspianlar, Sarangaeler, Pactyeler, Utianlar, Mikenler, Filistinliler, Mısırlılar, Kıbrıslılar, Pamphylianlar, Likyalılar, Dorlar, Karyalılar, İyonyalılar, Ege adalarından gelenler, Aeolianlar, Yunanlılar, Paricanianlılar ile birlikte Fenikeliler, Araplar, Etiyopyalılar, Belucistanlılar, Libyalılar, Paphlagonianlar, Ligyeliler, Matieniler, Mariandyniler, Frigyalılar, Ermeniler, Lidyalılar, Mysianlar, Lasoniiler, Milyaeler, Moschiler, Tibareniler, Macronesler, Mossynoeciler, Colchianlar, Alarodianlar, Saspirianlılar, Kızıl Denizliler, Sagartianlar, Yerliler, Eordiler, Bottiaeiler, Chalcidianlar, Brygianlar, Pierianlar, Perrhaebiler, Enieneler, Dolopesler ve Magnesianlar.
Ahameniş İmpartorluğu askerleri
Ahameniş İmparatorluğunda ki piyadeler üç gruptan oluşuyordu: Ölümsüzler, Sparabaralar ve Takabaralar. İlerleyen yıllarda Cardaces adında yeni bir sınıfta orduya katıldı.


Herodot Ölümsüzler'in Hidarnes'in liderliğinde, tam 10.000 kişiden oluşan ağır piyadeler olduğunu ve kişi sayısının sürekli aynı kaldığını söyler. Birliğin isminin, ölenlerin, ağır yaralıların veya hasta üyelerinin yerine derhal yenisinin getirilerek sayının ve birliğin korunması geleneğinden kaynaklandığı iddia edilir. Piyadeler genel olarak hasır kalkanlar, kısa mızraklar, kılıçlar, büyük hançerler, yay ve oklar ile silahlandırılmışlardı. Elbiselerinin altına genellikle parça zırhlar giyerlerdi. Sıradan askerlerin mızrak uçları gümüş rengi iken subayların mızrak uçları altın veya altın renginden yapılırdı. Günümüze ulaşan Ahameniş kabartmalarında ve duvar resimlerinde Ölümsüzler pahalı ve şık giysiler içerisinde, çember küpeler ile pahalı takılar giyinmiş şekilde betimlenmişti. Yaygın görüş Ölümsüzlerin sadece törenler sırasında böyle giyindikleri idi. Sparabara birimi genellikle düşmanla ön hatlarda yüz yüze savaşan ilk kişilerdi. Bugün onlar hakkında çok fazla bilgiye sahip olmamakla birlikte, bir kalkan duvar oluşturdukları ve okçu gibi daha savunmasız birlikleri düşmanlardan korumak için iki metre uzunluğundaki mızraklarını kullanarak Pers ordusunun ana omurgasını oluşturdukları düşünülüyor. Sparabaralar, Pers toplumunun tam üyelerinden oluşurdu, çocukluktan itibaren asker olarak eğitilirlerdi ve uzak ülkelerdeki savaşlar için savaşmaya çağrılmadıkça, geniş İran ovalarında avlanmakla meşgul olurlardı. Bununla birlikte, çatışmaların bittiği Pax Persica (Pers Barışı) dönemi gerçekleştiğinde, Sparabaralar normal hayatlarına geri dönerek arazileri işlemeye ve hayvan sürüleri yetiştirmeye başlarlardı. Bu nedenle, savaş meydanlarında gerçek bir profesyonel kaliteden yoksunlardı, ancak karşı saldırı için yeterince uzun süre bekletilebilecek kadar iyi eğitilmiş ve cesur birliklerdi. Kapitone keten zırhlar ile kuşanmışlardı ve hafif, dikey savrulabilir büyük dikdörtgen hasır kalkanlar taşırlardı. Ancak bu durum, ağır zırhlı hoplite birlikleri karşısında onları kötü derecede bir dezavantajlı durumda bıraktı ve kullandıkları iki metrelik mızrak, Sparabara'ya eğitimli bir falanks birliğinin yapabileceği gibi geniş bir manevra aralığı sağlayamadı. Hasır kalkanları etkili bir şekilde okları durdurmayı başarıyordu, ancak askerleri mızraklardan korumak için yeterince güçlü değillerdi. Bununla birlikte Sparabaralar, Doğu'daki birçok eğitimli piyade birlikleri ile ilişkilendirilebilirler. Takabaralar ise ciritler (peltast) ile savaşan ve çok nadir olarak savaş alanlarında görülen bir savaş birliğidir. Takabaralar, yine de Hoplotitlere karşı yüz yüze gerçekleştirilen savaşlarda daha avantajlı bir durumda idiler. Hilal şeklinde ki bir hafif hasır kalkan ile eksenleri ile çevreleri keten kumaştan ve deri ile zırhlandırılmış, kendi yerel silahlarıyla (Cirit ve Balta) savaşan savaş birimleriydi. Takabaralar, büyük oranda günümüzde modern Irak ve İran'ın bir bölümünü oluşturan topraklarda yetiştirilmişti.
Ahameniş İmparatorluğu süvari birliği

Pers Süvari, diğer ulusların boyunduruk altına alınmasından İmparatorluğun yıkılışına kadar olan sürede sahip olduğu önemi her zaman korumuştur. Süvariler dört gruba ayrıldı. Savaş Arabalı Okçular, Atlı süvariler, Develi süvariler ve Savaş Filleri.
İmparatorluğun ilk yıllarında savaş arabalı okçuların kullanımı oldukça yaygındı, fakat ilerleyen yıllarda sadece tören zamanları kullanılarak seramonik bir hal aldılar. Savaş arabalı okçular genellikle Mızraklar, Yaylar, Oklar, Kılıçlar ile parçalı zırhlarla donatılmışlardı. Ayrıca Atlara Sasani Katafraklarında görüldüğü gibi bütün vücutlarını koruyan bir zırh örtülüyordu. Arabalar, imparatorluk sembolleri ile birçok desen ile süslenmişti. Ahameniş İmparatorluğundaki atlı süvariler ordunun çoğunda olduğu gibi parçalı zırhlar kullanıyordu. Binicilere çoğu kez Piyade birlikleri gibi, hasır kalkanlar, kısa mızraklar, kılıçlar veya büyük hançerler, yay ve oklar ile parçalı zırhlar ile teçhizatlandırılmıştı. Develi süvarilerin durumları ise farklıydı, çünkü develer ile binicileri düşmana karşı çok az bir savunma ekipmanı ile teçhizatlandırılmıştı. Develi süvariler genelde mızrak, kılıç, yay, ok ve parçalı zırhlar ile teçhizatlandırılmıştı. Pers Deve Süvarileri, Thyrphra savaşında, Büyük Kiros tarafından ilk kez Pers ordusunda kullanılmıştır. Pers savaş filleri ise, muhtemelen, I.Darius tarafından İndus Vadisinin fethedilmesinden sonra Pers ordusuna katılmıştır. Savaş filleri Darius ve I.Xerxes tarafından Yunanistan seferlerinde kullanılmış olabilirler, ancak Yunan kayıtları sadece Gaugamela Savaşı'nda 15 kadar filin kullanıldığından bahseder.
Ahameniş İmparatorluğu donanması

Kiros tarafından kurulmasından sonraki uzun bir süre boyunca Ahameniş İmparatorluğu güçlü bir donanmadan yoksun, büyük bir orduya sahip bir kara İmparatorluğu oldu. MÖ 5. yüzyıla gelindiğinde İmparatorluk Mısır ve Yunan sahillerini ele geçirdiği zaman sahip olduğu denizcilik kabiliyetleri ile kendi donanmasını oluşturabilecek hale geldi. Büyük Darius (I. Darius), gerçek bir İmparatorluk donanması oluşturan ilk kişi olarak anılmaktadır. O zamana kadar bile, gerçek bir "imparatorluk donanması" Yunanistan'da ya da Mısır'da var olmadı. Darius ilk büyük ve güçlü İmparatorluk Donanmasını oluşturan imparator oldu. Bütün bu başarısına rağmen, imparatorluk donanması için çalışan personel İran'dan gelmiyordu, çoğunlukla Fenikeliler (çoğunlukla Sidon'dan), Mısırlılar ve Yunanlılar Büyük Darius tarafından İmparatorluk Donanmasında çalışmaları için seçilmişlerdi.

İlk başta gemiler Fenikeliler tarafından Sidon'da inşa edildi. İlk Ahameniş gemileri yaklaşık 40 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğinde olup, tek bir seferde 300 kadar Pers birliğini taşıyabiliyorlardı. Kısa bir süre sonra İmparatorlukta bulunan bağlı devletler kendi hafif donanmalarını oluşturmaya başladılar. Gemiler sonunda Basra Körfezinde de görev yapmaya başladılar. Pers deniz kuvvetleri sahip olduğu güçlü donanma ile Basra Körfezinde güçlü bir etki oluşturdu. Persler sadece Basra Körfezindeki adalarda değil, aynı zamanda Çarın veya Karun bölgesi ile (Arapça adı: Şatt'ül-Arab ) Dicle, Nil ve batıda ki İndus nehirlerinde devriye görevleri de yapmaktaydılar.

Ahameniş donanması, Şatt'ül-Arab, Bahreyn, Umman ve Yemen'de üsler kurmuştu. Pers donanması Şatt'ül-Arab boyunca sadece düzeni sağlamakla kalmamış aynı zamanda Hindistan ile yapılan ticaretin gelişmesini ve güçlenmesinide sağlamıştır. Darius'un sahip olduğu donanma birçok açıdan dünyada bir numaraydı, fakat asıl atılım ve gelişme II.Artaxerxes döneminde yaşandı. II.Artaxerxes MÖ 397 yazında Kinoas'da kazanılan ezici zafere giden yolu açacak şekilde donanmada büyük bir silahlanma ile güçlendirme çalışmasına başladı. İmparator ayrıca, donanma kuvvetlerini daha sonra Mısır'da çıkan bir isyanın bastırılması sırasında da kullanacaktı.
Donanmanın inşasında genellikle ahşap malzemeler kullanılmıştı ancak bazı zırhlı Ahameniş gemilerinin ön tarafında büyük metal bıçaklar vardı. Geminin ship olduğu hareket enerjisi ile düşman gemisine çarparak gemiyi parçalamak için bu sistem kurulmuştu. Gemiler, düşman gemilerini yakalamak ve savaş sırasında muharebeye girilebilmesi için yan taraflarında kancalar ile donatılmışlardı. Gemiler yelken veya insan gücü ile yönlendirilmekteydi. Perslerin inşa ettiği gemiler benzersizdi. Gemiler ayrıca yanıcı maddeler ile kayaların fırlatılabilmesi için iki tane mancınıkla silahlandırılmıştı.

Xenophon, Dicle nehri boyunca 37 Pers gemisinin kullanılarak büyük bir askeri köprünün oluşturulduğunu bizzat gördüğünü aktarmaktadır. Persler, köprüyü oluşturabilmek için gemilerin sahip olduğu su üzerinde yüzdürme özelliğini kullanmışlardır. Herodot, Persler'in birçok defa bu şekilde köprüler inşa ettiklerini belirtmiştir. Büyük Darius, Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan İskitler üzerine sefere çıktığı zaman Ahameniş gemilerinden köprü yaparak önce boğazları geçmiş ardından ikinci bir köprü kurarak da Tuna Nehrini geçmiştir. Boğaz üzerinde teknelerle kurulan köprü Avrupa ve Asya'nın birbirlerine en yakın olduğu noktada inşa edilmişti ve bu mesafe 100 metreden fazla idi. Herodot, gördüğü bu olayı anlatırken köprüyü "Darius'un köprüsü" olarak adlandırmıştır.
Darius köprüsünün üzerinde kurulduğu Boğaz, yüz yirmi arşın uzunluğunda, Euxine'den Propontis'e kadar uzanıyor. Pepontis beş yüz furlong (milin beşte biri) genişlikte ve dört yüz furlong uzunluğunda. Suları 400 furlongs uzaklıktaki Hellespont'a akıyor.
Yıllar sonra benzer bir yüzen tekneler köprüsü, Büyük Xerxes (I. Xerxes ) tarafından Yunanistan'ın işgali sırasında inşa edilecekti. Persler Yunan şehir devletlerini tamamen yakalamamış olsalar da, denizcilik geleneği Pers kralları tarafından en çok ise II. Artaxerxes döneminde geliştirilmiştir. Yıllar sonra, İskender, Pers ülkesini işgal edip Hindistan'a doğru ilerlediğinde Pers savaş sanatından örnek alarak MÖ 327 yılının baharında Hephaestion ve Perdiccas'da inşa edilene benzer bir yüzen tekneler köprüsünü İndus nehri üzerinde inşa ettirmiştir.
Ahameniş İmparatorluğu kültürü

Herodot, MÖ 5 yy'da Pontus bölgesinde yaşayan Perslilerin çocuklarına beş yaşından yirmi yaşına kadar sadece üç şey öğrettiklerini yazmıştır. Bunlar ata binmek, yay kullanmak ve her zaman doğruyu söylemektir.
Ayrıca şunlarıda söylemiştir:
Dünyadaki en utanç verici şey [Persler], yalan söylemektir; Bundan daha kötü olan şey ise borçlu olmaktır, çünkü borçlu biri her zaman yalan söyler.

Ahameniş İmparatorluğunda yalan (druj) çok büyük bir günah olarak kabul edilmişti ve bazı durumlarda büyük yalan söyleyen kişiler ölüme mahkum edilirdi. 1930'larda Persepolis'te arkeologlar tarafından keşfedilen tabletlerde, Ahameniş döneminde dürüstlüğün saygı ve sevgi ile sağlanacağının anlatıldığını keşfetmişlerdir. Bu tabletlerde genellikle sıradan Perslerin, çoğunlukla tüccarlar ve ambar görevlilerinin, isimleri yer almaktadır. Yale Üniversitesi'nden Profesör Stanley Insler'e göre, bu tabletlerde bulunan 72 kadar ismin doğruluk ile ilişkili olduğu kesindir. Bunlar, Insler'e göre, Artapana gerçeklerin koruyucusu, Artakama gerçeğin aşığı, gerçek sevgiye, Artamanah gerçekleri bilen, Artafarnah gerçeğin ihtişamlı sahibi, Artazusta gerçekleri sevdiren, Artastuna gerçeğin sütunu, Artafrida gerçeği zenginleştiren ve Artahunara, gerçeğin asaletine sahip olandır. Yönetim süresi boyunca birçok kanunu hazırlayan kişi Büyük Darius'du. Kral Darius yalana ve kötülüğe karşı verdiği savaşı Kirmanşah Yolu üzerinde bulunan Behucistan Yazıtlarında şöyle anlatmaktadır:
Ben yalanın takipçisi değildim, yanlış bir şey yapmadım ... Doğruluğa göre kendimi idare ettim. Ne zayıflara, ne de güçlülere yanlış yaptım. Evimle işbirliği yapan adama, ona ödüller verdim; evime saldıran adamı ise cezalandırdım.
Darius, imparatorluk boyunca patlak veren büyük çaplı isyanlar ile yüzleşmek zorunda kalmıştı. Darius, dokuz haini bir yıl içerisinde başarıyla yenmesinin ardından, savaşlarının ve imparatorluğa isyan edenlerin sonraki nesillere de anlatılması için Behucistan Yazıtlarına bu olayları da yazdırtmıştır. Darius Behistun Yazıtlarında şöyle diyor:

"Onları mağlup ettim ve dokuz kralı esir aldım. Bir tanesi Gaumata'ydı, Magian'dı; yalan söyledi; şöyle dedi: Ben Kiros'un oğlu Smerdisim ... Biri, Acina adılı, bir Elamit idi; yalan söyledi; şöyle dedi: Ben Elam'da kralım ... Birinin, İsmi Nidintu-Bel idi, bir Babilli idi; yalan söyledi; şöyle dedi: Ben, Nebukadnessar'tır, Nebonados'un oğluyum."
Kral Darius sonra bize şunları söylemektedir:
"Yalan onları isyankar yaptı, böylece bu insanlar doğru halkı aldattı."
Sonra oğlu Xerxes'e, büyük kral olarak onun yerine geçecek kişiye tavsiyelerde bulunur:
"Bundan sonra kral olursan, kendini yalandan koruyasın; Yalanı izleyecek olan adamı, hemen cezalandırasınız, eğer seni düşündürür ise yinede cezalandırasınız. Ülkemin benden sonra güvende olmasını sağlayın!"
Ahameniş İmparatorluğu dilleri

Kiros ve Darius döneminde devletin yönetim merkezi Elam'daki Susa'da şehriydi, bu süre boyunca ülkenin yönetim dili Elamce idi. Bu durum ilk olarak imparatorluğun günlük işleyişinin ayrıntılarını ortaya koyan Persepolis kararnameleri ve hazine tabletlerinde ortaya konulmuştu. Krallar Yazıtının büyük kaya yüzünde yer alan yazıtlarda Elamca yazılan metinlerde her zaman Akad (Babil lehçesi) dili ve Eski Pers yazıtları bir arada bulunur. Bu nedenle Elamca yazılan yazıtlar Eski Persçe'nin çevirisi gibi durmaktadır. Elamca, Susa'daki başkentte yönetim dili olarak kullanılmasına rağmen, imparatorluğun her yerinde resmi yönetim dili değildi. MÖ 458 yılında yavaş yavaş Elamca'nın kullanılması terk edilmeye başlandı.
Mezopotamya'nın fethinden sonra Aramice (bu bölgede kullanıldığı şekliyle) devasa imparatorluğun değişik bölgelerindeki farklı halklar ve diller arasında yazılı iletişim aracı olarak kullanılmaya başlandı. Aramicenin (araştırmacılar Ahameniş Aramicesi veya İmparatorluk Aramicesi olarak adlandırır) bütün İmparatorluk boyunca resmi dil olarak kullanılması günümüzde büyük bir başarı olarak kabul edilmektedir. 1955 yılında Richard Frye İmparatorluk Aramice'sinin imparatorluk boyunca bir "resmi dil" olarak kullanılıp kullanılamadığı konusunu soruşturmuş ve bu iddiayı doğrulayabilecek herhangi bir belgenin bulunamadığını iddia etmiştir. Frye, İmparatorluk Aramice'sinin resmi dil olamadığını sadece imparatorluk boyunca diğer dillerden daha yaygın olarak kullanıldığını ileri sürmüştür. İmparatorluğun çöküşünden yüzlerce yıl sonra bile, Aramice'nin sahip olduğu alfabe ve - ideogramlar olarak – ses özellikleri Pehlevi yazı sisteminin esas özelliklerini oluşturarak varlığını sürdürecekti.

Eski Pers dilinde hazırlanmış bazı mühürlerde ve sanat objelerinde görülebilmesine rağmen, bu dilin varlığı esas olarak Batı İran'daki Ahameniş yazıtlarında tasdik edilmekte ve o zamanlar Eski Persçe'nin o bölgenin ortak dili olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, II. Artaxcerxes dönemine göre, yazıtlar da kullanılan dil bilgisi ve ortografik özellikler "mükemmellikten" uzaktı. Bu metinleri hazırlamış olan yazarların zaten bu dili unuttuğu ve daha eski yazıtların, büyük ölçüde onlar tarafından harfi harfine kopyalandığı düşünülmektedir.
Şartların gerektirdiği durumlarda yazışmalar Yunanca olarak yapılmaktaydı ve buda Yunancayı dolaylı yoldan yönetim dillerinden birisi yapmıştı. Ahameniş İmparatorluğunun Yunanlılarla büyük oranda temas etmesine ve Küçük Asya ile Karadenizdeki Yunancanın konuşulduğu bir çok şehri ele geçirmelerine rağmen Eski Pers dili Yunancanın hiçbir özelliğini neredeyse taşımamaktadır. Bununla birlikte, bu duruma karşı (Herodot'un kayıtlarına ek olarak) birçok kanıt vardır, çünkü Yunanlılar, imparatorluğun temel bölgelerinde konuşlandırılmış ve devlet içerisinde istihdam edilmekten başka, Ahameniş İmparatorluğunun ana yurdu olan İran'da yaşıyor ve çalışıyorlardı. Örneğin, Yunanlılar, Susa'da Darius'un sarayını inşa eden çeşitli etnik grupların bir parçasıydı, yakınlarda bulunan Yunan yazıtları ve bir kısa Persepolis tableti Yunanca olarak yazılmıştı.
Ahameniş İmparatorluğu adetleri
Heredot, Perslerin, doğum günü şölenlerine davet edildiğinden bahsetmektedir. (Herodotus, Histories 8). Şölenler sırasında Yunanlılar yemekleri atlayarak doğrudan tatlıları yemeye başlamışlar ve bu nedenle Persler tarafından azarlanmışlardır. Ayrıca, Perslerin büyük miktarlarda şarap içtiğini ve sarhoş oldukları zaman önemli konularda tartışmaya başlarlarsa ertesi gün buluşarak tartışmanın önemli olup olmadığı konusunda konuşacaklarını söylerlermiş. Bu durum İskender tarafından üstlerine ve kraliyet üyelerine karşı uyguladığı birçok Pers adetinden sadece birisiydi.
Ahameniş İmparatorluğunda din

Ahameniş İmparatorluğu döneminde Zerdüştlük, Güney-Batı İran'a ulaştı; burada Pers yöneticileri tarafından kabul edilmeye başlandı ve bunlar aracılığıyla, İran kültürünün belirleyici bir unsuru haline geldi. Din, sadece geleneksel Pers tapınakları, kavramları, ve ilahilerini biçimlendirmek ile kalmadı, aynı zamanda özgür irade de dahil olmak üzere birkaç yeni fikir ortaya attı.
Ahameniş krallarının himayesinde MÖ 5. yüzyılda devletin fiili dini olan Zerdüştlük imparatorluğun her köşesine ulaştı. Kutsal Kitap (İncil), Büyük Kiros'un Yahudileri Asur ve Babil imparatorluklarının yıllarca esir aldıktan sonra vatanlarına dönmelerine izin verdiğini iddia ediyor.
Herodot, I.Artaxerxes ve II.Darius dönemlerinde "[the Perses], tanrıların, tapınakların ve sunakların toplumdaki imajını bilmiyorlar ve bunlardan faydalanmanın bir aptallık olduğunu düşünüyorlardı." Bunun nedeni bence tanrıların Yunanlıların hayal ettiği gibi erkeklerle aynı nitelikleri taşıdıklarına inanmamalarıdır." Perslerin "güneş ve aya, yeryüzüne, ateşe, suya ve rüzgarlara" kurbanlar sunduklarını iddia etmiştir: Eski zamanlardan beri Persler ibadetlerini tek tanrıya yaparlar. Bir süre sonra Arapların ve Asurluların ibadet ettiği Urania'ya da ibadet etmeye başlamışlardır. Asurluların Mylitta, adını verdikleri tanrıçayı Persler Anahita olarak adlandırmıştır. (Buradaki asıl isim, Mithra'dır ve Anahita'nın Mithra'nın Zerdüştlük ile bir karışımı olduğu söylenmektedir; bu iddianın nedeni olarak genellikle bir tapınakta ikisine de birlikte ibadet edilmesi gösterilir).

Babilli bilim adamı ve rahip Berosus – II. Artaxerxes Mnemon'un yönetiminden yetmiş yıl geçtikten sonra yazmıştır - imparatorun tanrı heykellerini ilk yapan ve imparatorluk boyunca büyük şehirlerde yer alan tapınaklara yerleştiren ilk kişi olduğunu söylemektedir. Berosus, II. Artaxerxes'in bu heykelleri dikene kadar Perslerin tanrıların nasıl göründüklerini bilmediğini söylemiştir ve bu konuda Herodot'u doğrulamaktadır. Herodot, kurban anlamında Persler için "sunu kaldırmazlar, ateş yakmazlar, içecek dökmezler" der. Bu cümle, Zerdüştlük için kritik bir eleştiri (ancak daha sonra) olmak üzere yorumlanmıştır. Odunların yakıldığı kutsal bir sunak yeri ile içkilerin dökülmesi için kullanılan Yasna hizmetlerinin hepsi modern Zerdüştlük ile açıkça açıklanabilir. Ancak görünüşe göre, bu uygulamalar 5. yüzyılın ortalarında henüz gelişmemiştir. Boyce, aynı zamanda bu değişimlerin II. Artaxcerxes döneminde (MÖ 4. yüzyıl) tapınak ritüellerinin yenilenmesine ortodoks bir tepki olarak ortaya çıktığını iddia eder.
Herodot, " herhangi bir dua olmadan herhangi bir sunumun yapılmasının mümkün olmadığını" da söylemiştir. Herodot'un kullandığı terilerden biri olan Medes'in'in yerel kabilelerden biri olan Medyalıların magiler olduğunu iddia eder. Bu kişiler genelde batı İran'ın dört bir yanında bulunan rahiplerdiler ve herhangi bir dine mensup olmadan tüm geleneksel ritüel ve dini hizmetleri yerine getirmekten sorumlulardı. Her ne kadar Peygamberin öğretileri Zerdüştlükte kesin bir şekilde tanımlansa da (Sasani dönemi, MS 3. - 7. yy) bunun MÖ 5. yy'da Heredot'un yazmış olduğu metinler nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, Avesta Vendidad'da anlatılan ritüel uygulamaların birçoğu (ölülerin ortaya çıkması gibi) zaten Herodot'un zamanında anlatılan olaylardı.
Ahameniş İmparatorluğunda sanat ve mimarlık

Geleneksel Ahameniş mimarisi, büyük şehirlerden, tapınaklardan, saraylardan ve Büyük Kiros'un mezarı gibi türbelerden oluşmaktadır. Pers mimarisinin özünde yer alan ayırt edici temel özellik, tamamlanmış eserlerde de görülebilen Medya, Asur ve Asyatik Yunan mimarisinin unsurlarının tamamının kullanılarak kendisine özgü eşsiz bir mimari tarzı ortaya koymasıdır.
Ahameniş sanatının en öne çıkan uğraşları ise, taş kabartmaları, Oxus Hazinesinde görüldüğü gibi metal işçiliği, sarayların dekorasyonu, sırlı tuğlalar ile duvarcılık yapılması, ince işçiliği (duvarcılık, marangozluk, vs.) ve bahçıvanlığı kapsamaktadır. Persler, imparatorluğun her köşesinden kendi tarz ve tekniklerine sahip sanatçıları çekmiş olsalar da, sadece bir stil kombinasyonunu değil, aynı zamanda yeni bir Pers stilini diğer kültürlerle sentezleyerek üretmişlerdir. Aslında Büyük Kiros'tan çok daha öncede İran'da çok eski bir kültürel miras vardı. Ahameniş altın işçiliğinde görülen işçiliğin ve tekniklerin Medlere kadar uzandığı düşünülmektedir. Örneğin demir işçiliğine ait en eski eserler II.Demir Çağına tarihlenen ve Marlik yakınlarındaki Hasanlu'da bulunan tarihi eserlerdir.
Hem Ahameniş mimarisinin hem de sanatının en dikkat çekici örneklerinden biri, Persopolis'te bulunan görkemli yapısı ve ince işçiliği ile dikkatleri üzerine çeken devasa Saray'dır. Susa'daki sarayının inşasını anlatırken Büyük Darius şunları söylemiştir:
"Yaka kerestesi Gandara ve Carmania'dan getirildi. Altın Sardis ve Bactria'dan getirildi ... kıymetli taş lapis-lazuli ve carnelian ... Sogdiana'dan getirildi. Chorasmia'dan turkuaz, Mısır'dan gümüş ve abanoz getirildi, İonia'dan süslemeler, Etiyopya'dan Sind'den ve Arachosia'dan fil dişleri. Taşı döşeyen taş kesiciler, İyonyalılar ve Sardlılardı. Kuyumcular, Medler ve Mısırlılardı. Ahşabı yapan adamlar, bunlar Sardlılar ve Mısırlılardı. Pişmiş tuğlayı işleyen erkekler Babilliler'di. Duvarları süsleyen erkekler ise Medler ve Mısırlılardı."
Bu, dünyanın daha önce hiç görmediği ölçekteki muazzam bir imparatorluk sanatıydı. Malzemeler ve sanatçılar imparatorluğun her köşesinden getirilmişti ve bu nedenle zevk, stil ve motifler, Pers imparatorluğunu yansıtan eklektik bir sanat ve mimaride birbirleri ile harmanlanmıştı.
Ahameniş İmparatorluğu türbeleri
Birçok Ahameniş hükümdarı henüz hayatta iken kendi mezarlarını inşa ettirdi. En meşhurları olan Nakş-ı Rüstem (Naqsh-e Rustam), Persepolis'in yaklaşık 12 km kuzeybatısında yer alan antik bir nekropol olup, I.Darius , I.Xerxes , I. Artaxerxes ve II. Darius'dan oluşan dört kralın kayaların oyulması ile yapılmış mezarları bulunmaktadır. Diğer krallar ise kendi mezarlarını başka yerlerde inşa ettirdiler. II. Artaxerxes ve III.Artaxerxes, mezarlarını yaz başkenti Persepolis'in yanında yine kayaları oydurarak inşa ettirdiler. Sağdaki mezar II.Artaxerxes'e sol mezar ise III. Artaxerxes'e aittir. Ayrıca son Ahameniş kralıda bir mezara sahiptir. Ahameniş hanedanının kurucusu olan Büyük Kiros'un mezarı ise Pasargadae'de (günümüzde dünya mirası listesinde) inşa edilmiştir.
Ahameniş İmparatorluğu mirası

Akhaemenid İmparatorluğunun bıraktığı en önemli miras hiç şüphesiz kendisinden sonra Asya, Avrupa ve Orta Doğuda kurulan diğer İmparatorlukların gelişimini ve yapısını etkileyen devlet sistemidir. Yunanlılar ve daha sonra gelen Romalılar, Perslerin devlet yönetimine ilişkin en iyi özelliklerini kopyaladılar ve onları benimsediler.
Georg WF Hegel, "Tarih Felsefesi" isimli eserinde Pers İmparatorluğunu, "ilk imparatorluk" ve halkını "tarihin ilk halkı" olarak tanıtır. Onun düşüncesine göre;
"Pers İmparatorluğu modern anlamda bir imparatorluktur - Almanya'da var olan gibi ve Napolyon'un yönetimi altındaki büyük imparatorluk bölgesi gibi; Zira baktığımız zaman, gerçekten İmparatorluğa bağlı olan, ancak kendi kişiliklerini, görgü kurallarını ve yasalarını muhafaza eden bir dizi eyaletten oluştuğunu görüyoruz. Herkesi bağlayan genel yönetmelikler, eyaletlerin politik ve sosyal özelliklerini ihlal etmedi; aksine onları korumalıydı ve koruyordu da. Böylece bütünü oluşturan ulusların her birinin kendine özgü bir anayasa şekli vardı. Işık her şeyi aydınlatırken - her nesneye kendine özgü bir canlılık kazandırıyor - Pers İmparatorluğu boyunca birçok ulusun üzerinde parıldayarak her birinin kendi karakterini yansıtmasına izin vermiştir. Bazılarının kendi kralları bile vardı. Her birinin ayrı dili, ordusu, yaşam biçimi ve gelenekleri vardı. Bütün bu çeşitlilik, Işık'ın tarafsız hakimiyeti altında ahenkli bir şekilde bir araya getirilir - insanları birleştirerek - her birinin özgür kalmasını sağlardı. Böylece, milletlerin yıkılmasına neden olan barbarlık ve gaddarlığa bir son verilmişti."

Ünlü Amerikalı oryantalist Profesör Arthur Upham Pope (1881-1969) şunları söylemiştir: "Batı dünyasının Pers Medeniyetine çok büyük miktarda borcu vardır!"
Amerikalı tarihçi ve filozof Will Durant, 21 Nisan 1948'de Tahran'daki İran-Amerika Derneğinin önündeki yaptığı konuşmalarından birinde "Perslerin Uygarlık Tarihindeki" yerleri hakkında şunları söyledi:
"Persler binlerce yıl boyunca güzelliği yarattılar. Mesih on altı yüzyıl önce bu bölgelerden ya da onun yakınındaki bölgelerden çıktı ... Burada büyük bir medeniyetin temelleri atıldı. Kanınız, düşünceleriniz, sanatınız ve dininiz doğudan batıya doğru akmaktadır ... Ahameniş Dönemindeki başarıları tekrarlamama gerek yok. Bilindiği gibi tarihte ilk kez neredeyse Birleşik Devletler kadar geniş bir imparatorluk, zamanımızdan çok çok önce, düzenli bir hükümette, adil bir yönetim ilkesine, hızlı bir iletişim ağına, görkemli yollarda erkekler ve mallara güvenli bir şekilde seyahat imkanı ile sadece Roma İmparotorluğunun zirvedeyken ulaşabildiği bir eşitlik anlayışına sahipti."
Ahameniş kralları ve hükümdarları
Resmi olarak tanınmayan krallar
Neo-Asur İmparatorluğu ve Med İmparatorluğunu satrap olarak yöneten 4 tane resmi olarak tanınmayan kral vardı.
İsim | Görsel | Hakkında bilgi | Tarih |
---|---|---|---|
Ahameniş | Ahameniş krallığının ilk hükümdarı | MÖ 705 | |
Teispes | Ahameniş kralının oğlu | MÖ 640 | |
I. Kiros | ![]() | Teispes'in Oğlu | MÖ 580 |
I.Kambises | ![]() | I. Kiros'un oğlu ve II. Kiros'un babası | MÖ 550 |
Resmi olarak tanınan krallar
İktidarının başında II. Artaxcerxes döneminde, MÖ 399'da Persler Mısır üzerindeki kontrollerini kaybettiler. III. Artaxerxes, Mısır'ı MÖ 342'de fethedince, 57 yıl sonra Mısır üzerindeki kontrolü tekrar ele geçirdiler.
Ahamenid İmparatorluğunun var olduğu 220 yıl boyunca toplamda 13 tane resmi olarak tanınan kral vardı. II. Artaxcerx'in 47 yıl süren saltanatı ile en uzun hüküm süren İmparatordu.
İsim | Görsel | Hakkında Bilgi | Tarih |
---|---|---|---|
II.Kiros | ![]() | İmparatorluğun kurucusu; "Dünyanın dört köşesinin kralı" ünvanlı | MÖ 560-530 |
II.Kambises | ![]() | Mısır Firavunu ve Pers Kralı | M.Ö. 530-522 |
Bardiya | ![]() | MÖ 522 | |
I.Darius | Mısır Firavunu ve Pers Kralı | MÖ 522-486 | |
I.Serhas | ![]() | Mısır Firavunu ve Pers Kralı | MÖ 486-465 |
I.Artaserhas | ![]() | Mısır Firavunu ve Pers Kralı | MÖ 465-424 |
II.Serhas | Mısır Firavunu ve Pers Kralı | M.Ö. 424 (45 gün) | |
Sagdianus | Mısır Firavunu ve Pers Kralı | M.Ö. 424-423 | |
II.Darius | ![]() | Mısır Firavunu ve Pers Kralı | MÖ 423-405 |
II.Arteserhas | ![]() | Pers Kralı | MÖ 405-358 |
III.Arteserhas | ![]() | Mısır Firavunu ve Pers Kralı ( 50 yıl sonra Mısır üzerinde yeniden denetim sağladı) | MÖ 358-338 |
IV. Arteserhas | Mısır Firavunu ve Pers Kralı | MÖ 338-336 | |
III.Darius | ![]() | Mısır Firavunu ve Pers Kralı, İmparatorluğun son hükümdarı | MÖ 336-330 |