31 May 2023, Wednesday
Tercüme Editörü
Wikiyours makaleleri İngilizce makalelerin Türkçe'ye çevrilmiş halleridir. İngilizce bilen herkes makale sahibi olabilir ve yaptığı çeviri miktarınca para kazanır.
Çeviri Yapmak İçin Makale Seçiniz
Makale yazmak için
bir kategori seçin
Düzeltme Öner

2.Dünya Savaşı İtalya Cephesi

İçindekiler
  1. İtalya Cephesi
  2. 2. Dünya Savaşı'nda İtalya
  3. İtalya savaşı

İtalya Cephesi

İtalya Cephesi Savaşları, İkinci Dünya Savaşı'nda, 1943'ten Avrupa'daki savaşın sona ermesine kadar olan dönemde Müttefik Kuvvetlerin İtalya ve çevresinde gerçekleştirmiş oldukları askeri operasyonlara verilen addır. Müşterek Müttefik Kuvvetler Karargahı (AFHQ), Akdeniz arenasındaki Müttefik Kara Kuvvetlerinin gerçekleştirmiş oldukları tüm askeri harekatlardan operasyonel olarak sorumluydu. Müttefik Karargahı, 1943 yılının Temmuz ayında gerçekleşen Sicilya'nın istila edilmesi operasyonunu planlamış ve yönetmiştir. Bu operasyondan kısa süre sonra müttefik kuvvetler Eylül ayında, İtalyan toprakları üzerinde, İtalyan anakarasının istila edilmesi harekatı başlamış ve bu harekat Mayıs 1945'te İtalya'daki Alman Silahlı Kuvvetlerinin teslim olmasına kadar devam etmiştir.

Eylül 1943 ile Nisan 1945 tarihleri arasında, İtalya'da yaklaşık 60.000 ila 70.000 kadar Müttefik askeri ve 60.000 ila 150.000 kadar Alman askeri hayatını kaybetti. Sefer sırasında yaşanan genel Müttefiklerin kayıplarının sayısı yaklaşık 320.000 kişiydi ve bu sayıya karşılık gelen Alman kaybı ise (son teslim olanların sayısı hariç) 600.000'in üstündeydi. Faşist İtalya ise, çöküşünden önce, yaklaşık 200.000 kişiyi kaybetmişti. Bu sayının, 40.000 kadarı ölü ve kayıplardan oluşmasına rağmen, büyük bölümü ise Müttefiklerin Sicilya'yı işgal operasyonu sırasında esir aldıkları İtalyan savaş esirlerinden oluşmaktaydı. Bütün bu kayıpların yanı sıra 150.000'in üzerinde İtalyan sivilde hayatını kaybetti. Ayrıca 15.197 kadar faşizm karşıtı partizan ve İtalyan Sosyal Cumhuriyetine bağlı 13.021 askerde yaşanan çatışmalar sırasında hayatını kaybetti.

Batı Cephesinde yaşanan hiçbir askeri sefer, her iki taraf içinde, İtalya'daki kadar maliyetli olmamıştı. Her iki tarafa mensup piyade birlikleri de İtalya'daki kötü yaşam koşullardan dolayı, Kış pozisyonları, Anzio çevresi ve Gotik Hattı gibi önemli savunma noktalarının etrafından gerçekleşen küçük çaplı çarpışmalar sırasında, ya  yaralandılar ya da ya hayatlarını kaybettiler. İtalya'daki askeri sefer, Alman Ordular Grubu C'nin müttefik kuvvetlere, Almanya'nın resmi olarak teslim olmasından bir hafta önce, 2 Mayıs 1945'de kayıtsız şartsız teslim olması ile sona erdi. Bağımsız birer devlet olan San Marino ve Vatikan, İtalya toprakları ile çevrili olmalarından dolayı sefer sırasında zarar gördüler. 

2. Dünya Savaşı'nda İtalya

Mayıs 1943'teki Kuzey Afrika Seferinde kazanılan zaferden önce bile, Müttefikler arasında Mihver Devletlerini yenmek için uygulanacak en iyi strateji konusunda anlaşmazlıklar vardı. İngilizler, özellikle de Başbakan Winston Churchill, daha önce de uygulamış oldukları donanma temelli geleneksel çevreleme (kuşatma) stratejisinin uygulanması gerektiğini savunuyorlardı. Büyük bir orduya sahip olsalar bile, devasa bir deniz gücüne sahip olan İngilizlerin kıta Avrupa'sı kökenli bir düşmana karşı uyguladıkları stratejinin temeli, bir koalisyonun parçası olarak savaşmak ve düşmanı zayıflatmak için küçük çaplı çevresel saldırıların düzenlenmesi taktiğine dayanıyordu. Daha büyük bir orduya sahip olan Birleşik Devletler ise, Kuzey Avrupa'da bulunan Alman birliklerinin ana kuvvetleri ile daha doğrusal bir çatışma içerisine girilmesi fikrini savunan bir yöntemi savunuyorlardı. Bu tarz bir askeri seferin başlatılabilmesi için öncelikle Atlantik Savaşı'nın kazanılması gerekiyordu.

İki taraf arasındaki anlaşmazlık korkutucu bir boyuttaydı. Amerikalı askeri görevliler Fransa'nın mümkün olan en kısa süre içerisinde işgal edilmesi (kurtarılması) gerektiği fikrini savunurlarken, İngiliz mevkidaşları ise daha çok Akdeniz arenası üzerine odaklı operasyonların gerçekleştirildiği bir politikayı savunuyorlardı. Bazı Latin Amerika ülkeleri ise, savaşa katılmamış olsa bile, Mihver devletleri ile dostluk ilişkisi bulunan Francisco Franco liderliğindeki İspanya'nın işgal edilmesi gerektiği fikrini savunuyorlardı. Amerikalı subaylar mümkün olan en kısa sürede Fransa'ya yönelik tam ölçekli bir istilanın başlatılması gerektiğini, bunun Avrupa'daki savaşı bitirmek için gerekli olan en kısa yol olduğunu ve hiçbir girişimin bu harekatı engellemesi (ertelettirmemesi) gerektiğini savunuyorlardı. İngilizler ise denizden yapılabilecek bir çıkartma harekatı için eğitimli çok sayıda birlik bulunduğundan Akdeniz'de gerçekleştirecekleri, sınırlı ölçeğe sahip, bir istila girişiminin yeterli olabileceği görüşünü savunuyorlardı.

En sonunda Amerikalı ve İngiliz siyasi liderler izlenecek strateji konusunda bir anlaşmaya varabildiler. Her iki tarafta askeri kuvvetlerinin büyük bir kısmını 1944 yılının başlarında yapılması planlanan Fransa'nın İstila edilmesi için ayıracaklardı ve İtalya'ya da küçük ölçekli bir askeri sefer düzenleyeceklerdi. İtalya'ya yönelik bir istila harekatının gerçekleştirilmesi kararının alınmasındaki bir diğer önemli faktörde ABD başkanı Franklin D. Roosevelt'in görüşü idi. Roosevelt ABD birliklerini 1943 yılı boyunca Avrupa arenasında aktif tutmayı ve İtaya'yı savaş dışı bırakmayı arzuluyordu. Ayrıca Roosevelt, İtalya'ya yönelik bir çıkartma harekatının gerçekleştirilmesi durumunda İtalyanın savaş dışı kalacağının veya hiç olmazsa, İtalyanlar üzerindeki baskının arttırılması sonucunda, İtalya'nın zayıflayacağını umut ediyordu. İtalya'nın savaş dışı bırakılması Müttefik Donanmasının, özellikle de Kraliyet Donanmasının, Akdeniz'deki tek hakim güç haline gelmesini sağlayacaktı. Böylelikle Mısır, Uzak Doğu, Orta Doğu ve Hindistan ile olan iletişim hatları güvenlik altına alınacaktı. Fransa'da ve Balkanlar'da işgal ve kıyı savunması görevinde bulunan Fransız tümenleri İtalya'nın savunulması için geri çağrılacaktı. Bu durumda Almanlar, İtalya'yı savunmak için Doğu Cephesinden  askeri birlikler kaydırmak zorunda kalacaklardı ve bu sayede de Sovyetlere de yardımcı olunacaktı.

İtalya savaşı

Sicilya istilası

Müttefiklerin ortaklaşa düzenledikleri, Sicilya'yı istila etme operasyonu 10 Temmuz 1943'te Gela Körfezi'nde yapılan hem denizden çıkarma hem de havadan indirme harekatı ile başladı. Harekata katılan kara birlikleri, Korgeneral George S. Patton'ın komutası altındaki Birleşik Devletler Yedinci Ordusu ve General Bernard Montgomery'nin komutası altındaki İngiliz Sekizinci Ordusu idi. Orijinal plana göre, İngilizler Messina'nın doğu kıyıları boyunca güçlü bir şekilde kuzeye doğru ilerlerken Amerikalılar ise İngilizlerin sol kanadında destekleyici bir rol üstleneceklerdi. İngiliz Sekizinci Ordusu, Etna Dağı'nın güneyindeki engebeli tepelerde inatçı savunma birlikleri tarafından durdurulduğunda, Patton Amerikan birliklerine verilen rolü biraz genişleterek Palermo'ya doğru kuzeybatı istikametinde genel bir ilerleme başlattı. Daha sonra ise doğrudan kuzeye doğru ilerleyerek kuzeydeki sahil yolunu kesti. Bu harekat daha sonra Etna'nın kuzeyinden Messina'ya doğru (doğu yönünde) yapılan ilerleme ve kuzey kıyısına yapılan bir dizi çıkartma harekatı ile desteklendi. Böylelikle Patton'un birlikleri Sekizinci Orduya bağlı ilk birliklerden kısa bir süre önce Messina'ya girmeyi başardılar. Adayı savunmakta olan Alman ve İtalyan askeri kuvvetleri, Müttefikler'in adayı ele geçirmelerini engelleyemediler, ancak adadaki birliklerinin büyük bir bölümünü anakaraya taşımayı başardılar. Bu birliklerin sonuncusu adadan 17 Ağustos 1943'te ayrıldı. Bu istila operasyonu ile Müttefik birlikleri, karşı amfibik operasyonlar, birbirleri ile uyumlu bir şekilde savaşma ve devasa hava indirmeleri gibi konularda tecrübe edindiler.

Kıta Avrupası istilası

Hala Montgomery'nin komutası altında bulunan İngiliz Sekizinci Ordusuna bağlı güçler, 3 Eylül 1943 tarihinde Baytown Operasyonu ile İtalya'nın ''parmak ucuna'' bir çıkartma yaptılar. Aynı gün İtalyan hükumeti müttefikler ile ateşkes anlaşması yapılmasını kabul etti. İki taraf arasında yapılan anlaşma 8 Eylül'de iki yayın ile halka duyuruldu. Bu yayınlardan ilki General Eisenhower tarafından, ikincisi ise Mareşal Badoglio tarafından ilan edilen bir bildiri şeklindeydi. Mütareke 8 Eylül'de önce General Eisenhower tarafından, ardından da Marshal Badoglio tarafından yapılan bir bildiri ile iki yayınla kamuya ilan edildi. Buna karşılık İtalya'daki Alman kuvvetleri ise İtalyanların yardımı olmadan savunma hazırlıklarına başlamışlardı. İngiliz Sekizinci Ordusunun karşısında sadece iki tane, Salerno da ise tek tümenleri bulunuyordu ve bu tümenler İtalyan Kraliyet Ordusu'nun silah bırakması kararının kapsamında değillerdi.

9 Eylül'de Korgeneral Mark W. Clark'ın komutası altındaki ABD Beşinci Ordusu, Avalanche Operasyonu ile Salerno'ya bir çıkartma yaptılar. Bölgede hafif bir direniş ile karşılaşmayı beklerken güçlü bir Alman direnişi ile karşılaştılar. Buna karşılık İngiliz birlikleri ise, neredeyse hiç bir direniş ile karşılaşmadan Slapstick Operasyonu ile Taranto'ya çıkartma yaptılar. İtalyan hükumetinin teslim olmasının ardından Alman birliklerinin İtalya'nın kuzeyine doğru çekileceklerine dair, özelikle de Adolf Hitler Güney İtalya'nın stratejik olarak önemsiz olduğuna ikna edilmişken, büyük bir umut vardı. Ancak bu durum gerçekleşmedi. Buna rağmen bir süre için İngiliz Sekizinci Ordusu, doğu kıyısı boyunca nispeten kolay bir ilerleme gerçekleştirdi. Bari Limanını ve Foggia çevresindeki önemli hava alanlarını ele geçirmeyi başardılar. Kuzeydeki rezervlerin hiçbiri Alman 10. Ordu'sunun kullanımı için ayrılmamış olsa da, yine de Alman birlikleri Salerno çıkartmasını yok etmek için (oluşturulan köprü başını) bölgenin yakınına doğru gelmeye başladılar. Fakat Korgeneral Clark'ın dikkatli komutası sayesinde başarılı olamadılar. Müttefiklerin Batı bölgesindeki asıl çabaları ise Napoli Limanının ele geçirilmesi üzerine odaklanmıştı. Müttefikler tarafından bu şehir bilerek seçilmişti. Çünkü Napoli, kuzeyde yer alan önemli bir limandı ve müttefik kuvvetleri Sicilya'da faaliyet gösteren savaş uçaklarından destek alabilirlerdi.

Müttefikler ilerledikçe, giderek daha da zorlaşan araziler ile karşılaştılar: Apenin Dağları, biraz doğuya doğru kaymış olsa da, İtalyan yarımadası boyunca uzanan bir omurga oluşturuyordu. Abruzzo bölgesinin en dağlık noktalarında, yarımadanın sahip olduğu genişliğin, yarısından fazlası, korunması nispeten daha kolay olan 910 metre yüksekliğindeki zirveler ve tepelerden oluşuyordu. Dağ sırası boyunca uzanan girintiler ve çıkıntılar da Müttefik kuvvetlerin ilerlemeleri boyunca sırtlar ve nehirler ile karşılaşmalarına neden oluyordu. Nehirler göstermiş oldukları ani ve beklenmeyen taşkınlar nedeni ile sürekli Müttefik komutanlarının ilerleme planlarını engelleyen birer nesne haline gelmişlerdi.

Müttefiklerin Roma'ya ilerlemesi

Ekim 1943'ün başlarında, Güney İtalya'daki Alman Ordu Grubu'nun Komutanı Feldmareşal Albert Kesselring, Hitler'i, İtalya'nın savunulmasının mümkün olduğunca Almanya'dan uzak bir şekilde gerçekleştirilmesi konusunda ikna etti. Bu savunmanın, sahip olduğu coğrafi özellikler nedeni ile savunmaya oldukça uygun olan Orta İtalya bölgesinde gerçekleştirilmesi kararı alındı. Böylelikle Müttefik kuvvetlerin her biri Almanya'ya daha da yakınlaşan önemli hava alanlarını kolayca ele geçirmeleri de engellemiş oldu. Hitler ayrıca, güney İtalya'nın, Almanya için hayati öneme sahip olan petrol, boksit ve bakır bakımından oldukça zengin olan, Balkanlara yönelik Müttefikler tarafından düzenlenebilecek bir istila girişimi sırasında sıçrama tahtası olarak kullanılabileceği konusunda da ikna edilmişti.

Bütün İtalya'daki askeri birliklerin komutası, Kesselring'e verildi ve Kesselring hiç vakit kaybetmeden bütün İtalya boyunca bir dizi savunma hattı hazırlanmasını emretti. Volturno ve Barbara isimli iki savunma hattı, Müttefikler'in ilerleyişini geciktirmek için kullanıldı. Bu sayede Almanlar en zorlu savunma hatlarını hazırlayabilmek için gerekli olan zamanı kazanmış oldular. Bu savunma hatları ise Kış Hattı - bilinen ortak ismi ile Gustav Hattı ile Apenin Dağları'nın batısında yer alan ve ilişkili hatlar olan Bernhardt ve Hitler Hatları idi (Hitler Hattının adı ise daha sonra 23 Mayıs 1944 de Senger Hattı olarak değiştirildi).  

Kış Hattı, 1943 yılının sonlarında Müttefiklerin ilerleyişlerinin önündeki en büyük engel olduğunu kanıtladı ve Beşinci Ordu'nun İtalya'nın batı bölgesindeki ilerleyişlerini durdurdu. Ayrıca Gustav Hattı Sekizinci Ordu'nun Adriyatik cephesindeki ilerleyişleri sırasında delinmişti. İngilizler Ortona'yı ele geçirmişlerdi anacak Aralık ayının sonunda görülen, kar fırtınaları ve görüşün sıfıra düşmesi nedeni ile İngiliz ilerlemesi durma noktasına geldi. Bundan sonra Müttefikler bütün dikkatlerini Batı Cephesine çevirdiler. Liri Vadisine düzenlenecek olan bir saldırının Alman hatlarını yarmanın ve düşman başkentine ulaşmanın en kolay yolu olduğuna inanıyorlardı. Shingle Harekâtı sırasında gerçekleştirilen Anzio Çıkartması, Britanya Başbakanı Winston Churchill tarafından, Gustav Hattında bulunan Alman savunmacıları etkisiz hale getireceği iddiası ile savunuldu. Fakat Alman savunmacıları bölmek için, iç bölgelere yapılması planlanan ilerleme hiçbir zaman gerçekleşmedi. Amerikalı komutanın (Tümgeneral  John P. Lucas) göstermiş olduğu kararsızlık nedeni ile Müttefik kuvvetler Anzio'daki kıyı başında çakılıp kaldılar. Bu nedenle Lucas'ın yerine Tümgeneral Lucian Truscott atandı.

Bu savunma hattı Beşinci ve Sekizinci Orduların ortaklaşa bir şekilde, Monte Cassino ve batı sahili arasında uzanan 20 millik bir hat üzerinde gerçekleştirdikleri saldırı ile (İngiliz, Amerikan, Fransız ve Kanada Kolordusunun katılımı ile) kırılmadan,  önce Ocak-Mayıs 1944 tarihleri ​​arasında dört büyük saldırı gerçekleştirildi. Düzenlemiş olduğu bir eş zamanlı saldırı ile, Amerikalı General Mark Clark, Anzio'daki savunma hatlarının kırılmasını emretti ve kendileri ile Kanada birlikleri arasında Gustav Hattına doğru dağınık bir biçimde geri çekilmeye çalışan Alman 10. ordusunun büyük kısmını bölme ve yok etme fırsatını elde etmeyi başardı. Ancak bu fırsat başarının eşiğinde iken Clark'ın verilen emirlere itaat etmemesi ve Amerikan birliklerinin terk edilmiş (Almanlar tarafından) Roma şehrine göndermesinden dolayı kaybedildi. Roma, Alman Ordusu tarafından açık bir şehir olarak ilan edildi ve Müttefik kuvvetler şehir içerisinde hiçbir direnişle karşılaşmadılar.

Amerikan kuvvetler 4 Haziran 1944'te Roma'yı ele geçirdiler. Müttefikler Alman 10. Ordusu'nun imha edilebilme tehlikesinden kurtulmalarına izin verdiler, sonraki bir kaç hafta içerisinde, Alman 10. Ordusu gelecek bir kaç ay içerisinde  Müttefiklerin verdikleri kayıpların ikiye katlanmasından sorumlu tutulmaya başlandı. General Clark, Birleşik Devletler'de bir kahraman olarak selamlandı. Kanadalılar ise, ertesi sabah saat 03.00'de, durmadan şehre gönderildiler.

Kuzey İtalya'ya müttefiklerin ilerleyişi

Roma'nın ele geçirilmesinde ve Müttefikler'in Haziran ayında Normandiya istilasına başlamalarının ardından, Birleşik Devletler VI. Kolordusu ve tamamı 7 tümenden oluşan Fransız Seferi Kuvvetleri (CEF) 1944 yazında  Dragoon Harekâtı'na, Güney Fransa'nın müttefiklerce işgali operasyonuna, katılmak üzere İtalya'dan çekildiler. Bu tecrübeli birliklerin İtalyan cephesinden aniden kaldırılması, ancak kademeli bir şekilde üç tümenin bölgeye getirilmesi ile telafi edilebildi. Bu tümenler 1944 yılının ikinci yarısında bölgeye ulaşan, Brezilya I. Piyade Tümeni, Birleşik Devletler 92. Piyade Tümeni  ve 1945 yılının Ocak ayında bölgeye ulaşan Birleşik Devletler 10. Dağcı Tümeni idi.  

Haziran-Ağustos 1944 döneminde, Müttefikler Roma'nın ötesine geçerek Floransa'yı ele geçrdiler ve Gotik Hattı'na yaklaştılar. Bu son büyük savunma hattı, deniz kıyısından Pisa'nın kuzeyine kadar uzanan 48 km'lik bir savunma hattıydı. Ayrıca Floransa ve Bologna arasından Adriyatik Kıyısına (Rimini'nin güneyine kadar) değin uzanan sarp Apenin Dağları da hattı destekliyordu. Kuzey İtalya'ya doğru yapılacak olan harekat için Müttefik iletişim (ikmal) hatlarının kısaltılması yönünde emirler verildi. Bu emirler kapsamında Polonya II. Kolordusu Ancona Limanına doğru ilerledi. Bir ay boyunca devam eden savaşın ardından 18 Temmuz'da bölgeyi ele geçirdiler.

1944 yılının sonbaharında Müttefik kuvvetlerce düzenlenen büyük bir istila hareketi olan, Olive Harekatı (Zeytin Operasyonu) kapsamında 25 Ağustos Gotik Hattı'na yönelik Beşinci ve Sekizinci Ordu tarafından saldırıya başlandı. Fakat belirgin bir başarı kazanılamadı. İngiltere Başbakanı Churchill, 1944 sonbaharında başlanacak olan istila harekatının, Müttefik ordularına kuzeydoğuya, yani 'Ljubljana Boşluğuna (Venedik ve Viyana arasındaki günümüzde Slovenya bölgesine) giden yolu açacağını ve böylelikle Müttefik kuvvetlerinin Viyana'ya ve Macaristan'a ulaşarak Doğu Avrupa'da yaşanan Rus ilerleyişlerini önleyebileceklerini umuyordu. Churchill'in bu önerisine, bölgenin savaş sonrası İngiliz çıkarları için önemini bilen ABD Genelkurmayı tarafından, genel olarak Müttefikler'in savaş ile ilgili öncelikleri ile uyuşmadığı için karşı çıkılıyordu.

Ekim'de Korgeneral Sör Richard McCreery, Sekizinci Ordu Komutanı olarak Korgeneral Oliver Leese'nin yerine atandı. Aralık ayında, Beşinci Ordu komutanı olan Korgeneral Mark Clark, 15. Ordu Grubuna komutan olarak atandı ve dolayısıyla  İngiliz General Sör Harold Alexander İtalya'daki tüm Müttefik birliklerinin komutanı olarak atandı. Daha sonra ise Alexander, Feldmareşal Sör Henry Wilson'ın yerine Akdeniz sahasındaki Müttefik Kuvvetler Komutanı olarak atandı. Clark, Beşinci Ordu komutanı olarak Korgeneral Lucian K. Truscott, Jr'ın yerine atandı. 1944-45 kışında ve baharında Kuzey İtalya'da yoğun partizan etkinlikleri gerçekleşti. Bu dönemde İtalya'da iki farklı İtalyan hükumeti vardı (savaş sırasında her biri karşı saftaydı ), iki taraf arasındaki mücadele bir iç savaşın bazı özelliklerini taşıyordu.

Kötü kış koşullarında, zırhlı birliklerin manevra kabiliyetlerini büyük oranda yitirmeleri ve ezici hava üstünlüklerini kullanamaları sonbahar saldırısı sırasında yaşanan devasa kayıplar ile birleştiğinde bazı İngiliz birliklerinin Yunanistan'a transfer edilmesi (Kuzeybatı Avrupa'da bulunan İngiliz 5. Piyade Tümeninin ve I. Kanada Kolordusunun da geri çekilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştı) ihtiyacı ortaya çıktı. Bu nedenle Müttefik kuvvetler 1945 yılının başlarında etkisiz saldırılarına devam etmekten çekindiler. Bunun yerine Müttefikler, daha iyi hava ve yer koşullarının ortaya çıktığı bahar mevsimine kadar, nihai bir saldırı hazırlığına başladılar. Bu sırada ise uyguladıkları taktiklerini değiştirerek ''saldırgan savunma'' stratejisini benimsediler.

1945 yılının başlarında, Şubat sonu-Mart başında, Encore Operasyonu'na ( Monte Castello Muharebesi olarak da bilinir) katılan, Birleşik Devletler IV. Kolordusu (I. Brezilya Tümeni ve bölgeye yeni ulaşan Birleşik Devletler 10. Dağcı Tümeni) Apenin Dağları'ndaki mayınlı arazilerde savaşarak ilerlemeye ve sağ kanatlarında bulunan Birleşik Devletler II. Kolordusu ile aynı hizaya (hat üzerine) gelmeye çalıştılar. Müttefikler Monte Castello'nun tepelerinden komuta edilen Alman savunmacıları ve yakınlarında bulunan, Monte Belvedere ve Castelnuovo, diğer Alman birliklerini bulundukları mevkilerden söküp attılar. Bu da Almanları sahip oldukları ezici topçu gücünden - sonbaharda Bologna'yı almak için şehre yaklaşan müttefik kuvvetlerinin başarısız olmasına neden olan -  mahrum bıraktı. Bu arada, diğer ulaşım araçlarına verilen zararlardan dolayı, Mihver kuvvetlerini taşıyabilmek ve yeniden ikmal edebilmek için deniz, kanal ve nehir rotalarını kullanmak zorunda kaldılar. Venedik Limanını ve bu limana yapılan sevkiyatı hedef alan Bowler Harekatı 21 Mart 1945 tarihinde gerçekleşti.

Müttefiklerin son saldırısı, 9 Nisan 1945 de güçlü hava ve topçu bombardımanı ile başladı. 18 Nisan'da, Doğu'daki Sekizinci Ordu'ya bağlı güçler Argenta Boşluğu'nu geçerek, Orta İtalya'daki Apenin Dağları'ndan harekete geçen Birleşik Devletlere bağlı IV. Kolordu ile buluşmak ve Bologna'da geriye kalan Alman savunmacılara karşı çevirme harekatı yapabilmek için zırhlı birlikleri ileriye gönderdiler. 21 Nisan'da, 3. Karpat Tümeni, İtalyan Friuli Grubu (ikisi de sekizinci orduya bağlı) ve Birleşik Devletler'e bağlı 34. Piyade Tümeni (Beşinci Ordu'ya bağlı) Bologna'ya girdiler. Bologna'yı geçen Birleşik Devletler'e bağlı 10. Dağcı Tümeni, 22 Nisan'da Po nehrine ulaştı. Sekizinci Ordunun önünde bulunan Hint 8. Piyade Tümeni 23 Nisan'da nehre ulaştı. 

25 Nisan'a kadar, İtalyan Partizanları Kurtuluş Komitesi genel bir ayaklanma ilan etti ve aynı gün, Sekizinci Orduya bağlı birlikler, sağ kanattan Po Nehri'ni geçerek kuzey-kuzeybatıya, Venedik ve Trieste'ye doğru ilerlemeye başladılar. Birleşik Devletler'e bağlı Beşinci Ordu cephesinde ise, Amerikan Birlikleri kuzeye doğru Avusturya'ya, ve kuzeybatı'ya doğru Milano'ya ilerlemeye başladılar. Beşinci Ordu'nun sol kanadında ise Birleşik Devletler'e bağlı 92. Piyade Tümeni (Buffalo Askerleri Tümeni) sahil boyunca Cenova'ya ilerlediler ve Turin'e doğru hızlı bir ilerleme gerçekleştirdiler. Sağ kanatlarında yer alan Brezilya Tümeni ise Ligurya'da bulunan Alman-İtalyan Ordusunu hazırlıksız bir şekilde yakaladı ve bu durum Mihver kuvvetler için tam bir çöküş oldu.

Nisan sonuna gelindiğinde, İtalya'daki Mihver Güçleri olan Ordu Grubu C, tüm cephelerde geri çekilmiş ve savaş gücünün büyük bir kısmını kaybetmiş, ellerinde kalan çok az seçeneğe rağmen teslim olmayı tercih etmişlerdir. General Kesselring'in Batı Cephesi Komutanı (OB West) olarak atanmasından sonra Ordu Grubu C'nin komutasına atanan Genral Heinrich von Vietinghoff,  İtalya'daki Alman Orduları adına 29 Nisan 1945 tarihinde teslimiyet belgesini imzaladı. İki taraf arasındaki düşmanlık resmi olarak 2 Mayıs 1945'te sona erdi.